• Sonuç bulunamadı

2.1. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türk Ekonomisi

2.1.2. Ekonomik Buhrandan İkinci Dünya Savaşı’na Ekonomi (1929-1939)

2.1.2.3.2. Devletçilik

Devletçilik, Türkiye’de Atatürk tarafından uygulamaya konulan, ekonomik kalkınmada izlenecek yolu ve yöntemleri belirleyen bir ilkedir. Bu ilkenin temel amacı, Türk milletinin refah düzeyini yükselterek çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak ve güçlü bir ekonomiye sahip olmasını sağlamaktır.121

Atatürk’ün devletçilik anlayışı, kişisel çalışma ve üretimi temel alır. Bununla birlikte Türkiye’nin en kısa zamanda kalkınması için özellikle ekonomik alanda bireylerin yapamayacağı büyük yatırımları, devletin yapması temeline dayanır.122

Atatürk devletçiliğin tanımını şu şekilde yapmıştır;

“ Devletçiliğin bizce manası şudur: Fertlerin özel teşebbüslerini ve faaliyetlerini esas tutmak fakat büyük bir milletin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket ekonomisini devletin eline almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk vatanında asırlardan beri ferdi ve özel teşebbüslerle yapılmamış olan şeyleri bir an evvel yapmak istedi ve kısa zamanda yapmaya muvaffak oldu. Bizim takip ettiğimiz bu yol görüldüğü gibi liberalizmden başka bir yoldur.”123

Çoğu tarihçi ülkede 1923-1931 arası dönemi liberal dönem, 1931-1945 arası dönemi ise devletçilik dönemi olarak ele alır. Bununla birlikte liberal dönem olarak adlandırılan dönem de birçok devlet müdahalesini ve devletçilik olarak adlandırılan dönemde de özel kesime verilen birçok teşvik görülmektedir.124

Devletçilik konusundaki genel yaklaşım, o dönemdeki uygulamaların bir sistem veya doktrin sonucu ortaya çıktığını kabul etmemek yönündedir. Dönemin uygulamaları ve devleti yönetenlerin bu konudaki görüşleri incelendiği zaman; devletçilik

120 Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi (1914-2011), Ankara, İmaj Yayınevi, Eylül 2011, s. 64

121 Temuçin Faik Ertan, Başlangıcından Günümüze Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Ankara, Siyasal Kitapevi, Ağustos 2016, s. 241

122 Ertan, a.g.e., s.42

123 Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri ATAM Yay., Ankara 1999, s.306

uygulamasının bir doktrin gereği değil, pragmatik bir zihniyetle benimsendiği anlaşılacaktır.125

Başbakan İsmet İnönü 30 Ağustos 1930’da Kayseri-Sivas demiryolunu işletmeye açarken yaptığı konuşmada, başlattıkları yeni iktisadi düzenin adını “Mutedil

Devletçilik” diye açıklamıştı. Hükümet, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan, Cumhuriyeti kuran

ve tek parti durumunda olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne dayanmaktaydı. Yeni ülkede henüz muhalefet partileri yoktu. Atatürk’ün yakın arkadaşı Ali Fethi Okyar “Serbest

Cumhuriyet Fırkası” adıyla 12 Ağustos 1930’da yeni bir siyasi parti kurdu. Atatürk’ten

sonra TBMM Başkanlığı, kısa bir süre Başbakanlık yaptıktan sonra Paris Büyükelçiliği’ne gönderilen Ali Fethi Okyar, her fırsatta Başbakan İsmet İnönü’nün düşünce ve uygulamalarına karşı olduğunu göstermişti. Yeni partinin kurucu üyeleri arasında Nuri Conker, Tahsin Uzel, Mehmet Emin Yurdakul, Süreyya İlmen, Ahmet Ağaoğlu… Vardı.126

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşunda Ali Fethi Okyar’ın Cumhurbaşkanı Atatürk’ün onayını aldığı bilinmektedir. Devletçiliğin kurumlaşmaya ve tanımlanmaya çalışıldığı günlerde ortaya çıkan bu partinin programında yer alan ekonomik hedefler ve politikalar şöyle özetlenebilir:127

1. Vergiler vatandaşın girişim hevesini kırmayacak ve ödeme gücünü

aşmayacak düzeye indirilecek,

2. Devlet gelirleri verimli alanlarda kullanılacak büyük alt yapı yatırımlarının

bir kısmı ertelenecek,

3. Para politikası açıklığa kavuşturulacak ve yabancı sermaye girişi

özendirilecek.

4. Vatandaşın iktisadi, mali ve sosyal girişimlerine engel olan her türlü kamu

müdahalelerine son verilecek. Özel girişime destek olunacak.

5. Köylünün ve çiftçinin düşük faizle ve kolayca kredi alabilmesini sağlamak

için Ziraat Bankası yeniden düzenlenecektir.

Parti çok kısa zamanda liberal ve anti devletçi aydınları bünyesinde topladığı gibi, yoksul halk kitlelerinin de ilgisini çekti. Parti başkanı olarak Ali Fethi Okyar’ın Ege gezisine çıkmasını fırsat bilen Laik Cumhuriyet düşmanları yeni partinin bayrağı

125 Boratav, a.g.e., s.137-140

126 Erdinç Tokgöz, Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi (1914-2011), Ankara, İmaj Yayınevi, Eylül 2011, s.67-68

altında hükümete, devrimlere ve hatta Atatürk’e karşı çıkan gösteriler yaptılar. Ülke düzeyinde gelişen ve yaygınlaşan tehlikeli tartışmalar, TBMM’ye de yansıdı. Atatürk’ün ikazı üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkası yöneticileri partiyi fesh etmek durumunda kaldılar.128

1930’lu yılların başında bazı aydınlar Türk devriminin ideolojik ilkelerini kendi açılarından belirleme, aydınlatma ve bütünleştirme gayreti içine girmişti. Bu hareket içinde olan Şevket Süreyya Aydemir, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevki Yazman, Burhan Belge, Vedat Nedim Tör ve İsmail Hüsrev Tökin gibi sol görüşlü yazarlar, devletçiliğin Türkiye’ye özgü bir model olduğunu savunmuşlar ve aylık Kadro Dergisi (1932-1935 arasında yayınlandı) içinde Kadro Hareketi’ni başlatmışlardır.129

Devletçilik özellikle CHP içerisinde belli politikacılar ve Kadro Dergisi tarafından yoğun bir şekilde tartışılmış ve o yılların gündeminde ön plana çıkarılmıştır. Bu kesimin düşünceleri kısaca şu şekilde özetlenecektir:130

- Az gelişmiş bir ülke kapitalizm ile kalkınamaz. Kalkınabilmek için devletin

aktif rolü şarttır.

- Liberalizm, 1929 sonrası çıkmazdadır. Bu tür yaklaşım sosyoekonomik

bunalımlara yol açmış, toplumsal zıtlıkları arttırmıştır. Oysa sınıfsız Türk toplumunda benzer sorunlara yol açmamak gerekir. Bunun için de, ekonomi politik denetim altında olmalıdır.

- Faşist ve komünist modeller taklit edilmemeli, ülkenin kendisine özgü modeli

bulunmalı ve geliştirilmelidir.

- Azgelişmişlik olgusu uluslararası sömürü mekanizmasından kaynaklanmıştır.

Bu mekanizmanın gücünü kırmak için hızla sanayileşmek gerekir. Uluslararası uzmanlaşmanın her ülke çıkarına uygun düşeceği aldatmacadan ibarettir.

- Aşırı özgürlükler toplumsal sakıncalar yaratabilir. Toplumun çıkarı daha

önemlidir ve bu nedenle bireysel özgürlükler kısıtlanabilir.

Türkiye’de Batılı ülkelerin korumacılık politikasına koymuş oldukları geçici engelin kalkması ile çakışan 1929 Dünya Ekonomik Buhranı, içe dönük bir kalkınma politikasını bir olanaktan zorunluluğa çevirmiştir. 1. Dünya Savaşı’nın buhranından

128 Tokgöz, a.g.e., s.70

129 Tevfik Çavdar, Türkiye Ekonomisinin Tarihi (1900-1960), Ankara, İmge Kitapevi, Eylül 2003, s.232- 238

130 Ömer Gürkan, “Ekonomik Hayat (Atatürklü Yıllar: 1923-1938)”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2006, Özel Sayısı, s.135

yaralanarak Anadolu’da ittihat ve Terakki’nin uyguladığı milli iktisat politikasına yakın ve 1929 buhranından etkilenen diğer devletlerin izledikleri millici politikalara paralel olarak devletçilik Türkiye’nin korumacı ve sanayileşmeci politikasının adı olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin benimsediği ekonomi sistemi, temelini ideolojiden çok ülke şartlarından alıyordu. Cumhuriyetin kurulduğu günden itibaren ekonomik kalkınmada planlamaya önem verilmesi, uygulanan karma ekonomi sisteminin, komünist uygulamalarla kıyaslanmasına yol açmış olsa da 1923-1938 döneminde Türkiye’de uygulanan ekonomi modeli, ülkeye özgü koşulların belirlediği karma ekonomi modeli olmuştur.

Devletçilik politikalarının yürütüldüğü 1930’lu yıllar, Cumhuriyet tarihinin o güne kadar göstermiş olduğu en büyük kalkınma ve büyüme yılları olmuştur. Bu dönemde:131

- Tarım alanında destekleyici çalışmalar (makineleşme ve kredi desteği)

yapılmıştır.

- Yabancı şirketler satın alınmış ve kamulaştırılmıştır.

- Türk tarımına öncülük eden Atatürk Orman Çiftliği kurulmuştur. - Devlet eğitim, sağlık ve güvenlik yatırımlarında bulunmuştur.

- Devlet birçok banka kurmuştur. (İş Bankası hariç; Sümerbank, Etibank,

Denizbank vs.)

- Şişe cam, Karabük Demir-Çelik Fabrikaları gibi yatırımlar yapılmıştır. - Kamu İktisadi Teşebbüsleri gerçekleştirilmiştir.

- 1. Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı ve uygulandı.

- 2. Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı ancak savaş nedeniyle uygulanamadı. - Merkez Bankası kuruldu.

Devletçilik 10 Mayıs 1931’de CHP programına; 5 Şubat 1937’de ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasına temel ilkelerden biri olarak girmiştir. Devletçilik ilkesi, bu tarihten itibaren 1950’ye kadar iktidarda bulunan CHP’nin savunduğu ve uyguladığı bir temel ilke olmuştur.132

131 Fatma Acun, Atatürk ve Türk İnkılap Tarihi, Ankara, Siyasal Yayınevi, Temmuz 2015, s.311-315 132 Erdal Açıkses- Rahmi Doğanay, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ve Atatürk İlkeleri, Ankara, Data Yayınları, Mart 2010, s. 130-136