• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet gazetesi daha 1930‟ların baĢında ülkede henüz turizmle ilgili hiçbir kurum, kuruluĢ ve hiçbir faaliyet söz konusu değilken turizmin önemini fark etmiĢtir. Gazete bu konunun ciddi bir iĢ olarak ele alınıp, geliĢtirilmesi için birçok yazı yazmıĢtır. Bu yönde çok öğretici ve büyük ileri görüĢlülük içeren yazıları kaleme alan kiĢi ise Yunus Nadi olmuĢtur. Yazılarında turizmin ülke ekonomisine sağlayacağı katkıları etraflıca anlatırken, bu konuda neler yapılabileceği konusunda baĢka ülkelerden de örnekler vererek, hükümete yol göstermiĢtir. Bu yazılarda özellikle dünyadaki ülkelerin I.Dünya SavaĢı‟ndan sonra ekonomideki zaaflarından ötürü turizme çok önem verdikleri vurgulanırken, turizm gelirlerinin ödemeler dengesi için büyük katkılar sağlayacağı belirtilmiĢtir.

Yunus Nadi‟nin, “Memleketimize nasıl Ecnebi ziyaretçiler Celbedebiliriz?” baĢlıklı makalesi bu içerikte bir yazıdır. Yazıda turizm iĢinin Fransa, Almanya, Ġtalya ve Avusturya gibi ülkelerde baĢlı baĢına bir sektör olduğu, turizmden elde edilen dövizlerin ödemeler dengesinin fazla vermesine yaradığı, dolayısıyla milli paranın değerlenmesinde çok önemli bir rol oynadığı anlatılmıĢtır. Bizde ise Ģimdilik turizm iĢinde sadece “sözle” dünyaya ayak uydurulmaya çalıĢıldığı, bunun bile iyi bir geliĢme olduğu, çünkü konuĢulan bir meselenin anlaĢılmaya doğru bir merhale olacağı yazılmıĢtır (Cumhuriyet, 1 Ağustos 1931).

Yunus Nadi‟nin “Turizm ĠĢi Milli bir iĢ olacaktır” baĢlıklı yazısı yine turizmin Avrupa ülkelerine ne büyük paralar kazandırdığı ile ilgilidir. Buna göre Fransa 1930 yılında gelen 2,5 milyon turist sayesinde 10 milyar Fransız Frangı turizm geliri elde etmiĢtir. Bu sektörün geliĢimi ise Fransa‟da 1891‟lerden beri faaliyet gösteren, sayıları 700‟e, üye sayısı 230.000 kiĢiye ulaĢmıĢ, çok kapsamlı çalıĢan Turing tarzı halk teĢekkülleri ile gerçekleĢmiĢtir. Bizde de öncelikle turizm iĢinin halk tarafından

benimsenmesi ve halka sevdirilmesi gerekmektedir. Bu da Türkiye Turing Kulübünün düzenleyeceği organizasyonlarla mümkün olabilecektir (Cumhuriyet, 6 Kânunusani 1932).

Yunus Nadi baĢka bir makalesinde de turizmi “Dâhile ihracat” olarak tanımlamıĢtır. Yazıda, turizmin ülkenin çok değiĢik kesimlerine gelir kazandırdığını, Fransa‟nın bu iĢten 1,5 milyar Türk Lirası kadar para kazandığı vurgulanmıĢtır. Buna karĢın, bizi 40–50 milyon, hatta iĢe baĢladığımız ilk senelerde 20–30 milyon lira kazancın bile tatmin edebileceği, bunun baĢarılamayacak bir iĢ olmadığı belirtilmiĢtir (Cumhuriyet, 5 Kânunusani 1932).

“ĠĢe Ġstanbul‟dan BaĢlıyabiliriz!...” baĢlıklı bir yazıda da Türkiye‟nin o günlerdeki dıĢ ticaretinin toplam 200 milyon lira olduğu, bu gelirin elde edilmesi için bütün ulusun büyük emekler harcadığı, hâlbuki turizmin çok kolay bir Ģekilde ülke ekonomisine gelir kazandıracağı anlatılmıĢtır. Yazıda bu iĢe öncelikle Ġstanbul Vilayet ve Belediyesi‟nin öncülüğünde Ġstanbul ve hinterlandının tanıtımıyla baĢlanması tavsiye edilmiĢtir (Cumhuriyet, 23 Eylül 1931).

Yunus Nadi “Memleketimize Getirilecek Ecnebi seyyahları” baĢlıklı bir baĢka yazısında da, milli iktisat için önemli bir yer tutacak olan turizm iĢinin geliĢtirilmesi için yerli ve yabancı uzmanlardan oluĢacak bir komisyonun incelemeler yapmasını teklif etmiĢtir. Ayrıca, memlekete gelen yabancılara karĢı dikkatle ve nezaketle davranılması gerektiğini belirtmiĢtir:

“…Ġtalya‟da bu maksatla otelcilere, arabacılara ve hamallara kadar gayet Ģedit kayıtlar konulmuĢ olması beyhude bir tedbir değildir” (Cumhuriyet, 9 Ağustos 1931).

Yunus Nadi ilerleyen yıllarda da turizm ile ilgili yazılar yazmaya devam etmiĢtir. 1935‟te yazdığı “Turizm‟e biz Ne vakit özen Vereceğiz?” baĢlıklı makale bunlardan biridir. Yazıda, yine Ġtalya, Fransa, Ġngiltere, Avusturya, Ġsviçre‟den örnekler vererek, tüm dünya ülkeleri birbiriyle yarıĢırcasına bir turizm seferberliği içine girmiĢken, bizim ülkemizde hâlâ bu iĢin devletçe özenle araĢtırılıp, bir baĢlangıç yapılamadığından yakınılmıĢtır (Cumhuriyet, 4 ġubat 1935).

Ancak, bir süre sonra gazetede çıkan “Turizm iĢinde Nihayet doğru yola Giriyoruz galiba” baĢlıklı bir yazıdan hükümetin de bu alanda bazı çalıĢmalara baĢladığı anlaĢılmaktadır. Yunus Nadi, bu giriĢimler üzerine, turizm iĢinde geç kalınmıĢ olmakla

birlikte, hükümette de bu anlayıĢın artık oluĢmaya baĢladığı, dolayısıyla arkasının çabuk geleceği yönünde değerlendirmeler yapmıĢtır (Cumhuriyet, 29 Nisan 1935).

2.8. 1930-1938 Arasındaki Ġç ve DıĢ Borçlanmalar

1930‟lu yıllar dıĢ kredilerin oldukça geniĢlediği yıllar olarak dikkat çekmektedir. Bu yıllarda özellikle silahları sağlayan yabancı sermaye çevreleri olmak üzere demiryolu gibi alt yapı yatırımlarını üstlenen yabancı müteahhit firmalara olan borçlarda ciddi bir artıĢ olmuĢtur. 1930–1939 yılları arasında yabancı banka ve müteahhit firmalardan alınan kredilerde dâhil olmak üzere Türk hükümetinin dıĢ borçlanmaları toplam 102 milyon TL (81 milyon dolar ) olmuĢtur.

Bu dönemde dünya buhranının etkileri ile bir taraftan cari bütçe açığı ve döviz sıkıntısı artarken, diğer taraftan Merkez Bankası‟nın kuruluĢ hazırlıkları hükümetin dıĢ borç ihtiyacını artıran en önemli faktörler olmuĢlardır (Tezel, 1986: 184). Cumhuriyet döneminin ilk konsolide dıĢ borçlanması 1930 yılında bir Amerikan Ģirketine kibrit tekelinin (ithalatının) verilmesiyle gerçekleĢtirilmiĢtir. ġirket 25 yıllık bu tekel karĢılığında Türk hükümetine 10 milyon dolar ya da 1930 kurları ile 21 milyon TL‟ sı borç vermiĢtir. Külçe altın olarak verilen borcun vadesi 25 yıl faizi ise % 6,5 olmuĢtur. Amerikan Ģirketi ayrıca elde ettiği bu tekel karĢılığında Türk hükümetine yıllık 1 milyon 750 bin TL tutarında ödeme de yapmayı kabul etmiĢtir. Bunun yanı sıra, Ģirketin, senede 25 bin sandıktan fazla satıĢ yapması halinde her sandık için hükümete 130 Türk lirası vermesi, vergi olarak da her yıl için 50 bin TL ödemesi kararlaĢtırılmıĢtır. ġirketten baĢka vergi, oktrua vs alınmaması, 10‟dan fazla yabancı çalıĢtıramaması, ihracat yaptığı takdirde fatura toplamı üzerinden % 10 hükümete vermesi de kredinin diğer Ģartları arasında yer almıĢtır45

(Cumhuriyet, 11 Haziran 1930). Buhranın olumsuz koĢullarının sürdüğü bu sıralarda hükümet üzerinde çalıĢmaya baĢladığı sanayileĢme programı için de kaynak ve teknoloji transferi ihtiyacı duymaya baĢlamıĢtır. Bu amaçla 1931 yılında Maliye Bakanı Saraçoğlu kaynak bulmak için önce Amerikan piyasasında yatırımcı sermaye ve kredi aramıĢ, buradan sonuç alamayınca bu kez Sovyetler Birliği ve Ġtalya‟ya yönelinmiĢtir. Ġtalya‟da yapılan görüĢmeler sırasında kararlaĢtırılan kredi gelmemiĢ, 1932‟de Ġnönü‟nün Moskova‟ya

45

Ancak birkaç yıl içinde bu ortaklığın iflası üzerine devlet borcun büyük bir kısmını ödeyerek bu alanda bir tekel oluĢturma yoluna gitmiĢtir. Daha detaylı bilgi için bkz. Z. Y. Hershlag (1968), Turkey The Challenge Of Growth, s. 93.

ziyareti sonucunda Sovyetlerden 20 yıl vadeli, sıfır faizli, ihraç malları geri ödemeli 8 milyon dolarlık bir kredi bulunmuĢtur (Tezel, 1986: 184). Türkiye sanayi programına iĢte bu 8 milyon dolarlık Sovyet kredisi ve teknik yardımıyla baĢlamıĢ, ağırlıklı olarak Sümerbank‟ın kullandığı bu krediyle Nazilli ve Kayseri‟deki dokuma fabrikaları kurulmuĢtur (Oran, 2009: 320).

Sanayi programının finansmanında ikinci dıĢ kredi 1936 yılında Ġngiltere‟den gelmiĢtir (Cumhuriyet, 3 Haziran 1938). Karabük Demir-Çelik fabrikasının yapımını bir Ġngiliz firmasının alması üzerine, Ġngiliz hükümeti bu projeyi Export Credit Guarantee Department aracılığıyla verilen yaklaĢık 3 milyon sterlinlik (18 milyon TL) bir krediyle desteklemiĢtir. Bu da Sovyet kredisi gibi ihraç mallarıyla geri ödenmek üzere, 10 yıl vadeli, % 5,5 faizli olmuĢtur (Tezel, 1986: 184).

Ancak, gazetenin haberlerinden 1936 kredi anlaĢmasının uygulamasında ve Karabük Demir Çelik fabrikasının inĢaatında birçok pürüzler çıktığı anlaĢılmıĢtır. Karabük fabrikası kredisinin verilmesinde bazı tereddütler oluĢmuĢ, bunun üzerine Ġngiltere ile 27 Mayıs 1938 tarihinde yeni bir anlaĢma daha yapılmıĢtır. Bu anlaĢma ile Ġngiltere Türkiye‟ye ilk defa ikrazatı kabul etmiĢtir. Ġkrazatın miktarı 6 milyon sterlin olmuĢ, aynı zamanda Karabük Demir fabrikası ve diğer masraflar için 10 milyon sterlinlik yeni bir kredi açılmıĢtır. Böylece 1936 anlaĢmasında bazı değiĢikliklere gidilmiĢtir (Cumhuriyet, 21 Mart 1940).

Avrupa basınında çıkan haberler göre bu kredi “politik” kaygılarla verilmiĢtir. Yunus Nadi de bunu doğrulamakla birlikte, yazdığı makalede kredinin politik yanından çok, ekonomik yönü ve Türk-Ġngiliz dostluğu öne çıkarılmıĢtır (Cumhuriyet, 3 Haziran 1938).

O günlerde bazı Alman gazetelerinde de Ġngiltere kredisi hakkında olumsuz yazılar çıktığı anlaĢılmaktadır. Alman Deutsche Diplomatisch Politische Korrespondenz gazetesinde, Ġngiltere‟nin bu kredi anlaĢması ve Balkanlarda takip ettiği politikayla Almanya‟yı güç durumda bırakmak istediği ima edilmiĢtir. Nadir Nadi ise “Türk-Alman Ticaret ve Kliring anlaĢması etrafında” baĢlıklı yazısında bu söylentilere karĢı çıkmıĢtır. Gazeteci Türkiye‟nin iktisadi politikasının aynen dıĢ siyasette izlediği politika gibi açık ve net olduğunu, Türkiye‟nin hiçbir devletin etkisi altında olmadığını, yakın-uzak tüm

komĢularla dostluk münasebetleri içinde olunduğunu kaydedilmiĢtir (Cumhuriyet, 10 Ağustos 1938).

Bu dönemde üçüncü dıĢ kredi Ekim 1938‟de Almanya‟dan gelmiĢtir. “DıĢ Ticarette Diğer GeliĢmeler ve Nazi Almanya‟sının Payı” baĢlıklı kısımda belirtildiği gibi, 150 milyon Mark tutarındaki bu kredi de Almanya‟nın, Türkiye üzerindeki siyasi ve iktisadi etkinliğini kaybetmemek amacı gözetilerek verilmiĢtir (Oran, 2009: 306).

Bunların dıĢında yapılan baĢka bir kredi anlaĢması 1937 yılında Hollanda‟dan 8 yıl vadeli, 21 milyon Türk lirası için imzalanmıĢtır. Söz konusu kredinin liman inĢaatı, vapur inĢaatı ve endüstri iĢlerinde kullanılması planlanırken, ödemesinin ise afyon, hububat, sigara ve Ģarap satıĢı ile yapılması kararlaĢtırılmıĢtır (Cumhuriyet, 20 Mart 1937).

Türkiye‟nin 1938 yılı itibariyle toplam dıĢ borcu $ 236 milyon civarında olmuĢtur. DıĢ borçlar 1938−1945 yılları arasında da artmaya devam etmiĢ, $ 127 milyon doları ekonomik yardım, $ 187 milyon doları da askeri malzeme ve kredi olmak üzere önemli miktarlarda dıĢ kaynağa baĢvurulmuĢtur. Osmanlı borçları ve eski imtiyazlara ödenen tazminatlar da dâhil edilince dıĢ borç tutarı Aralık 1945‟te $ 439 milyon dolar gibi o günün koĢullarına göre azımsanamayacak bir tutara ulaĢmıĢtır (1 $=1.30 TL) (Hale, 1986: 74).

DıĢ borçlanmaların yanı sıra hükümet iç borçlanmalara da önem vermiĢ, bankalardaki milli tasarrufların artmasıyla birlikte bu imkândan da yararlanma yoluna gidilmiĢtir. CHF Grubu, hükümetin Ergani bakır madenine giden demiryolu hattının yapımı için 12 milyon liralık bir dâhili istikraz yapmasını kabul etmiĢtir (Cumhuriyet, 4 Kânunusani 1932). Yine gazetenin haberlerinden Ergani demiryolları için dâhili istikrazın ilk parçası olan 4 milyon liralık kısma ait A tertibi tahvillerinin % 5 faizle halka arz olunduğu anlaĢılmıĢtır. Yunus Nadi “Büyük milli hamle” baĢlıklı yazısıyla vatandaĢları bu tahvilleri almaya teĢvik etmiĢtir. Yazıda bunun hem çok kâr‟lı bir iĢ olacağı, hem de vatandaĢların kısa vadelerle borç verecekleri bu paralarla milli bir amaca hizmet edecekleri vurgulanmıĢtır (Cumhuriyet, 14 Nisan 1933).

Ergani demiryolunun Fevzi PaĢa-Diyarbakır yolunun ġefkatli istasyonundan sonraki parçasının yapılması için 12 milyon liralık dâhili istikrazın ikinci tertibe ait B tahvilleri ise 9 Kânunuevvel 1933‟te satıĢa çıkmıĢtır (Cumhuriyet, 26 TeĢrinisani 1933).

Yaratılan bu kaynakların yanı sıra Haziran 1933‟te Osmanlı Bankası ile yeni bir itilafname imzalanmıĢtır. Buna göre bankanın imtiyazı 1952 senesine kadar uzatılırken, bunun karĢılığında bankanın hükümete 5 sene müddetle 2,5 milyon sterlinlik bir döviz kredisi vermesi kararlaĢtırılmıĢtır (Cumhuriyet, 6 Haziran 1933).