• Sonuç bulunamadı

2.1. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türk Ekonomisi

3.1.3. Dış Ticaretin Dengesi ve İç Piyasa

Buhran döneminde ekonominin düze çıkması için birbirini tamamlayan bazı önlemler alınmaya çalışıldı. Bunlar: Dış ticaret dengesinin sağlanması, ithalatı azaltmak için yerli malı kullanımının yaygınlaştırılması ve tasarrufun özendirilmesi gibi konulardır. Dönemin gazetelerinde haberlerin ana fikrini de bu konular oluşturmuştur. Özellikle dönemin gazetelerinde Türk parasının değerinin korunmasının yolunun ithalatı kısmaktan geçtiği, ithalatı kısmanın yolunun da yerli malı ve tasarruftan geçtiği konusu sıklıkla vurgulanan haberlerdi.

Buhran yıllarında hükümet lüks ve gereksiz tüketimin önüne geçmek ve böylece ithalatı kısmak için çalışmalarını hızlandırmıştır. 1927 yılında kurulan Ali İktisat Meclisi buhran yıllarında Türkiye’nin ekonomi politikasını belirleyerek hükümete yardımcı olan kurumların başında gelir. Ali İktisat Meclisi 1929 buhranından önce ekonomi politikalarına yön vermek amacıyla kurulmuş ancak buhran ile beraber işleyişi değişmiştir. Ali İktisat Meclisi buhran döneminde ise istikrarlı bir ekonomi politikası belirlenmesinde ve bu istikrarın devamı için toplumda çıkarları çelişen grupların anlaşmasını sağlayan uzlaştırıcı bir kurum niteliğindedir.

Buhran döneminde Ali İktisat Meclisi’nden başka hükümete yardımcı olmak için buhran ile beraber acil olarak kurulan yarı resmi bir başka kurum ise: Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyetidir. Cemiyet buhran ile beraber değişen iktisat politikasının değişimine destek olacak ve böylece bu konuda hükümete yardımcı olacaktır.

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin amaçlarını üç başlık altında toplayabiliriz bunlar: Yerli mallarının tüketimini artırmak, tasarrufu teşvik etmek ve Yurt sevgisini aşılamaktır. Bu üç görev ile cemiyet buhran döneminde geniş çaplı faaliyetlerde bulunarak görevini layıkı ile ifa etmiştir.

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti amaçlarını gerçekleştirmek için çok yoğun bir çalışma programına girmiş ve halka yönelik kampanyalar başlatılmıştır. Cemiyetin çalışmalarına baktığımızda şunları görebiliriz: sergiler, seminerler, mitingler, her yıl bir kez tekrarlanan “Tasarruf ve Yerli Malları Haftası”, tasarrufun önemi ile ilgili eğitim kampanyaları vs. Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin ana kuruluş felsefesi toplumun tüketim alışkanlığını değiştirmektir. Buhran döneminde cemiyet gazetelere yerli malı kullanımını yaygınlaştırmak için İhap Hulusi ve Nurettin Kenan’a afişler hazırlattırmıştır. Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin çalışmaları sıklıkla gazetelere haber olmuş, tasarruf özendirecek haberler her gün gazete yazılarında kendine yer bulmuştur.

“Tasarruf hepimizin milli vazifesi haline gelmiştir. Tasarrufta şuurlu olalım, tasarruf israftan ve lüzumsuz masraflardan sakınmakla başlar. Böylece; dış memleketlerde iktisadi ve mali münasebetlerimizde dengenin temini, dâhilde yavaş yavaş sermaye terakümünün temini, ayrıca ihtilatı azaltıp ihracatı arttırmanın yolları aranmalıdır. Paramızın ıslahı namına bizden önce pek çok medeni ülkenin itinayla uyguladığı usulleri uygulamalıyız. Zaten iktisadiyatta her memlekete göre ayrı ayrı kaideler yoktur. İktisat kanunlarında dahi bütün memleketlere şamil olarak aynı sebepler, aynı neticeleri verir. Tasarruf için; iki elbiseniz varsa üçüncüsünü yaptırmayın, tramvay dururken otomobile binmeyin, pudraya, dudak boyasına para vermeyin, sinemaya, tiyatroya hafta da bir defa gitseniz olur, çay yerine ıhlamur için paranız dışarıya gitmez, bu suretle artıracağınız parayı bankaya götürün.”185

Cumhuriyet Gazetesi’nin bu haberi yorumladığımızda: Tasarrufla beraber birçok ekonomik sorunun çözülebileceğini, gündelik yaşamda toplumun tasarruf edebilmesi için nasıl davranması gerektiğinin kullarını belirtmekte, sinema tiyatro, pudra dudak boyası ve çay gibi lükslerden vazgeçildiği takdirde ekonominin refaha erişebileceğini söyleyebiliriz.

Kazım Karabekir’in ise tasarruf ve yerli malını özendirmek için yaptığı beyanatı şöyledir:

“Kazım Paşa hazretleri: Milli tasarruf bir memleket meselesidir. Milli tasarruf

cemiyetinden de bahseden paşa, cemiyet azalarının yerli malı giyeceği ve ailesine de yerli malı kullandıracağı şeklinde beyanat verdi. Kimin ailesi ecnebi malı giyerse O’nun zevcesine sözü geçmedi anlaşılacaktır.”186

Kazım Karabekir’in verdiği beyanattan şu yorumu çıkarabiliriz: Cumhuriyeti kuran vatansever kadroların yerli malı kullanımını ve tasarrufu özendirmek için kanunlar çıkardığını, toplantılar yapıp, cemiyetler kurduklarını bunun yanında toplumun gelenek ve göreneklerini bilip ona göre toplumun duygularına memleket için seslenmeyi de kendilerine milli bir görev saymışlardır.

1929 Buhranının patlak verdiği ilk günlerden beri sıklıkla vurgulanan döviz kıtlığı sorunu ve Türk Parasındaki değer düşüklüğü Türkiye’de ithalatın kısıtlanması, yerli malı kullanımı ve tasarrufu zorunlu bir hale getirmiştir. Bu nedenle yerli malı kullanımının bir gereklilik olduğu açık ve nettir. Başvekil İsmet İnönü 1929 yılının son günlerinde bu gerekliliği şöyle anlatmıştır:

“Devlet hayatında olduğu gibi, millet hayatında da kendi membaına, yani

istihsaline kifayet etmek endişesi, işte asıl büyük tedbir budur. Millet kendi istihsalinden fazla sarf etmeyerek, kanaatkâr bir hayata girmek mecburiyetindedir. Bu memlekette senede beş milyon liralık kahve iki milyon liralık çay tüketilmektedir. Geniş ormanları ile meşhur, henüz demiryolu uğrağı olmayan bir şehrimiz elektrik tesisatı için lazım olan direkleri demir olarak harice ısmarlamışlardır. Eğer istihsal atımız kifayet etmiyorsa ve çalışkan vatandaş ekmekle kahve arasında kayıtsız kalacaksa, onun kahveyi tercih edip dermansız düşmemesi için, gücümüz yetiğince kulağına bağıracağız. Güzel lavanta sürünmüş ince ipekliler içinde Türk kızlarının cılız ve ciğeri çürümüş bir hale gelmesine muvafakat etmeyeceğiz. Anadolu dağlarının çiçeklerini başına takarak gürbüz vücutla cephane taşıyan anaları gibi, kızlarımızın; sağlam vücutlu ve yerli ipekleriyle dağ çiçeği kokusunu dalgalandırarak her şeyden evvel kuvvetleri,

186 “Kazım Paşa Hazretleri: Milli Tasarruf Bir Memleket Meselesidir”, Cumhuriyet Gazetesi, 21.12.1929, s.5

kanaatkârlıkları, tasarruflarıyla kendi yuvalarını yılmaz kaleler gibi sağlamlaştırmalarını isteyeceğiz.”187

Başvekil İsmet İnönü yazısında farklı tüketim normlarına sahip grupların ekonomik buhranın var olduğu bir dönemde ki alışkanlıklarını eleştirmektedir. Bunlar ki; kahve içtiği halde ekmek bulamayan, lavanta sürülmüş, ipek elbise giymiş fakat açlıktan ciğerleri çürümüş olan insanlardır.

Buhran dönemi Türkiye’sinde yerli mallarının kullanımı ve tasarruf milli bir hedef ve gereklilik olarak algılanmış ve bu yeni yaşam tarzı ve yeni tüketim alışkanlığı basın-yayın aracılığı ile topluma benimsetilmek istenmiştir. Bu durumu konu alan bir haber Cumhuriyet Gazetesi’nde şöyle yer bulmaktadır:

“İstikbal mücadelemizi nasıl başardıksa bu mücadeleyi de bemehal

başaracağız.”188

Türk toplumunun milli duygularına seslenen slogan niteliğindeki benzer bir habere de Milliyet Gazetesi’nde rastlıyoruz:

“Birinci hedef Akdeniz’di, ikinci hedef iktisat, vatandaş yerli malı kullan.”189

Gazete haberlerinden de anlaşılacağı üzere ekonomik bağımsızlık Ulusal bağımsızlık gibi algılanmış ve bu amaçla ekonomik mücadele de toplum birleştirilerek tek vücut haline getirilmek istenmiştir. Gazete haberlerini analiz ettiğimizde mevcut iktisadi sorunlar toplumun milli hislerine seslenen sloganlar şeklinde aktarılmakta ve toplumun bu konu da yardımı talep edilmektedir. Dönemin gazetelerinde dikkati çeken konulardan biri de ekonomik sorunların tartışılmaktan ziyade halledilmesi gereken milli bir sorun olarak toplumun her tabakasında aynı şekilde algılanmasıdır. Ayrıca bura da ekonomik sorunları kitlelere iletmesi bakımından gazetelerin önemini vurgulamadan da geçemeyiz.

Türkiye’de buhran döneminde gazetelerde sadece ekonomik sorunlar haber konusu olmamıştır, farklı konulara da yer verilmiştir. Bu farklı konulardan biri de güzellik yarışması konusudur. Türkiye tarihinde ilk güzellik yarışmasını bu dönemde Cumhuriyet Gazetesi 1929 yılında “Mis Turkey” olarak düzenlemiştir. Çoğunluğu Müslüman olan bir ülke de ve Türkiye’de ilk defa böyle bir yarışma düzenlenmiştir.

187 Tevfik Çavdar: “Türkiye Ekonomisinin Tarihi (1900-1960)”, Ankara, İmge Kitapevi, Eylül 2003, s.212

188 “Ahd Ediyoruz: Hep Yerli Malı Kullanacağız.”, Cumhuriyet Gazetesi, 19.01.1930, s.1 189 Milliyet Gazetesi, 16.06.1930, s.1

Dönemin gazeteleri bu yarışmaya çok ayrıntılı olarak yer vermişlerdir. Güzellik yarışması basında sadece ticari bir olay olarak algılanmamış, siyasi bir olay, batı ile bütünleşmenin bir başka yolu ve de bir yenileşme hareketi olarak algılanmıştır. Hükümet desteği ile bu yarışmayı düzenleyen Cumhuriyet Gazetesi dönemin eleştirilerine karşı şu cevabı vermiştir:

“Büyük bir ciddiyet ve samimiyetle başarılı bir biçimde yerine getirildikten sonra, bütün dünyada yapılmakta olan bu işten bizler kendimizi hiçbir neden olmaksızın neden mahrum edecektik? Hangi kusurlar, hangi hata Cumhuriyetçi Türkiye’yi dünyanın gerisinde tutabilirdi”190

Türkiye’de yapılan bu ilk güzellik yarışması basında yerli malının kullanımını özendirmek için de kullanıldı. Cumhuriyet Gazetesi Türkiye güzelinin Paris’te yapılacak olan dünya güzellik yarışmasına katılmak için yaptığı hazırlıkları şu şekilde yazdı:

“Milli müesseseler güzellik kraliçesi Mübeccel Hanım’ın yerli malları ile

hazırlanmasına yardım ediyorlar.”191

Özellikle Cumhuriyet Gazetesi Paris’te yapılacak olan dünya güzellik yarışmasında Türk yerli mallarını tanıtmak ve sergilemek için önemli bir fırsat yakalandığını sık sık haberlere konu ederek yer vermiştir:

“Güzellik kraliçemiz Paris’te yalnız Türk güzelliğini değil, Türk mamulat ve

mensucatını da gösterecektir.”192

Bu dönemde hükümet ekonomide kalkınmak için çeşitli araçlar ve hedefler belirlemiştir. Bu hedeflere ulaşmak için bazen milletin geleneksel duygularına seslenmiş (Kazım Karabekir’in yerli malını özendirmek için, “zevcesi yerli malı

giymeyenin zevcesine sözü geçmiyor demektir.” Açıklaması hatırlanabilir) bazen de

güzellik yarışması gibi radikal bir değişimi yerli malı reklamı için kullanabilmiştir.