• Sonuç bulunamadı

GENEL DEĞERLENDİRME PANELİ

Belgede Uluslararası Eğitim Forumu II: (sayfa 159-162)

Türk eğitim sisteminin bölgesel ve küresel ölçekte bir rekabet gücü yaratabilmesi için gelecek 10-20 yıllık bir perspektifte eğitimde neler yapılabilir?

12:00-13:00

Moderatör: Prof. Dr. Ziya Selçuk Konuşmacılar:

• Prof. Dr. Ümran İnan • Prof. Dr. Tosun Terzioğlu • Prof. Dr. Petek Aşkar

Sunucu:

Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un moderatörlüğünde gerçekleştirilecek olan ‘Türk eğitim sisteminin bölgesel ve küresel ölçekte bir rekabet gücü yaratabilmesi için gelecek 10-20 yıllık bir perspektifle eğitimde neler yapılabilir?” konulu panelin konuşmacıları; Sayın Prof. Dr. Ümran İnan’ı, Sayın Prof. Dr. Tosun Terzioğlu’nu ve Sayın Prof. Dr. Petek Aşkar’ı buraya davet ediyoruz.

Ziya Selçuk:

Teşekkür ederim sağ olun. Evet değerli konuklar tekrar merhaba. Köprüden önceki son çıkıştayız. Bu oturum, aslında iki gündür yapılan çalışmaların bir özeti, eskilerin tabiriyle hülasası olacak ve buradaki tartışmaların politika geliştirenlere ve karar vericilere yol gösterme anlamında da çok etkili olacağını düşünüyorum. Ben izninizle hiç süre kaybetmeden, Sayın Rektörüm Ümran Hoca’mla başlamak istiyorum. Buyurun efendim. Lütfen buyurun efendim.

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

160

Ümran İnan:

Çok teşekkür ederim. Öncelikle böyle bir forumda bulunmaktan ne kadar memnuniyet duyduğumu tekrar vurgulamak istiyorum. Eski okulum Ankara Koleji’nde olmak zaten beni her zaman yücelten bir şey. Sevinç Hanım da bana bu şansı çok sık tanıyor, teşekkür ederim. Şimdi çok enteresan bir noktadayız hakikaten. Ben şöyle düşünüyorum: Bir ülkenin en önemli kaynaklarından biri hatta en önemli kaynağı, kendi insanlarının beyinlerindeki dinamik dağılımdır. Her insan içinde bir heyecanla gelir ve her insanda belli bir beceriler serisi içerisinde başarılı olma potansiyeli vardır. Bazısının sanatta çok büyük şeyler başarma olanağı vardır. Bazısı bilim adamı olabilecektir, bazısı da daha böyle sıradan işler yapmaktan son derece zevk alacaktır ve başarılı olacaktır. Dolayısıyla bizim en önemli görevimiz eğitimciler olarak, insanlarımızı en iyi şekilde bu en başarılı ve en mutlu olabilecekleri mesleklere kanalize etmektir. Maalesef bizim şimdiki sistemimizde, böyle bir şey yapmıyoruz. Bunu hepimiz biliyoruz, maalesef imtihancılığa odaklanmış bir sistem içerisinde çocuklarımızı at yarışlarına hazırlar gibi ilkokuldan itibaren hazırlıyoruz. Bunu kırmamız gerektiğini hepimiz biliyoruz.

Şimdi teknolojiden çok bahsettik. Teknoloji öyle enteresan bir şey ki esasında teknolojinin hangi türünü hangi şekilde kullanacaklarını bizim öğrencilere anlatmamıza imkân, ihtimal yoktur. Hiçbir zaman bir öğrenciye biz neyi kullanacağını anlatamayız, öğretemeyiz de. Facebook’u biz kullan demedik, onlar kullanıyorlar, Twitter’ı da biz kullan demedik. Yarınki yerlerine çıkacak olanları da biz öğretemeyiz. Dolayısıyla bizim okullarımızda hangi teknolojik yöntemleri öğretelim şeklinde düşünmemiz lazım. Bunun kenarda akan bir ırmak gibi kendiliğinden devam edeceğini ve öğrencilerimizin de onları en iyi şekilde zaten kullanmayı kendileri bilip kendileri öğreneceklerini varsaymamız lazım. Dolayısıyla yazılım araçları geliştirmek veya yazılım araçlarını bir milli eğitim düzeni içerisinde okullara empoze etmek gibi bir yaklaşım, politika olarak bence yerine konduktan bir sene sonra artık geçersiz olacak bir yaklaşımdır. Teknoloji çok hızlı gelişiyor. Ben üniversite rektörü olarak bu konuda özellikle düşünüyorum; çünkü hem öğretim üyelerimi hem de öğrencilerimi eğitme durumundayım. Ama sonunda ben hep diyalogun önemine geliyorum. Şimdi bir kere Ziya Bey’e tamamen katılıyorum. Çok takdir ettim konuşmasını. Müfredattan tamamen arınmış bir eğitim hayal etmemiz gerekiyor. Müfredatın hiçbir önemi kalmamıştır. Rektör olarak bunu söylemem tehlikeli bir şey esasında ama söylüyorum. Çünkü hakikaten biz öğrencilerimize neleri öğrettiğimizin önemli olmadığını; ancak onlara bu öğrettiğimiz şeyleri öğrenirken öğrenmeyi öğrendiklerinin önemli olduğunu vurgulamamız lazım. Bunu üniversitedeki öğretim üyelerine öğretmek durumundayım. Çünkü birçok öğretim üyesi var, Koç Üniversitesi gibi gerçekten saygın bir üniversitede

Prof. Dr. Ümran İnan

Koç Üniversitesi Rektörü

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

161 çok iyi yerlerde doktora almış arkadaşlarımız bile müfredata bazen çok takılıyorlar.

Efendim işte müfredatta şunu da şunu da kapsamazsak olmaz. Bu müfredatın artık zaman içerisinde çok çabuk değişebileceğini, öğrencinin de iki tane “click” ile bu müfredata her zaman zaten ulaşabileceğini hepimizin gözlemesi lazım. Dolayısıyla ben şimdi rektör olmama rağmen, öğrencilere daha iyi tanımak için ders veriyorum üniversitede. Şimdi ben ne yapıyorum, dersimi bir randevu olarak görüyorum. Aynı şey ortaöğretim için de geçerli. Nesiller arasında bir randevu olarak görüyorum şimdi artık. Üniversite öğretim üyesi olan bizler ile bizden bir nesil aşağıdaki öğrencilerimiz arasında bir randevu olarak görüyorum. Şimdi öyle oluyor ki çocuk müfredatı herhangi bir-iki tane click’le internette bulabileceğini anlayınca artık derslere gelmiyor. Yani öğrencileri derslere getirmek için motivasyon gerekiyor. Dolayısıyla en önemli şey, diyorum ben öğrencilerime, sizlerle bizim aramızda bir randevu var. Haftada iki kere benim sizinle randevum var; ben o randevuya geliyorum, siz de gelin. Hiçbir şeyi ben size öğreteceğim diye ısrar etmeyeceğim. Sadece diyalog olacak. Yani siz benle konuşurken, ben de sizle konuşurken, ben size öğretirken sizden öğreneceğim, siz benden öğrenirken de bana öğreteceksiniz. Birlikte bir sorgulamayı öğreneceğiz. Öğrenmeyi öğreneceğiz ve arada da bir şeyler öğreneceğiz. Tabii bu çok tehlikeli bir yaklaşım; çünkü bir de meslekler var. İşte mesela tüm Türkiye’de endüstri var. Endüstrinin üniversitelerden bir beklentisi var. Efendim bana mühendis yetiştir ve bu mühendisin elinde şu beceriler olsun diyor. Şimdi zaten bu bütün dünyada olan bir çekişme. Endüstri daima ister ki üniversiteden çıkan mezunu tak diye işe koysun, o da hemen çalışmaya başlasın. Ama bunu iyi üniversiteler yapmayacaktır. Çünkü zanaat öğretmek, övünülecek bir şey değildir esasında. Temelleri öğretmek, üstüne inşa edilebilecek temelleri öğretmek çok daha önemlidir. Çünkü biraz önce duyduk, birkaç arkadaşımız söyledi. 2010’daki en popüler meslekler 2004’te bilinmiyordu. Dolayısıyla ben neyi öğreteceğimi de bilmiyorum ki. Ben ne öğreteyim şimdi? Hiçbir şey öğretemem. Ancak diyalogu tetikleyebilirim.

Teknoloji geliştikçe çok enteresan bir şekilde insanlığın temellerine geliyoruz diye düşünüyorum. Zaten önemli olan hep diyalogdu. Bayramın bizden beklediği bir tek diyalogdu. O onla konuşmamızı bekliyor. Onu angaje etmemizi bekliyor. Öğrettiğimiz şeylerin onun için önemli olmadığını biliyor, öğrenmek de istemiyor. Dolayısıyla biz öğrencilerimizi bütün seviyelerde; ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim hepsinde bizim onları kucaklamamız lazım. Yeni bir felsefeyle devamlı olarak diyalogu, sorgulamayı, konuşmayı, sınıflardaki soru sorma kültürünü tetiklememiz lazım. Bütün üniversite danışmanlarının, öğrencileri yönlendirmekte son derece önemli bir rolü olduğuna inanıyorum. Aynı lisedeki rehber öğretmenler gibi. Rehber öğretmenler veya danışmanlar sadece bir imza atmakla yükümlü olmamalı. Öğrenciyi angaje eden, onu onun kadar bilen, onun heyecan ve heveslerini doğru değerlendiren ve o değerlendirmeler doğrultusunda kanalize eden bir insan ilişkisi kurgulamamız lazım. Teknoloji zaten akacaktır, o bir akan ırmaktır. O Akan ırmaktan zaten öğrenci takır takır takır faydalanacaktır. Hatta bu diyalogda ben diyorum ki biz eski nesil o yeni nesilden bu teknolojiyi daha iyi kullanmasını da öğreniriz diye düşünüyorum. Çünkü öğretmenler de öğrenciler de ülkenin kalkınması ve insanların daha rahat daha refah yaşaması için birer kaynaktır. Bu kaynakların çabucak sarf edilmemesi için teknolojiden faydalanmaları gerekecektir. Teknolojiyi öğrenmelerinin bir yolu da öğrencilerinden öğrenmeleridir. Dolayısıyla biz öğrencilerimize öğretirken, onlardan öğrenirsek o dediğim gibi onlar da bizden öğrenirken bize öğretirse birlikte çok güzel yerlere gidebiliriz diye düşünüyorum. Bunun da temelde teknoloji ile hiçbir alakası

Türk Eğitim Derneği & SEBİT

Uluslar

ar

ası Eğitim F

orumu II: Eğitimde İno

vasy

on

162

Belgede Uluslararası Eğitim Forumu II: (sayfa 159-162)