• Sonuç bulunamadı

2.1. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türk Ekonomisi

2.1.2. Ekonomik Buhrandan İkinci Dünya Savaşı’na Ekonomi (1929-1939)

2.1.2.3.8. Genel Değerlendirme

1929 ekonomik buhranı tüm dünya çapında etkili olan halen yüzyılın en büyük ekonomik buhranı durumundadır. ABD’de New York Borsası’nın çöküşü ile başlayan ekonomik buhran Amerika kıtası başta olmak üzere ekonomilerin büyük ölçüde gerilemesine, işsizlik dolayısıyla da önemli sosyal bozulmalara sebep olmuştur.

Türkiye 1929 Dünya Ekonomik Burhan’ında etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Ancak gerek ekonomik yapısı gerekse Kurtuluş Savaşı’nı yeni tamamlamış bir tarım

151 Gülten Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Buhranlar (1929-2001), İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008, s. 64-65

ülkesi olması, bunalımı sanayileşmiş ülkelerden daha hafif atlatmasını sağlamıştır. Buna rağmen bu dönemde hükümet politikaları yoğun bir şekilde eleştirilmiş, önlemlerin geç alındığı üzerine yorumlar yapılmıştır. Ayrıca yine bu dönemde buhranın ortaya çıkardığı sorunların çözümlenmesi amacıyla önemli kurumsal ve siyasal düzenlemeler yapılması, liberal ekonomik politikalardan devletçiliğe geçilmesi önemli gelişmeler olmuştur.

Dünya ticaret hacminin daraldığı koşullarda, Türkiye’nin ihracat hacminin 1929- 1938 döneminde 1924-1928 aralığına kıyasla yavaşlayarak da olsa artmaya devam ettiği görülmektedir. Bu durum ülkenin buhran dönemi de olsa sanayileşme yolunda önemli gelişmeler gösterdiğini kanıtlamaktadır. Bu açıdan 1930’lu yıllar, gerek 1929’da patlak veren dünya ekonomik bunalımıyla birlikte liberal kalkınmanın buhrana girmesi açısından, gerekse 1920’lerden itibaren kapitalist dünyayla bütünleşme ilişkilerini geliştirmiş olan Türkiye açısından istisnai bir konjonktürdür.

Ekonomik buhran üzerine ABD Başkanı Hoover, borç ödemelerini durdurma anlamına gelen bir moratoryum ilan etti. Türkiye bu doğrultuda 1931’den 1933’e kadar dış borç ödemeyi durdurdu. Sonuç olarak Türkiye, ekonomik buhranı, uyguladığı devletçi ve planlı ekonomi politikalarıyla daha az hasarla atlatmıştır.

3. 1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANININ TÜRK BASININA YANSIMALARI

3.1. 1929 Dünya Ekonomik Buhranının Günlük Gazetelere Yansıması

Michel Beaud’un kapitalizmin tarihi adlı kitabını incelediğimizde işleyişin birçok kere buhranlarla kesintiye uğradığını görürüz. Bu buhranların her biri ayrı bir araştırmayı gerektiren kendine has karakterler arz eder. Ancak 1500 yılından 1929 yılına kadar ki buhranların niteliksel olarak birbirine benzediği birçok kaynakta karşımıza çıkan bir ifadedir.1929 buhranı geçmişteki buhranlardan farklı ve belirgin

özellikler taşıdığından 1929 buhranı ile birlikte buhranlara bakış açısı da değişmiştir. 1929 buhranını kendisinden önceki buhranlardan ayıran temel özelliklerden birisi

kapitalizmin tarihinde yaşanan en büyük ve en kapsamlı buhran olmasıdır. Kapitalizm daha önce de birçok buhranlar yaşamış ancak bu buhranların hepsinden kendisini yenileyerek çıkabilmiştir.1929 ekonomik buhranı hem buhranlara hem de buhran kuramlarına bakış açısını değişmiştir. Buhranların aşılması konusunda farklı görüşler olsa da buhranların savaşlarla aşıldığına dair görüşler ağır kazanmaktadır. 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde meydana gelen ve ilk büyük dünya savaşı olan 1. Cihan harbi bir önceki buhran dalyasının çözümü niteliğinde bir tarihsel olay olarak kabul edilmektedir. 1. Dünya savaşının sebep olduğu büyük yıkımdan sonra savaşa daha sonra girmesi sebebiyle ABD’de kısa süreli bir refah dönemi yaşanmış olmasına rağmen yine de buhran beklentilerinin olduğunu görebiliyoruz. Ünlü iktisatçı Keynes 1929 buhranından önce buhranı önceden tahmin edebilmiş ve önlem alınmadığı takdirde çok büyük bir buhranın çıkacağını söylemiştir. Ancak Keynes’in söyledikleri liberalizmin temel ilkelerine aykırı olduğu için dikkate alınmamıştır. Günümüzde de batı ekonomisinin buhranlar konusunda bir ikilem karşısında olduğunu ve uluslararası bir kontrol olmadığı takdirde büyük bir buhranın her an olabileceğini söyleyen iktisatçılar vardır152

1929 yılına gelindiğinde ABD’deki New York borsasının çökmesiyle başlayan buhran kısa sürede Avrupa’ya ve endüstriyel ilişkilerin hakim olduğu diğer bölgelere yayılmıştır.1929 buhranının görünüşteki sebebi ABD borsasındaki aşırı spekülasyon

152 Bernard Rosier, İktisadi Buhran Kuramları, Çev: Nurhan Yentürk, İstanbul, İletişim Yayınları, 1994, s.11

görünmüş olsa da buhranın daha derin sebepleri olduğu kabul edilmektedir.1929 buhranı ilk başta ABD’de çıkacak ve buhranın yansımaları Amerika da çeşitli sektörlerde hissedilecektir.

1929 buhranı Amerikan halkını fiziksel ve ruhsal olarak derinden yaralamıştır. İşten atılma korkusu derin tedirginliğe neden olurken işlerini kaybeden erkekler bir tahmine göre - 17 milyon aile reisi - depresyona girmiş.1929-1939 yılları arasında çok sayıda intihar girişimi olmuştur (Amerikalı iktisatçı John Kenneth Galbraıth 1929 buhranı sonrasında insanların içine düştüğü umutsuzluğu şu sözlerle anlatır: “önce

zenginlerin intiharı sonra yoksulların ölümü geldi.”). Açlık çeken binlerce insan

bulabildikleri toprak parçalarına sebze yetiştirmeye çalışmış, kırsal alanlardan topladıkları böğürtlen, kuş üzümü gibi meyvelerle beslenmiştir. Kimse de para olmadığı için insanlar ürünlerini başka ihtiyaç maddeleriyle takas ederek hayatta kalmaya çalışmıştır (ancak günümüzde de sosyologların buhran olgusu üzerinde durmamaları tartışma konusudur). Buhran yıllarında yoksulluğun ciddi boyutlara ulaştığı New York, tezgâhlarında elma, ayva gibi meyveler satan yoksul işportacılarla dolmuş, çocuklar kötü beslenmenin, ilaç eksikliğinin sonuçlarını ömürleri boyunca çekmiştir. Birden fazla ailenin birlikte oturmak zorunda kaldıkları evler gettoya dönüşmüş, evliliklerle birlikte boşanmalar da azalmıştır. Çünkü insanların gidip oturabilecekleri başka bir ev yoktur.153

Roosevelt’in New Deal ( yeni düzen ) uygulamalarıyla buhranın etkisi kısmen hafifletilse de buhranın on yıl içinde ABD’nin çehresini değiştirdiğini söylemek mümkündür.

1929 buhranı ile ilgili tartışmalar buhran sonrasında da devam edecektir.1929 buhranı özellikle iktisatçıların gündeminde olacaktır. Ancak buhranları analiz ederken sadece bir disiplin ile yetinmek konunun anlaşılmasında yetersiz kalacaktır. Konunun toplumsal arka planı da vardır ve bu da sosyoloji biliminin alanı içerisine girmektedir. Biz 1929 buhranını incelerken konunun sosyolojik yanını da incelemeye çalışacağız. Çünkü buhran sadece ekonomik bir olgu olarak incelenmemeli tarihsel ve sosyolojik bir olgu olarak da incelenmelidir. Toplumsal yaşamın her alanında etkisi olan ve tüm değerleri alt üst eden bir gelişme olarak ele alınmalıdır.

En başta belirtmek gerekirse 1929 buhranı kapitalizm içinde patlayan bir buhrandır.1929 buhranı unutulmamalıdır ki kapitalizm tarihinde yaşanan en büyük ve en kapsamlı buhrandır.1929 buhranı bütün dünyada etkili olmuş ve buhranda genç

Türkiye Cumhuriyeti’ de etkilenmiştir. Buhranın etkisi ile Türkiye’de; Fiyatlar artmış, dış ticaret dengesi bozulmuştur. Başlangıçta tarım kesimindeki nüfus yoksullaşmış ve köylüler vergi ödeyemez bir duruma gelmiştir. Buhranın etkileri zamanla tüm topluma yayılmış ve toplumda sızlanmalar başlamıştır.154

Türkiye’ de cumhuriyetin kurulmasından 1929 buhranına kadar ekonomik, toplumsal üs alanlar da çeşitli adımlar atılmasına karşın 1929 buhranını Türkiye’nin fakirlik içerisinde karşıladığını söyleyebiliriz.1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde kabul edilen ilkeler gerçek anlamda bir kalkınma sağlayamamıştır. Kongrenin temelde liberalizmin ilkelerinin kabul edildiği bir kararlar bütünü olduğu düşünülse de sonuç olarak uygulama da tamamen bu ilkelere uyulmadığı görülecektir.

İzmir İktisat Kongresin’ den sonra Lozan Antlaşması imzalanmıştır. Kongrede alınan kararlar yeni kurulan Türk Devleti’nin bir ulus devlet olarak medeni dünyanın bir parçası olduğunu, siyasi ve ekonomik anlamda yönünün komünist Sovyetler olmadığını batı dünyası olduğunu mesajını da dünyaya duyurmuştur. Ancak İzmir İktisat Kongresi’ne rağmen kırsal alanda ve tarımda yeterince gelişme sağlanamamış geleneksel yapı devam etmiştir. Bu durum iktidar kadrolarını umutsuzluğa sürüklemiş, 1920’li yıllardaki ekonomi tüm uğraşlara rağmen genç Türk Cumhuriyeti’nin yüzünü güldürememiştir.155

Cumhuriyetin ilk adımlarını attığı 1920’li yıllarda, liberal serbest piyasa düzenine dayalı bir ekonomi politikasının kurulmaya çalışıldığı görülmektedir. Liberal serbest piyasa ekonomisinin yerleştirilmesine yönelik çalışmaların en tipik örneği kararı İzmir İktisat Kongresi’nde alınan aşar vergisinin kaldırılmasıdır. Kurtuluş Savaşı’nın getirdiği yıkım ve yoksulluğun ortadan kaldırılması önemli ölçüde başarılmış olsa da istenilen ekonomik gelişme tam olarak sağlanmamıştır. Kısaca uygulanan liberal piyasa ekonomisi yoksulluğa ortadan kaldırmış olsa da 1929 buhranı ekonomi de yeni arayışlara sebep olmuştur. 1929 buhranı, sonuçları itibari ile liberal piyasa ekonomisin den uzaklaşmayı gerekli kılmıştır.156

Yeni rejimin imparatorluğun tasfiyesi üzerine kurulduğu157 düşünülürse, o

dönemde rejimin dünyadaki konjonktüre uygun olarak yeniden tanımlanması ve

154 Tevfik Çavdar, “Türkiye Ekonomisinin Tarihi (1900-1960)”, Ankara, İmge Kitapevi, Eylül 2003, s.225

155 Çavdar, a.g.e., s.223 156 Çavdar, a.g.e., s.223-224

157 Recep Ertürk, “Türk Sosyolojisinde ve Cumhuriyet Döneminde Köy Tartışmaları”, İÜEF Yay. No:

uygulanan politikalarında bu konjonktüre uygun olmasını gerektirmekteydi. Cumhuriyet kadrolarında amaç yeni bir devlet ve yeni bir toplum oluşturmaktır. Eskinin tasfiyesi ve karşıtı olma zorunluluğu sebebiyle yeni devlet kendisini milli bir Türk devleti ve batılı bir devlet olarak adlandırmıştır. Bu doğrultuda bati ile çatışmamaya ve entegre olmayı temel alan “tarım endüstri işbirliği” şeklinde ifade edebileceğimiz ilişki biçimi Cumhuriyet rejiminin temel ilkesi olmuştur.

Tarım endüstri işbirliği ilkesi devlet ile halk arasındaki ilişkinin de belli bir sosyolojik çerçeve içerisine oturtulacağını göstermektedir. Böylece batı ile uyum içinde varlığını devam ettirebilmenin imkânı da sağlanmış olacaktı. Sanayi batıyı tanımlayan temel özellik olduğundan yeni devletin varlığını sürdürebilmesi için zenginliğin köyde, tarımda ve doğada aranması gerekmektedir.158

Türkiye bu koşullar altında 1929 yılına oldukça büyük bir iyimserlik içinde girmiştir. Başbakan İsmet İnönü 1929 yılının Haziran ayında yaptığı bir konuşmada bu iyimserliği şöyle dile getiriyordu.

“İktisadi vaziyetimiz ümitle dolu yeni bir devirdedir. Yedi seneden beri bazı

mahdut vilayetlerimizde az çok devam eden ve bilhassa son üç senede ziyade darlaşan ziraat ahvali daha müsait bir devreye giriyor. Geçmiş dar senelerin intibahımızı açan derslerini önümüzdeki senelerde tatbik etmek başlıca emelimizdir. Emin olabilirsiniz ki halk iradesinin mesul adamı sayılmak değerini, güçlük ve sıkıntı zamanlarında yıpranmayan cesaret ve gayretle olduğu kadar geniş zamanda afiyi hazırlayan tedbirlikte anıyoruz.”159

Bu dönemdeki iyimser havanın genellikle iki önemli beklentiden doğduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan birincisi o yılki tarımsal üretimin iyi olacağı beklentisiydi. Bu tahminin doğru çıkması halinde tahıl ithalatını azaltacak, ihracatı artıracak ve hükümetin özlemini duyduğu yatırımları yapabilmesine olanak sağlayacaktı. İkinci beklenti ise yıl ortasında gümrük vergilerini artırabilme olanağı idi. Bu, ülkeye özellikle sanayi alanında önemli gelişmelerde bulunabilme imkânı verecek ve hükümete yeni bir

158 Recep Ertürk, “Türk Sosyolojisinde ve Cumhuriyet Döneminde Köy Tartışmaları”, İÜEF Yay. No:

3406, 1997, ankara, s.73

159 İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, ODTÜ İİF Yayınları, No: 30, 1977, Ankara, s.75

gelir kaynağı sağlayacaktı.160 Ancak hepsinden önceki iyimserlik devletin yeni

kurulmuş olmasıydı. Sosyal alanda yapılan inkılaplarla yeni ve modern bir batılı devlet olduğumuz ilan edilmiş ve bu inkılaplar batıdan da kabul görmüştür.

İlk beklenti büyük oranda gerçekleşmiştir. Belli başlı tarım ürünlerinde önemli ölçüde artış sağlanmıştır. Aynı şekilde gümrük vergileri de artmıştır ve yerli üretim olan mallardan azami vergi alınmıştır.

Ancak bu beklentiler 1929 Dünya Ekonomik Buhranı sebebi ile kesintiye uğramıştır. Türkiye ekonomisi buhrandan etkilenmiştir. Tarım ürünleri ihraç edip yerine sanayi ürünleri alma ve böylece dış ticaret açığını kapatma mantığı buhranın etkisi ile işlemez olmuştur. 1929 buhranından en fazla etkilenen sektör tarım sektörü olmuştur. Bu nedenle tarım ürünlerinin fiyatları düşmüş bu nedenle çiftçiler yoksullaşmış hatta vergi ödeyemez duruma gelmişlerdir.

1929 buhranı genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticilerini kısa sürede çözmek zorunda oldukları çeşitli sorunlarla yüz yüze bırakmıştır. Bunlar;

- İthalat ihracat dengesinin sağlanması - Türk parasının değerini koruması

- Tasarrufun milli bir politika olarak topluma benimsetilmesi gibi konular yöneticilerce sorun olarak algılanmış ve bu doğrultu da çalışmalar yapılmıştır. Biz bu çalışmada sorunların basına nasıl yansıdığını değerlendirerek o yıllarda gelişmelerin topluma nasıl aktarıldığını ortaya koymaya çalışacağız.

1929 buhranını anlamak 1930’lu yılların toplumsal tarihine ışık tutacak ve aynı zamanda devlet ile toplum arasındaki ilişkilerin anlaşılmasına da yardımcı olacaktır. Bunun içinde öncelikle 1929 buhranının yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde nasıl kavrandığının anlaşılması gerekmektedir.

Sosyal bilimlerde bilgiye ulaşma açısından basın, kendi başına olayların genel akışını anlamakta kullanılan kaynaklardan birisi olarak bize dönemi analiz etmede önemli argümanlar sağlar. Aynı zamanda gazeteler bir ideolojinin taşıyıcısı olma özelliği kazanarak belli görüşlerin aktarılması açısından önemli bir özellik taşırlar. Bu nedenle olay ya da olguların basına yansıması, basına tarihe kaynaklık edecek üzerinde durmaya değer bir özellik kazandırır.

Çeşitli bakış açısı ve düşünceleri topluma yayma aracı olan gazete ve dergilerin çeşitli toplumsal ihtiyaçlara verdiği yanıtla toplumsal bir ilişki biçimi olarak önemli bir

görevi olduğunu biliyoruz. Ayrıca gazete ve dergiler dönemin özelliklerini yansıtması ile bir belge niteliği taşımaktadırlar. Tarihte belgelerle var olduğuna göre dönemin aydınlatılmasında gazete ve dergiler tarihe yardımcı olan argümanlar olacaktır.

1929 buhranının genç Türkiye Cumhuriyeti’nde nasıl algılandığını anlayabilmek için buhran yıllarında ülkemizde çıkan belli başlı gazete ve dergileri tarayarak buhranla bağlantılı haberleri toparladık. Çalışmamızda gazeteleri tanıtmak gibi bir amacımız yoktur. Genel olarak 1929 buhranının basına yansımasını incelemeye çalıştık.

1929 ve daha sonraki yıllarda Türkiye’de çıkan gazetelerde borsa değişmelerini, lira ve sterlin değerindeki yalpalanmaları, tahıl fiyatlarını, dış ticaret dengesini, dünyadaki siyasi gelişmeleri vs. birçok haberi görebilmekteyiz.

1929 buhranının gerçekleştiği yıllarda Türkiye’de çıkan belli başlı gazeteler Cumhuriyet, Milliyet ve Hâkimiyet-i Milliye’dir. Bu gazetelerden Cumhuriyet ve Hâkimiyet-i Milliye’nin rejimle organik bağları olması açısından incelemeye değerdir. Ayrıca Cumhuriyet Gazetesi’nin belli bir misyonu yüklendiğini belirtmeliyiz. Cumhuriyet rejiminin yeni bir toplum yaratma ideali ve topluma vermek istediği mesajlar özellikle Cumhuriyet Gazetesi’nde yer bulmuş, gazete adeta cumhuriyet rejimi ile toplum arasında bir köprü görevi üstlenmiştir.

1929 buhranının başladığı yıllarda Türk basınını genel olarak değerlendirirsek 1929 buhranının yeterince önemsenmediği ve haber konusu yapılmadığı dikkat çeken önemli bir noktadır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranının ABD’den Avrupa’ya sıçraması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa ile olan ekonomik ilişkilerinin etkilenmesi ile beraber buhranla ilgili yazı ve haberlerin gazeteler de boy gösterdiğini görüyoruz. 1920’li yılların sonunda gazete ve dergilerin dağıtımının büyükşehirlerle sınırlı olduğu da bir gerçektir. Buradan da anlaşılıyor ki Türkiye de halkın buhranla ilgili yeterince bilgilendirilmediği ve buhran algısını Türkiye’nin daha sonralardan algıladığı anlaşılmaktadır.