• Sonuç bulunamadı

Toplumsal sınıf, okul başarısını tayin eder Başarı kişinin zekâsıyla ilgili olduğu kadar, bu yeteneklerin geliştirilmesine uygun şartlar ve ortamla da ilişkilidir.

BİNGÖL’DE SOSYAL YAP

3. Toplumsal sınıf, okul başarısını tayin eder Başarı kişinin zekâsıyla ilgili olduğu kadar, bu yeteneklerin geliştirilmesine uygun şartlar ve ortamla da ilişkilidir.

Ailenin kalabalık oluşu, çalışacak yer olmaması, evin sobalı oluşu, arkadaş çevresi vb. başarıyı etkilemektedir.

Tabakalaşma eğitimde fırsat eşitliğini olumsuz etkileyen süreçleri içinde barındırmakta olup, özellikle kapalı tabakalaşma örneklerinde kişiye içinde bulunduğu sınıfın imkânları dışında herhangi bir fırsat sunulmamaktadır. Sınıflara göre görülen eğitim ve sunulan imkânlar farklılık göstermektedir. Günümüz toplumunda sınıflar çoğunlukla gelir düzeylerine göre belirlendiği için fırsatlardan yararlanma olasılığı ve eğitim alma düzeyleri de buna göre belirlenmektedir. Örneğin Türkiye’deki saygın bir özel okulda okuyan bir öğrenci ile sıradan bir devlet okulunda okuyan bir öğrenci arasında eğitimin niteliği, ulaşılabilen kaynaklar ve eğitim ortamları açısından ciddi farklılıklar mevcuttur.

Bugün alt sınıftan orta sınıfa ya da alt ve orta sınıftan üst sınıfa geçişlerde, herhangi bir kanuni engel yok gibi görünmektedir. Ancak mevcut istatistikler incelendiğinde sınıflar arası dikey hareketliliğin çok yüksek olmadığı görülmektedir. Bu da yine toplumsal yapı, sınıf tutumları, sağlanan fırsatlar ve çevreyle ilgili unsurları içinde barındıran bir sonuçtur. Kişiler zekâ, yetenek, dayanıklılık, çevreye uyum vb. özelliklerine göre farklılık

47

göstermektedir. Burada önemli olan bu farklılıkları göz önünde bulundurup bireylere fırsatlarda eşitlik sağlamak ve herkes için yetenekleri doğrultusunda imkân ve araç-gereç temin etmektir.

1.4. Kültür

Kültür kavramı sosyoloji ve antropolojide yoğun olarak kullanılan pek çok tanımı olan bir kavramdır. E.B. Taylor gibi bazı düşünürler kültür ile uygarlık kavramlarını aynı anlamda kullanmışlardır. M. Mauss ve Z.Gökalp gibi bazı düşünürler ise kültür ile uygarlık arasına bir ayırım koymuş ve uygarlığın ulusal sınırları aşan bir boyutunun olduğunu belirtmişlerdir (Tolan, 2005: 222-223). Ancak, kültür ve uygarlık tartışması, konumuzun bir parçası olmayıp, burada daha çok kültürün, toplumsal yapı üzerindeki etkisi üzerinde durulacaktır.

Bir milletin yaşam tarzı ya da toplumu oluşturan maddi ve manevi öğelerin tümü olarak niteleyebileceğimiz kültürün içerisine, dinsel, ekonomik ve eğitsel faaliyetler ile insanoğlunun yaşamını sürdürürken yapa geldiği tüm faaliyet ve etkinlikler dâhil edilebilir. Kültürle ilgili önemli unsurlardan biri gelenektir. Gelenekler insanın sosyal hayat içindeki davranışlarını düzenleyen ve ona yön veren, rehberlik eden kurallardır.

Nirun’a göre gelenekler öğrenilerek ve davranışa dönüştürülerek yeni kuşaklara nakledile gelmişlerdir. Geleneklerin yaptırım gücü fazla ve caydırıcı olanlarına örf ve töre, yaptırım gücü daha az olanlarına görenek denebilir (Kurt, 2013: 18). Gelenekler, mensupları tarafından kendilerine uyma zorunluluğu olan, toplumu düzenlemede ve devamlılığını sağlamada etkili olan kurallardır.

Gelenekleri de içine alan kültür kurumu, kendisini oluşturan yapılardan daha farklı bir işleve sahiptir. J. Fichter bu işlevleri şöyle nitelendirmektedir (Tezcan, 1981: 57);

a. Kültür bir toplumu diğerinden ayırmaya yarayan bir işaret gibidir. b. Kültür bir topluma ait olan değerleri içerir ve onları yorumlar. c. Kültür, toplumsal dayanışmanın temellerinden birini oluşturur.

d. Kültür, bir toplumsal yapının kalıbını ve içeriğini dolduracak, onu biçimlendirecek malzemeyi sağlar.

48

Yeryüzünde bulunan kültürler birbirinden çok farklı özelliklere sahiptir. İnsanların ortak davranış kalıpları olmakla birlikte bu davranışların biçimleri toplumdan topluma farklılık gösterir. Örneğin bütün insanlar acıkırlar. Ama her birinin yemek yeme alışkanlıkları, neyi, nerde ve ne zaman yiyecekleri kültüre bağlı olarak değişir. Tıpkı yeme alışkanlığı gibi eğitim de, içinde yaşanılan toplumun kültürüne göre farklılık gösterir. Genel olarak insan davranışları içinde yaşadığı toplumun kültürel değerlerine göre biçimlenir (Tezcan, 1981: 58). Farklı bir kültür ya da alt kültürden gelmiş olsa da uzun bir zaman diliminde, belirli bir toplumda yaşayan insanın, farkında olarak veya olmadan, sonradan içinde yer aldığı kültürün şartlarına uygun hareket etmeye başlaması ve düşünmesi buna örnek verilebilir.

Toplumlar arasında birtakım kültürel farklar olabileceği gibi aynı toplum içerisinde çeşitli grup veya sınıfların da bütünsel kültüre oranla kısmen bağımsız bir alt kültür meydana getirmeleri mümkündür. Alt kültür bir toplumdan az veya çok farklılaşmış, bu toplumun kültürel yapısına tam uyum sağlamamış, fakat yine de onun temel bir üyesi olan belirli bir sosyo-ekonomik ve etnik grubun ayırt edici toplumsal kuralları ve hayat tarzı olarak tanımlanabilir. Kültür, tarihsel süreç içerisinde üst ve alt kültürü içerecek şekilde, canlı bir organizma gibi sürekli olarak değişen dinamik bir yapıdadır. Değişen ihtiyaçlar, bireysel, grupsal ve toplumsal tecrübeler, yeni kuşaklarca algılanabilen zorluklar ve diğer kültürlerden gelen baskılar, toplumun yapısını etkileyebildikleri ölçüde kültürel değişmeye yol açarlar (Tolan, 2005: 228).

Kültürün oluşması ve kültürlenmenin sağlanmasında insanların birbiriyle ilişkili olması ve aralarında iletişim olmasının önemli bir rolü vardır. Bu ilişki çeşitli hareket, tavır ve mimiklerle sağlanabileceği gibi dil ile de sağlanır. Dilin kültür açısından önemi, hem kültürün taşıyıcısı olması hem de günlük hayatta karşılaşılan birçok surunun sözel ve yazılı olarak çeşitli çözümlerinin dil içerisinde var olmasıdır.

1.5. Aile

Tarihin en eski kurumlarından biri olarak aile, bireyin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşıladığı ilk yerdir. Ferdin sosyalleşmesi, psikolojik ihtiyaçlarının giderilmesi, kendine güven duygusu kazanması aile vasıtasıyla sağlanır (Murdock, 1965: 1). Aile anne, baba, çocuklar ve yakın akrabalardan oluşan aynı evde yaşayıp anı kültürü

49

paylaşan, kendine özgü gelenekleri bulunan sosyal bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aile yalnızca insana özgü bir kurum olmayıp yeme içme, beslenme, cinsellik, üreme ve çocuk yetiştirme gibi işlevleri, birçok hayvan türü için de geçerlidir. Bireyin sosyalleşme sürecine ilk başladığı yer olan aile; evlenme, hükmetme biçimleri, akrabalık ilişkileri, üyeleri arasındaki görev paylaşımları gibi hususlar açısından, kültürden kültüre ve toplumdan topluma farklılık gösterebilmektedir (M. Aydın, 2000: 36). Aile üstlendiği fonksiyonlar açısından ve toplumun devamını sağlamada, pek çok işleve sahip olan etkili bir kurumdur.

Aile tiplerine baktığımızda, yapılan sınıflamalarda çeşitli ölçütlerin kullanılmakta olduğunu görmekteyiz (Tolan, 2005: 217). Aile içindeki yetkinin kullanımına göre, baba egemenliğine dayalı babaerkil (patriyarkal), anne egemenliğine dayalı anaerkil (matriyarkal) ve anne ile babanın eşit yetki paylaşımında bulunduğu eşitlikçi (egaliter) aile tipleri vardır.

Evlenilen eş sayısına göre aile sınıflamasına baktığımızda, tek eşle evlilikler (monogami) ve çok eşle evlilikler (poligami) olarak adlandırılmaktadır. Poligami de kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Bir erkeğin aynı zamanda birden fazla kadınla evli olmasına

polijini, bir kadının birden fazla erkekle, aynı zamanda evli olmasına poliandri

denmektedir.

Akrabalık ilişkilerine göre aileye baktığımızda ise baba soyluluğa (patrilineer), ana soyluluğa (matrilineer) ve ortak ana-baba soyu akrabalığa (bilineer) denmektedir. Evlenen çiftin ikamet ettiği eve göre, erkeğin ailesiyle birlikte oturma biçimine patrilokal, kadının ailesiyle oturma biçimine ise matrilokal denir.

Günümüzde yukarıda sıraladığımız aile tiplerinden farklı olarak çekirdek ve geniş aile diye bir ayırım daha yapmak mümkündür. Anne baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan aileye çekirdek aile, anne-baba, çocuklar, dede, nene, amca ve hala gibi diğer akrabaların da bir arada olduğu aileye ise geniş aile diyebiliriz. M. Aydın (2000: 46-47) çekirdek ailenin yanında, küçük aile gibi bir ayırım daha getirmektedir. Küçük aile, gerektiğinde büyükanne ve büyükbabayı da içerek şekilde anne, baba ve çocukları kapsar. Ona göre çekirdek aile sanayi toplumunda yeniden üretilmiş bir küçük aile şeklidir ve küçük aile sanıldığının aksine sadece sanayi devriminden sonra oluşmuş çağdaş toplumlara

50

özgü bir aile modeli olmayıp, eski tarım toplumlarında bile vardır. Tarihsel süreç içerisinde aile, tarımın yoğunlaştığı yerlerde büyümüş ve ticaretin yoğunlaştığı yerlerde küçülmüştür.

2. Bingöl’de Sosyal Yapının Değişik Unsurları