• Sonuç bulunamadı

1.2. PARA TALEBİ

1.2.4. TOPLAM PARA TALEBİ

Bir varlığın beklenen getirisi, riski ve likiditesi ekonomik birimlerin her birinin para talebi tercihleri üzerinde etkili olurken ekonomik birimlerin ayrı ayrı para taleplerinin toplamından oluşan toplam para talebi miktarını belirleyen unsurlar da bulunmaktadır. toplam para talebi miktarını etkileyen başlıca unsurlar şunlardır (Parkin vd, 2000: 700):

1. Genel fiyat düzeyi 2. Faiz oranları 3. Reel milli gelir 4. Finansal yenilikler

1.2.4.1. Genel Fiyat Düzeyi

Para miktarının paranın cari değeri ile ölçümüne nominal para denilmektedir. Faiz oranları, reel milli gelir ve para miktarı üzerinde etkili olan diğer bütün değişkenlerin sabit kalması koşuluyla talep edilen nominal para miktarı genel fiyat düzeyindeki hareketlerle doğru orantılıdır (Krugman ve Obstfeld, 2000: 367). Para miktarının sabit bir değer (bu ölçümlemelerde genellikle belirli bir yıldaki paranın alım gücü baz alınarak hesaplamalar yapılmaktadır) üzerinden ölçümüyle reel para miktarına ulaşılabilir. Örneğin bir öğrencinin haftalık 150 lira olan toplam para gereksinimi genel fiyat düzeyinin %10 yükselmesi durumunda 165 liraya yükselecektir. Aslında genel fiyat düzeyi reel para talebi üzerinde etkili değildir. Çünkü reel para talebini etkileyen temel değişken ekonomik birimlerin tercihleri ve davranış biçimleridir. Genel fiyat düzeyi nominal para miktarı üzerinde etkili olmaktadır (Parkin vd., 2000: 700).

1.2.4.2. Faiz Oranları

Paranın miktar teorisi gibi para talebine ilişkin ilk teoriler işlem amaçlı para talebi ölçümlerine faiz oranlarını dâhil etmemişlerdir. Daha sonraki çalışmalarda

Princeton Üniversitesinden William Baumol ve Yale Üniversitesi’nden James Tobin reel para ihtiyacının belirlenmesi konusunda geliştirdikleri modellere faiz oranlarının etkisini de dâhil etmişlerdir. Baumol ve Tobin’e göre mübadele (yani işlem) amacıyla elde bulundurulmak istenen reel para miktarı faiz oranlarıyla doğrudan alakalıdır. Piyasa faiz oranlarındaki bir yükseliş, ekonomik birimlerin işlem amacıyla ellerinde bulundurdukları reel para miktarlarının fırsat maliyetini yükseltecektir. Sonuç olarak ekonomik birimler serbest olarak bulundurmak isteyecekleri para miktarını azaltacaklar ve nihayetinde paranın dolaşım hızı artacaktır. Para piyasasındaki faizlerdeki düşüş ise elde para bulundurmanın maliyetini azaltacağı için ekonomik birimler ellerinde daha fazla para bulunduracak ve buna bağlı olarak paranın dolaşım hızı azalacaktır (Hubbard, 2000: 616). Baumol ve Tobin, bu önermelerini Yale Üniversitesi’nden Irving Fischer'in paranın dolaşım hızı (velocity

of Money - V) teoremine dayandırmışlardır. Fischer’in dolaşım hızı teoremi bir birim

paranın bir yıllık süre içinde bir ekonomide mal ve hizmetlerin alımında kaç kez kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bu teorem aşağıdaki gibi formüle edilmiştir (Hubbard, 2000: 612):

V=PY/M

Bu ifadede V paranın dolaşım hızını, P genel fiyat düzeyini , PxY mal ve hizmetler için harcanan toplam parayı, M ise para miktarını temsil etmektedir. Örneğin bir ekonomideki nominal GSYİH 900 milyar lira, toplam para stoku ise 300 milyar lira ise her bir birim para yıllık ortalama 3 kez işlem amacıyla kullanılmış demektir.

1.2.4.3. Reel Milli Gelir

Para bulundurmanın altındaki temel motivasyon ekonomik birimlerin parayı işlem amaçlı olarak kullanmalarıdır. Paranın bir mübadele aracı olması aslında para bulundurma isteğinin altındaki yegâne sebeptir. Bu nedenle ekonomik aktivitelerin hacmi ekonomik birimlerin bulundurmak isteyecekleri para miktarının temel belirleyicilerinden biridir ve reel milli gelir ile reel para stoku arasında pozitif ilişki bulunmaktadır. Reel milli gelir ile para talebi arasındaki ilişki genellikle milli gelirdeki %1’lik artışa bağlı olarak para talebindeki artış ile tespit edilmektedir ve

buna para talebinin gelire göre esnekliği denilmektedir. Bu bağıntı aşağıdaki, gibi formüle edilebilir (Burada ve Wyplosz, 1997: 198):

Δ(M/P)/(M/P) / ΔY/Y

Eğer elastikiyet 1’e eşitse para talebi ile milli gelir orantılıdır. Ancak ölçek ekonomilerinin varlığı nedeniyle elastikiyet 1’in altında olmaktadır.

1.2.4.4. Finansal Yenilikler

Bilgisayarlar, hesaplama teknik ve cihazlarındaki gelişim ve bunların parasal hesapların kayıtlarının tutulmasına ilişkin çabaları ve maliyetleri azaltıcı etkileri, ekonomik birimlerin para bulundurma tercihleri üzerinde oldukça etkili olmuştur. Bankamatikler, bankamatik kartları, kredi kartları, vadeli ve vadesiz mevduat hesapları arasında geçiş yapabilme prosedürlerindeki kolaylıklar, paranın işlevlerini yerine getiren finansal varlıkların sayısının artması gibi nedenlerle zamana ve ekonomik koşullara bağlı olarak ekonomik birimlerin para bulundurma tercihleri ve dolayısıyla toplam para talebi sürekli değişmektedir (Parkin vd., 2000: 701).

Paranın evrim sürecinde teknolojik gelişmeler sonucu elektronik olarak ödemelerin gerçekleştirilmeye başlanmasıyla beraber, kâğıt para sisteminin sonrasında yeni bir sistem olarak elektronik para sisteminin gelecekte varolabileceği düşünülmektedir. Kâğıt paranın yerini alma potansiyeli bulunan elektronik paranın tanımının, işlevinin ve kapsamının bu nedenle bilinmesi gerekmektedir (Koç, 2006: 18-19).

Yaşanan teknolojik gelişmeler ve paranın evrim sürecinde meydana gelen değişimler, bu değişim ve gelişimlerin para politikasını etkileyip etkilemeyeceği konusunu gündeme getirmektedir. Para politikasında bir etki söz konusu olacaksa, bunun ne denli güçlü bir etki olacağı ve etkileme derecesi de yine bir tartışma konusudur. Para politikası ile ilgili düzenlemelerde Merkez Bankası, ödemeler sisteminin yürütücüsü ve para arzının monopol gücünü elinde bulunduran bir kurum olarak rol almaktadır (Friedman, 1999: 25).

Bilgi teknolojisinde yaşanan gelişmeler sonucu ABD’de ve diğer ekonomilerde finansal sistem güçlü bir değişimin etkisinde kalmıştır. Bu değişimler hem finansal ortamı hem de finansal sistem araçlarını etkilemiştir. Bu etkileşimler

sonucu merkez bankalarının görevi karmaşık bir yapı arz etmiştir. Merkez bankalarının etkinliği finansal piyasaları etkilemede sorunlara neden olur hale gelebilir. Merkez bankalarının makroekonomik bir araç olarak kısa dönem faiz oranları üzerindeki etkisinin devam etmesi ya da bu etkiyi kontrol etmesi finansal sistemdeki rolünün önemini ortaya çıkarır (Woodford, 2002: 85-87).

Elektronik Para Sistemlerinin Para Politikalarına Etkisi: Para, statik bir

olgu değildir. Ekonomide yaşanan finansal ve kurumsal değişikliklere bağlı olarak para ve para çıkaran kurumlar da niteliksel olarak değişim yaşamaktadırlar. Zamandan ve mekândan bağımsız olarak her hangi bir ekonomide evrensel geçerliliği olan bir para politikası belirlemek ve uygulamak mümkün değildir. Çünkü hem para hem de finansal sistem bir evrim süreci yaşamaktadır ve bu süreçte de Merkez Bankası parasının ekonominin toplam likiditesi içindeki payı da değişmektedir.

Para politikalarının önem kazanması ve ekonomik sistemler içinde para miktarının kontrol edilmesi konularında, paranın evrimleşme sürecindeki en önemli süreçlerden birisi elektronik para kavramının ortaya çıkmasıdır. Elektronik para sadece çek gibi ödeme araçlarının yerini almakla kalmamış nakit kullanımını da ikame etmiştir. Elektronik para ilk olarak bankamatik kartları (debit card) şeklinde ortaya çıkmıştır. Daha sonra, teknolojik gelişmeler ve haberleşme ağlarındaki yaygınlaşmaya bağlı olarak akıllı kartlar (smart card) ve e-para gibi çeşitli elektronik para formları ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak elektronik para kullanımının yaygınlaşması parasal mekanizmanın işleyişi ve kontrol edilmesi üzerinde değişimlere yol açmıştır (Mishkin, 2004: 51).

Para ve para çıkaran kurumların evrim süreci, para politikalarıyla iç içe yaşanan bir süreçtir. Bu nedenle paranın ve bankacılığın evrim süreci aşamaları para politikalarına bağlı ele alınmalıdır (Aktan vd., 1998). Para politikalarının etkinliği ise, merkez bankalarının piyasa başarısızlıklarını yönetme üzerindeki yeteneğine bağlı olarak değerlendirilmemelidir (Woodford, 2002: 85).