• Sonuç bulunamadı

3. Arapça Sözlükbilimin Doğuşu ve Gelişimi

3.3. Arapça Sözlüklerin Tarihî Gelişimi

3.3.1. Teorik Çerçeve

Arapça sistemli sözlükler yazılmadan önce bunlara hazırlık mahiyetinde sözlük çabaları vardır. Bu çabaların büyük bir kısmını, konulu eserler oluşturmaktadır. İlk dönemde yaşayan âlimlerin konulu yöntemi seçerek sözlük oluşturmalarının nedeni, Araplardan derledikleri kelimeleri ezberlemelerine bu yöntemin yardımcı olmasıdır.304

Konu eksenli yazılan bu eserler, sözlüklerin çekirdeği mesabesindedir. Konulu eserler henüz tedvin edilmeden önce ise Kur’ân’ın ve hadisin garîb kelimelerini açıklama çabaları olmuştur. Kur’ân’daki bazı ifadeleri fasih kimselerin bile anlamayışı, Arapça ifadelere müracaatı gerektirmiştir. Dolayısıyla garîbü’l-Kur’ân çalışmalarını, Arap sözlük birikiminin ilk nüvesi görmek makuldür. Ahmet Emin’in (ö. 1373/1954) bu meyandaki sıralaması, yüzeysel bir tasnif olsa da genel kabul gören bir yaklaşımdır. Buna göre sözlükler tedvin edilmeden önce belli bir tertip olmaksızın kelime derlemesi ve akabinde konulu derlemeler yapılmıştır.305 Sözlüklerin telifinin üç aşamada gerçekleştiği bilgisi,

genel geçer bir yargı olarak kabul görmektedir. Bu tertibe göre önce rastgele kelime toplanmış akabinde belli başlık altında kelime tasnifi yapılmıştır. Üçüncü aşamada ise sistemli sözlükler ortaya çıkmıştır.306 Kimi kaynaklarda ise üçlü evrelerin Ahmet Emin’in

adı bile anılmadan sunuluşu artık bu tasnifin yerleştiğini akla getirmektedir.307 Mesela

sözlük araştırmaları arasında en kapsamlı ve özenli çalışmalardan birinin müellifi olan Gündüzöz, sözlük çalışmalarının kronolojik olarak üç aşamada gerçekleştiği yargısını yinelemektedir.308

Aslında Ahmet Emin’in kabul gören bu yaklaşımı eleştiriye açıktır. Muhammed Câbir Feyyâz el-Alvânî’nin belirttiği üzere, onunn üçlü aşaması aslında iç içedir yani bunların arasında zamansal ayrım yoktur. Mesela ilk aşama, üçüncü aşamaya kadar uzanmaktadır.309 Aynı meseleyi sorgulayan Baalbaki, Ahmet Emin’in sunduğu kronolojik

mantıksal çıkarımın, tarihi verilere muhalefet arzettiğini söylemektedir. Zira veri

304 Yakut, Me‘acimu’l-mevzuât fi dav’i ilmi’l-luġati’l-hadîs, 15.

305 el-Attâr, el-Me‘acimü’l-‘Arabiyye ru’ye târîhiyye ve takvîmiyye, 16-20. 306 Durmuş, “Sözlük”, 37: 398.

307 Abbas, Lemesât ve Letâif, 27.

308 Soner Gündüzöz, “Arap Sözlük Bilimi ve Sözlük Çalışmaları”, İslam Medeniyetinde Dil İlimleri, ed.

İsmail Güler (İstanbul: İsam Yayınları, 2015), 32.

toplanması hicrî II. asrın ortalarında başlamıştır, Halîl’in hem sözlük yazarı hem de veri toplayan bir alim olduğu düşünüldüğünde, kronolojik dizgi işlememektedir.310 Ahmet Emin’in sözlükbilimin teşekkülünü üçlü evrede ele alışında, onun medeniyet tarihine bakışı etkilidir. Bu bakış, Ortaylı’nın medeniyet tarihi açısından en tehlikeli gördüğü şey yani tarihi kademelere ayıran Aydınlanma çağının yaklaşımıdır.311 Aydınlanma sonrası doğa bilimlerindeki ilerlemeci bakış açısı, ilerlemeci ülkücülüğü beraberinde getirmiştir.312

Nitekim Ahmed Emin, Batı düşünce ve tenkit metodunu eserlerinde uygulamakla ve ortantalizmin etkisinde kalmakla maruftur.313 Dolayısıyla ona isnat edilerek anılan sözlüklerin oluşumundaki üçlü evre kurgusu, aydınlanmacı bakışın izlerini taşır.

Bu hususa dikkat çeken Tekeli’nin tespitine göre, tarihte zamanın açıklayıcı bir değişken olarak kabulü, ona mutlak varlık atfetmeyi gerekli kılmıştır. Böylece yani zamanın açıklayıcı değişken olarak kullanılışıyla birlikte yüzeysel açıklama biçimi olarak adlandırılan historisizm ortaya çıkmıştır. Tekeli’nin vurguladığı üzere biz zamanı kendi perspektifimizden algılamaktayız. Bizatihi zamanı olduğu şekliyle algılamıyoruz. Durum bu minval üzere olunca, olguların ve eylemlerin birbirine göre önceliği ve sonralığını algılıyoruz. Esasında zaman, homojen olup doğrusal ve sınırlanmamış vaziyette akıştadır. Toplumsal yaşamda birbirini kesmeyen halkalar ve kapalı daire şeklinde bir zaman tasavvurunun mümkün olmadığını vurgulayan Tekeli314, sözlüklerin oluşumuna dair üçlü

tasnifteki zaman idrakini de izah etmiş oluyor.

Görüldüğü üzere sözlüklerin oluşum aşamalarını kronolojik bir şekilde sıralamak kolay değildir. Çünkü bu aşamalar, keskin sınırlarla birbirinden ayrılamayıp, iç içe geçmiştir. Tarablusî bu aşamalar arasında zamansallık ardıllık bulunmadığını söylerken, bu çalışmaların eşzamanlı oluşuna dikkat çekmektedir. Sözlüklerin oluşumu, dil çalışmalarının belli bir temele oturmasını ve ihtisaslaşmayı gerektirmiştir. II. asırda Halîl ve Sîbeveyhi’nin nahivde, Ebû Ubeyde’nin luġat ve ahbârda, Asmaî’nin garîb kelimelerin izahında ön plana çıkması ihtisaslaşmanın göstergesidir. Zaten hicrî II. asırda dil çalışmaları bir temele oturmuş, sonraki asırlar bu temel üzerine ürünlerini bina etmiştir.315

Genel dil malzemesinin tedvini I. asırda başlamış II. asırda ise sözlük telifi 310 Baalbaki, The Arabic Lexicographical Tradition, 45-46.

311 İlber Ortaylı, Osmanlı Düşünce Dünyası ve Tarihyazımı (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,

2017),6.

312 Tekeli, Tarihyazımı Üzerine Düşünmek, 57.

313 Hulusi Kılıç, “Ahmed Emîn”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 1999),

2: 62-64.

314 Tekeli, Tarihyazımı Üzerine Düşünmek, 43-44. 315 Kadur, Medhâl ilâ fıkhi’l-luġati’l-‘Arabiyye, 244-246.

gerçekleşmiştir.316 Kategorik ayrımlarla alakalı bahislerin bu kadar uzamasının temelinde,

tarihyazımı anlayışı yatar. Kültür tarihi yazımında aşamalar üzerinde durmak, ilerleyici tarih anlayışının izinde bir çizgiye işaret eder. Ortaylı aşama yerine kompartıman deyimi üzerinde ısrar ederken; tarihyazıcılığının, tıp ve fizik gibi bir gelişme olmadığı, belirli kültür çevrelerinde gelişen bir dal olduğu üzerinde durur. Ona göre tarihyazımında ilerleyeci dönüm noktaları koymak yersizdir. Zira insanlar birbirini okuyarak yetişmektedir.317

Hüseyin Nassâr da bazı modern dönem araştırmacılarının, sözlük çalışmalarının üç aşamada gerçekleştiği yargısı üzerinde durur. Bu üç aşama matar, seyf vb. kelimelerin isimlerini derlemek için çöle yolculuk, akabinde tek bir konuyla alakalı kelimelerin toplanması ve son aşamada kelimelerin belli bir yönteme göre bir araya getirilmesidir. Nassâr’a göre aşamaların bu şekilde tasarımı makul değildir. Çünkü bu aşamaların esas alınması halinde, Halîl b. Ahmed’in sözlüğünü üçüncü döneme konumlandırmak gerekecektir. Hâlbuki Halîl, çok daha erken bir aşamadadır.318 Ahmed Emin’in bu

kronolojik işleyen tasnifini kabul etmeyen araştırmacılardan biri de bu aşamaların ayrışık olmadığına dikkat çekerek, bunların keskin sınırlarla birbirinden ayrılamayacağını söyler. Onun sözlüklerin gelişim aşamasına dair önerdiği yapı, dörtlü tasniften oluşmaktadır. Bun aşamalar, bazı Kur’ân lafızlarını tefsir, kelime toplayıp Arap kelamından onu destekleyen bir veriyle istidlal, müstakil kitaplarda lafızları toplayan eserlerin ortaya çıkması ve sözlük gibi daha özenli çalışmaların ortaya çıkışıdır.319 Haywood ise Arapça sözlükbilimsel kitapları üç kategoride ele alır. Sözlük, genel tasnif edilmiş kelimeler, özel ve kısa kelime listesi. Ona göre Araplar bu üç türde de mükemmeldir.320

Sözlüklerin oluşum merhalelerini, kesin sınırlar içinde belirlemenin hatalı bir yaklaşım olduğunu gösteren deliller vardır. Bu tip kesin sınırlar çizen tasniflere göre, konulu çalışmalar sözlükçülüğün ilk evrelerine ait kabul edilir. Konulu çalışma olarak kabul edilen Ebû Amr b. Alâ’ya (ö. 154/771) ait Kitâbü’n-Nevâdir’in kaleme alınışı, sistemli sözlük telifi ile aynı döneme denk düşmektedir Bu da sözlüklerin tasnifi ile ilgili üçlü kurguyu iptal etmektedir. Yine at ve deve gibi belli bir konuda yazılan eserlerin V. yüzyıla kadar devam etmesi, sözlüklerin oluşum aşamalarına dair yapılan bazı tesbitlerin

316 Attâr, “Mukaddimetü’s-Ṣıḥâḥ”, 1: 52.

317 İlber Ortaylı, Osmanlı Düşünce Dünyası ve Tarihyazımı, 3- 25. 318 Nassâr, el-Mu‘cemü’l-‘Arabî, 28.

319 el-Attâr, el-Me‘acimü’l-‘Arabiyye ru’ye târîhiyye ve takvîmiyye, 20. 320 Haywood, Arabic Lexicography, 4.

yanlış olduğunu göstermektedir. Bilinenin aksine bu dönemler birbirini takip eden vakitlere tekabül etmez. Farklı türde eserler eşzamanlı yazılmışlardır. Bir yandan genel sözlükler yazılırken diğer tarafta hayvanlarla ilgili risaleler kaleme alınmış, dil ansiklopedilerinde haşerâta yer verilmiştir. Gârîbu’l-Mûsânnef/Ebû Ubeyd, en-Ni’em ve’l- mensûb ve Edebü’l-kâtib/İbn Kuteybe, Mebâdiü’l-luġa/Hatîb el-İskâfî (ö. 420/1029), Fıkhu’l-luġa/Seâlibî, Muhassas/İbn Sîde, Kifâyetü’l-Mütehaffiz/İbnü’l-Ecdâbî (ö. 470/1077) gibi eserler bunun örnekleridir. Öyleyse hayvan konusunda müstakil bir eser yazmanın bir döneme hasredilemeyeceği neticesine ulaşılır.321 Ayrıca hicrî IV. asırda telif

edilen dil ürünlerine bakıldığında diğer literatürün yanı sıra atlarla ilgili de çok sayıda eserin telif edildiği görülmektedir.322

Konulu eserler arasında hayvanların isimlerini, türlerini vasıflarını ve uzuvlarını anlatan Kitâbü’l-Hayevân ve Kitâbü’l-Haşerât türü eserler geniş yer tutar. Nassâr, Kitâbü’l-Hayl literatürünün genişliği ile hamasi duyguların artması ve bunun edebiyata yansıması arasında bir paralellik görmektedir. Kitâbü’l-Hayl ve Kitâbü’l-Haşerât kitaplarının yazımında hangisinin zamansal önceliğe sahip olduğu konusu, net olmamakla birlikte haşerât kitaplarının önce yazıldığı sıkça dile getirilmektedir. Araştırmacılar çok sayıda haşerât kitabının yazılma gerekçesi olarak, dini bir unsura işaret etmişlerdir. Buna göre Kur’ân’ı tefsir eden dilcilerin dikkatini çeken haşerât içerikli malzeme, onları haşerât kitabı yazmaya sevketmiştir.323 Kur’ân’da karınca, arı, sinek, örümcek, çekirge, sivrisinek

gibi hayvanların zikredilmesini, haşerât kitaplarının yazılışında bir teşvik unsuru olarak görmek, bize göre iki açıdan makul görünmemektedir. İlk olarak Kur’ân sadece haşerât cinsinden hayvanları zikretmemiş; at, deve, katır, buzağı, yılan, balina, domuz, kurt, fil, keçi, köpek ve maymun gibi başka hayvanları da zikretmiştir. Şayet Kur’ân’ın yönlendirmesi, haşerât kitaplarının yazılmasında etkili olduysa, adı geçen diğer hayvanların göz ardı edilme gerekçesi nedir? Üstelik Arapların hayatında, savaş zamanında at, barış zamanında deve en önemli iki hayvan iken bunlara dair eserlerin yazılışının gecikmesini, Kur’ân’ın dil kitaplarının yazımına etkisiyle izah etmek zordur. İkinci olarak, dinin dil üzerinde mutlak egemen olduğu tasavvuru, dil çalışmalarının Kur’ân’ın gölgesinde geliştiği inancına götürmüştür. Oysa dilin içerisinde neşvü nema bulduğu kültürel atmosfer de eser türlerinin biçimlenmesine etki etmiştir. Dil çalışmalarını sosyal 321 Kehhâle, el-Luġatü’l-‘Arabiyye ve ‘ulûmuhâ, 37-45.

322 Salih Mehdî Abbas el-Hudayrî, “İtticâhâtü’t-Te’lîf el-Luġavî bi-Bağdad fî’l-Karni’r-Râbi el-Hicrî”, İslam

Medeniyetinde Bağdat Uluslararası Sempozyum, ed. İsmail Safa Üstün (İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2011), 653-654.

ortamından tecrit ederek bütünüyle Kur’ân’ın etkisine bağlamak, kutsama düşüncesinin tezahürüdür. Kur’ân’ın Arap edebiyatının gelişimine ve Arap dilinin muhafazasına etkisi ve katkısı inkâr edilemez. Fakat haşerât kitaplarının yazılışının zamansal önceliğinde, sosyolojik izahları görmezden gelmek anlaşılır değildir. Çölde, çadırda ömür süren insanların haşerâtla haşır neşir olmalarının sonucunda en yakından başlayarak bu sahada eser verdiklerini düşünmek, daha ikna edici bir açıklamadır.

Kitâbü’l-ʿAyn’ın ortaya çıkışından evvel hayvanlar hakkında yapılan sözlüksel çalışmalar vardır. Hayvanların farklı cinsleri, isimleri, nitelikleri uzuvları ve onlarla ilgili olan pek çok şey bu kitapların içeriğini oluşturur. Muhtevası hayvanlardan ibaret bu kitaplarda öne çıkan iki hayvan, at ve devedir. Zira Arapların bu iki hayvana, çocuklarından bile daha çok özen gösterdiği nakledilmektedir. Arapların hayatında ziyadesiyle önem arz eden atlar, hayvanları içeren sözlüksel çalışmalar arasında ilk olarak yer almamaktadır. Nassâr bunu izah ederken ilk önce atlarla ilgili eserin hazırlanmış olabileceğini fakat bize ulaşmama ihtimalini zikretmektedir. Haşerât kitaplarının öncelenmiş olmasının nedenini irdeleyen Nassâr, Kur’ân’da zikredilen haşerât taifesinin bu tür sözlüksel çalışmaların hazırlanmasında etkili olacağı kanaatini taşımaktadır. Böylelikle Kur’ân’ı tefsir eden dil âlimlerinin dikkatini hayvan isimleri çekmiştir.324

Dilin tedvin edilme aşamalarından bahseden Attâr’a göre bu iş tek bir defada yapılmamıştır. Tedvin işinin belli aşamalar halinde gerçekleştiğini ifade eden müellifin beyanına göre sahabe Kur’ân ve hadiste anlamadığı yüzlerce kelimeyi Hz. Peygambere soruyordu, bazıları bu bilgileri yazarken bazıları ezberliyordu. İşte bu kayıtlar, dilin tedvin edilmesinde ilk aşamadır. İkinci aşama ise ilk aşamadan bir kesit olarak görülebilir. Bu aşama, İbn Abbas’ın insanlara Kur’ân ve hadisin garîb kelimelerini açıkladığı devredir. İnsanlar kelimeleri rast gele yani bir metot dâhilinde olmaksızın açıklıyordu. Fakat ulemâ, bu kelimeleri anlam ve konu endeksli sınıflandırmalarla bir araya getirdi. Kimi zaman da harflerin birbirine benzemesi dolayısıyla mananın yakınlaştığı kelimeleri derledi. İkinci devreye, Kitâbü’n-Nebât, Kitâbü’l-Haşerât, Kitâbü’l-İbil, Kitâbü’l-Leben, Kitâbü’n-Nahîl, halku’l-insan gibi kitaplar dâhildir.325

Burge’a göre Ortaçağda sözlükbilim geleneğinin iki metodolojisi vardır. Bunların ilki sözlükbilimin neredeyse Kur’ân tefsiriyle özdeşleşmiş haliyken ikincisi sözlükbilimin tefsirden uzaklaşma çabalarıdır. Garîbü’l-Kur’ân edebiyatı gibi bazı leksikografik çabalar, 324 Nassâr, el-Mu‘cemü’l-‘Arabî, 100.

Kur’ân metniyle iç içedir.326 Garîbü’l-Kur’ân türündeki eserlerin belki de ilk numunesi

olarak takdim edilebilecek bir nüshanın, II. Dünya savaşından sonra Berlin’de bulunduğu ve İbn Abbas’a ait olduğu ileri sürülmüştür. Fakat tabakat yazarları İbn Abbas’ın böyle bir kitabından bahsetmedikleri için ortaya atılan bu isnadın pek muhtemel olmadığı anlaşılmaktadır. Bahsi geçen nüsha İbn Abbas’a ait olmasa bile, her halükarda onun çabalarının Arap sözlükçülüğünün nüvesini oluşturduğu bilinmektedir.327

Sözlüklerin teşekkül sürecinde Kur’ân kelimelerine odaklanan sözlükler de ortaya çıkmıştır. Zaten tefsirin ilk aşamalarında Kur’ân kelimeleri, yine kelimelerle ve şiirle açıklanmaktaydı. Tefsir ve sözlük ilimlerinin geçişkenlik arz ettiği eser üretim aşamalarında, Ebû Ubeyde Mecâzü’l-Kur’ân’ı telif etmiştir. Bu eser, leksikolojik unsurların Kur’ân tefsirine girmesinde önemli bir adım kabul edildiği kadar Arap-İslam sözlükçülüğünün Kur’ânlaşması anlamında büyük bir ehemmiyeti haizdir.328 Versteegh’e

göre ilk dönem sözlük çalışmaları yani Asmaî’nin Kitâbü Halki’l-insân ve Kitabu’l-Hayl gibi tematik kelime listeleri yahut Halîl b. Ahmed’e isnat edilen ilk gerçek sözlük çalışması, Kur’ân metnine yegâne kaynakları olarak muamele etmişlerdir.329 Doğrusu

Kur’ân, fasih Arapçanın en mükemmel örneği olup bu vasfını devam ettirdiği gibi dil ve edebiyat araştırmalarının hareket noktasıdır.330 Kur’ân ve hadisin garîb kelimelerini

inceleyen eserler hazırlanırken, Kur’ân ayetlerine daha az atıf yapan eserlerin hazırlanması ise sözlüklerin seküler oryantasyonu olarak değerlendirilmiştir. Örneğin ilk eserlerden olan Şeybânî’nin ( ö. 213/ 828) Kitâbü’l-Cîm’i Kur’ân’dan sadece iki yerde alıntı yaparken şiirden 4300 satır alıntı yapmaktadır.331

Araplar acemlerle karıştıklarında, dillerini koruma isteği artmıştır. Halef el-Ahmer (ö. 175/791), Yûnus b. Habîb ed-Dabbî (ö. 182/798), Kisâî, Nadr b. Şümeyl, Asmaî, Ebû Zeyd el-Ensârî, Ezherî ve Cevherî fasih söz varlığını almak için badiyeye gitmiştir. Onların gayrı arab unsurlar karşısında titiz davranmaları dilin lahn ve hatadan uzak kalmasını sağlamıştır. Dili yabancı unsurlardan uzak tutmak gayesiyle yazılan kitapların ilki Kisâî’ye ait olup Kitâbü Mâ telḥanü fîhi’l-ʿâmme”dir. Bu sahada eser veren diğer ilim adamları:

326 Burge, “Authority and the Defence of Readings in Medieval Qur’anic Exegesis: Lexicology and the Case

of Falaq (Q. 113:1)”, 174-176.

327 Attâr, “Mukaddimetü’s-Ṣıḥâḥ”, 1: 48.

328 Claude Gilliot, “The Use of Lexicography in the Great Qur’anic Commentary of al-Wahidi (d.

468/1076)”, The Meaning of the Word, ed. Stephen R. Burge (Oxford: Oxford Üniversitesi Yayınları, 2015), 120.

329 Versteegh, “In Search of Meaning: Lexical Explanation in Early Qur’anic Commentaries”, 54-55. 330 Çetin “Arap”, 3: 283.

Ebû Ubeyde, Ebû Osman Bekr b. Muhammed el-Mâzinî (ö. 249/863), Ebû Hâtim es- Sicistânî (ö. 255/869), Ebû Hanîfe ed-Dîneverî (ö. 282/895), Ebû Bekri Muhammed b. Hasan ez-Zebidi el-İşbilî’dir. Bu âlimlerin hepsinin kitabının adı Lahnü’l-âmme adını taşır. Ayrıca Ebû Hilal el-Askerî’nin Lahnü’l-hassâ, Ferrâ’nın el-Beha fîmâ telḥanü fîhi’l-âmme adlı eserleri, Ebû Huzeyl Kilâb b. Hamza el-Ukaylî el-Harranî’nin Mâ telḥanü fîhi’l-âmme adlı eseri vardır.332 Ahmed Şarkâvî’nin, Me‘acîm et-Tasvîb el-Luġavî yani dil hatalarını

düzeltmeyi hedefleyen sözlükler başlığında yer verdiği sözlükler Arapların dile gösterdikleri özenin işaretidir.333

Lafızlar sözlüğünün ilki Halîl b. Ahmed’e aittir, ardından sırasıyla Nadr b. Şumeyl Cîm’i, Amr eş-Şeybânî Cîm’i yazmıştır. Yine Ebû Amr Şemir b. Hamdeveyh el-Herevî (ö. 255/869) Cîm’i yazmış334, Yeman b. Yeman el-Bendenîcî (ö. 284/897) et-Takfiye fî’l- luġa’yı ve Ebû Talib Mufaddal b. Seleme b. Âsım (ö. 291/904) el-Bâriʿ fi ilmi’l-luġa’yı yazmıştır.

Sözlükler esas aldıkları metoda, konularına ve kronolojiye göre sınıflandırılmıştır. Kitâbü’l-Hayl, Kitâbü İbil, Kitâbü Halki’l-insân gibi Arap sözlükçülüğüne dair kaleme alınmış eserler; monografik risaleler şeklinde isimlendirilmiştir.335 Ele aldığı Kur’ân

lafızlarının etimolojik tahlillerini yapan Meʿâni’l-Ḳurʾân türü eserler ise lugavî tefsir kategorisinde görülmüştür.336 Kâsımî’nin sınıflandırmasına göre sözlük tertip çeşitleri

şunlardır: Rastgele tertip, bâblarına göre, konulu tertip, delâletine göre, nahvî tertip, köke göre, taklibe göre, hecâî, ebcedi, alfabetik, fonetik.337 Bazı tasniflerde siyasî

dönemlendirmeler esas alınmıştır. Sözlükler, Emevîler dönemi (40-132), ilk dönem Abbasî (132-132), İkinci dönem Abbasî (232-334), Üçüncü dönem Abbasî eserleri (334-447), dördüncü dönem Abbasî eserleri (447-656), Moğol dönemi (656-923), Osmanlı dönemi (923-1213), Nahda/devrim dönemi (1798) şeklinde kronolojik olarak da sınıflandırılmıştır.338 Kronolojik tasnif Zeydan tarafından da verilmiştir.339

332 Attâr, “Mukaddimetü’s-Ṣıḥâḥ”, 1: 33-34. 333 İkbal, Mu‘cemü’l-me‘acîm, 66-71.

334 Ezherî, Şemr’in Cîm adlı eserini kemalin zirvesinde olmakla değerlendirmektedir, fakat bazı kelimeleri

Kitâbü’l-ʿAyn’dan alıntıladığını söylemektedir. Bkz. Al-i Yâsin,Dirâsât luġaviyye, 226-227.

335 İsmail Durmuş, “İstişhad”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2001), 23:

397.

336 Şükrü Arslan “Meʿâni’l-Ḳurʾân”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları,

2003), 23: 208

337 Kâsımî, el-Mu‘cemiyyetü’l-‘Arabiyye, 32-48.

338 el-Attâr, el-Me‘acimül’l-‘Arabîyye ru’ye târîhiyye ve takvîmiyye, 27-31. 339 Zeydan, Târihu âdâbi’l-luġati’l-‘Arabiyye, 1: 430-622.

Sözlükler türlerine göre alfabetik sözlükler, anlam ve tercüme sözlükleri şeklinde sınıflandırılmıştır. Bu tasnif, sözlüklerin hazırlanış metodu ve kullanım amacı göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Alfabetik sözlükler bir dildeki kelimenin anlamlarını verir. Bu tip sözlükler, anlam bakımından oluşturulduğu zaman kesitinin izlerini taşır. Arapçada alfabetik tertip, farklı şekillerde yapılabilir. Sami dillerinin Fenikelilerden aldıkları Ebced harflerine göre yahut Endülüs coğrafyasında yaygın olan dizime göre alfabetik tertip mümkündür. Alfabetik sözlüklerde, manadan ziyade lafız ön plandadır. Alfabetik sözlükler diğer adıyla lugavî sözlükler de, çeşitli alt dallara ayrılmaktadır. Kelimenin köken olarak hangi dile, hangi kültüre ait olduğunu ilk orijinal anlamını araştıran etimoloji sözlükleri lugavî sözlük kapsamındadır. Yine kelimelerin tarihsel gelişimini gösteren sözlükler, kimya, fizik sözlükleri gibi bir ilim dalının kavramlarını içeren teknik sözlükler, ansiklopedik sözlükler, resimli sözlükler, öğrencilere yönelik hazırlanmış muhtasar sözlükler, lehçe sözlükleri, müfredat sözlükleri, ıstılah sözlükleri, mecaz sözlükleri, fiil sözlükleri, muarreb ve dahîl sözlükleri lugavî sözlüklerin çeşitleridir.

el-Attâr, Arapça sözlükleri dört ekol şeklinde tasnif etmiştir. Onun tasnifine göre Halîl, Ezherî, İbn Abbâd ve Kālî aynı başlık altında yer alır. Diğer ekollerin temsilcileri ise Ebû Ubeyd, Cevherî ve Bermekî’dir.340

Sözlüklerin tasnifine bakıldığında genel itibariyle metot açısından yahut kronolojik bir tertiple ele alınmıştır. Aşağıda tezde esas alınan beş sözlük tanıtılacaktır. Çalışmamız açısından onların Arapça sözlükçülük çalışmaları tasnifine nispetle tefsir değeri ve tefsir ilmiyle irtibatı hususu önem arz eder. Bu nedenle sözlükleri, tefsirlerle ilgilerini merkeze almak sûretiyle tanıtacağız.