• Sonuç bulunamadı

Monica Martinez (Çeviri):

Belgede Uluslararası Eğitim Forumu II: (sayfa 136-144)

Çok teşekkürler, bugün tekrar gelen herkese çok teşekkürler… Dün uzun bir gündü ve harika konuşmacılarımız vardı. Bugün pazar günlerinden vazgeçip buraya gelen herkese teşekkür ediyorum. Özellikle TED’e ve SEBİT’e bizi ağırladıkları ve bu kadar nazik oldukları için teşekkür etmek istiyorum. Dün büyük keyif aldım. Her ne kadar uluslararası ve ulusal konferanslarda konuşma şansı yakalayan bir eğitimci olsam da bu tür konferanslara gelip başkalarından bir şey öğrendiğimde her zaman kendimi şanslı hissederim. Gerçekten büyük bir teşekkür borçluyum size.

Dün DaVinci Enstitüsü’nden Thomas Frey bizi bu konferanstan bir tezahür anı ile yolcu etti. Bu kelimeyi gerçekten sevdim ve özellikle Duvardaki Delik deneyinden dolayı büyük bir hayranı olduğum Prof. Mitra’nın sunumundan da büyük keyif aldım. Her ikisinin de düşünmede ve öğrenmede nasıl devrim yapabileceğimiz hakkında söylediklerinden. Tabii ki Anne’den öğrendiğim nasıl her sınıfı ve öğrenim sürecini yeniden tasarlayabileceğimizden… Ve diğer katılımcıların konuşmalarından…

Thomas Frey ve diğer gelecek tahmincileri ekonomik geleceğimizin ve refahımızın, öğrencileri girişimci, yaratıcı ve yenilikçi kişiler olarak yetiştirmeye bağlı olduğunu bize gösterdiler. O ve Prof. Mitra bize bilginin teknoloji yoluyla her yerde olduğunu gösterdiler. Benim görüşüme göre eğitimciler olarak bizim en önemli katkımızın, öğrencilere daha yüksek seviyede düşünme becerilerini geliştirme fırsatı vermek, sadece bilgiyi değil ama nasıl yaratıcı düşüneceklerini, bilgiyi nasıl değerlendireceklerini, analiz edeceklerini ve problemleri çözeceklerini onlara öğretmek olduğunu öne sürdüler.

Frey aynı zamanda bize, teknolojinin nasıl bizim için ürünler uyarlayabileceğine dair engin örnekler sundu. Her yerde müziğimizi, kıyafet seçimimizi, suyumuzu, içeceklerimizi ve daha birçok şeyi özelleştirebilecek uygulamalar olduğunu gösterdi. Eğer teknoloji içtiğimiz sıvıları bile özelleştirebiliyorsa, neden teknolojiyi öğrenimi özelleştirmek için kullanmıyoruz, öğrenmeyi her bir öğrencimiz için ayrı ayrı özelleştirmek adına kullanmıyoruz? Girişimci, yaratıcı ve yenilikçi olan öğrenciler yaratmak hakkında konuştuğumuzda, asıl konuştuğumuz daha yüksek seviyede öğrenim becerileri olan öğrenciler yetiştirmek. ABD’de biz bunlara “21. yüzyıl becerileri” demeye başladık. Bazen “bilişsel olmayan beceriler”, bazen “daha yüksek seviye beceriler, sosyal beceriler” diyoruz. Bazen de maalesef insanlar bunlara “yumuşak (teknik olmayan) beceriler” diyorlar. Bazıları; eleştirel düşünen, analitik düşünen, problem çözen, karmaşık düşünme yetilerine sahip olmanın yanı sıra ağlar arasında güçlü iletişim becerileri, yazılı ve sözlü becerileri, teknik donanımları ile bir takım içinde çalışabilecek üretken işbirlikçiler olan, teknik donanıma sahip, güçlü bir çalışma etiğini koruyan öğrenciler yaratma ihtiyacımızın değerini göremiyorlar. Son birkaç gündür TED Koleji’nde tanıştığım her bir öğrenci, bu becerilerin burada bir örneğini sergiliyor. Bu öğrenciler sadece bilgi öğrenmiyor; ama bilgiyi nasıl kullanacaklarını öğreniyorlar. Bizim geleceğimiz oluyorlar; çünkü onlar bizim problem çözücülerimiz ve analitik düşünürlerimiz olacaklar.

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

137 Aynı zamanda özellikle ABD’de teknolojiyi sadece öğrencileri değerlendirme konusunda

üretken olmak ve verimli olmak için kullandık. Standartlaştırılmış sabit değerlendirme araçları kullandık ve sadece içeriği ölçmek dışında hiçbir şey yapmadık. Ama tekrar Frey’ın dün bize gösterdiği gibi teknolojiyi daha yeni, gerçekten öğretimi özelleştirmek için kullanmaya başladık. Öğrencilerimiz hakkında aldığımız verileri gerçekten öğrencilerin öğrenim düzenleri, neler öğrendikleri, nasıl öğrendikleri, ne kadar öğrendikleri hakkında bilgilenmek için kullanırsak, öğretimimizi ve onlar için de öğrenimi özelleştirebiliriz. Değerlendirme konusunda başka bir bakış açısı da sınıf yönetiminden geçiyor. Bazen değerlendirmelere ulusal veya uluslararası seviyelerde bakıyoruz ve öğretmenin gücünün öğrencilerin farklı türde değerlendirmelere tabi tutulmasını sağlayabileceğini, öğrencileri eleştirel düşünürler, problem çözücüler ve analitik düşünürler olarak gösteren farklı türde çalışmalara dâhil edebileceğini unutuyoruz. Yani öğrencilerin çalışmalarının bir arada yer aldığı portföyleri bize sunmasını, cuma günü burada yenilikler yaratan öğrencilerde gördüğümüz gibi sergiler açmasını, bugün gördüğümüz gibi sorunları çözen sunumlar yapmasını sağlayarak sınıflarımızda bunu yapabiliriz. Öğrencilere doğrudan talimat vermektense, onları projelerde çalıştırabilir; yaşla ve sınıfla onları ilerletmektense, öğrenme yetkinlileri ile devam etmelerini sağlayabiliriz. Öğrencileri her gün öğretim ve öğrenimde değerlendirmek için yönergeler kullanabiliriz ki böylece öğretmenlerin her gün resmi olmayan değerlendirme sunma güçleri olsun.

KnowledgeWorks Vakfı’ndayken, New Tech Network adında bir alt kuruluşun sorumluluğunu da aldım. ABD’de 30 devlet okulundan oluşuyordu ve öğrenciler proje bazlı öğrenim, performans değerlendirmesine tabiydiler. Birebir laptop teknolojileri vardı ve her zaman ekipler halinde çalışıyorlardı. Bu gerçekten sınıf değerlendirmesini yapmaya ve her bir öğrenci için öğretimi özelleştirmeye odaklanabildikleri bir yoldu.

Az evvel tanımladığım üç şey: sınıf yönetimi, özelleştirme için değerlendirmeler, bunların hepsinin performans değerlendirmesi ile ölçülebilmesi… Birleşik Devletler’de şu anda tartışmaya başladığımız da tam bu: “Öğrencilerin ne bildiklerindense nasıl performans gösterdiklerini değerlendirmeye çalışan bir ülke haline nasıl gelebiliriz?” Performans değerlendirmesinin iyi bir örneği, öğrencilerden az önce duyduğumuz harika konuşmalar… Sahip oldukları sözel iletişim becerilerini, İngilizce veya Türkçe dil seviyelerini görebildik. Bu, performans değerlendirmemizin harika bir örneğiydi. Temel seviyede bir performans değerlendirmesinin iyi bir örneği ise ABD’de öğretmene araba kullanabildiğini kanıtlayana kadar ehliyet almana izin verilmemesi... Sadece arabada yanınızda bir öğretmen ile araba kullanabildiğiniz zaman ehliyet alabiliyorsunuz. Yani hepimiz bir tür performans değerlendirmesine tabi tutuluyoruz. Okullarda, bazen bu yazmak, konuşmak, bilimsel okuryazarlık, sadece matematik problemini çözmeyi değil, ama matematiksel akıl yürütmeyi gösterme olabilir. Tabii ki bilimsel deneyler… Öğrenciler bilimsel deneyi yapmak, analiz etmek ve raporunu yazmak zorunda olduğu için onların sorgulama ve problem çözme becerilerini geliştirmek adına en iyi yollardan biri...

ABD’de öğrencilerin eleştirel düşünürler, problem çözücüler ve analitik düşünürler haline gelip gelmediğini gösteren gerçekten iyi bazı dış ölçütlerin neler olabileceğine bakmaya başladık. Birleşik Devletler’de gerçekten popüler olan testlerden biri… Genelde özel okul seviyesinde ama devlet okullarında da yeni teknoloji ağına bunu koyduk. “Üniversite Çalışmasına Hazırlık Değerlendirmesi” adını verdiğimiz bir test... Daha yüksek bir eğitim

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

138

organizasyonu olan “Destekli Eğitim Konseyi” tarafından destekleniyor ve özünde analitik akıl yürütmeyi ve değerlendirmeyi, problem çözme becerilerini ve yazılı iletişimi ölçmeye çalışıyorlar. Yani ABD’de “Öğrencilerimiz bilgiyi kullanabiliyor mu?” sorusuna yanıt veren standart olmayan testler bulmaya çalışıyoruz. Bu hâlâ seçenekli olsa da - ki bu çok standartlaşmış - aynı zamanda bir bilişsel yetenek testi de var. Ama en önemlisi, öğrencilerin gerçekten bir problem çözmek durumunda kaldığı ucu açık soruları var. Bu sınavın en büyük farklarından biri de işte bu... Yani test sorular sorar, öğrenciler bazı belgeleri okumak durumunda kalır. Öğrenciler bunu gerçek zamanlı olarak okurlar ve daha sonra soru onlardan belgelerin içeriklerindeki çelişkileri karşılaştırmalarını ister ve probleme bir çözüm uygulamalarını talep eder. Burada, “Aristo ne yapardı?” sorusu var. Yani burada, felsefeyi günümüzün CEO’suna uyarlayıp uyarlayamayacaklarını göreceğiz. Karşılaşacağı zorluklar nelerdir ve vermesi gereken önemli kararlar nelerdir? Sadece artık kullanılmayan bir fabrikadan dolayı kirlilik sorunuyla karşı karşıya bir şehrin sorununu çözmek ve ekonomik, sosyal ve çevre etkilerine dayalı olarak bu fabrikayı kapatıp kapatmama hakkında nasıl kararlar alınacağını tartışmak kadar da basit olabilir. Yani özünde, öğrencilerin gerçekten performanslarını gösterdiği, sadece temel içerikleri ve verileri ezberlemedikleri ama bunları önemli içeriklere uygulayabildikleri testleri nasıl yaratabiliriz?

Diğer bir popüler dış sınav... Siz bunu burada çok iyi biliyorsunuz, TED Koleji’nde... Uluslararası Bakalorya Diploma Programı… IB… Çoğunuzun bildiği gibi IB, çocukları bir bütün olarak nasıl geliştirdiğimize bakan daha yüksek seviye bir dış sınav sunuyor. Uluslararası Bakalorya Programı, okulların insanı bütün olarak aktif, tepkisel bir vatandaş olarak ve ömür boyu öğrenim için eğitmesi gerektiğine inanır.

Dün, Uluslararası Bakalorya Programı’nda olan bir öğrenci ile tanıştım. Uluslararası Bakalorya Programı, 130’u aşkın ülkede iki bini aşkın devlet okulunda ve özel okulda uygulanıyor. Birkaç nedenden dolayı Birleşik Devletler’de büyük bir popülerliğe sahip şu anda… Bu nedenlerden biri daha yüksek seviyedeki düşünme becerilerini ölçmesi, ikinci neden müfredatın çok özenli olması ve üçüncü neden ise Birleşik Devletler’in tüm öğrencilerin aynı özenli müfredata erişimi olmasını istemeye başlaması… Bu çok katı, özenli bir müfredat olarak görülüyor ve insanlar buna sadece bir müfredat sunma yolu olarak değil, daha sonra da öğrencileri değerlendirme yolu olarak bakıyorlar. Program, öğrencilerin hem temel konularda hem de daha yüksek seviye becerilerde uzmanlaşabileceği ve uzmanlaşması gerektiği prensibine dayanıyor. Birleşik Devletler’de, bizim de izlemek istediğimiz yol gerçekten bu… Uluslararası Bakalorya Programı, aynı zamanda bir öğrenci profili yetiştiriyor. Aradıkları şey, öğrencilerin sorgulayıcı, bilgili, iyi düşünürler ve iyi iletişimciler olması, prensipli, düşünceli, açık fikirli, ilgili olması ve risk almaları. Yani, sadece içeriği değil, bu tür becerileri nasıl değerlendirebileceğimize bakan birden çok dış değerlendirme sistemine bakıyoruz.

Çoğunuz PISA’yı duymuştur. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) bir projesi… Bu daha yüksek seviye düşünme becerilerini değerlendiren başka bir dış sınav… Şimdi Birleşik Devletler bu testte çok yüksek seviyelerde değil, bu nedenle şimdi “kolay PISA” bir sınav arıyoruz. Temelde bu, bahsi geçen uluslararası değerlendirmenin Birleşik Devletler’de öğrencilerimizin gerçekten yüksek seviye düşünme becerileri olup olmadığını belirlemeye başlayabilmek için kullanabileceğimiz daha hafif sürümü… PISA genelde

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

139 öğrenciler zorunlu eğitimlerini bitirmeye yakınken uygulanan bir uluslararası çalışmayken,

biz bunu liselerde bu becerileri ölçmek için nasıl kullanabileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü sonunda PISA genç yetişkinlerin gelecekteki zorlukları ne kadar iyi karşılayabileceklerini ölçüyor. Öğrencilerin fikirlerini iyi bir şekilde analiz edip, mantıklandırıp paylaşıp paylaşamadıklarını ölçüyor. Öğrencilerin hayatları boyunca öğrenmeye devam etme kapasitelerinin olup olmadığına bakıyor. Bunu testte sadece okuma, matematik ve bilim sunarak yapıyor. Ama aslında bu soruları yapılandırma şekilleri bu büyük soruların cevaplarını sağlıyor. Kısacası bunlar daha yüksek seviye düşünme becerilerini ölçen bazı temel performans değerlendirmeleri... Çok heyecan verici değil, ama temel olarak öğrencilerin bilgilerini sergiledikleri ve artık sabit olan, sadece içeriği ölçen standart bir testte baloncukları doldurmadıkları bir aşamaya gidiyor.

Şimdi… Gelecek için değerlendirmenin gerçek gücü ve öğrencilerimizi nasıl değerlendireceğimizin özü, teknoloji ile iyileştirilmiş değerlendirmelerde yatıyor. Şimdi bunların birkaçından bahsedeceğim ve bu konuda buradaki uzman kesinlikle ben değilim. Burada bu konuda çok daha fazlasını anlatabilecek SEBİT var. Ama özünde teknoloji… Önceden söylediğim gibi ABD’de teknoloji, çocukları üretken olarak test ettiğimizden emin olmak için kullanılıyordu. Ama öğrencilerin katılımını nasıl sağlayacağımızı, bir değerlendirme içinde nasıl daha yüksek ve daha karışık öğrenim becerileri olabileceğini, bilgiyi sunmak için nasıl birden çok medya formu kullanabileceğimizi ve öğrencilerin gerçekten o eleştirel düşünme becerilerini uygulayabilecekleri karmaşık veri setlerine dayalı ödevleri nasıl sunabileceğini düşünmek için kullanılmıyordu. Yani bir sürü farklı örnek var ve eminim burada uyarlamalı müfredatın unsurlarını da kullanabilirim; ama bu konuda uzman değilim ve o yüzden bundan bahsetmeyeceğim. Ama Birleşik Devletler’de çok popüler olan bir tanesinden bahsedeceğim, adı River City… Bunun bu kadar popüler olmasının nedenlerinden biri, dürüstçe Harvard’lı birinin yaratmış olması… Yani eğer Harvard’lı biri yarattıysa, iyi olmalı. Bu tür bir varsayımla düşünülüyor bunun hakkında ve bunun üzerinde çalışan gerçekten çok ünlü bir teknoloji profesörü var. Bu da popülerliğine yansıyor. Popüler olmasının ikinci nedeni ise aslında eğlenceli olması… Öğrenciler bundan keyif alıyor. Temelde ortaokul öğrencileri veya 6. sınıftan 9. sınıfa kadar öğrenciler için tasarlanmış bir fen müfredatı… Çok seçenekli sorular, öğretmen değerlendirmeleri ve öğrenci yazılı raporları yoluyla içine dâhil edilmiş bir değerlendirme sisteminin olduğu sanal bir dünya... Özünde River City’de bilim adamları ve bu çevrimiçi bir sanal dünya... Bir dizi grafik var. Öğrencilerin bu teknoloji programı içinde avatarları var, bilirsiniz bir kişilik, bir karakter… Bu avatarlar şehrin içinde koşabiliyor, yürüyebiliyor veya yüzebiliyor; ama şehrin kirlenmiş bir nehri var ve sivrisinek istilası altında... Sanırım “böcekler” demek istedi…

Öğrenciler ekipler halinde bu sanal kasabayı inceliyorlar, suyu ve havası kirli olan bu şehirden insanların nasıl etkilendiğini anlamak için bilimsel deneyler yapıyorlar. Bu şehir içinde, öğrencilerin erişebileceği tonlarca araç var. Kütüphane materyalleri olabilir, diğer veri kaynakları olabilir. Her ders biyoloji ve tarih çerçevesinde ulusal standartlara göre uyarlanmış, ama olan başka bir şey de bu sanal bir dünya... Ama aynı zamanda çevrimiçi bir sanal dünya, yani öğrenciler birlikte katılabiliyor. İşbirliği yapabiliyor, öğretmenin istediği buysa birlikte problem çözebiliyorlar. Yani temelde öğrencilerin ilişki kurabilecekleri içinde karmaşık bir veri seti olan bir katılım ortamı yaratıyoruz. Öğrenciler bir kimlik alıyorlar ve oyunda sunulan bir problemi çözmek durumunda kalıyorlar.

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

140

Bu şu anda geliştirilen çoğu oyundaki ortak özellik, ama hâlâ - en azından Birleşik Devletler’de – oyunun kalitesi ve ilgisi hakkında şüpheler var. Bazı insanlar oyunun kullanılmaması gerektiğine inanıyor; çünkü çok fazla eğlenceli olduğuna inanıyorlar ve eğer çocuklar eğleniyorlarsa öğrenmiyor olmalılar. Çoğu insan öğretimde bu tür bir değerlendirme istemiyor. Ama New York’ta yaklaşık iki yıl önce yaratılmış özel bir okul var; önümüzdeki birkaç hafta içinde görmeye gideceğim. Oyun tasarımı prensipleri üzerine kurulmuş bir okul ve kurucusunun adı Katie Salen... ABD’de çok ünlü bir oyun tasarımcısı ve New York’ta bir dernek “Neden bize öğrencileri nasıl eğiteceğimizi göstermiyorsun? Eğer bir oyun tasarım sürecine dâhil olurlarsa, nasıl düşünme becerileri geliştirebilirler?” demeye karar vermiş. Ben de okulu ve neler yaptığını görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Farklı oyunlar ve geleneksel öğretimin yanı sıra River City gibi çok kullanıcılı sanal ortamları kullanıyor. Ama gerçekten öğrencileri eleştirel düşünürler ve problem çözücüler olarak yetiştirmeye çalışıyor. Öğrenciler, bu becerileri elde etme yolunda oyun tasarlayıcıları oluyorlar. Temelde, gerçekten oyunlar oluşturmak ve yaratmak için bilimsel bir yöntem olarak sorgulamayı kullanıyorlar.

Birleşik Devletler’de uygulanan çok popüler bir değerlendirme şekli de nedense başka hiçbir aracımız olmadığı için Akademik İlerleme Ölçümleri adını aldı. Kısaca “MAP” deniyor ve Portland yakınlarındaki “Kuzeybatı Eğitim Derneği” tarafından geliştirildi. Temelinde bilgisayar tabanlı bir uyarlamalı test programı… Her testte soru serileri var ve öğrencinin cevaplarına göre bir sonraki soru serisi değişiyor. Yani test giderek daha zor veya kolay oluyor. Öğrenciye bağlı olarak… Yaptığı şey öğretmenin, öğretiminin etkili olup olmadığını, o öğrenciye nasıl davranacağını veya o öğrenciye nasıl müdahale edeceğini anlamasını sağlamak. Bu, Birleşik Devletler’de gerçekten çok popülerlik kazandı, birçok eyalet bunu benimsiyor, birçok bölge bunu benimsiyor. Hawaii’de bir okul ile çalışıyorum ve biz de bunu kullanmaya başlayacağız. Bunu yapmamızın nedeni biraz da gerçek zamanlı olarak müdahale etmemizi sağlayacak sınıf verileri veren okul veya sistem seviyesinde çok fazla verinin olmaması... River City hakkında paylaştığım çok kullanıcılı sanal ortamlardan biraz farklı… Bilgisayar uyarlamalı testin nasıl öğrencilere farklı şekilde eğitim sunmamızda, gerçek zamanlı olarak müdahale etmemizde bize yardımcı olduğuna bakarsak, bunun gerçekten performans değerlendirmesinde ve öğrencinin günlük çalışmasına müdahalede ciddi bir gücü var.

Eski bir performans değerlendirmesi olarak kullanılan bir yazılım programı örneğinin adı ise “Teknoloji Zengin Ortam”. Ve bazı multimedya programlar... Bu, gençleri dâhil etmek ve değerlendirmek için gerçek dünya problemlerinin simülasyonunu veya senaryolarını kullanan farklı multimedya programlarına bir örnek... Her ne kadar daha tarihi olsa da River City’e benziyor. Nüfus ve kirlilik sorunları yaşayan 1800’lerdeki bir şehir hakkında… Bu daha modern ve öğrencilerin bir helyum balonu simülasyonu kullanarak yük kütlesi ve balon yüksekliği arasındaki ilişkiyi belirlemesini isteyebilir. Öğrenciler bir problemi çözmek için yazılım programına gidiyorlar. Öğrencilerin kanıt toplaması, farklı yük kütlelerini değerlendirebilmek için deney simülasyonları yaratması gerekiyor. Yani gene öğrenciler katılım gösteriyor, bu interaktif bir tür sorgulama… Günün sonunda problemi çözüyorlar. Sonuçları gönderebiliyorlar, ucu açık sorular kullanabiliyorlar ve çok seçenekli yanıtlardan faydalanabiliyorlar. Hepsi bu testin içine dahil edilmiş.

Diğer bir programın adı ise “Floaters” ve bir değerlendirme şekli olan multimedya simülasyonuna bir başka örnek… Bu Birleşik Krallık’ta Dünya Standardında Testlerin bir

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

141 parçası olarak öğrencilere verilen bir test... Yani ABD tabanlı değil ve şu anda biz de pek

kullanıyor sayılmayız. Program, öğrencilerin kalıplar ve gözlemlere bağlı olarak hipotezler geliştirdiği interaktif simülasyonlara sahip olmasına olanak tanıyor. Gördüğünüz gibi oldukça görsel... Çoğunuz bunun hakkında konuşanları duymuşsunuzdur: Öğrenciler teknoloji okuryazarı olmalı... Bazıları buna medya okuryazarı diyor. Öğrencilerimizin gerçekten farklı formda bilgileri nasıl kullanacağını öğrenmesi gerektiğini söyleyenleri... Sözlü bilgi formları var; metin bazlı bilgi formları var, ama şimdi multimedya bilgi formları da var. Öğrenciler bunları öğrenimde nasıl kullanabilir? Bunları biz öğrencileri değerlendirmek için nasıl kullanabiliriz? Öğrenciler de bize bilgilerini sergilemek için bunları nasıl kullanabilir?

Şimdi… Bazen politikalar veya farklı türde eğilimler hakkında konuşmaya başladığımızda değinmeyi unuttuğumuz bir değerlendirme… Sınıfı unutamayız. Öğretmenler ve öğrenciler arasında geçen günlük deneyimleri... Öğretmenlerin bilgiyi sergileme açısından öğrenci gözlemlerini… ABD’de 62 okulu olan New Tech Network’ün CEO’suyken, öğrenciler için üzerinde konuştuğum tüm o 21. yüzyıl becerilerinin olduğu bir karne yarattık. Yani bir New Tech School’a girdiğiniz anda nadiren doğrudan talimatlar görürdünüz. Onun yerine dörtlü veya beşli ekipler halinde çalışan çocuklar görürdünüz. Birebir teknolojiye erişebilirlerdi. Bütün projelerinin yayımlandığı bir öğrenim yönetim sistemimiz vardı. Tüm yönergeleri yayımladık ki öğrenciler onlardan neler beklendiğini tam olarak anlardı. Ama en önemlisi, öğrenciler sadece içerik üzerinden notlandırılmıyordu. Bu slaydı net görebiliyorsanız - çünkü biraz bulanık, öğrenciler iş etiği için de bir not alıyordu: Projelerini tamamladılar mı, grup içinde çalıştılar mı? Vatandaşlık ve etik için bir notları vardı, işbirliği için bir notları vardı ve öğrenciler birbirlerine işbirliği için not veriyordu. Eğer çok işbirlikçi değilsem, grubumdan kovulabilirim ve projemi yalnız başıma yapmak zorunda kalabilirim ve bu nedenle işbirliğinden daha düşük bir not alabilirim. Yazılı iletişimden

Belgede Uluslararası Eğitim Forumu II: (sayfa 136-144)