• Sonuç bulunamadı

ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

1. Araştırma Model

Çalışmamızda ortaokuldan mezun olup ortaöğretime devam etmeyen kız çocuklarının, okula devam etmeme nedenleri araştırılmıştır. Bu araştırmada verilerin toplanması ve analizi sürecinde nitel araştırma yöntemleri kullanılarak betimsel bir çalışma yapılmıştır. Nitel araştırma, pozitivist yaklaşımın insan davranışlarını “gözleme” ve “açıklama” anlayışı yerine “anlama” ve “yorumlama” anlayışını benimser (Gökçe, 2012: 26-27). Nitel araştırmanın tercih edilmesinde, konunun taraflarının, ancak esnek ve bütüncül bir yaklaşımla ve farklı tekniklerin birlikte kullanılmasıyla yeterli düzeyde anlaşılabileceğine dair ön kabulümüz yer almaktadır.

“Nitel araştırmanın sıklıkla yer aldığı yorumlayıcı araştırma, gerçeğin sosyal olarak inşa edildiğini varsaymaktadır. Başka bir deyişle gözlenebilir tek bir gerçek yoktur. Bunun yerine çok sayıda gerçek ya da tek bir olayın farklı şekillerde yorumlanması vardır. Araştırmacılar inşa ettikleri gerçeğe ulaşamazlar” (Merriam, 2013: 8-9). Bu anlayışta, insanlar kendi öznel deneyimleri üzerinden, içinde yaşadıkları dünyayı anlamaya ve yorumlamaya gayret ederler. Araştırmacı ise, bu çoklu gerçekliği araştırmaya yönelerek, ulaştığı sonuçları ortaya koymaya çalışır.

Burada önemli olan husus, insanların gerçekle kurmuş olduğu ilişkiyi, bireylerin yaşam deneyimleri üzerinden değerlendirerek çözümlemeye çalışmak olacaktır. Bu açıdan toplumsal gerçeklik Luckmann ve Berger’in belirttiği gibi olup bitmiş bir süreci değil, bilakis sürekli bir oluş sürecini içinde barındırmaktadır. Birey, bu gerçekliğe kendi rolleri ile dâhil olurken, farklı toplumsal gerçeklikler ortaya çıkmakta ve bir tek toplumsal gerçeklikten öte çoklu gerçekliklerin var olduğunu bize göstermektedir. Dolayısıyla farklı gerçekliklerden oluşan toplumsal dünya, gündelik gerçeklik temelinde birleşerek bir “ilkesel gerçekliğe” ulaşmaktadır. Örneğin bir alt kültür grubunun üyesi sadece kendi gurubunun kültür özelliklerinden etkilenmeyecek, aynı zamanda ailesinden, gittiği

75

okuldan, sosyalleştiği farklı ortamlardan çeşitli kültürel özellikler yüklenecek ve belirli oranlarda bunları kabullenecektir (Erbaş, 1992: 160-165). Bu durum bize herhangi bir alt kültür grubunun tüm üyeleri arasında bir davranış birliğinin olamayacağını ve alt kültür gruplarının çeşitli farklılıkları bünyesinde barındırdığını göstermektedir. Çocuğunu okula göndermeyen aileler veya okula gitmeyen kız çocukları tam olarak bir alt kültür grubu oluşturmasalar da, davranışlarında birbirine benzeyen ve farklılaşan noktalar olduğu söylenebilir. Oturdukları yerleşim birimleri, gelir durumları, şehre yakınlık ve uzaklıkları, çocuk sayıları vb. birçok nedenden ötürü farklı davranış örüntüleriyle karşılaşılabilmektedir.

“Nitel araştırmacılar insanların deneyimlerini nasıl yorumladıklarıyla, dünyalarını nasıl şekillendirdikleriyle ve deneyimlerine ne gibi anlamlar yükledikleriyle ilgilenirler. Nitel araştırmanın bütün amacı, insanların hayatlarını nasıl anlamlandırdıklarıyla ilgili bir anlayış geliştirmek, anlamlandırma sürecinin (sonuç ve ürün yerine) ana hatlarını çizmek ve insanların deneyim yaşadığı şeyleri nasıl yorumladıklarını tarif etmektir” (Merriam, 2013: 14).

Yorumsamacı anlayışa göre, yaşadığımız evreni “gözlemek ve açıklamak” yerine “anlamak ve yorumlamak” ile daha iyi kavrayabiliriz. Anlama ve yorumlamaya tabi tutulacak olan insan faaliyetleri ve onların ifadeleridir. İnsan deneyimlerinin tanımlanması, anlaşılması ve yorumlanması süreci, kişilerin gerçekliği nasıl algıladıklarına ilişkin en önemli adımı oluşturur. Kalitatif araştırma, sosyal alanın durağan olmayan yapısını, tartışmalı olan hususları, durumu ifade eden gözlemleri, ifade ediliş biçimini ve tavırlar ile bunların açık ve örtük kalan yanlarını keşfetmeye ve açıklamaya çalışır. Yorumsamacı yaklaşımda araştırmacının tek yönlü bir bilgi toplama rolünde olmaktan çok, iki yönlü bir etkileşim yaşaması beklenir. Araştırmacı hem eleştirel bir tavırla duruma yaklaşır, deneyimlerini aktarır, hem de yorumlayıcı ve değerlendirici olarak çözümleme süreci içinde yer alır (Kümbetoğlu, 2015: 28-29). Burada önemli olan husus araştırmacının olayı kendi penceresinden değil katılımcının penceresinden görebilmesidir. Araştırmanın asıl amacı anlamak olduğundan, verilerin toplanması ve analiz edilmesi sürecinde araştırmacı, en ideal araç olarak ortaya çıkmaktadır.

“Niteliksel araştırmanın teorik dayanağını, gerçekliğin karmaşık doğasını anlamak, inşa ettiğimiz sembollerle algıladığımız bu büyük resmin ancak öznel bir temsilini ortaya

76

koyarak ve sosyal hayatın içerisinden çıkaracağımız sayısız örneklerle, bu öznelliği yorumlayarak mümkündür, iddiası oluşturmaktadır” (Kümbetoğlu, 2015: 24). Bu itibarla, her bir ailenin çocuğunu okula göndermemeye yönelik farklı nedenlerinin olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak araştırma yapılmaya çalışılmış ve birtakım genel sonuçlara ulaşılmıştır.

Kız çocuklarının okullaştırılması problemi, uzun yıllardır üzerinde çalışılan bir konu olup, geçmiş yıllarda okula gönderilmeyen çocukların ailelerine yönelik çeşitli cezai müeyyideler gündeme gelmiş ve bunların bir kısmı yasalarda yerini almıştır. Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda yer alan bu zorunluluk, para cezalarının yanı sıra tekrar eden devamsızlıklarda, işi hapis cezasına kadar götürmektedir. Ayrıca, bazı vali ve kaymakamların, “çocuğunu okula göndermeyen

ailelerin yeşil kartını iptal edeceğiz” tarzı söylemleri de aileleri ve çocuklarını, korku ve

endişeye sevk etmiştir. Yaptığımız araştırmalardan, ön görüşmelerden ve konuyla ilgili önceki proje deneyimlerimizden hareketle, eğitim çağındaki çocuğunu, okula göndermeyen ailelerin bunu genellikle gizledikleri, okula göndermeme davranışının ardında yatan asıl nedenleri ifade etmek yerine, mantığa bürünmüş çeşitli nedenler ileri sürdükleri görülmüştür.

Yukarıda sıralanan sebeplerden ötürü, yapılacak bir nicel araştırmaya verilecek cevapların sağlıklı olamayacağı, derinlemesine ve doğru bir tahlil imkânı veremeyeceği, yüzeysel kalacağı düşünülerek, nitel araştırma tercih edilmiştir. Bu yöntemle, köydeki imam, muhtar, öğretmen ve diğer tanıdıklar vasıtasıyla samimi diyaloglar üzerinden yapılacak derinlemesine görüşme ve gözlemlerden, ailelerin niyetlerinin daha iyi anlaşılacağı, doğru ve etkili sonuçlar alınacağı kanaatine varılmıştır. Derinlemesine görüşmeler, görüşülen katılımcıların gerçek niyetlerine ulaşılması açısından, aynı yöredeki katılımcıların benzer sorulara verdikleri farklı cevapların ve çelişkili noktaların da, daha iyi bir şekilde görülmesini sağlamıştır.

Tercih edilen yaklaşım biçimi, araştırılmakta olan birey ya da toplumsal grubun özünü kavramaya ilişkin bir anlayış geliştirmekte ve öze dair soru ve cevaplar üzerinden, saha anlaşılır kılınmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla, bireylerin yaşadıkları toplumsal gerçeklikler üzerinden ve bireylerin hayata dair anlam dünyalarından tek tek, öze dair netlikli bilgi sağlanabileceği varsayılmaktadır (Swingewood, 1998: 316-317; Kümbetoğlu,

77

2015: 37). Bu açıdan, alanda konunun ilgili taraflarıyla yapılan görüşme ve gözlemler sonucunda, elde edilen bulgular üzerinden sonuca gidilmeye çalışılmıştır.

Çalışmamızdan elde edilen verilere, bir eğitim kurumuna devam eden öğrencilerle, ortaöğretime devam etmeyen kız çocuklarıyla, söz konusu kızların velileriyle, imamlar, muhtarlar ve toplumun kanaat önderleriyle ayrıca konunun tarafı olarak müfettiş, okul idarecisi ve öğretmenlerle görüşülerek, gözlem yapılarak ve odak grup çalışması sonucunda ulaşılmıştır.