• Sonuç bulunamadı

3.2. Türkiye’de Göç Öncesi ve Göç Sonrası Kadın Emeğinin Konumunu Belirleyen

3.2.2. Toplumsal Cinsiyetçi Bakış Açısı

“Toplumsal Cinsiyetçi Bakış Açısı” ataerkil sistemin bir sonucu olarak cinsiyet farklılığından yola çıkarak ortaya çıkmıştır. “Cinsiyet, bireyin kadın ya da erkek olarak mevcut genetik, fizyolojik ve biyolojik özellikleri olarak tanımlanırken; toplumsal cinsiyet21 ise sosyal yönden kadın ve erkeğe verilen roller, sorumluluklar” olarak tanımlanmaktadır (Balkır, 2012: 68). Saraç’a (2013: 27) göre cinsiyet doğal olanı, toplumsal cinsiyet ise insan icadı olan bir kavramı işaret etmektedir. TÜİK toplumsal cinsiyeti: “Kadınlar ve erkekler farklı toplumsal cinsiyet rolleri yerine getirirken, farklılığın kendini gösterdiği en temel durum toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümüdür. Aynı zamanda bu roller, hem cinsiyetler arasında hem de aynı cinsiyet içinde toplumsal, kültürel ve iktisadi koşullara bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Toplumsal cinsiyet ilişkileri, cinsiyetlerarası iş bölümünün sorumluluk, fırsat ve fayda dağılımının belirlenmesinde rol oynayan ilişkiler bütünüdür” biçiminde değerlendirmektedir (TÜİK, Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri, E.T. 02.09.2017). Toplumsal cinsiyet kavramı “Cinsiyet konumu” olarak da ifade edilmektedir (Ökten, 2009:303). Cinsiyet ile toplumsal cinsiyet ayrımı başlarda “biyoloji kaderdir” anlayışına tepki olarak oluşmuştur. Cinsiyet biyolojik anlamda geri çevrilemez bir durumu ifade etse de; kültürel olarak inşa edildiği düşünülen toplumsal cinsiyetin, cinsiyet kadar sabit bir durumu ifade etmediği tezini de içermektedir. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet kavramı

21 Dünya’da “gender” olarak bilinen İngilizce kavram Türkçe’ ye toplumsal cinsiyet olarak çevrilmiştir

cinsiyete atfedilen çoklu yorumlar bütünü olarak da tartışılmaktadır (Butler, 2010: 50). Ann Oakley’in 1972’de yayımlanan “Sex, Gender and Society” (Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet ve Toplum) adlı eseri konuyla ilgili başlangıç oluşturmuştur. Eserde cinsiyetin biyolojik açıdan kadın-erkek ayrımına karşılık geldiği, toplumsal cinsiyetin ise kadın ile erkek arasındaki toplumsal bakımdan eşitsiz bölünme üzerinde durduğu belirtilmektedir (Vatandaş, 2007: 31).

Selek’e (2008: 221) göre bireylerin varlığı cinsiyetlendirilmiş hayali topluluklar içinde kabul edilmektedir. Kadınlar farklı disiplinlerde toplumsal cinsiyetçi bakış açısı çerçevesinde farklı biçimlerde kurgulanmıştır. Kadınlara siyaset biliminde vatandaşlık konusuyla, psikolojide benliğin oluşumu kapsamında, ekonomide cinsiyetçi işbölümü ve istihdam gibi konularda farklı açılardan değerlendirmeler yapılmıştır (Bora, 2014: 40). Kadın istihdamının düşük düzeylerde olmasının temel nedeni toplumsal cinsiyetçi bakış açısına dayandırılmaktadır.

Özar (2006: 2) konuyla ilgili saptamalarda bulunmuştur:

• “Toplumsal yaşamda süregelen toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık, eğitimden çalışma yaşamına ve siyasi temsile kadar her alanda kadınların ikincil olarak görülmesine neden olmakta, bu çerçevede erkeklerin kazancı birincil, kadınlarınki ise ikincil olarak değerlendirilmektedir. Gerek aile içi gerek iş yaşamı ilişkileri var olan bu rol dağılımı üzerinden yapılandırılmaktadır.

• Hükümetler tarafından sürdürülen makro ekonomik politikaların düzenli ve güvenceli istihdam yaratma kapasitesinin yetersizliği ve toplumsal cinsiyet perspektifinden yoksunluğu, kadınların hem çalışma yaşamına katılırken hem de katıldıktan sonra yaşadıkları sorunları derinleştirmektedir. Kadın işsizliği erkeklere kıyasla çok daha yüksek düzeylerde seyretmektedir.

• Aile içinde olduğu gibi iş yaşamında da cinsiyete dayalı ayrımcılık bütün şiddetiyle kendini göstermektedir. Kadınlara açık olan işler büyük çoğunlukla düşük ücretli, sosyal güvencesiz ve ağır çalışma koşullarına tabi işlerdir.

• Kadınların işe girerken ve işte çalışırken karşılaştıkları ayrımcılığın önlenmesine ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik girişimlerde bulunacak ve bu konudaki gelişmeleri izleyecek mekanizmalar bulunmamaktadır.”

Yukarıda yer alan yaklaşımlara göre kadın istihdamının toplumsal bakış açısı etkisiyle çok yönlü sorunları barındırdığını göstermektedir. Toplumsal cinsiyetçi bakış açısının etkilerinden biri, kadınların çalışma hayatında yer alıp almamasına ilişkin yaklaşımdır. TÜİK’in Aile Yapısı Araştırması kapsamındaki kadının çalışması hakkındaki düşünceler; uygun ve uygun değil biçiminde sınıflandırılmıştır.

Şekil 5. Kadının Çalışmasına Yaklaşım, 2016

Kaynak: (TÜİK Aile Yapısı Araştırması, 28.09.2018).

Türkiye’de kadının çalışmasını uygun bulanların oranı % 84,9; uygun bulmayanların oranı ise % 15,1’dir. Kadınların, kadının çalışmasını uygun bulması %91,5 gibi yüksek bir orandayken; erkekler de bu oranın düştüğü görülmektedir. Türkiye’de kadının çalışmasına genellikle olumlu yaklaşılırken, önemli bir kısmı da eşi, babası, kardeşi gibi aile üyeleri tarafından olumsuz yaklaşılmaktadır (Kuzgun ve Sevim, 2004: 17). Çalışan kadınların da kendilerine uygun görülen mesleklere toplum tarafından yönlendirilmesi cinsiyetçi mesleklerin oluşmasına neden olmuştur.

Tablo 17: Meslek Grubuna Göre İstihdam Edilenler, 2018 (Bin Kişi)

Meslekler Erkek Kadın

İstihdam Edilenler 19.720 9.018

Yöneticiler 1.267 220

Profosyonel Meslek Mensupları 1.564 1.434

Teknisyenler, teknikerler ve yardımcı profesyonel meslek

mensupları 1.258 459

Büro ve Müşteri Hizmetlerinde Çalışan Elemanlar 1.145 866

Hizmet ve Satış Elemanları 3.684 1.901

Nitelikli Tarım, ormancılık ve su ürünlerinde çalışanlar 2.574 1.532 Sanatkârlar ve İlgili işlerde Çalışanlar 3.395 489 Tesis ve makine operatörleri ve montajcılar 2.441 308 Nitelik Gerektirmeyen İşlerde Çalışanlar 2.392 1.810 Kaynak: (TÜİK Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri, 09.05.2019).

Öncelikle istihdam edilen kadın ve erkek arasında iki kattan fazla bir fark olması dikkat çekicidir. 2018 yılı erkek istihdam sayısı; 19.720 bin iken, kadın istihdam sayısı 9.018 bin olarak gerçekleşmiştir. Yönetici, teknisyen, sanatkâr, montajcı gibi meslek

84.90% 78.10% 91.50% 15.10% 21.90% 8.50% 0.00% 10.00% 20.00% 30.00% 40.00% 50.00% 60.00% 70.00% 80.00% 90.00% 100.00%

TÜRKİYE ERKEK KADIN

UYGUN UYGUN DEĞİL

gruplarında erkek sayısının fazla olması, cinsiyetçi meslek ayrımının bir göstergesi olarak ifade edilebilir. İstihdam edilen kadınların içinde de hizmet ve satış elemanları, nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar ve nitelikli tarım, orman ve su ürünlerinde çalışanların ağırlıkta olduğu gözlenmektedir. Nitelik gerektirmeyen işler ve nitelikli tarım, orman ve su ürünlerinde kadın istihdamının fazla olmasının nedeni, ev işlerini aksatmadan yapabilecek, nitelik gerektirmeyen işler olması olarak belirtilmiştir (Arabacı, 2015: 52). Toplumsal cinsiyetçi bakış açısında ailenin reisi olan erkeğin kararlarına uyma beklenen bir davranıştır.

Şekil 6. Cinsiyete Göre Hanede Karar Alıcılar, 2016

Kaynak: (TÜİK Aile Yapısı Araştırması, 28.09.2018).

Ev düzeni konusunda %78,1 oranıyla kadınlar, %21,9 oranıyla erkeklerden karar almada daha etkilidirler. Ev düzeni konusundaki kararlarda kadın ve erkek arasındaki farkın yüksek olduğu gözlenmektedir. Alışveriş konularında %58 oranıyla kadınlar, %42 oranıyla erkekler birbirine yakın oranlarda karar almaktadır. Tatil ve eğlence konusunda kadınlar %29,4’lük oranla daha az karar alabilirken, erkekler %70,6 oranıyla yüksek karar oranına sahip olmaktadır. Akrabalarla ilişkilerde erkeklerin, komşularla ilişkilerde ise kadınların karar alma oranının daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Söz konusu oranların cinsiyetçi iş bölümüne paralellik gösterdiği söylenebilir. Kadınların

21.90% 42% 43.90% 55.10% 65.90% 59.70% 70.60% 78.10% 58% 56.10% 44.90% 34.10% 40.30% 29.40% 0.00% 10.00% 20.00% 30.00% 40.00% 50.00% 60.00% 70.00% 80.00% 90.00% Ev Düzeninde Alışveriş Konularında Komşularla İlişkilerde Çocuklarla İlgili Konularda Ev Seçiminde Akrabalarla İlişkilerde Tatil ve Eğlence Konusunda Erkek Kadın

karar alma süreçlerinde etkinliğinin arttığı, karar alma konusunda ise aktif olamadığı belirtilmektedir. Söz konusu durumun kadın erkek fırsat eşitsizliğinden kaynaklandığı söylenebilmektedir (Demir, 2018: 32).

Göç öncesi ve göç sonrası kadının konumunu belirleyen ataerkil sistem, toplumsal koşullar ve toplumsal cinsiyetçi bakış açısı toplumda kadını sosyal yönden etkilerken, ekonomik koşullar da kadını ailenin geçimi ve ekonomik yaşantısı yönünden etkilemektedir.