• Sonuç bulunamadı

2.3. PARA POLİTİKASI ARAÇLARI

2.3.3. DOLAYLI PARA POLİTİKASI ARAÇLARI

2.3.3.2. Reeskont İşlemleri

Bir senedin vadesinden önce nakde çevrilmesi işlemine, senedin iskonto edilmesi denmektedir. Halk arasında senet kırdırma olarak da bilinen iskonto işleminde, senedin üzerinde yazılı değer, belli bir faiz oranı ile iskonto edildiği gündeki değere çekilir. Bu da, senedin üzerinde yazılı değerinden bir indirim yapılması anlamına gelmektedir. Kişi veya işletmeler nakde sıkıştıklarında senet iskontosu yoluyla, ya senetlerini satarak ya da teminat olarak vererek, bankalardan kredi almaktadırlar (Esen, 2007: 35).

Reeskont işlemi ise, tekrar iskonto anlamı taşımakta olup, bankalar tarafından iskonto edilmiş ya da banka portföyünde bulunan bir senedin, Merkez Bankası' nca iskonto edilmesidir. Bu yolla bankalar ellerindeki bu senetleri, vadeleri dolmadan Merkez Bankası' na kırdırarak rezerv ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Reeskont işlemlerinin en temel amacı, merkez bankalarının finansal sistem için son ödünç verme kaynağı fonksiyonunu yerine getirmesidir. Bu uygulamada bankalar, Merkez Bankası' nca belirlenen genelde kısa vadeli senetleri, Merkez Bankası' nın belirlediği faiz oranlarından iskonto ettirerek ihtiyacı olan likiditeyi elde ederler ve ekonomide ortaya çıkması olası panik havasını da yatıştırmaya çalışırlar (Kaytancı, 2005: 8).

Reeskont oranı Merkez Bankası için piyasalara yön vermek için kullanılan araçlardan birisidir. Reeskont oranı yükseldiğinde kredi hacminin daralması gerekir. Bu etkisinden dolayı enflasyonist dönemlerde merkez bankaları reeskont oranını arttırarak piyasada denge sağlayıcı bir işlem uygularlar. Merkez bankalarının reeskont oranlarını yükseltmeleri, bankaların borçlanma maliyetlerini arttıracak, dolayısıyla da verdikleri kredilerde uyguladıkları faiz oranlarını yükseltmelerine neden olacaktır. Faiz oranlarının yükselmesi ise bankalardan borç almak isteyenlerin kararlarını etkileyecek ve bu da kredi hacmini kısacaktır. Bu şekilde ekonomideki yaratılan bilinçli daralma ile para hacmi dengesi sağlanacaktır. Reeskont oranları indirildiğinde ise kredi hacminin de genişlemesi beklenir. Bu nedenle merkez bankaları deflasyonist dönemlerde reeskont oranını düşürerek piyasadaki para hacmini dengede tutmaya çalışırlar (Aziziov, 2007: 17- 18).

İlk kez 1839 yılında İngiltere bankası tarafından kullanılan Reeskont politikası ise Merkez Bankası' nın ticari senetleri reeskonta kabul etmek için bankalara ileri sürdüğü koşulların tümü olarak tanımlanabilir. Bu koşullar, Merkez Bankası' nın uygulayacağı reeskont oranını ve reeskonta kabul edeceği ticari senetlerin belirlenmesini kapsamaktadır (Esen, 2007: 36). Bu açıdan bakıldığında reeskont politikasının etkinliği bankaların Merkez Bankası' ndan bu yol ile edindikleri kredi hacmine bağlıdır. Yani reeskont politikasının etkin ve etkili olabilmesi için bankaların bu yol ile edindikleri kredi miktarının yüksek olması gerekmektedir.

Reeskont politikaları temelde iki şekilde gerçekleştirilir. Bunlar reeskont kredileri ve avanslardır. Reeskont kredileri işleminde Merkez Bankası en son likidite

kaynağı konumundadır (lender of the last resort). Bu işlemler ticari bankaların, ellerinde vadesi dolmamış iskonto edilmiş senetleri Merkez Bankası' na getirerek iskonto ettirmesi ile gerçekleşir. Böyle bir durumda Merkez Bankası' nca uygulanan reeskont oranı piyasa faiz oranının üzerindedir ve doğal olarak bankalar Merkez Bankası' na en son çare olarak bakarlar. Senetlerin iskonto edilmesinde Merkez Bankası' nın cari faiz oranları uygulanmaktadır. Avans uygulamasında ise iskonto işlemi yapılmadan belirli bir faiz oranı üzerinden bankalara kredi sağlanmaktadır. Maddi bir varlığın rehin ve ipoteği karşılığında avans verilmektedir. Yani bu durumda merkez bankaları ilk likidite kaynağı pozisyonundadır (lender of the first resort) ve bu durumda reeskont oranı piyasa faiz oranının altındadır. Böyle bir durumda bankalar likidite ihtiyaçlarını karşılamak için ilk olarak Merkez Bankası' na başvururlar (Demirhan, 2007: 15).

Bankacılık sistemine sağlanan reeskont kredileri üç temel amaç için kullanılmaktadır. Bu amaçlar (Önder, 2005: 81):

1. Mali açıdan güç durumdaki bankalara yardım etmek, 2. Para ve kredi koşullarını kontrol etmek,

3. Selektif kredi politikalarını etkilemektir.

Güç durumdaki bankalara yardım etmek, Merkez Bankası' nın son başvuru kaynağı fonksiyonuna tekabül etmektedir. Eğer Merkez Bankası' nın bu yardımı ucuz ve limitsiz ise, finansal kuruluşlar bu imkanı piyasa fonlarına tercih edebilirler. Bu da parasal genişlemeye ve tasarrufların etkin olmayan bir biçimde dağılmasına yol açmaktadır. Eğer Merkez Bankası' nın bu yardımı çok pahalı veya sınırlı ise, bu durumda ekonomik ve finansal istikrarı tehlikeye sokabilir. İkinci görevde ise, genelde reeskont oranını değiştirmek yoluyla, bankaların bu kaynaktan ödünç alma isteklerini azaltmakta veya arttırmaktadır. Böylece reeskont oranı değişikliği, hem piyasa koşullarını değiştirmek hem de Merkez Bankası' ndan borçlanma maliyetini değiştirmenin etkisini destekleyerek, bir duyuru etkisine sahiptir. Üçüncü görevde ise, Merkez Bankası, düşük faizli Merkez Bankası kaynaklarını, reeskont kredisi şeklinde, teşviki öngörülen sektörlere yönelik kullandırabilmektedir (Bilir, 2006: 57).

Reeskont politikasının temel piyasa etkilerini ise dört başlık altında toplayabiliriz. Bunlar,

· Piyasada borçlanma maliyetini etkileyerek maliyet etkisi,

· Değişmenin yönüne bağlı olarak piyasada farklı fon kaynaklarına yönelme ya da daha fazla kredi kullanılmasına neden olarak ikame etkisi,

· Değişikliğin para politikasında bir değişiklik olacağına yönelik bir sinyal olarak algılanmasıyla beyan etkisi,

· Para politikasında reeskont oranındaki değişmeden sonra yapılan değişiklik ve bu değişikliğin algılanmasına bağlı olarak da politika etkisi yaratır.

Reeskont faiz oranlarında yapılacak değişiklikler, piyasa faiz oranları üzerinde de değişikliklere neden olmaktadır. Faiz oranı, kredinin fiyatı olduğundan, reeskont faiz oranındaki değişimler yoluyla piyasa faizleri ve kredi arz-talebi de etkilenmektedir. Sonuç olarak, Merkez Bankası bankaların kaynaklarını, dolayısı ile verebilecekleri kredi hacmini daraltmak istediğinde reeskont oranlarını yükselterek; bankaların kaynaklarını ve dolayısı ile verebilecekleri kredi hacmini arttırmak istediğinde ise reeskont oranlarını düşürerek, hem piyasadaki para stokunu hem de faiz oranlarını etkileyebilmektedir (Gaygılı, 2007: 94).