• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: DEVLET TOPLUM İLİŞKİSİNE DAİR ALTERNATİF BİR

2.4. Modern Devletin Toplumsal Dayanağı Olarak Milliyetçilik

3.1.1. YÖN'de İktidar Stratejileri: Sol Bir Kitle Partisi Arayışları

3.1.1.1. TİP ile İlişkiler ve Polemikler

Türkiye’de sosyalist sol hareketin kitleselleşme stratejileri bakımından dallandığı, bu dallanmalar sayesinde ortaya çıkan tartışmalar ve eleştirilerle solun Türkiye’de yükselişe geçtiği 1960-1970 döneminde YÖN-Devrim Hareketi’nin solda geniş kitlesel taban bulan öncü bir hareket halini aldığı söylenebilir. Bu yıllarda Türkiye sosyalist hareketi içinde işçi sınıfına dayalı bir parti marifetiyle uzun erimli bir sosyalist devrim stratejisini izleyen TİP’in etrafında ciddi bir birikmenin oluşamadığı, YÖN-Devrim Hareketinin ise sosyalist hareketin içinde ve dışında pek çok aydın ve siyasetle ilgilenen kesimlerden ilgi gördüğü görülmektedir (Atılgan, 2009:275). YÖN-Devrim Hareketi’ni böylesi bir çekim noktası haline getiren, aynı zamanda TİP’i gitgide yalnızlaştıran sürece etki eden faktörlerin neler olduğu sorusu ve YÖN’ün TİP’e bakışını şekillendiren temel görüşleri incelemek önem kazanmaktadır.

YÖN, 1962 yılında Türk-İş ile birlikte Türkiye Çalışanlar Partisi’nin kuruluş çalışmalarını yürütürken, bu partiyi TİP’ten farkları bağlamında tanımlamaya gayret

etmiştir. Bu çabanın altında YÖN’ün, TİP’in kitlelerdeki imajının farkında olmasından ileri geldiği düşünülebilir. YÖN’e göre TİP, toplumdaki emek yanlısı tüm güçleri bir araya getiren bir kitle partisi görünümünden uzaktır. TİP, işçi sınıfı ve onun sendikalardaki temsilcilerinden ibarettir. Oysa YÖN’e göre sosyalizmi savunacak bir kitle partisi emek, kalkınma ve sosyal adalet temaları etrafından toplanan tüm kesimleri bir araya getirebilmeli ve yönetim seviyesinde aydınlara da yer verebilmelidir. YÖN’e göre kitle partisinin yönetimine tesir edebilecek bu aydınlar; üniversite öğretim üyeleri, öğretmenler, üniversite gençliği ve bazı temayüz etmiş bürokrat ve siyasilerden oluşabilir. YÖN’ün başlıca yazar kadrosunun toplumsal konumları düşünüldüğünde TİP’te kendisine yer bulamayacak, işçi sınıfına mensup olmayan, ancak sosyalist kimliğiyle temayüz etmiş bu isimlerin yeni ve daha geniş kapsamlı bir kitle partisinin ve bu yeni yapıya uygun bir felsefenin üretilmesini gerekli gördüğü anlaşılmaktadır16. Kuşkusuz TİP ve YÖN arasında örgütsel yapının zorunlu kıldığı felsefi bir ayrımın işaretleri de görülmektedir.

TİP kurulduğu dönemde, tarihsel materyalizmin ilkelerine göre toplumsal dünyayı kavrayıp buna göre stratejiler üretmeyi yine “tarihsel” bir gereklilik olarak görmektedir. Sözgelimi, Behice Boran için -pek çok YÖN’cü için olduğu gibi- Türkiye’de işçi sınıfı-burjuvazi çekişmesi henüz işçinin çeşitli sosyal haklarının genişletilmesi aşamasına gelmemiştir (Boran’dan aktaran Atılgan, 2009:287). Ancak bu durum ortada bir sınıf çatışması olmadığı anlamına gelmez. Çatışma toplumsal sınıfların verili güçlerinin dengesine ya da dengesizliğine göre kurulmaktadır. Türkiye’de henüz işçi sınıfı hayatını idame ettirebilmek için karın tokluğuna çalışacak iş ararken, gelişmiş İngiliz kapitalizminde işçiler 6 saat dinlenme hakkı için mücadele edebilirlerdi. Bu farklılık sınıf çatışmasını inkar etmeyi gerektirmez, aksine sınıf çatışmasının tarihsel ve mekânsal bağlamını ortaya koyardı.

YÖN’cüler ise toplumsal dünyayı tarihsel materyalizmin ilkelerine göre kavradıktan sonra, devrimci strateji üretmeyi “ulusal (milli)” bir görev addediyorlardı. Çünkü ülkenin koşulları ne ise devrim stratejisi de ona göre kurulmalıydı. Eğer Türkiye’de kapitalizm,

16 YÖN dergisinin imtiyaz sahibi ve mesul müdürü Doğan Avcıoğlu’nun mesleği gazeteciliktir. Yine

dergide zaman zaman başyazıları kaleme alan ve dergide mütemadiyen yazıları yayınlanan İlhan Selçuk gazeteci, Mümtaz Soysal, Sadun Aren ve Bahri Savcı akademisyen, Turan Güneş ve Şükrü Koç gibi isimler ise CHP’de siyasetçi olarak görev almaktaydı.

İngiltere’deki düzeye kadar ulaşmamışsa bu Batı kutbunun emperyalist politikalarının ve onun Türkiye’deki yerli işbirlikçilerinin etkinliklerinin bir sonucuydu. Bu nedenle Türkiye’de temel çelişki, emperyalizmin yerli işbirlikçileriyle, onlarla mücadele eden ilerici “zinde kuvvetler” arasında kurulmalıydı. İşçi sınıfı da burjuvazi de henüz gelişkin kapitalist ülkelerdeki çelişkileri üretecek kadar örgütlü ve güçlü değillerdi. Atılgan, YÖN’ün bu görüşlerini sınıfsız sosyalizm ve aydın sosyalizmi kavramları ile izah etmektedir (2009:273).

Bu görüş ayrılıklarının yanı sıra TİP’in YÖN tarafından eleştirilen teşkilat yapısının partiye uvriyerist (işçici) bir kimlik kazandırdığı da söylenebilir. Bu bağlamda YÖN Dergisinde Türkiye Çalışanlar Partisi hakkında yapılan haberlerde kimi zaman TİP’e göndermeler yapıldığı görülür. Derginin ikinci sayısında “Çalışanlar Partisi” başlığıyla yazılan makalesinde Bahri Ersoy, TİP girişiminden övgüyle bahsetmiş ancak TİP’in aydınları saf dışı bıraktığını, oysa solda kurulacak bir partinin fikir işçilerini de görmezden gelmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Ersoy’a göre TİP bu nedenle başarısız olmuş ve kitlelerden beklediği ilgiyi görememiştir (1961a:18). YÖN’ün on yedinci sayısının başyazısında Doğan Avcıoğlu, TÇP’nin kuruluşunda fikir adamlarının önde geldiği bir teşkilat yapısının öngörüldüğünü belirtirken işçi partisi idarecilerini böylesi bir karma teşkilat yapısını benimsememeleri nedeniyle eleştirir (1962a: 3).

TİP’in örgütsel tutuculuğunun yanında, felsefi tutuculuğu da ağır eleştiri konusu olmuştur. Avcıoğlu, Adalet Partisi’nin tek başına iktidarıyla sonuçlanan 1965 seçimleri sonunda TİP’in ülkenin ileriye gitmesi için ihtiyacı duyulan emek yanlısı doktrin partisi olmayı başaramadığını savunmuştur. Bu başarısızlıkta TİP’in mevcut toplumsal güç ilişkilerini analiz etmeden güttüğü katı sınıf önderliği davası etkili olduğunu iddia etmektedir (Avcıoğlu, 1962b:16). YÖN’e göre öncü olan işçi sınıfı değil, partidir. İşçi sınıfına mensubiyet, bir parti içinde kimseye bir ayrıcalık sağlayamaz. Önemli olan sosyalizmi benimsemiş olmaktır (Avcıoğlu, 1966a:3). Bu tez, Leninizm’in öncü parti teziyle uyumlu olması bakımından dikkat çekicidir. Leninizmin demokrasi anlayışı, işçi sınıfının kapitalizm altında sınıf bilincinden uzaklaşması ihtimalini de hesaba katarak, kitleleri devrime doğru taşıyacak, işçi sınıfı bilincine sahip önderlerden müteşekkil bir partinin kurulmasını ve işçi hareketini yönlendirmesi gerektiğini savunmuştur (Heywood,

1997:115). YÖN’ün TİP ile bu alanda girdiği tartışma, esas itibariyle sol içi bir fraksiyon tartışması olmuştur denilebilir.

Ergun Aydınoğlu, 1960-71 yılları arası Türkiye solunu değerlendirdiği çalışmasında YÖN ve TİP arasındaki polemiklerin, YÖN’ün TİP ve CHP’yi bir potada eritecek bir parti yaratma çabalarından kaynaklandığını iddia etmektedir. Böylelikle TİP, Türkiye’yi sosyalist devrime götüren sürecin artçı kuvveti haline getirilecektir. Ona göre YÖN’cüler devrim sürecini toplumsal ve askeri süreçlerin bir toplamı olarak okumaktadır (Aydınoğlu, 1992:74). Bunun için TİP’in YÖN’cü devrimci programa adapte olması kadar CHP’nin de belli ölçülerde “asli kodlarına döndürülmesi” yani sola çekilmesi gerekmektedir.