• Sonuç bulunamadı

3. TOPLUMSAL ve MEKANSAL YENĐDEN YAPILANMA

3.3 Toplumsal ve Mekansal Yeniden Yapılanma Yaklaşımları

Kentlerin yaşadığı değişim ve dönüşümler ile bunların altında yatan nedenler üzerine, 1920’lerden günümüze kadar birçok farklı yaklaşımda çalışma yapılmıştır. Kentsel yenileme üzerine yapılan bu çalışmalar, temelde değişen kent mekanını incelemelerinden ötürü daha sonra toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma üzerine yapılan çalışmalara da ışık tutmuştur. Bu nedenle, toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma özelinde yapılan çalışmalara geçmeden önce kentsel yenileme çalışmalarının incelenmesinde fayda vardır.

1970’lerden sonra toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma üzerine yapılan çalışmalara kadar kent mekanındaki değişim üzerine birçok farklı yaklaşımda çalışma yapılmıştır. Bunlardan ilki 1920 ve 1930 tarihleri arasında hakim olan ekolojik yaklaşım iken, ikincisi 1930’lardan sonra hakim olan neo-klasik ekonomik yaklaşımdır. 1970’lere gelindiğinde siyasi ekonomik ve neo-weberian yaklaşımla yapılan çalışmalar görülmektedir. 1970’lerden sonra ise, toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma üzerine yapılan çalışmalarla eşgüdümlü olarak sosyolojik yaklaşımlar içeren çalışmalar yapılmıştır.

•Ekolojik Yaklaşım: 1920 ve 1930 tarihleri arasında ekolojik yaklaşım, kentlerin gelişimi ve değişimi üzerine yapılan çalışmalarda hakim yaklaşım olmuştur. Chicago ekolünün sosyologları Park ve öğrencileri Burgess ile Mc Kenzie, ekolojik yaklaşımın öncülerindendir. Bu yaklaşım, kentsel alandaki insan yerleşimlerini biyoloji ve ekolojiden ödünç alınan kavramlarla anlamaya ve açıklamaya çalışmıştır. Park, sosyal yapı ile konut seçimi ve mekan kullanımı arasındaki bağın ne olduğuyla ilgilenmiş ve sınıflar, etnik ve dinsel gruplar arasındaki çatışmaların arazi kullanımında da çatışmalar doğurduğunu vurgulamıştır (Gottdiener and Hutchison, 2006; Thorns, 2004). Park’a göre kişisel zevkler ve konfor, mesleki ve ekonomik tercihler, büyük şehirlerin nüfuslarını sınıflandırmakta ve birbirinden ayırmaktadır (Park, 1925-1967).

Park ve Burgess tarafından kentlerin değişimi ve gelişimini anlatmak üzere Konsantrik Zon Modeli oluşturulmuştur. Kent, bu modele göre kent beş adet ortak merkezli halkanın iç içe geçmesinden oluşmaktadır. Bu halkalar en içten dışa doğru; merkezi iş alanı, boş ve bozulmuş yapılar ile fabrikaların

bulunduğu geçiş alanı, işçi sınıfı alanı, konut alanı ve banliyö alanlarıdır. Aşağıdaki şekilde Park ve Burgess tarafından oluşturulan Konsantrik Zon Modeli yer almaktadır.

Şekil 3.2 : Konsantrik Zon Modeli (Url-14).

Konsantrik Zon Modeli’nde merkezden dışa dağılım (Đng. decentralization) ve merkezde toplanma (Đng. concentration) terimleri üzerine yoğunlaşılmıştır. Bu terimler, şekil 3.3’te görüldüğü gibi daha sonraları kent merkezlerinden dışa dağılım (Đng. suburbanization) ve kent merkezlerine geri dönüş (Đng. gentrification) süreçlerini açıklamada da kullanılmıştır.

Şekil 3.3 : Konsantrik Zon Modeli (Url-15).

Ekolojik yaklaşımla yapılan çalışmalar, daha çok kişilerin özellikleri ve onların tercihleri üzerine yoğunlaşıp, sürecin temelinde yatan ekonomik etmenleri, gayrimenkul piyasasını ve politik etmenleri göz ardı etmeleri nedeniyle eleştirilmiştir (Gottdiener and Hutchison, 2006). Ayrıca bu yaklaşım, Uzun’un da aktardığı gibi, “değişimin arkasındaki dinamikleri açıklamakta ve toplumda yer alan yerel gelişmelerle sosyo-ekonomik ve

kültürel değişimlerin arasındaki bağlantıyı ayrıntılı olarak ele almakta yetersiz kalmıştır” (Uzun, 2001)

•Neo-klasik Ekonomik Yaklaşım: Kent mekanının gelişimi ve değişimi üzerine yapılan çalışmalarda 1920 ve 30 tarihleri arasında hakim olan ekolojik yaklaşım, 1930’lardan sonra yerini neo-klasik ekonomik yaklaşıma bırakmıştır. Cadwallader’e göre neo-klasik ekonomilerde temel bakış açısı, “bireysel tercihlerin, hem ekonominin doğasının hem de bu ekonominin yer aldığı toplumun yapısının şekillenmesine yardım etmesidir” (Cadwallader, 1996). Bu yaklaşım Uzun’a göre, “yerleşim alanlarının gelişimini ve yeniden yapılanmasını, arazi kullanımı ile kentsel fonksiyonların dağılımı gibi sınırlı bir çerçevede ele alınmasından ötürü son dönem kentsel yeniden yapılanma çalışmalarını açıklamakta sınırlı kalmıştır. Ekonomik bazlı teoriler, insanları ve insanların yaşam tarzları gibi sosyal bileşenleri dışarıda bırakmasına karşın, neo-klasik yaklaşım insanların seçimlerinin önemini vurgulayarak, bireysel tercihlerin analizinde küçük de olsa bir yol kat edilmesine neden olmuştur” (Uzun, 2001). Kişilerin tercihlerinin, mekanın şekillenmesinde etkili olduğunun görülmesi daha sonraki çalışmalarda toplumsal ve mekansal yeniden yapılanmanın ana bileşenlerinden biri olan kişisel tercihlere ışık tutmuştur.

1960’lara gelindiğinde Glass, Londra’daki işçi sınıfı mahallerinde ekonomik, sosyal ve fiziksel olarak yaşanan değişimi tarif etmek amacıyla ilk kez özünde soylu sınıfa atıfta bulunan soylulaştırma (Đng. gentrification) kavramını ortaya atmıştır (Glass, 1964). Glass’ın çalışmasını kendisinden önce yapılan çalışmalardan ayıran özelliği, süreci kentsel yenilemenin altında da olsa farklı bir tanıma yerleştirmesi, süreci oluşturan kişileri ortaya koyması ve sürecin nedenlerini de vurgulaması olmuştur.

Şen’e göre başta Londra olmak üzere çeşitli kentlerin yaşadığı bu değişim üzerine yapılan ilk dönem çalışmaları “sürecin nerede meydana geldiği, nasıl yayıldığı ve aktörlerin kimler olduğu gibi ampirik sorular üzerinde durmuştur. Kentlerin yaşadığı toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma süreci üzerine yapılan ilk dönem çalışmaları daha çok eleştirel yaklaşımdan uzak, orta sınıfı analiz etmeye yönelik olup, yerinden edilen işçi sınıfı üzerinde durmamıştır” (Şen, 2005).

•Siyasi Ekonomik Yaklaşım: 1970’lerden bu yana, hem kültürel faaliyetlerde hem de siyasi ekonomik faaliyetlerde köklü bir değişim yaşanmıştır. 1970’lerin kentsel yeniden yapılanmasını açıklamak için yeni bir paradigmaya ihtiyaç duyulmuş ve kapitalist toplumda üretim, dolaşım, tüketim ve karşılıklı değişim süreçleri ile bunların kent bağlamında nasıl işlediğiyle ilgilenen, siyasi ekonomik yaklaşım doğmuştur (Harvey, 1997). Değişen kentsel formu, sermayenin birikimi ve sınıf mücadelesi ile açıklaması ve merkezlere yeniden dönmenin arkasında yatan politik sebepleri vurgulamasından ötürü siyasi ekonomik yaklaşım, toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma süreci üzerine yapılan çalışmalarda birçok soruya yanıt vermiştir.

•Neo-Weberian Yaklaşım: Kent mekanında yaşanan değişim ve dönüşüm üzerine yapılan çalışmalarda, 1970’lerde hakim olan diğer bir yaklaşım da neo-weberian yaklaşım olmuştur. Neo-weberian yaklaşımın öncüsü olan Weber’e göre sınıflar, mal ve işgücü piyasasındaki ekonomik güçleri ile benzer yaşam tarzlarını benimseyen kişilerin kümelenmesi ile oluşmaktadır. Bunun sonucunda da benzer yaşam tarzlarını benimseyen kişilerin bir arada yaşama isteği konut bölgelerini şekillendirmektedir (Saunders, 1979). “Neo- weberian yaklaşım üzerinden çalışmalarına devam eden Rex ve Moore, Birmingham’ın iç bölgelerinde konut tahsisinde değişen düzeni incelemişlerdir” (Thorns, 2004). Rex ve Moore kent merkezlerindeki boş ve eski konut alanlarında oturmaya zorlanan göçmenleri araştırarak, sınıfsal farklılıkların konut seçimindeki önemini vurgulamışlardır. Konut alanlarının şekillenmesinde benzer yaşam tarzları olan kişilerin bir arada yaşama isteği ve sınıfsal kümelenmelerin önemini vurgulaması açısından neo- weberian yaklaşım, toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma üzerine yapılan çalışmalara ışık tutmuştur.

•1970 Sonrası Sosyolojik Yaklaşımlar: 1970 sonrası döneme gelindiğinde kent mekanındaki değişimi açıklamak için üç farklı sosyolojik yaklaşım geliştirilmiştir.

Büyüme Mekanizması Yaklaşımı: Geliştirilen üç sosyolojik yaklaşımdan ilki Logan ve Molotch tarafından oluşturulan büyüme mekanizması yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre, “her mekan, bu alanı

kullanmak isteyenlerle, bu alandan kar sağlamayı amaçlayan kişiler arasında çatışma çıkarma potansiyeli taşımaktadır. Bu durumda da büyüme mekanizmasının üyeleri ile bu çevrede yaşayanlar arasında çatışmalar başlamaktadır” (Uzun, 2001). Molotch tarafından ortaya konan büyüme mekanizması yaklaşımı, toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma sürecinde yeni orta sınıf kadar bu süreçten kar sağlamayı amaçlayan kişilerin de varlığını açıklamak ve sürecin, bu iki tarafın etkileşimi sonucu oluştuğunu vurgulamak için önemli bir yaklaşım olmuştur.

Sosyo-Mekansal Yaklaşım: Đkinci sosyolojik yaklaşım ise, Gottdiener tarafından geliştirilen sosyo-mekansal yaklaşımdır. Sosyo-mekansal yaklaşım, kent mekanında yaşanan değişim ve dönüşümü, önceki yapılan çalışmalardan farklı olarak, bütüncül bir bakış açısı ile ele almaktadır. Gottdiener’e göre gayrimenkul gelişimi, hükümet yardımları, kültürel ve global ekonomik değişimlerin tümü, metropolitan alanda değişime neden olmaktadır. Bu nedenle de sosyo- mekansal yaklaşıma göre politik, ekonomik ve sosyo-mekansal faktörlerin (insanların yaşam tarzları ve diğer insanlarla olan ilişkileri) hepsi mekan kullanımını etkilemektedir (Gottdiener and Hutchıson, 2006). Bu yaklaşım önceki çalışmaların aksine kent mekanının şekillenmesinde tüm bileşenlerin bir arada değerlendirilmesinin gerekliliğini savunarak, özellikle son dönem toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma çalışmalarında oldukça etkili olmuştur.

Kentsel Mekanın Ayrılması Yaklaşımı: Kentsel değişimdeki üçüncü sosyolojik yaklaşım Marcuse tarafından geliştirilmiştir. Kent, Marcuse (1989, 1995) tarafından kullanıcılarına göre dört farklı bölüme ayrılmıştır. Marcuse, güçlü sosyal gruplar ve aktörler tarafından sosyal olarak kapsanma ve dışlanma eylemleriyle ayrılmış farklı alt alanların olduğundan bahsetmiştir. Ona göre bu alanlar kendi aralarında görünmez duvarlarla ayrılmıştır (Thorns, 2004). 1970’lerden sonra Marcuse tarafından şehrin ekonomik ve sosyal nedenlerle sınıflara ayrılması, şehirlerde bu kadar kesin sınırlarla

ayrılmış homojen yapılar olmadığı halde, sınıfların konut seçimindeki etkisini göstermesi nedeniyle etkili bir teori olmuştur.

Kentlerin değişim ve dönüşümlerini araştırmak üzere 1920’lerden bu yana geliştirilen yaklaşımlar, bu yaklaşımların özellikleri ve toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma süreci üzerine yapılan çalışmalara katkısı 3.2 nolu çizelgede özetlenmiştir.

•Talep Yönlü Yaklaşım: Toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma sürecinin, tüketici kısmın istekleri (Đng. consumer side-demand) doğrultusunda şekillendiğini savunan kişilerden bazıları; Ley, Hamnett, Butler ve Lees’dir. Bu araştırmalarda sürecin gerçekleşmesindeki ana nedenlerin sosyo-kültürel yapıdaki değişimden kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Birey odaklı insancıl yaklaşım olarak da nitelendirilen bu yaklaşım, Toplumsal ve mekansal yeniden yapılanmayı açıklamak için ilk olarak, Ley tarafından kullanılmıştır. Ley, bu yapılanmada yeni orta sınıfın etkisini aşağıdaki şekilde vurgulamıştır. “Yeni orta sınıf, son zamanlarda büyük bir büyüme yaşamıştır. Yaşanan bu büyümenin coğrafi dağılımı çoğu metropolitan alandaki iş profilinin yeniden yapılanmasına neden olmuştur. Aynı zamanda yeni sınıfın büyük çoğunluğu şehir içi konut alanlarını yaşam yeri olarak tercih etmiş, bu durum da toplumsal ve mekansal yeniden yapılanmayı doğurmuştur” (Ley, 1993). 1979’a kadar toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma ile ilgili yapılan çalışmalarda, süreçte görev alan kişiler ve onların tercihleri üzerinde yoğunlaşılmıştır. Ley’in başını çektiği talep yönlü araştırmalar; daha çok değişen demografik yapı, değişen hane halkı sayısı, değişen yaşam tarzları, değişen iş olanakları ve farklılaşan tercihlerin ışığında kent merkezlerinin dönüşümünü incelemiştir. Talep yönlü yaklaşım, 1930’larda hakim olan Neo- klasik yaklaşmın bir devamı niteliğinde sürece tek taraflı bakmakta ve sadece sürecin talep eden veya tüketen kısmını açıklamaktadır. Sürecin oluşmasında tüketen kadar önemli görev alan üretenler göz ardı edildiğinden, bu yaklaşım kapsayıcı bir yaklaşım olmaktan uzaktır.

•Arz Yönlü Yaklaşım: Toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma sürecini etkileyen bileşenlerden ikincisi, başta Smith olmak üzere; Hamnett , Weesep ve Musterd gibi kişilerin ileri sunduğu konunun üretim tarafıdır (Đng.

production side-supply). Wassenberg’in de vurguladığı gibi arz yönlü yaklaşım ile yürütülen çalışmalarda, toplumsal ve mekansal yeniden yapılanmanın ortaya çıkışında ekonomik nedenlerin esas olduğu düşünülmektedir (Wassenberg, 2002 ).

Smith’in 1979 yılında yaptığı çalışma, bu yaklaşımın ilk ve en önemli araştırmalarındandır. Arz yönlü yaklaşım ile tanımlayacağımız bu çalışmalar genel olarak, konut piyasasındaki yeniden yatırım olanakları ile sermaye birikim süreci ilişkisine dair genel toplumsal dinamiklerin analiz edilmesini ön planda tutarken, siyasi ekonomik bakış açısını arka planda kullanmaktadır. “Arz yönlü yaklaşım, toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma oluşumundaki belirleyici dinamikleri, yeniden yatırımın konusu olan arazi ve mülkiyet değerlerinin belirlenmesi üzerinden açıklamaya çalışmaktadır” (Şen, 2005). Lambert ve Boddy’e göre sürecin üretim kısmında, merkezi alanlarda yaşanan emlak piyasasındaki değişim, ekonomik değişiklikler, konut piyasasındaki bazı düşüş ve değer kaybetmeler önemli yer teşkil etmektedir. Bunun sonucunda da bu alanlara yeniden yatırım yapılması ve bu alanların yeniden yapılandırılması gündeme gelmektedir (Lambert and Body, 2002). Hamnett, Smith’in arz yönlü çalışmaları “sürecin neden üretim temelli ekonomiden servis temelli ekonomiye geçilen alanlarda gözlemlendiği, sürece ihtiyaç duyan birileri olmadan bu sürecin nasıl gerçekleşeceği, sürecin neden bazı alanlarda görülmesine karşın diğer alanlarda görülmediği, etkilerinin neden belirli bir zamandan sonra görülmeye başladığı ve bireysel olarak gerçekleşip gerçekleşemeyeceği” gibi soruları cevapsız bıraktığı için eleştirmiştir (Hamnett, 2003).

Hamnett’e ilave olarak, Smith’in açıklamaları Şen tarafından da fazlasıyla ekonomik temelli olması, sürece dahil olan kişilerin kimliği ve tercihleri hakkında bilgi vermemesi ve kuramın sadece Amerika’daki örneklere dayalı olarak oluşturulması ile Avrupa gibi diğer ülke örneklerini açıklamada yetersiz kalması nedeniyle eleştirilmiştir (Şen, 2005).

Yukarıda da belirtildiği gibi, arz ve talep yönlü yaklaşımlara getirilen ortak eleştiri, bu yaklaşımların belirli konulara yoğunlaşıp, belirli noktaları dışarıda bırakmalarıdır.

Her iki yaklaşıma bakıldığında da bu bileşenlerin birbirinden bağımsız şekilde hareket edemeyecekleri görülmektedir. Bu durumda birbirinden farklı yaklaşımlarla ortaya konan aktörler ve olaylar aslında birbirini destekler ve var eder niteliktedir. Bu noktada esas olan, arz-talep ilişkisidir. Toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma sürecinin oluşumunda; şehrin değişen demografik profili, değişen hane halkı yapısı, ekonomik değişim, iş gücü piyasasının yeniden yapılanması, değişen tüketim anlayışları ve tercihleri gibi talebe yönelik nedenler rol oynamaktadır. Bunun yanı sıra, merkezi alanlardaki değişen gayrimenkul piyasası, ekonomik değişimler, değer düşüşleri gösteren arazi piyasası ve politik nedenler gibi arza yönelik nedenler de bu sürecin oluşumunda yer almaktadır. Toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma sürecinin tüketim kısmında yer alan aktörler, dünyanın her yerinde, yeni orta sınıf iken, üretim kısmında yer alan aktörler ise rant peşindeki girişimciler, inşaat şirketleri ve sigortacılardır.

Rose (1984) sürecin bu farklı bileşenlerinin bir arada kaotik bir yapı oluşturduğundan bahsetmektedir. Toplumsal ve mekansal yeniden yapılanma kaotik bir kavram ve kent içinde birçok bileşeni barındıran bir yapılanma olmasından ötürü, süreci geçiren alanlarda meydana gelen değişimler; ekonomik, sosyo- kültürel, politik bileşenlerden biri veya birkaçı ile değil, hepsinin bütüncül yaklaşımı ile incelenmelidir.

3.4 Bütüncül Yaklaşım: Toplumsal ve Mekansal Yeniden Yapılanma Bileşenleri