• Sonuç bulunamadı

Siz yaparken ben başlayayım. Çünkü kronometremi başlattım ipad’imde. Bir hanıma mikrofon ve sahne verilince, bir de 15 dakika denince, bir de fütürist olunca işler zor. Onun için kendi kendimi sizinle beraber kontrol edeceğim. Herkese merhabalar. Ben aranızda fütürist kadrosundan, kontenjanından katılıyorum. Sabah Thomas Free’yi izledik, müjde bir de Türk fütüristiniz var. Daha doğrusu artık çok var. Ben Fütüristler Derneği başkanıyım. 500’e ulaşan dernek üyesi ile birlikte bu fütürizm denen şeyin Türkiye’de de tanınır bilinir ve kullanılır bir yaklaşım olmasını sağlamaya çalışıyorum. İki kimliğim var bir tanesi bu. Bir diğeri de demin anons edildiği gibi M-GEN yani Millenium Generation’dan kısaltılmış bir isim. M-GEN Gelecek Planlama Merkezi’nin kurucusuyum. 2006’da kurdum, hayret dolu bakışlar arasında. Ne yapacak bu Gelecek Planlama Merkezi? Falcılık gibi bir şey mi? Kehanet mi nedir diye. Özelikle de annemin protestoları ve anlamaz bakışları arasında kurduğum bir merkez. Ne yapar? Hayatın bir proje gibi planlanabileceğini, kurgulanabileceğini öğretmeye demeyim; ama bununla ilgili çalışmalar yapmayı bir alışkanlık haline getirmeyi iş edinmiş bir şirket. Bireyselden çok kurumsal büyük firmalara strateji danışmanlığı ve aynı zamanda avatarlık yapıyoruz. Avatarlık gibi yeni bir işi de literatüre ve iş dünyasına kazandırmaya çalışıyoruz. Yani yöneticiler ve tepe liderler günü kurtarmak için koştururken, biz de geleceğin daha iyi olması için gerekli projeleri tasarlayıp avatarları olarak uyguluyoruz. Sadece akıl vermiyoruz, onları da gerçekleştiriyoruz. Yani işim gücüm daha iyi bir gelecek için paylaşım platformları yaratmak ve bunları kullanılabilir nitelikli bilgiler, ortamlar, metotlar, işler haline çevirmek. Şimdi devam etmeden önce şöyle bir yoklama yapalım. Bu salonda kimler Facebook kullanmıyor? Kullanmayanlar. Vaaov, çok. Teşekkür ederim. Kimler Twitter kullanıyor? Kullanıyor değil mi? Kullananlar kaldırıyor oldukça az. Teşekkür ederim. Peki kimlerin Linkedin’de profili var. Peki teşekkür ederim, oldukça az. Salon tahmin ediyorum bin kişilerin üzerinde. Kimler Youtube’a video yükledi? Güzel iyi bir sayı var ama yine yetmez. Çünkü sabahtan beri izlediğimiz sunumlardan benim çıkardığım dersler şunlar oldu: Yaşayacağımız veya halihazırda yaşamaya başladığımız bu dünyada her şey mobil-inter-tele-medya denen bir süreçten ve yolda geçecek. Yani yaptığımız her şeyi mobil

Ufuk Tarhan

M-GEN Gelecek Planlama Merkezi Kurucusu & Fütüristler Derneği Başkanı

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

101 yapabileceğiz, internet kullanarak yapabileceğiz, çeşitli medya araçları kullanacağız.

Mobil-inter-tele-medya insanları haline geleceğiz.

Her konuşmacı teknoloji dedi, teknoloji tasarım dedi, bunların entegrasyonundan ve hayatın her boyutundaki entegrasyondan bahsetti. Demek ki biz gerçekten teknoloji ile hayatı artık iç içe geçiştirdiğimiz, eğitim değil öğrenme odaklı, kendimizi hem de organize edip, kendi öğrenimimizi örgütleyebildiğimiz, tasarlayabildiğimiz, eskiden doğru dediğimizin şimdi yanlış olduğu, eskiden yanlış dediğimizin şimdi doğru olduğu bambaşka bir dünyadayız. Herkes dedi ki artık başka şeyler yapmak istiyoruz, o zaman başka şeyler yapmak istiyorsak ve bunda samimiysek ve hakikaten bir fark yaratmak istiyorsak, ben diyorum ki demin Facebook’ta değilim diye el kaldıranlar hemen Facebook’a girsin. Twitter kullanmayanlar hemen Twitter’a girsin. Linkedin’de profili olmayanlar hemen Linkedin’de bir profil açsınlar. Youtube’a video yüklemeyenler de lütfen video yüklemeyi filan artık becersin. Çünkü bizim çocuklarımız, bizler hepimiz bu ortamların içinde ilerleyeceğiz artık. Eskiden derlermiş ya, şu arsayı kapatsaydık, üstüne bir bina dikseydik diye. Şimdi diyeceğiz ki, şu domain’i alsaydık, üstüne de şu uygulamayı yapsaydık olacak. Dolayısıyla web dünyasında eskisi gibi milyoner fabrikatörler değil, siberyoner webratörler yetiştireceğiz ya da olacağız hepimiz. Yani web ekonomisinde fabrikatör değil, webratör ve siberyoner bireyler haline, kurumlar haline geleceğiz ve gelmeye başladık.

Birçok şeyde söylendi; Türkiye olarak eğitimin şurasında geriyiz, refah seviyesinde aşağılardayız. Gelişmişlik endekslerinde berbat durumdayız vs. Çok iyiye gidiyoruz yes. Ama birçok şeyde hâlâ dünyanın en alt sıralarında ya da ortaları zor yakalayabilen bir yerdeyiz. Fakat internet kullanımında ve web dünyasında yaşayan popülasyon nüfus olmak açısından dünyanın en ama en becerikli, en hızlı topluluklarından biriyiz. Facebook’ta ikinci mi olduk? İkincisiyiz galiba, birinciliği de yakalarız evvel Allah bu sene çıkmadan. Avrupa’nın en kalabalık internet kullanan nüfusuyuz ve de en genç. Türkiye’nin resmen yüzde 60’ı 30 yaşın altında. 30 yaşın altında dijital dünyada dünyaya doğmuş bir topluluk, bir ülke olarak yaşıyoruz. Sabahtan beri dinlediğimiz, her- hangi bir yerde her an gördüğümüz gerçekleri iyi okumalı, iyi değerlendirmeliyiz. Buraya gelirken, her hanım gibi fiziksel görünümüme dikkat etmek amacıyla maniküre gittim. Kuaförde manikür yaptırırken, sağlı sollu sohbet edersiniz. Ya dedim, Facebook’ta geçen adamın biri mesaj atmaya başlamış, şunu söylüyor: İşte ben nişanlım- bilmem ne hanım efendi ile ayrıldım, ikimizin ortak şifresi vardı. Sonra o şifreyi iptal etti. Şimdi giremiyorum, benim adıma habire kötü şeyler yazıyor. Aman ha ben iyi bir insanım, şimdi yeni hesap bunu açtım Facebook’ta. Beni buradan takip edin. Böyle devamlı mesajlar geliyor filan. Ben de dedim, bu kadar da olur mu artık, insanların ilişkisi böyle ortalıkta filan falan dememe kalmadı, elime manikür yapan kızcağız fırladı. Tabii Ufuk Hanım dedi, ben de ayrılacağım kocamdan, bu Facebook çok fena bir şey yani. Sana n’oldu dedim, yani siz ne yaptınız. Yahu dedi, o kadar işten izin alıp erken gittim, kendimi adadım 25 level’den bilmem kaç level’e çıktım, yahu adam bir tarlayı sulayamadı, böyle koca mı olur? Ben tabii bu kadar bu işlerin içinde olan biri olmama rağmen “Nasıl yani?” dedim böyle komiklik olsun diye anlatmıyorum. Kızcağız resmen yahu dedi, koca müsvettesi, kaç kere tembih ettim, ona dedim, yapamayacaksan söyle, noldu şimdi, ben orada dükkân da açmıştım, bir sürü çalışanlarım bilmem nelerim... Gerçekten bir hırs ve üzüntü duyuyor. Şimdi bunlar işin komik tarafları gibi ama çok gerçek tarafları.

Bir başka anekdot: Geçen gün ailecek televizyon seyrediyoruz. İçimizden birinin küçük bir çocuğu var. 2-2,5 yaşlarında torun diyelim artık bizimkilere, ortalıkta dolaşıyor ve

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

102

televizyon programını beğenmedi. Iııı diyerek değiştirin işareti yaptı, kimse ilgilenmeyince, badi badi yürüdü televizyonun başına ve ekrana karşı bazı hareketler yaptı. Bunlar şaka değil, gerçek, bunlar bizim içinde olduğumuz dünya. Parametreleri verdim. Türkiye böyle genç ve internete ve teknolojiye balıklama dalmış bir nüfus. Dolayısıyla bu teknoloji meselesi artık bir fantezi değil. Bazı insanlar daha çok teknolojiden anlıyor, bazılarının işi teknolojiye daha yatkın diyebileceğimiz bir konu değil. Sosyal medya; boş vakti bol olanların dalga geçtiği bir yer değil artık. Belki bireysel amaçlar için tırnak içinde geyik işleri için kurulmuş veya kullanılmış olabilir. Ama artık hiç öyle değil. Oralar resmen yeni iş yerlerimiz, buluttaki yeni dükkânlarımız, yeni iş sahalarımız. Web ekonomisinde siberyoner olsun istiyorsak insanlarımız, çocuklarımız, bunları çok ciddiye almamız lazım.

Onuncu dakikamı idrak etmişken, söylemek istediğim bir iki şey var. Bir kere benim burada oluş amacım, hem dinlemek, bilgilenmek, beslenmek hem de bir şeyleri sizinle paylaşmak ve paylaşımınızı, katkınızı istemek. O da nedir? Fütürizm. Bakın bugün kaç kere fütürizm, gelecek tasarımı dendi. Artık fütürizm denen ya da gelecekle uğraşmak denen meseleyi çok ciddiye almamız lazım. Gelecek katiyen, o bizim şimdiye kadar alışageldiğimiz ve başarı tariflerimizde şöyle bahsettiğimiz; geleceği yakalamak, geleceği görmek, geleceği tahmin etmek, geleceğe hazırlanmak gibi bir yerlerde oluşmuş ve bizim onu görmemizi, tahmin etmemizi, ona gitmemizi, onu yakalamamızı, okumamızı bekleyen bir şey, statik bir durum değil. Gelecek bizim senaryolarla, aklımızı, bilgimizi, teknolojiyi ve duygularımızı kullanarak tasarlayıp, revizyonlarla gerçekleştirdiğimiz, bir gidip bir geldiğimiz, interaktif ilişkide olduğumuz bir durum. Dolayısıyla ben diyorum ki her şeyden önce gelecek algısını ve gelecek ile ilgili değerlendirmelerimizi bir resetleyelim, formatlayalım. Bunun için de fütürizm, bir bakış açısı sonunda, Türkiye’de özellikle sonunda -izm varsa, bu da ne ki falan oluyoruz ama hiç siyasi, politik, askeri, dini vs. vurgusu olmayan, tamamen bir bakış açısı, gelecekle ilgili nitelikli düşünme, planlama ve uygulamayı bir yaşamsal alışkanlık getirmeye çalışan bir disiplin ya da araçlar silsilesi diyelim. Birinci dileğim ismine ne derseniz deyin, ama fütürizm deyince hani bir etiket, bir hatırlama, bir odaklanma oluyor. Mümkün olduğu kadar insanın fütürist bakabilmesi, fütürist yaşayabilmesi…

Bir diğer dileğim de beyefendi İskandinav ülkelerinden gelmişler, gelişmişlik endekslerine, refah seviyesi yüksek toplumlara, baktığımızda daima ilk on sırada İskandinav ülkelerini görüyoruz. İskandinav ülkelerinde ilk on sırada olan bir değil iki şey daha var. Onlardan bir tanesi kadın çalışan oranı yine bu ülkede çok yüksek, %70’lerde. Kadın çalışan oranı yüksek, ilk onda, refah seviyesinde de ilk ondalar. Bir ikinci parametre de sivil toplum örgütü, yani dernek dediğimiz türde çalışmalar da bu ülkelerde ilk onda. Gayri safi milli hasıla içine baktığımızda, bu tür ülkelerde ayrılan pay %15’lere çıkıyor. Bizde durumu nedir? Bir de şu var: Bir kişiye 6 dernek düşüyor, 6 sivil toplum örgütünde çalışıyor o ülkelerde bir kişi. Yani diyor ki onun vergilerini, onun kârını kullanan diğer iki unsura, şirketlere, devletlere; benim için daha iyi bir gelecek yarat. Bak ben sana bakıyorum, bak ben seni kontrol ediyorum, sana katılıyorum diyor. Dolayısıyla dileğim o ki birincisi kadınların iş hayatına daha yüksek oranda girmesi, ikincisi sivil toplum hareketinin ve bilincinin, yani insan olmanın, yaşamanın öğrenildiği ortamların çoğalması. Bu böyle çok ulvi bir istek gibi geldi ama sabahtan beri ve hep de konuşacağımız şey diyor ki ya tamam, iyi öğrenelim, iyi eğitelim, şunu yapalım, bunu yapalım da niye? Niye bu kadar çaba? Bu cumartesi bu kadar insan gelmiş, binlerce kişi burada ne yapıyoruz? Yaşamak, daha iyi

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

103 bir gelecek yaratmak istiyoruz. Onun yolu da bu enstrümanları, hepsi enstrümandır;

teknoloji, bilgi vs birbirimiz kaynaklarımız, bunları iyi kullanmayı becermek yani becerikli olmak, yani aslında geleceğin sınıflarında ve okullarında biliyorum ki fütürist bakış açısı ile insan olmayı becermek üzere aklını, bilgisini, teknolojiyi ve kaynakları, duygularını kullanan bireyler haline gelelim. Bir de çok fazla bahsedilmedi, sınıfların şeklini şemalini, teknolojisini konuştuk. Bir de orada aslında fiziksel olarak bulunmayan ama ya sanal ya da enerjileri ile olan birileri var, kim onlar? Anneler babalar, ebeveynler. Ebeveynler, eğitmenler; eğer sağlıklı jenerasyonlar yetiştireceksek, çok önemliler ve öğrenme işini “Gençler artık gelecek sizin, öğrenin, yürüyün” falan değil, hepimizin özellikle annelerin, babaların öğrenmelerini bu öğrenme meselesini kesmemelerini, teknolojiyi kavramalarını ve çocuklarına bunu da bilerek akıllıca iyi insanlar olmak üzere rehberlik etmelerini diliyorum. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Petek Aşkar:

Ben hemen sözü Anne Shaw’a bırakmak istiyorum. Kendisi 21. Yüzyıl Okulları kurucusu ve direktörü. Bir arkadaşımız yardımcı olacaktı.

Belgede Uluslararası Eğitim Forumu II: (sayfa 100-103)