• Sonuç bulunamadı

2.3. Devletçilik Uygulamaları

2.3.1. Sanayi Alanındaki GeliĢmeler

Devletçilik uygulamaları en yoğun Ģekilde sanayi alanında yürütülmüĢtür. Dönem sonunda sanayi üretimi önemli bir geliĢme kaydetmiĢ, bu ilerleme ile tüketim maddelerinin büyük bir kısmı ülkede üretilir hale gelmiĢtir. Ġç talebin yerli üretimle karĢılanması ise büyük bir baĢarı olarak kabul edilmektedir (Kepenek ve Yentürk, 2009: 76). Yine bu yıllarda her ne kadar sanayi alanında verimlilik düĢük kalmıĢ, giriĢilen sanayi faaliyetleri çok iyi yönetilememiĢ ve kentleĢme yavaĢ kalmıĢ olsa da, sermaye birikimi ve yatırımlar büyümüĢ, bu geliĢmeler özel sektör sanayisini de ilerletmiĢtir. YavaĢ ve sınırlı da olsa yaĢam standardında bir yükselme görülmüĢtür. Bu yıllarda giriĢilen sanayi hamleleri toplumda yeni iĢ alanlarının açılması, kariyer olanaklarının sağlanması gibi sonuçları da beraberinde getirmiĢ, ülkenin o günlere kadar hiç sahip olmadığı iĢ adamı, teknisyen, yönetici gibi yeni insan profilleri ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Geleceğin “orta sınıfını ” oluĢturacak bu yeni dinamikler ise yaratacakları toplumsal ve siyasi sonuçlar ile Türkiye‟yi ileriki yıllarda değiĢime uğratacak ana unsurları oluĢturmuĢlardır (Lewis, 2008: 637–638)

Bu tespitleri rakamlarla ifade edecek olursak, 1930–1939 yılları arasında yıllık ortalama üretim artıĢ hızları tarımda % 5,1, sanayide % 11,1, hizmetler sektöründe % 5,9 olurken, GSYĠH artıĢı ortalama % 6,2, nüfus artıĢ hızı % 2,1, kiĢi baĢına düĢen gelirdeki artıĢ ise yıllık ortalama % 4 olmuĢtur (Hale, 1986: 76). 1930–1939 yıllarında sanayide gerçekleĢen % 11 civarındaki büyüme hızı, 1923–1929 yıllarının atıl kapasitenin de devreye girdiği düĢünüldüğünde % 8,5 seviyesine kıyasla önemli bir rakamdır. 1929 yılında cari fiyatlarla sanayinin milli hâsıladaki payı % 9,9 iken 1939‟da % 18,3‟e çıkmıĢtır. Bu oranlar 1939‟un sabit fiyatlarıyla sırasıyla % 11 ve % 18

33

Cumhuriyet‟in kuruluĢundan savaĢ sonlarına kadar Cumhuriyet tarihinin en radikal kararlarının arkasında genellikle çıkar çevrelerinin karĢısında olan tutumuyla dikkat çeken Ġsmet Ġnönü olmuĢtur. Bu dönemde Bayar‟ın misyonu ise çok önemlidir. CHF‟nın radikal kanadının devletçi uygulamaları daha ileri noktalara taĢıma eğilimi göz önüne alındığında, özellikle devletçi politikaların en yoğun uygulandığı 1934-1936 arasında, bu politikaların kontrolden çıkmaması ve dozunu aĢan uygulamalara konu olmaması açısından bakıldığında Bayar‟ın rolü daha iyi anlaĢılmaktadır. Daha detaylı bilgi için bkz. Korkut Boratav (2006), Türkiye'de

Ģeklindedir. Kaldı ki sanayi kesimi Cumhuriyet‟in bundan sonraki hiçbir döneminde bu hızı yakalayamamıĢtır (Boratav, 1993: 54–55).

Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı

Bu dönemin en önemli olayı ve sanayi alanındaki ilk baĢarılı aĢama BBYSP‟nın yürürlüğe konulmasıdır. Bu dönemde ülkenin kendi kaynaklarını değerlendirebilecek yatırımlara ağırlık verilmiĢ, maden yataklarına ve pamuklu üretime dayanan, yatırımcısı bizzat devlet olan iĢletmelerin kurulması önem kazanmıĢtır. Ancak, programı gerçekleĢtirmeye yönelik imkânların ve kaynakların kıt olması dıĢ kredi ve dıĢ yardım arayıĢlarını zorunlu kılmıĢtır (Keser, 1993: 96).

O günlerde krizden etkilenmeyen görünümüyle ekonomisi merkezi planla yönetilen Sovyetler Birliği ülke yöneticilerinin dikkatini çekmiĢ (ġahin, 1997: 48), BaĢvekilin de aralarında bulunduğu bir heyetle 25 Nisan–08 Mayıs 1932 tarihleri arasında Sovyetlere bir ziyaret düzenlenmiĢtir. Bu gezi sırasında yapılan görüĢmeler sırasında Sovyet planındaki hedeflerin birçoğunun önerilen süreden daha kısa bir sürede gerçekleĢmiĢ olması heyet tarafından fark edilmiĢtir (Cumhuriyet, 18 Mayıs 1932). Cumhuriyet gazetesi de, Yunus Nadi‟nin “Ġsmet PaĢa‟nın Rusya Seyahati ve Neticeleri” ve “BolĢevik Rusya korkunç bir âlem değildir!” (Cumhuriyet, 11−12 Mayıs 1932) Ģeklindeki yazılarıyla bu geziye günlerce geniĢ yer vermiĢtir.

Ġnönü‟nün Sovyetleri ziyareti sırasında 8 milyon dolarlık (yaklaĢık 16 milyon lira) bir kredi anlaĢması yapılmıĢ, kredinin 1935‟te 10 milyon dolara çıkması kararlaĢtırılmıĢtır. Kredi, Sovyetlerden makine alımına yönelik olarak 20 yıl vadeli ihraç karĢılığı verilmiĢtir. Bu Ģekilde Ġsmet PaĢa‟nın bir süredir kalkınma hamlesi için aradığı dıĢ kaynağın önemli bir kısmı temin edilmiĢtir (Cumhuriyet, 16 Mayıs 1932).

Bu geliĢmesinin bir devamı olarak Ağustos 1932 tarihinde Prof. Orlof‟un bir uzmanlar heyetiyle yurda gelmesiyle planlama çalıĢmaları da baĢlamıĢtır (Tekeli ve Ġlkin, 1982: 156). 1932 yılının son aylarında Sovyet uzmanların düzenlediği raporlar teslim alındıktan sonra Gazi Mustafa Kemal PaĢa, Ġktisat Vekili ve uzmanların katıldığı bir heyetle bir geziye çıkmıĢ, bu gezinin hazırlanacak planla ilgili olduğu Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıĢtır. Haberde hükümetin mühim bir faaliyet programı hazırladığı, bu programın uygulanması için ön incelemelerde bulunulduğu duyurulmuĢtur (Cumhuriyet, 25 Ocak 1933).

Ancak, burada Ģunu da belirtmekte yarar vardır ki, Sovyetlerden bu dönemde alınan mali ve teknik destek BBYSP için çok önemli olsa da, Türkiye‟nin 1934 yılından itibaren uygulamaya koyduğu sanayi planları ile Sovyet Rusya‟da uygulanan ve ekonominin her sektörünü içine alan planlar arasında bir benzerlik söz konusu değildir. Türk plancılığı doktiriner değil, pragmatik olmuĢtur (ġahin, 1997: 48). Ayrıca, bu dönemde Sovyetlerden alınan kredi Türk hükümetinin devlet kapitalizmine dayanan yeni bir sanayileĢme politikasını uygulayabilmesinde kritik bir rol oynamıĢsa da, Sovyet kredisinin hacmi, 1930‟lar ve 1940‟larda Ġngiltere, Almanya, Fransa, ABD‟den alınan kredilerin yanında düĢük kalmıĢtır. Türkiye‟nin bu dönemde Sovyetlerden aldığı mali ve teknik yardım, Türkiye‟nin kapitalist dünya piyasasına olan bağımlılığı azaltmaya yönelik bir politikanın icabı değil, yeni sanayileĢme programı için kapitalist metropollerden istenilen kredi ve teknik desteğin sağlanamamasından kaynaklanan bir zorunluluktan doğmuĢtur. Yani Sovyet kredisi bunların yerine ikame edilmiĢtir. Kaldı ki II. Dünya SavaĢı sırasında ve sonrasında ise değiĢen dünya konjonktürü içerisinde Sovyetlerle olan iktisadi iĢ birliği hızla ortadan kalkmıĢtır (Tezel,1986: 394).

Sovyetlere yapılan bu seyahat sırasında o zamana kadar hiç sözü edilmeyen bir konunun da gündeme geldiği, ülkenin ekonomik bölgelere ayrılacağı yine gazete haberlerinden öğrenilmektedir. Cumhuriyet gazetesinin “Memleket Ġktisadi Mıntıkalara Ayrılacak” baĢlıklı yazısında Ģu ifadeler vardır:

“Türkiye‟nin her tarafında ayni iktisat Ģartlar ile ilerlemek kabil olamadığından memleket iktisadi mıntıkalara ayrılacak ve idari mekanizma da tamamen buna uydurularak her mıntıkada ayrı teĢkilat yapılacaktır. Üçer beĢer vilayetten terekküp edecek mıntıkalarda bu vilayetler hususi bütçelerinin birleĢmesi sayesinde ihraç iskelelerinin, yolların ve mümasil teĢebbüslerin kolaylıkla tahakkuku mümkün olacaktır” (Cumhuriyet, 2 ġubat 1933).

Ancak, memleketi ekonomik bölgelere ayırma düĢüncesi bölge mebusları arasında çıkan tartıĢmalardan dolayı kesintiye uğramıĢ, Türkiye‟yi iktisadi bölgelere ayırma düĢüncesi, planda açıkça belirtilmese de ileriki zamanlarda uygulanmıĢtır. Buna göre, Orta Anadolu‟ya sanayi bölgesi olma rolü verilmiĢ, bu strateji, hem milli savunma gerekleri hem de bölgelerarası bir denge kurma kaygısıyla belirlenmiĢtir (Tekeli ve Ġlkin, 1982: 181–186–187).

Yine o günlerde Celâl Bayar‟ın baĢlamakta olan bu sanayi hamlesinde özel kesimi ürkütmemek için bazı açıklamalar yaptığı, “Program Ġçin Alınacak Bütün

Tedbirler Normaldir” baĢlıklı haberden anlaĢılmaktadır. Celâl Bayar yeni kurulacak sanayi tesislerinde özel sermayeye de çalıĢma alanı bırakılacağını belirtmiĢtir:

“…Bütün tedbirlerimiz normaldir. Anormal tedbirlere tevessül etmeği düĢünmedik. Tasavvur ettiğimiz tedbirler arasında vaziyeti hazırayı bozacaklar olmadığı gibi bundan sonrası içinde olmayacaktır. Memleket dâhilinde kurulacak sanayi müesseseleri için hususi sermayeye de pay bırakılmıĢtır” (Cumhuriyet, 5 Ocak 1934).

Söz konusu sanayi programı Hükümet tarafından 17 Nisan 1934‟te yürürlüğe konmuĢtur. Türkiye‟nin dünya iĢ bölümündeki yerinin değiĢmesi, ülkenin hammadde yetiĢtirmekten çıkarak sanayileĢmesi (Cumhuriyet, 9 Kânunusani 1934), ithal ikamesine dayalı bir sanayileĢmeye gidilmesi planın temel gayelerini oluĢturmuĢtur. Üretilecek malların ve üretim büyüklüklerinin seçiminde üç temel ilke esas alınmıĢtır. Bunlar; hammaddesi Türkiye‟de olan ürünleri üretmek, ithalatı önemli yer tutan mamulleri üretmek ve ithali gereken, bu nedenle de Türkiye‟nin dıĢa bağımlı olması sakıncalı görülen bazı stratejik malları (demir, çelik, kimyasal ürünler) üretmekti (Cumhuriyet Ansiklopedisi, 1, 2002: 226). Ġktisat Vekili Celâl Bayar iktisadi programın esaslarını açıklarken kimya sanayiinin o günler için tüketimi az olmakla birlikte, harp halinde çok büyük ehemmiyete sahip olduğunu vurgulanmıĢtır (Cumhuriyet, 9 Kânunusani 1934).

Plan kapsamına alınan sanayilerin hammaddelerinin ülke içinde olmasına özen gösterilmiĢtir. Bu ilke döviz tasarrufu amacına uygun olduğu kadar, dünya piyasasında fiyatları düĢen hammaddelerin ucuza satılması için de bir önlem olarak düĢünülmüĢ, ayrıca, kurulan sanayilerin girdilerinin yerli hammaddelerden sağlanması ile ekonomideki dıĢa bağımlılığın azalacağı öngörülmüĢtür (Cumhuriyet, 9−10−12 Kânunusani 1934).

Yine programda tesisi öngörülen sanayi iĢletmelerinin öncelikle memleketin ihtiyaçlarına cevap vermesi istenmiĢ (Cumhuriyet, 9 Kânunusani 1934), üretilecek sanayi malları çeĢitliliğinde ise memleketin en çok ihtiyaç duyduğu maddelere öncelik verilmiĢtir. Kurulacak fabrikalarda esas alınan üretim stratejisi iç pazarın ihtiyacını karĢılamak yönündedir, beĢ yıl boyunca ihracata yönelik bir sanayileĢme düĢünülmemiĢtir (Ġthal ikamesi ilkesi). Ayrıca, kurulması planlanan bu ana sanayi ile özel teĢebbüs ve sermaye sahiplerine de daha geniĢ ve faydalı endüstri imkânları açılacağı öngörülmüĢtür. Bir baĢka deyiĢle kurulacak sanayilerin yerli hammaddelere olan talebi artırması tarım ve madencilik baĢta olmak üzere tüm ekonomiyi canlandıracaktı (Ġleri ve geri bağlantı etkisi) (Tekeli ve Ġlkin, 1982: 189).

Cumhuriyet gazetesinin Aralık 1933 ve Ocak 1934 tarihli sayılarında sanayi planını tanıtan ve destekleyen birçok habere rastlanmıĢtır. “SanayileĢmenin Tedbirleri”, “Hazırlanan sanayi Programı etrafında”, “Ġktisadi Program Ve sanayiimiz”, “Ġktisadi program Etrafında telakkiler”, “Ġktisadi Programın esasları”, “Ġktisat Programı” baĢlıklı yazılar bu haberlerden bazılarıdır (Cumhuriyet, 26 TeĢrinisani–12–19–28 Kânunuevvel 1933, 8–9–10 Kânunusani 1934).

BBYSP ile kurulması kararlaĢtırılan ana sanayi tesisleri 5 dalda toplanmıĢtır: Bunlar, Dokuma (pamuk, kendir, yün), Maden ĠĢleme (demir-çelik, bakır, kükürt), Kâğıt, Kimya (yapay ipek, gül yağı, fosforik asit, süper fosfat), TaĢ-toprak (cam, çimento) Ģeklinde gruplanmıĢtır. Plandaki yatırımlar ilk hesaplamalarda 43 milyon TL gerektirdiği Ģeklinde olmuĢ (Cumhuriyet, 9 Kânunusani 1934), ancak bu tutar sonraki yıllarda 65, daha sonra da 100 milyon TL olarak revize edilmiĢtir. Planda öngörülen yatırımların en büyük kısmı dokuma (% 36) ve demir-çelik‟e ayrılmıĢtır (% 23). Sanayi kuruluĢlarının faaliyete geçmesiyle yıllık ortalama üretim tutarı 75 milyon TL civarında olmuĢtur. Bu rakam da toplam ithalatın % 43‟üne tekabül etmiĢtir (Cumhuriyet, 16 Nisan 1935, Ülken, 1981: 106, Kepenek ve Yentürk, 2009: 70).

Bu plan ağırlıklı olarak Sümerbank, bir ölçüde de ĠĢ Bankası‟nın yürüttüğü projelerle gerçekleĢmiĢtir. T.ĠĢ Bankasına bırakılan iĢlerin finansmanı 2,4 milyon TL olarak bu kuruluĢça karĢılanmıĢ,34

planın asıl finanse edileceği kısım Sümerbank‟ın yürüteceği iĢlerle ilgili 41,6 milyon TL‟sı olmuĢtur. Sovyetlerden alınması planlanan makine ve teçhizatın toplam değeri için 10,5 TL düĢünülmüĢ, Sovyet kredisinin geri kalan kısmı enerji programında kullanılmak üzere sonraya bırakılmıĢtır. Bu durumda 31 milyon TL daha ek kaynağa ihtiyaç duyulmuĢtur (Tekeli ve Ġlkin, 1982: 197–198). Finansman güçlüğü çekilen, devletin bütçe gelirlerinin 170–180 milyon TL‟sını aĢmadığı bu yıllarda planın hedeflerine ulaĢılması için plan‟a bütçeden 6 milyon TL‟lık bir kaynak ayrılmıĢtır (Köksal ve Ġlkin, 1973: 7). Planda ayrıca baĢka bir dıĢ kaynak olarak, planın son yıllarında Ġngiltere‟den alınan 13 milyon sterlin civarında bir kredi kullanılmıĢtır. Karabük Demir-Çelik tesisleri cazip koĢullarla alınan bu Ġngiliz kredisiyle kurulmuĢtur (Tokgöz, 2009: 79).

34

T.ĠĢ Bankası‟nın 1934‟te mevduat hacmi 49 milyon liraya, kâr‟ı ise 6 milyon lira dolaylarına ulaĢmıĢtır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Yunus Nadi, 23 Mart 1934, “Türkiye ĠĢ Bankası”,

Plan, 1934 ile 1948 yılları arasında 20 kadar iĢletmenin kurulmasıyla uygulanmıĢtır. Sürenin 14 yıl gibi uzun bir zamana yayılmasında gerek II. Dünya SavaĢı‟nın araya girmesi gerekse de planda yer alan projelerin yeterince geliĢtirilmemiĢ olması etkili olmuĢtur.(Tekeli ve Ġlkin, 1983: 197–198).

Sovyet desteğiyle Kayseri‟de kurulan dokuma fabrikası plan kapsamında kurulan ilk fabrika olmuĢtur. Bunu aynı yılın Ekim ayında kurulan Ereğli pamuklu mensucat fabrikası izlemiĢ, üçüncü fabrika Sovyetlerden getirilen makinelerle kurulan 768 tezgâhlı Nazilli dokuma fabrikası olmuĢtur. Malatya‟da kurulacak olan dördüncü dokuma fabrikası ve Bakırköy‟deki mevcut bez fabrikasına yapılan ilavelerle oluĢacak yatırımlarla Türkiye‟nin % 80 pamuklu mensucat ihtiyacının karĢılanır hale geleceği belirtilmiĢtir (Cumhuriyet, 22 TeĢrinisani 1934−16 Nisan 1935).

Ağustos 1937‟de mevcut dokuma fabrikalarına iliĢkin sayısal veriler ise Ģöyle olmuĢtur:

Fabrika Ġğ Tezgâh ĠĢçi Tüketimi Pamuk Miktarı (bez) Üretim

Bakırköy 10.000 280 860 1.100.000 962.000

Kayseri 33.000 1.080 4.500 5.500.000 5.000.000

Ereğli 16.200 300 1.500 1.400.000 600.000

Nazilli 29.500 768 2.400 2.000.000 1.800.000

Toplam 88.700 2.428 9.260 10.000.000 8.362.000

Tablo Hata! Belgede belirtilen stilde metne rastlanmadı.-1. 1937 itibarıyla dokuma fabrikaları

(Cumhuriyet, 28 Ağustos 1937).

Gazetenin haberlerinden o yıllarda özel kesimin de ciddi miktarlarda bez dokuduğu anlaĢılmaktadır. Özel sektör fabrikaları, 1937 yılında 6.621.000 kg iplik tüketerek, 4.233.000 kg bez dokumuĢlardır. Bu miktar toplam üretime dâhil edildiğinde, ülkede üretilen toplam mensucatın memleket ihtiyacını karĢılayacağı kaydedilmiĢtir (Cumhuriyet, 28 Ağustos 1937).

Planın en hızlı uygulanan kısımları kendir dıĢındaki dokuma sanayisi ve T.ĠĢ Bankası‟nın önceden üzerinde çalıĢmalar yaptığı sömikok, ĢiĢe cam ve kükürt fabrikaları olmuĢtur. Ġzmit‟te kurulan birinci kâğıt fabrikası da bu kategoriye dâhil edilmektedir. Bu grubu gerçekleĢme açısından ikinci sırada Karabük Demir-Çelik, Ergani Bakır Ġzabe, Gemlik Suni Ġpek fabrikaları izlemiĢtir. Bu tesislerin kurulmasına

programda öngörülen süre içinde baĢlanmıĢ ve savaĢtan önce tamamlanmıĢtır. Bunlardan Karabük Demir Çelik fabrikası tüm planın gerçekleĢmesi açısından en stratejik kuruluĢ niteliğinde olmuĢtur. Çünkü memleketteki bütün iĢleri modernize ve motörize etmek için demire ve çeliğe ihtiyaç duyulmuĢtur. Ziraatte kullanılan aletlerden, havacılık, denizcilik, demiryoluna kadar çok geniĢ bir alanda kurulmak istenen tüm alt yapılara kadar hep demir-çelik sanayiine muhtaç olunmuĢtur. Ayrıca kimya sanayinin oluĢturulabilmesi de büyük ölçüde bu tesisin hayata geçirilmesine bağlı kalmıĢtır. Yunus Nadi bu tesisin önemini Ģu sözlerle vurgulamıĢtır:

“Bu sanayiimizin mevcud olmaması yüzünden Ġstiklal SavaĢında çok zahmet çeken Ģimdiki nesil yalnız o hatıralarla bile böyle bir tesise gitmeği önünden kaçılamaz birinci borç bilecekti“(Cumhuriyet, 4 Nisan 1937).

Ayrıca, planda yer alıp, gerçekleĢtirilebilen yatırımlar arasında Sümerbank ve ĠĢ Bankası‟nın ortaklaĢa kurduğu Isparta gülyağı fabrikası (Cumhuriyet, 19 Birinci kanun 1936), Ġzmit‟te selüloz fabrikası, Zonguldak‟ta semi kok fabrikası, Keçiborlu‟da kükürt fabrikası bulunmaktadır (ġahin, 1997: 53).

Devletin bu dönemde Birinci Sanayi Planı dıĢında baĢka ekonomik uygulamaları daha olmuĢtur. Planda bulunmamasına rağmen, yabancı Ģirketlerin çoğu devletleĢtirilmiĢtir. Yine enerji, madencilik, savunma sanayi, ulaĢtırma, Ģeker sanayi, inhisarlar gibi alanlarda önemli miktarlarda sanayi iĢletmesi kurulup, iĢletilmiĢtir. Bu geliĢmeler Türkiye‟de devletin sanayileĢme ve iĢçi sınıfının oluĢumunda önemli bir rol üstlendiğini ve sanayiye müdahalesinin BBYSP‟nın çok ötesinde olduğunu göstermektedir.

BBYSP‟nın uygulamada iyice belirginleĢen bir özelliği, planın yeni ilavelere açık olma özelliğidir. Bu plandan sonra, üç yıllık bir maden planı, kısa bir süre sonra da 1936 yılında Ġkinci Sanayi Planı ortaya çıkmıĢtır. Bu plan uyandıracağı toplumsal etki ve ekonomik hareket bakımından birincisinden çok daha kapsamlı ve geniĢ tutulmuĢtur (Ġnan, 1972: 16–195, 1989: 6–17). Ġkinci BeĢ Yıllık Sanayi Planı kapsamında 100‟den fazla fabrikanın kurulması öngörülmüĢ, ara ve yatırım malları üretecek tesislerin kurulmasına öncelik verilmiĢtir. BBYSP‟de yer almayan elektrik üretimi, madencilik sanayi ve liman yapımı gibi alt yapı yatırımları ĠBYSP‟nda öncelikle ele alınmıĢtır. Ġkinci Plan kapsamında kimya, makine, deniz ulaĢımı ve balıkçılığın bir sektör haline getirilmesi, gıda sanayileri, madencilik için kabaca 112 milyon TL‟lık bir yatırım

bütçesi düĢünülmüĢtür. Ancak, ĠBYSP II. Dünya SavaĢı nedeniyle uygulanamamıĢtır (Cumhuriyet, 18 ĠkinciteĢrin 1936, Köksal ve Ġlkin, 1973: 8–9).

Dönemin önemli yapı taĢlarından BBYSP ile Karabük Demir-Çelik gibi bazı sanayi projelerinin kötü planlandığı ve uygulandığı yönünde görüĢler vardır (Hale, 1986: 81). Ama tüm kusurlarına rağmen Birinci BeĢ Yıllık Plan ile Türkiye‟nin sanayi üretiminde büyük bir artıĢ sağlamıĢtır. 1927–1939 yılları arasında toplam dünya üretimi içindeki payı % 0.14‟den olan ülkenin payı % 0.23‟e çıkmıĢ, bundan daha hızlı bir kalkınma bu yıllarda sadece Sovyetler ve Japonya‟da gerçekleĢmiĢtir (Lewis, 2008: 637–638).

Dönemin Önemli İktisadi Devlet Teşekkülleri

BBYSP (1934-1938) uygulamaya konduktan sonra Devletçilik‟in temel kurum kuruluĢlarının tamamlanmasına devam edilmiĢtir. 1932 Temmuz ayında çıkan 2064 ve 2058 no‟lu yasalarla kurulması öngörülen Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi Kredi Bankası modeli özel kesimden gelen tepkiler ve Âli Ġktisat Meclisi'nin önerileri dikkate alınarak, 1933 yılında yürürlükten kaldırılmıĢtır. Bu kuruluĢların ikisi birden aktif ve pasifleriyle birlikte Haziran 1933‟de Sümerbank‟a devredilmiĢtir. Sümerbank, “Devletçilik” politikasının temel kurumu ve sürükleyici gücü olmuĢtur (Cumhuriyet, 4 Haziran−30 TeĢrinevvel 1933, Tokgöz, 2009: 71−72−73). Sümerbank‟ın devletin sanayi yatırımlarının karargâhı gibi örgütlenmesi, sanayi programının hazırlanıp kısa sürede uygulanmasında etkili olmuĢtur (Cumhuriyet, 12 Temmuz 1933). Sümerbank çok geniĢ görev ve yetkilerle donatılmıĢtır. Bunlar; Devlet Sanayi Ofisi‟nden devralacağı fabrikaları iĢletmek, özel sanayi kuruluĢlarında devlet iĢtiraklerini yönetmek, devlet sermayesi ile kurulacak sınaî kuruluĢlarının etüd ve projelerini hazırlamak, bunları kurmak ve yönetmek, sanayi kuruluĢlarına kredi sağlamak ve her türlü bankacılık iĢlemlerini yapmak olmuĢtur35

(Cumhuriyet, 30 TeĢrinevvel 1933).

35

1933‟te Türkiye‟nin sanayileĢmesi amacıyla kurulan Sümer Holding, 1987 yılında özelleĢtirme kapsamına alındığında, 13 milyon metrakare arazisi, fabrika arazileri hariç 360 parça tapusu, 40 fabrikası, 468 mağazası, binlerce bayiisi, bir bankası, 47 banka Ģubesi ve 42 bin civarında çalıĢanıyla “can çekiĢen bir dinazor” görüntüsü sergiliyordu. ÖzelleĢtirme nedeniyle üretimi durdurulan ve sadece maaĢ ödeyen bir kurum haline gelen holding yıllık 200 trilyon bilanço zararı göstermiĢtir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Fatma Orhan CoĢkunoğlu (Aralık 2003), “Bir SanayileĢme ve ÖzelleĢtirme Romanı Sümerbank”, Ekonom, s.7−8.

Bankanın yapacağı yatırımlarda ana hammaddesi Türkiye‟de üretilen ve üretimi tüketimi karĢılamayan mallara öncelik tanınmıĢ, bu çok iĢlevli banka Birinci Sanayi Planı kapsamında öngörülen 20 fabrikanın kuruluĢunu gerçekleĢtirmiĢtir (Akbank, 1980: 470–471).

Sümerbank öncelikle dokuma sanayine sahip olmuĢtur. Bu alandaki atılımlar kısa bir süre sonra Sümerbank‟ı bir baĢka ekonomik ve sosyal görevi de üstlenmesinin yolunu açmıĢtır. Halkın çoğunun yoksul olduğu bir ülkede, ucuz giyim malları üretecek Ģekilde örgütlenmek Sümerbank‟ın çok uzun yıllar belki de en önemli misyonu oluĢturmuĢtur. Bu Ģekilde 1929 yılında “Yerli Mallar” kullanmaya yönelik olan giyim- kuĢam düĢüncesi 1934 yılında örgütlü bir hale gelerek Sümerbank çatısı altında toplanmıĢtır (Kuruç, 2, 1993: 72). Banka bu iĢi “Sümerbank Yerli Mallar Pazarı” adı altında Ankara, Ġzmir, Adana ve Ġstanbul‟daki iki Ģubesi (Beyoğlu ve Kadıköy) aracılığıyla” yürütmüĢtür (Cumhuriyet, 13 Temmuz 1938).

3 Haziran 1933 tarihinde yasalaĢan Sümerbank Kanunu, özel kesimin isteklerini içeren maddeler de içermiĢ, yasa halkın da bankaya iĢtirak etmesini olanaklı kılacak Ģekilde düzenlenmiĢtir. Gazetenin Sümerbank Kanunu‟nun en mühim maddesi olarak nitelendirdiği 11. maddeye göre; bankanın devralacağı Beykoz, Feshane, Hereke, Bakırköy gibi sermayesi tamamen devlete ait olan fabrikaların bir sene zarfında limited Ģirket haline getirilerek, kısmen veya tamamen Türk Ģahıs ve müesseselerine satılması kararlaĢtırılmıĢtır (Cumhuriyet, 12 Temmuz 1933).

Ancak, uygulamada bu durumun özel sektör lehine gerçekleĢmediği anlaĢılmaktadır. Sümerbank yasası çıkmadan önce Âli Ġktisat Meclisi‟nin getirdiği öneriler tam olarak gerçekleĢmemiĢtir. Sümerbank‟ın AĠM‟nin öngördüğü biçimde özel kesimi kredilendirecek bir iĢlevi olmamıĢtır. Özel sanayi kesimi “TeĢviki Sanayi Kanununa Müzeyyel” yasa sayesinde, 1932 Temmuzunda kaybettiği avantajlarına yeniden kavuĢmakla yetinmiĢtir. Sümerbank yasası ile kurulan sanayi kuruluĢlarına ise ĠĢ Bankası ortak olmuĢtur. Bu Ģekilde ĠĢ Bankası Cumhuriyet yönetimi ile özel kesim arasında arabuluculuk yapmak gibi ayrıcalıklı bir statü elde etmiĢtir. Ayrıca, ĠĢ Bankası‟na verilen özel ve büyüyecek bir pay alma hakkı, Sümerbank yasasında yazılı olan ve özel giriĢimlere açıkmıĢ gibi görünen özelleĢtirme kapısını fiilen kapatmıĢtır (Kuruç, 2, 1993: 66).

1938 yılı baĢında Sümerbank‟a BBYSP‟na ilaveten Sivas Çimento fabrikası, Erzurum Ġplik fabrikası, Çelik ve Boru fabrikası ve Hamızı Azot fabrikası olmak üzere dört yeni fabrika daha kurma görevi verilmiĢtir. Bu tarihe kadar Sümerbank‟ın harcadığı ve harcamakta olduğu para 56 milyon lira olup, bu paraya yeni projeler dâhil edilmemiĢtir. Ayrıca, banka milli ekonomiye de o tarihe kadar 30 milyon lira civarında bir yardımda bulunmuĢtur (Cumhuriyet, 2 ġubat 1938).

Bu dönemde madencilik alanında da önemli geliĢmeler kaydedilmiĢtir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Ereğli havzasının kömür üretimini 400 bin ton‟dan alarak bunu 1936 yılına kadar geçen sürede 1,5 milyon ton‟a çıkarmıĢtır (Cumhuriyet, 11 ĠkinciteĢrin 1937). Maden kömürünün yanısıra borasit ve tuz üretimi yapılan ülkede,