• Sonuç bulunamadı

1.5. Göç Teorileri

1.5.5. Diğer Göç Teorileri

Kırsal göç konusunda birçok çalışma yapılmış ve sonuçta bazı teoriler daha ön plana çıkmıştır. Konuyla ilgili çalışmalardan biri, C. Clark (1935)’in “Üç Sektör Teorisi”dir. Teori, işgücünün sektörel dağılımının ekonomik gelişmeler sonucunda tarımdan, sanayi ve hizmet gibi tarım dışı sektörlere kayacağı yönündedir. Diğer sektörlerin tarıma göre daha gelir getirici ve gelir konusunda daha istikrarlı olması söz konusu kaymanın nedenidir. İhtiyaçların artması ve çeşitlenmesine neden olan ekonomik gelişme sonucunda üretim sisteminde değişiklikler olmuştur. Üretim miktarı ve süreci hızlanmıştır. Yaşanan bu değişimle birlikte emeğin daha fazla ücret beklentisi içine girmesi sonucunu getirmiştir. Emek-ücret ilişkisi, tarım sektöründe tam anlamıyla

kurulamayınca; yeni arayışları sanayi ve hizmetler sektöründe olmuştur (Güreşçi, 2009: 53).

W. A. Lewis’in (1954) “İkili Ekonomi Teorisi” de kırsal göçü açıklamaya çalışan çalışmalardan biridir. Teoriye göre; ekonomi, kırsal tarım ve kentsel sanayi olarak iki sektörden oluşmaktadır. Kırsal göçün, sektörler arasındaki gelir ve istihdam fırsatı farklılığından kaynaklandığını, bölgeler arasındaki farklılıklardan kaynaklanmadığını belirtilmektedir. Kırsal bölgelerde tarım sektörünün, kentsel bölgelerde sanayi sektörünün yoğunlaşması; kırsal göçü, sektörler arasındaki ekonomik gelişmeye bağlamakla birlikte ilerleyen zamanlarda sektörlerin yoğunlaştığı bölgeleri de kapsayacağını ileri sürmektedir.

Petersen’in göç türleri de bir diğer göç teorisidir. Petersen 1958 tarihli ‘Genel Bir Göç Tipolojisi’ (A General Typology of Migration) adlı çalışmasında hem iç göçü hem de dış göçü, bireysel ve toplumsal unsurlarla tek bir çerçevede ele alarak genel bir teoride göç tiplerini belirtmiştir. Çevresel baskıdan kaynaklana ilkel göç, devlet gibi kurumların baskısıyla yapılan zorunlu göç, bireylerin gitme ya da kalma konusunda karar verme gücünün olduğu yöneltilmiş göç, bireylerin kendi istekleriyle karar verdikleri serbest göç, bir ülkeden başka yere birçok insanın göç etmesi ile oluşan kitlesel göç olarak beş sınıfta kategorileştirmiştir (Akt. Şimşek, 2018: 21).

Konuyla ilgili bir diğer çalışma da; P. Todoro’nun (1976) Teorisi’dir. Todoro, göçün temel belirleyicisi olarak bölgeler arası sosyo-ekonomik eşitsizliği göstermiştir. Kırsal bölgelerin, diğer bölgelere göre sosyal ve ekonomik yönden daha geride kalması göçü tetiklemektedir. Ekonomideki fırsatların sosyal alanlara yansıması da kırsal bölgelerdeki göçün artmasına neden olmaktadır (Akt. Güreşçi, 2009: 54). 7

7 Göç, geçmişten günümüze gelen ve hala güncelliğini koruyan bir konudur. Göç ile ilgili daha fazla teori

İKİNCİ BÖLÜM

İKTİSAT KURAMLARI ÇERÇEVESİNDE KADIN EMEĞİNE GENEL BİR BAKIŞ

2.1. Ortodoks-Heterodoks İktisat Yaklaşımları ve Kadın Emeği

Ortodoks İktisatın konusu, insan ihtiyaçlarından daha kıt olan kaynakların ortaya çıkardığı sorunları araştırmaktır. Heterodoks İktisat ise, iktisat ilminin sınırlarını genişletmeye çalışmış, ona antropoloji, psikoloji, sosyoloji, siyaset ilmi ve tarih alanından eklemeler yapmaya çalışmıştır.

“Ortodoks İktisat Teorisi; dağıtım, bölüşüm, istikrar ve büyüme konuları ile kendilerini sınırlamış iken, Heterodoks İktisatçılar toplumda ve ekonomide değişiklikler yaratan güçlerin incelenmesine yönelmişlerdir. Ortodokslar ekonomik davranışları belli bir sosyal, politik ve ekonomik kurumsal yapı içinde incelerken, heterodoks yazarlar bu kurumsal yapının nasıl ve neden değiştiğini araştırmışlardır” (Savaş, 2007: 13). Ortodoks iktisatçılarının “veri” olarak kabul ettiklerini heterodoks iktisatçılar açıklamaya çalışırken; heterodoks iktisatçıların “veri” olarak kabul ettiklerini de Ortodoks iktisatçılar açıklamaya çalışmışlardır. Bu durum Ortodoks ve Heterodoks iktisatçıların taban tabana zıt olmadıklarını; fakat odaklandıkları noktalarda farklılıklar olduğunu göstermektedir (Landreth and Colander 2012: 6). Heterodoks iktisatın Ortodoks iktisattan ayrıldığı nokta; daha dengeli bir iktisat modeli geliştirmek ve ekonomiyi toplumla bütünleştirmek amacıdır (Özsoy, 2009: 177). “Heterodoks iktisat okulları, Ortodoks iktisadı genelde bireyci olmakla, gerçeklikten sapmakla, soyut olmakla, aşırı matematikselleşmekle, mekanik olmakla yani oldukça sosyolojik gerekçelerle eleştirmektedir” (Yılmaz: 2012: 5).

Ortodoks ve Heterodoks iktisatçıların, iktisadın konusu ve yönteminde ortaya çıkan bakış açılarındaki fark emek kavramına yaklaşımlarında da ortaya çıkmaktadır. Ortodoks iktisatçılar emeği sadece üretim faktörlerinden biri olarak görürken; heterodoks iktisatçılar ise emeğin antropolojik, sosyolojik, felsefik yönünü de değerlendirmişlerdir. “İktisat teorilerinde emek piyasasının analizi, tıpkı meta/mal piyasalarının analizi gibi yürütülmektedir. Mesela sabun fiyatının oluşumu süreci ile ücretin oluşumu süreci aynı evrensel Neo klasik arz ve talep yasalarına bağlanmıştır. Sabunun entelektüel bir kimliğe, koruması gereken bir sağlığa ve geçindirmesi gereken

bir aileye sahip olmadığı hususu analizin dışında tutulmakta, ceteris paribus8 sepetine

atılmaktadır” (Bocutoğlu, 2012: 30).

Bu bağlamda Ortodoks ve Heterodoks iktisatçıların emeğe bakış açısı ile kadın emeğine bakış açısı da farklılık göstermektedir. Eril bakış açısına sahip olan Ortodoks iktisat kadın ve erkeklerin “Homo economicus” ve akılcı olduklarını aynı koşullarda “Fayda-Maliyet” analizi yaptıkları yaklaşımlarından hareket ederek, emeği üretken- üretken olmayan, verimli-verimsiz biçimde ayrıştırarak değerlendirmişlerdir. Heteredoks iktisat ise, üretken olmayan, verimsiz emek gibi kavramların sorgulanması üzerinde durmuştur. Kadın önemsiz, üretken olmayan, verimsiz olarak nitelendirilen işlerin çoğunu yüklenmekte, dolayısıyla iş kıskacından kurtulamamakta, yine de üretimde etkisiz gösterilmektedir. Doğurgan emeği ile de varlığını gösteren kadın nesli üretmekte ve devam ettirmektedir. Kadın emeğine farklı bakış açıları Ortodoks ve Heteredoks teoriler çerçevesinde alt başlıklarda ele alınmaktadır.