• Sonuç bulunamadı

BİNGÖL’DE SOSYAL YAP

3. Bingöl’de Değerler Sistemi 1 Genel Değerler

Ahlak felsefesi içerisinde geniş bir yer kaplayan değerler, ahlaki davranışlarımızın ve davranışlarımızı düzenleyen kriterlerin altında yatan soyut varlıklardır. Değerler ahlakı tamamlayan ve yönlendiren unsurlar olup öznel olabildikleri gibi nesnel niteliklerde taşırlar. Sevgi, saygı, sorumluluk, adalet, yardımseverlik, doğruluk dürüstlük, güven, özgüven, hoşgörü, alçakgönüllülük, empati, kanaatkarlık, çalışkanlık ve sabır gibi değerlerden söz edilebilir.

Bingöl’de genel anlamda değerlere baktığımızda yüksek tanışıklık düzeyinin değerlere olumlu bir katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz. Bingöl resmi görevli olarak tayinle gelenler hariç, il dışından hemen hiç göç almayan bir şehir olduğu için, herkes birbirini tanımakta soyunu ve nerden geldiğini bilmektedir. Buda homojen bir toplum yapısı oluşturmaktadır. (Bingöl’ün gelişmeyen bir kent olması, göç almamasında etkilidir) İnsanlar doğrudan birbirini tanımasa da, kişi hangi köylü olduğunu söylediğinde, karşıdaki aşağı yukarı orda kimlerin oturduğunu, hangi ailelerin ve tutumların etkin olduğunu bilir. Tanışıklık, aynı kültüre mensubiyet ve geleneklere bağlılık, insanları karşılıklı olarak kontrol etmektedir. Bu durum ilde yaşanan suç oranlarına da yansımaktadır. CNBC-e Business’ın 2010 yılında valilikler üzerinden yaptığı ve Sabah Gazetesinde de (23.03.2015) yayınlanan en yaşanılabilir kentler araştırmasında Bingöl, Türkiye’de en az suç işlenen altıncı (6) il durumundadır.

Bingöl’de genel olarak çabuk tepki veren, duygusal bir toplum yapısı vardır. İnsanlar trafikte, herhangi bir yerde sırada beklerden, iş yaparken veya iş görürken yeterince sabırlı değildir. Sıraya girme ve sırada bekleme alışkanlığı çok zayıftır. Tanıdıklar arasında hoşgörü ve güven duygusu hakim iken, diğer (yerli) insanlara karşı daha tepkisel davranılır ve çeşitli boyutlarıyla eleştirilir. Memur veya misafir olarak il dışından gelen yabancılara karşı ayırım yapılmadığı gibi onlar daha çok sevilir ve gereken saygı, hürmet gösterilir.

Genel anlamda yardımsever bir toplum yapısı vardır. Herhangi bir işi olmayan kişiler ve hiçbir ferdinin çalışmadığı aileler bile toplumdaki koruyuculuk ve yardımseverlik

71

mekanizması sayesinde hayatlarını idame ettirmektedir. Zekât ve sadaka verme davranışı, ibadet bilinciyle yapılmaktadır ve oldukça yaygındır. Genellikle evde pişen yemekten ölmüşlerinin hayrı olsun diye (şûmé merdun) komşu ve fakirlere dağıtılır, yoksullar gözetilir ve yardım edilir. Cami ve Kur’an kursu yapımına destek verilir gönüllü katkılarda bulunulur. Başına bir felaket gelen insanlara elden geldiğince yardım edilir. Örneğin evi yanan ya da ticari bir faaliyet sonucu iflas eden birine eş dost ve akrabalar arasında ihtiyacını giderecek şekilde ve hatırı sayılır miktarda yardım toplanır.

Halkın çoğunluğu, dürüst, hoşgörülü ve alçakgönüllüdür. Ancak esnaf, resmi kurum çalışanları ve işadamlarının bir kısmı ile diğer serbest mesleklerle uğraşanlardan bu ilkelere uymayanlar bencil ve kaba davrananlar vardır. Devlet kurumlarında çoğu zaman adamına göre iş yapılır. Tanıdığınız, adamınız varsa işleriniz bir çırpıda halledilir. Eğer adamınız yoksa işler uzadıkça uzar, hastane randevularının bile sırası gelmez. Trafik kuralları da dahil olmak üzere, genel manada kurallara uyma davranışı zayıftır. Bunda kurumların işlerini iyi yapmaması, adamcılık, verilen cezalara siyasi olarak müdahale edilmesi vb. birçok neden etkilidir. Ahlaki açıdan iyi görünümüne rağmen toplum, değerler anlamında gelenek ile modernizm arasında sıkışmış durumdadır. Kimi davranışlar geleneğe uygun olarak sabır ve vakarla icra edilirken kimi davranışlar da, amaca ulaşmak

için bütün araçları meşru gören kapitalist bir anlayışla ve daha fazla biriktirme arzusuyla,

rakibini hiçe sayarak yapılmaktadır.

Köyde yaşayanlar şehirde yaşayanlara göre değerlere daha fazla bağlı ve kanaatkârdır. Elindekiyle yetinme ve ayağını yorganına göre uzatma anlayışı orta yaş üstü kişilerde halen yüksek düzeydedir. Kanaatkârlık son yıllarda belki de en fazla zayıflayan değerlerden biridir. Köylülerin kendi aralarında bir çekişme ve çekememezlik durumu olsa da başka köyler veya bir dış tehlike söz konusu olduğunda, biz ruhu ve düşüncesi hâkim olur. Köylüler birbirinin taziye ve düğününe gider, üzerlerine düşeni yapar, sahiplenir ve ev sahibi gibi davranırlar. Bu davranışlar şehirde azalmakta ve il dışında, hemşericilik olarak toplumsal yapıya yansımaktadır.

Bingöl’de nüfusun 2/3’ünün köylerde yaşadığı 1990 öncesi dönemde insanların genelinin tarım alanında çalıştığını ve kadın, erkek, çocuk herkesin çalışarak ev ekonomisine katkıda bulunduğunu görmekteyiz. Günümüzde köylerde yaşayanların çoğu günübirlik olarak şehre gelmekte ve zamanını şehirde (çoğunlukla çalışmadan)

72

geçirmektedir. Ancak 90 öncesi dönemde insanlar genelde tarlada bağda bahçede çalışır ve bazen akşamları da eve gitmezlerdi. Yaşanan değişimin çok çeşitli nedenleri olup bu çalışmanın konusu olmamakla beraber kısaca şunları söyleyebiliriz; Güvenlik gerekçeleriyle köylerin bir anda boşalması sonucu insanların işsiz kalması ve üretimden kopması, tarımda makineleşeme sonucu işlerin kısa sürede halledilebilmesi ve işgücüne duyulan gereksinimin azalması, ülkedeki kentleşme olgusunun Bingöl’de de yaşanması ve şehrin kısa bir sürede kalabalıklaşması sonucu herkese iş imkânı sunulamaması, ülkede ve dünyada değişen şartlar sonucu el emeğiyle çalışan insanın rol model olmaktan çıkması vb. gibi sebepler insanların tembelleşmesinde etkilidir. Sıralanan nedenlerle Bingöl’de insanlar üretimden kopmaya başlamış ve çalışkanlık vasıflarını önemli ölçüde yitirmişlerdir.

3.2. Cinsiyet Anlamında Değerler

Bingöl’ün toplumsal yapısında erkeği üstün gören ve cinsiyet anlamında kalıplaşmış düşünce ve değerler var olup iş, eğitim, miras, çalışma vs. birçok alanda bunların etkisini görmek mümkündür. Köylerde geleneklere bağlılık yüksek düzeyde olduğundan, toplumsal cinsiyet ayırımı şehre göre daha fazladır. Köylerde ev işlerinin çoğunu kadın yapmakta ayrıca tarlada bağda bahçede çalışmakta ve hayvan bakımını da üstlenmektedir. Erkek çocuğu kız çocuğundan daha fazla sevilmekte ataerkil toplum yapısının etkisiyle soyun devamcısı olara algılanmaktadır. Kız çocukları evlenip gidecekleri için çoğunlukla, ne medeni hukuka ne de şeriat hukukuna göre davranılmayıp, mirastan pek pay verilmemektedir. Erkek çocuğuna kız çocuğundan daha fazla yatırım yapılmakta, okuyabildiği yere kadar okutulmakta ancak kız çocuğunun ilkokulu bitirmesi yeterli görülmektedir. Günümüzde bu anlayış büyük oranda değişmekle beraber halen etkisi hissedilmektedir. Toplam öğrenci sayıları içindeki kadın oranının düşük olması cinsiyet ayırımcılığını kanıtlayan bir veridir.

“Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kalıplaşmış düşünce ve davranış örüntüleri hala kız çocuklarının eğitimlerinin önündeki en büyük engellerden biri olarak durmaktadır” (Sundur ve Çağlar, 2012: 3).

Her ne kadar baba soyluluğa ve ataerkil yapıya önem veriliyor olsa da kadının da toplumda önemli bir yeri ve statüsü vardır. Bazı anlaşmazlıkları ve kavgaları önlemede kadın önemli roller üstlenir. Bir kadının kavgada taraflara ricacı olması çoğu zaman kavgayı durdurur. Baba soyluluk hâkim olduğu ve insanlar genellikle erkek tarafından

73

sülaleleriyle tanındığı halde, anne adıyla bilinen ve tanınan aileler de vardır. Bu da etkin kadınların toplumda yer edinebildiğini göstermektedir (Karasu, 2004: 20).