• Sonuç bulunamadı

2.1. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türk Ekonomisi

2.1.2. Ekonomik Buhrandan İkinci Dünya Savaşı’na Ekonomi (1929-1939)

2.1.2.2.2. Ticaret Sektörü

Lozan Antlaşması imzalandığı zaman 70 milyon liralık dış ticaret açığı vardı. İhracatımızın ithalatı karşılama oranı %40 civarındaydı. Bir doların 180, bir sterlinin 801 kuruş olduğu 1923 yılında ülkenin dış ticareti yabancı bankalar aracılığı ile yürütülüyordu. Bu bankalar eski alışkanlıklarını sürdürerek, ihracat mevsiminde Türk parasının değerini yükseltiyor, ithalatın yoğunlaştığı dönemde de düşürüyorlardı. Merkez Bankası’nın olmayışından ve bürokrasinin tecrübesizliğinden yararlanan yabancı sermaye, sinsice uyguladıkları Kambiyo oyunlarıyla dış ticaretin gelir arttırıcı etkisini yok ediyorlardı.96

Osmanlı Borçları ve Lozan Antlaşmasına bağlı “Ticaret Sözleşmesi” nin 18. Maddesi beş yıllık süre için Türkiye dış ticarette 1 Eylül 1916 tarihli Osmanlı gümrük tarifelerini uygulamayı taahhüt etmişti. İthalatçı her türlü malı kolayca ithal edip iç piyasaya sürülebiliyordu. 1923-1929 döneminde uygulanan dış ticaret politikası, Dünya’nın hemen hiçbir ülkesinde olmayan derecede liberaldi. Dış ticaret sürekli açık veriyordu. Gümrük vergileri düşük, Türk Lirası altına bağlı ve serbestçe diğer dövizlerle değiştirilebilir durumdaydı. 1929 yılında içten ve dıştan gelen etkilerle Türk parasının değerinin hızla düşmesi karşısında Hükümet 1 Haziran 1929 tarihli Yeni Gümrük Tarife Kanunu ile kısa sürede gümrük vergileri ve kambiyo kontrolü yoluyla dış ticaret açığını kapatmayı başardı. Dış ticaret açığına rağmen 1929’a dek Türk Lirası değerini korudu, dış açık ticari kredilerle kapatıldığından, ülke dış ödeme güçlükleriyle karşılaşmadı. Uygulanan devlet müdahaleleri ile 1930 yılından itibaren dünyanın içinde bulunduğu büyük bunalıma rağmen dış ticaret açık vermedi ve Türk parasının değeri de korundu. Dünya ticaretinin daralmasına rağmen, Türkiye büyük miktarlarda ihracatını arttırdığı halde, ihraç fiyatlarının düşmesi sebebiyle ihraç ürünleri üreticileri yoksullaştı. 1936 yılından sonra durum düzelmeye başladı.97

96 Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi (1914-2011), Ankara, İmaj Yayınevi, Eylül 2011, s.98

Tablo 16. Türkiye’de 1923-1938 Arası Dönemde Dış Ticaret Dengesi

Yıllar İhracat ve İthalat Arasındaki Fark

1923 -60.0 1924 -35.0 1925 -50.0 1926 -48.0 1927 -53.0 1928 -50.0 1929 -101.0 190 +4.0 1931 +0.6 1932 +15.0 1933 +21 1934 +5.0 1935 +7.0 1936 +25.0 1937 +24.0 1938 -5.0

Kaynak: Başbakanlık İstatistik 4m. Md. İstatistik Yıllığı C.11 (1939-1940)

Görüldüğü gibi Cumhuriyetin ilk 7 yılında dış ticaret devamlı açık vermiştir. Bu durumun nedenleri;

- Savaş sonrası dönemle birlikte ithal talepleri üzerinde kısıtlamaların kalkmış

olması.

- İthalat üzerinden alınan vergilerin çok düşük düzeyde sabit kalmasıdır.

Ancak yine de Osmanlı Devleti’nin son dönemlerdeki açıklarına göre durum daha iyiydi. Çünkü ülkede ihraç edilen ürünlerin üretiminde artış sağlanmıştı. Yukarıda açıklanan nedenlerle 1929 yılında ithalat ve dış ticaret açığı dönemin en yüksek değerlerini temsil etmekteydi. Cari işlemler açığının büyümesinde dış ticaret açığı yanında, millileştirilen yabancı şirketlerin tazminat taksitlerinin ödenmesi ve

servetlerini dövize çevirip yurtdışına çıkanların artmasıdır. Bu gelişmeler sonunda 1929 ve 1930 yılında TL, dolar ve sterlin karşısında değer kaybetti.98

Gümrük ve Tekel Bakanlığı’nın kurulmasıyla 1930 yılından itibaren alınan yasal ve idari önlemlerle dış ticaret devlet denetimine alınmış ve dış ticaret bilançosu fazlalık vermiştir. 15 yıllık bir dönem içinde ithalat ve ihracatın en düşük olduğu yıl 1932’dir. Bir yandan devlet dış ticareti denetim altına alırken, diğer yandan dünya ticareti 1929 yılından itibaren hızla daralmıştır. Özellikle tarım ürünleri ihraç eden Türkiye bu durumdan büyük zarar görmüştür.99

1930’lu yıllarda yaşanan döviz darboğazını aşmak için 1933-1934’ten itibaren 13 ayrı ülke ile imzalanan “Kliring” antlaşmalarıyla ihracat ve ithalatın arttırılması sağlanmıştır.100

1923-1938 Arası Dönemde Dış Ticaret Dengesi tablosunda görüleceği gibi ilk yedi yılın aksine, ikinci yedi yılda ülke dış ticaret bilançosu her yıl fazlalık vermiştir. Türkiye tüketim malları ithal eden bir ülke iken, 1934’ten itibaren Birinci Sanayi Planı’na uygun olarak yatırım malları ithal etmeye başlamıştır.101

Toplam ihracat içinde tarım ürünlerinin ağırlığı dönem içinde %80’in altına düşmemiştir. İthalatın birleşimiyse dönemin ikinci yarısında değişmiştir. İlk yıllarda önemli miktarda temel gıda malları, başta un, şeker ve çay olmak üzere ithal ediliyordu. Ayrıca giyim eşyası olarak pamuklu dokuma, keten, yünlü ve ipekli dokumalar da ithalat içinde önemli yer tutuyordu. Dönemin ikinci yarısında bileşim ve yatırım malları toplam ithalat içinde birinci sırayı almıştır.102

Birinci Dünya Savaşı’na kadar ki dönemde İngiltere ile kurulmuş ticari ilişkiler büyük önem taşımaktaydı. 1924-1929 arasındaki bu ilişki çok zayıflamıştır. Buna karşılık İtalya ve Türkiye ticari ilişkileri hızla gelişmiş ve birinci sırayı almıştır. İkinci sırayı Almanya’nın üçüncü sıraya da ABD’nin yükseldiğini görüyoruz. Ancak İtalya daha sonraki dönemde yerini kaybederken Almanya ve ABD yerlerini korumuşlardır. Sovyetlerde Atatürk döneminde kurulan iyi ilişkilere rağmen ticari ilişkiler önce çok yavaş gelişmiş, sonra da gerilemiştir.103

98 Tokgöz, a.g.e., s. 100-101

99 İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1929 Dünya Ekonomik Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Yayın No: 300, İstanbul, Bilge Kültür Sanat Yayınları, Ocak 2009,

100 Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi (1914-2011), Ankara, İmaj Yayınevi, Eylül 2011, s. 101

101 Tokgöz, a.g.e., s.102

102 Hüseyin Şahin, Türkiye Ekonomisi, Bursa, Ezgi Kitapevi Yayınları, 2007, s.45-49 103 Şahin, a.g.e., s.45-49

Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısındaki değeri, 1920’li yıllarda piyasa koşullarından çok yabancı bankaların oyunlarına göre belirlenmekteydi. Dış ticaret açıkları, dalgalanmaya bırakılmış olan kuru, olumsuz yönde etkiliyordu. Türk Lirası 1930 yılı sonuna kadar dolar ve sterlin karşısında değer kaybetmiştir. Bu tarihten itibaren alınan yasal ve idari önlemlerle dış ticaret açıkları kapatılmış ve Türk Lirası’nın yeniden değerlenmesi sağlanmıştır.104

Tablo 17. Türk Lirası’nın Dolar ve Sterlin Kuru (1925-1939)

Yıllar 1 Dolar/TL 1 Sterlin/ TL

1928 1.97 9.57 1929 2.08 10.09 1930 2.17 10.32 1931 2.12 9.64 1932 2.11 7.41 1933 1.66 7.02

Kaynak: Y.S. Tuzel “ Cumhuriyet Dönemi’nin İktisat Tarihi”, Yurt Yay., 1987, Ankara,s.149

Dönem sonunda o ülkenin döviz rezervleri ve altın mevcudu dış ekonomik ilişkilerde sağlanan olumlu gelişmeleri yansıtmaktaydı. Örneğin TC. Merkez Bankası’nın elinde biriken altın miktarı 26 tonu aşmıştır.105

Mustafa Kemal Atatürk’ün, öz kaynaklara dayalı kalkınma modelinin gereği olarak, bu dönemde yabancı sermayeye girişi teşvik edilmemiştir. İstisnaların kaideyi bozmayacağı gerçeği ile bu dönemde 1930’da bir ABD kuruluşundan 10 milyon dolar, 1934’te S. Rusya’dan 8 milyon dolar ve 1938’de İngilizlerden 16 milyon sterlin yabancı kaynak sağlanmıştır.106

1. Dünya Savaşı sonrası Musul Misak-ı Milli sınırları dışında kaldı, karşılığında Türkiye’ye 25 yıl süreyle üretilecek petrolden Irak Devleti’nin alacağı payın %10’u verilecekti. Bu konudaki antlaşma 1932’den sonra işlemeye başladı. Fakat izlenmesi yapılmıyordu. 1952’de Maliye Bakanlığı adına Cahit Kayra ile Büyükelçi Rahmi Apak, Nuri Sait Paşa ile görüşüp 50 milyon lira tahsil etmeyi başarmışlardır. Ancak 1958’de

104 İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Yayın No:300, İstanbul Bilge Kültür Sanat Yayınları, Ocak 2009, s. 130-139

105 Tekeli, a.g.e., s. 140

106 Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi (1914-2011) , Ankara, İmaj Yayınevi, Eylül 2011, s. 102

Irak’ta meydana gelen rejim değişikliği bu antlaşmanın da sona ermesine yol açmıştır.107