• Sonuç bulunamadı

Sözlüklerdeki Tefsir Malzemesinin Tasnifi

1. Sözlüklerdeki Tefsir Malzemesinin Döküm ve Tasnifi

1.3. Sözlüklerdeki Tefsir Malzemesinin Tasnifi

Klasik Arapça sözlükler ve tefsirler metot, amaç ve içerik bakımından farklı türde edebî eserler olmalarına rağmen birbirinden beslenen bir yapı arz etmişlerdir. Sözlüklerde tefsirle alakalı bilgilerin bulunması, bu eserlerin doğrudan tefsir yaptığını, kendinden önceki tefsir birikiminden istifade ettiğini ve kendinden sonraki tefsir literatürüne kaynaklık edebileceğini göstermektedir. Bu iddia, sözlük yazarlarının çeşitli konulardaki izahlarından hareketle ortaya konulabilir. Bu konular, kelime izahı, cümle yapısı, irab,

676 Tayyâr, et-Tefsîrü’l-luġavî, 576. 0 500 1000 1500 2000 2500

Kitâbu'l-Ayn Tehzîbü'l-Luga es-Sıhah Mücmelü'l-Luga Mekâyisü'l-Luga

Sözlüklerde zikredilen ayet sayıları

gramer, lehçe, muarreb, nüzul sebepleri, ayetlerin indiği tarihî arka plan, İsrâiliyyat bilgisi, kıraat rivayetleri, ahkâm ayetlerindeki kelimelerin tefsiri ve ayetlerin içeriğiyle alakalı genel değerlendirmelerdir. Tefsirle alakalı bu hususlar, sözlüklerde ele alınan maddelerin izahı kapsamında verilmiştir. Elbette eserlerin yapısı ve sistemi icabı sözlüklerde bu konular bir başlık altında sınıflandırılmamıştır. Çalışmamızın bu başlığında, sözlüklerde dağınık bir biçimde yer alan tefsir malzemesini tasnif ettik. Bu sayede sözlüklerin, tefsir üst başlığı içerisinde en fazla pay ayırdıkları alt alanı görmek mümkün oldu. Aynı zamanda bu tasnifin önemli bir katkısı da hicrî ilk dört asırda sözlüklerin itibar ettiği ve kendi mecrasında işlevsel gördüğü Kur’ân ilimlerini tespit etmeyi sağlamasıdır. Diğer yandan bu tasnif, tefsir ilminin sözlükbilimdeki yansımasını kronolojik olarak ortaya koymaktadır. Zira söz konusu sınıflandırma çabası, II. asırda telif edilen ve ilk sistemli sözlük kabul edilen Kitâbü’l-ʿAyn’dan IV. asrın sonunda hazırlanan eṣ-Ṣıḥâḥ’a kadar sözlüklerin tefsire yaklaşımına ya da tefsire katkısına dair bilgilendirici mahiyettedir. Bu bilgiler klasik dönem sözlüklerindeki tefsir malzemeleri üzerinden, sözlüklerin tedvin edildiği dönemin tarihine ilişkin bir okuma yapmayı sağlamaktadır. Böylece dilbilimin önemli kısımlarından biri olan sözlükbilim aracılığıyla hicrî II. ve IV. asırlar arasındaki kültürel atmosferde tefsir ilminin yeri kısmen ortaya çıkmaktadır. Esasında bu çalışma, tefsir ilminin etki sahasına dışarıdan bir bakış olmasının yanı sıra tefsirin sözlük çalışmalarındaki etki gücünü göstermesi bakımından da önem arz etmektedir. Zira sözlüklerin muhtevasını belirleyen en önemli unsurlardan biri ayet-tefsir alıntılarıdır. Bu alıntılar sadece muhtevayı belirlemekle kalmamış aynı zamanda sözlük verilerinin sıhhatini ve değerini tayin etmede önemli bir müracaat kaynağı olmuştur. Bu doğrultuda, ayetlerin, sözlüklerin güvenilirliklerini belgelendirme amaçlı kullanılması ilk ve öncelikli hedef iken ayetlerin açıklanması ve yorumlanması sürecinde, ayetlerin sözlüklerin muhtevasını yönlendirdiğini söyleyebiliriz. Ayet ve ayet yorumlarının sözlüklere muhteva bakımından kaynaklık etmesi, onların sözlüklerde şevâhid olarak kullanılmasının zaruri bir uzantısıdır.

Klasik dönem sözlüklerinden bu çalışmanın konusunu teşkil eden beş sözlükten her birinde, ele alınan kelimenin izahını destekleme ve pekiştirme amaçlı yani şevâhid olarak zikredilen pek çok ayet yer almaktadır. Sistemli ilk Arapça sözlük kabul edilen Kitâbü’l- ʿAyn ve IV. asrın mühim sözlüklerinden Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa ve Tâcü’l-luġa / eṣ- Ṣıḥâḥ’ın şevâhid olarak kullandıkları ayet sayıları arasında büyük bir fark yoktur. Bu sözlüklerin her biri yaklaşık olarak aynı sayıda (600-750 kadar) ayeti barındırmaktadır. IV. asırda telif edilen diğer iki sözlük ise içerdikleri ayet sayıları açısından bu genel rakamların dışında kalmaktadır. Bunlardan biri diğer sözlüklere nispetle en az sayıda ayetin

kullanıldığı Mücmelü’l-luġa’dır. Bu genellemenin dışında kalan diğer sözlük ise neredeyse dört sözlükte kullanılan ayetlerin tamamı kadar ayet şevâhidi içeren Tehẕîbü’l-luġa’dır. Daha evvel de ifade edildiği üzere sözlüklerdeki ayet istişhâdının rakamsal değerleri şöyledir; Kitâbü’l-ʿAyn 597677, Tehẕîbü’l-luġa 1922, Mücmelü’l-luġa 203, Muʿcemü

meḳāyîsi’l-luġa 603, Tâcü’l-luġa / eṣ-Ṣıḥâḥ 760. Bütün bu rakamsal değerler hesaba katıldığında, beş sözlükten ilk telif edilen Kitâbü’l-ʿAyn’ın ayetlerin şevâhid olarak kulllanılış miktarı hususunda diğer sözlükler için örneklik teşkil ettiği söylenebilir. Ancak bu örnekliğin geçerli olmadığı iki sözlük ortalama rakamsal değerin altında kalan Mücmelü’l-luġa ve bu değerin hayli üzerinde olan Tehẕîbü’l-luġa’dır. Mücmelü’l- luġa’daki diğerlerine nispetle az ayet kullanımı eserin adından da anlaşılacağı üzere bu sözlüğün Arapça söz varlığını icmal etmek, kısa bir biçimde anlatmak hedefiyle yakından ilişkilidir. Eserin ihtisar mantığıyla kaleme alındığı yönündeki tespit çağdaş araştırmacılar tarafından da dile getirilmiştir.678 Tehẕîbü’l-luġa’da ise diğer sözlüklere kıyasla fazla

miktarda ayet şevâhidi kullanılması eserin ansiklopedik bir hüviyete sahip olmasıyla alakalıdır. Nitekim Ezherî Arapça sahih dil birikimini kayıt altına alırken eserin kapsamını oldukça geniş tutmuştur. Dolayısıyla bu geniş kapsamlı muhteva aynı doğrultuda çok ayet kullanımını zorunlu kılmıştır. Bunlara ilaveten Tehẕîbü’l-luġa’daki ayet şevâhidlerinin sayısı dinin, dil kaynakları üzerindeki yoğun etkisini göstermesi bakımından anlamlıdır. Zira bu eser, aynı çağda yazılan diğer sözlükler arasından bu yönüyle temayüz etmektedir. Sözlükteki ayet kullanımları bu hususta önemli bir veridir.

Klasik Arapça sözlüklerdeki ayet-tefsir verilerinin detaylı tasnifine geçmeden önce zikrettiğimiz toplam rakamlar ve bunlara ilişkin değerlendirmeler, bu tasnifin anlaşılmasını kolaylaştırmaya yöneliktir. Sözlüklerde yer alan ayetleri, tefsir edilmeleri bakımından öncelikle iki başlık altında sınıflandırabiliriz. Bu iki başlık, ayetlerin kısa yahut detaylı- kapsamlı bir şekilde izah edilişidir. Beş sözlükteki ayetleri incelediğimizde bunların neredeyse tamamının kısa izahla tefsir edildiğini görmekteyiz. Bu sonuç, sözlüklerin ayetlere yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Zira sözlük çalışmaları açısından ayetler, ilgili kelimenin anlamını açıklamak ve pekiştirmek için araç ve destek mesabesindedir. Yoksa tefsir kitaplarında olduğu gibi sözlükler, ayetleri yorum nesnesi olarak görmemektedir. Bu nedenle sözlüklerde detaylı tefsire konu olan ayet sayısı, sözlükteki toplam ayet sayısının yüzde ikisini geçmemektedir. Fakat bunun tek istisnası vardır. İncelediğimiz beş sözlükten 677 Her ne kadar Kees Versteegh, Arabic-English Dictionary of Qur’anic Usage adlı esere yazdığı takdimde,

Kitâbü’l-ʿAyn’daki Kur’ân şevâhidleri sayısının sürpriz biçimde az olduğunu iddia etse (Versteegh, “Foreword”, viii) de tespit ettiğimiz rakamlar onun iddiasının zayıflığını ortaya koymaktadır.

kronolojik sıralamada ilk olan Kitâbü’l-ʿAyn’da uzun izahlar eşliğinde zikredilen ayet sayısı 126’dır. Bu sayı toplam ayet miktarının yaklaşık olarak yüzde yirmisine tekabül etmektedir. Dolayısıyla ikinci asırdan beşinci asra kadar, sözlüklerdeki ayetlerin detaylı tefsir edilmesinde yüzde yirmiden yüzde ikiye doğru azalarak seyreden bir süreçten bahsetmek mümkündür. Sözlüklerin detaylı tefsir yerine kısa izahları tercih etmesi bu eserlerin temel ilgi alanını belirleyip sistemli bir veçheye kavuşmalarının neticesidir. Zira sözlük kategorisinde ilk telif edilen eser, henüz kendisini diğer disiplinlerin etki alanından kurtarıp müstakil bir forma bürünmemiştir. Aynı zamanda Kitâbü’l-ʿAyn’ın yazıldığı döneme kadar oluşan tefsir literatürünün dil kaynaklarıyla çok iç içe olduğu göz önünde bulundurulursa bu sözlükteki detaylı tefsir malzemesinin diğerlerine kıyasla çok olmasının nedeni anlaşılacaktır. Nitekim Ferrâ, İbn Kuteybe vb. ilim adamlarının Meʿâni’l-Ḳurʾân ve Müşkilü’l-Kur’ân gibi eserleri hem dilbilim hem de tefsir literatürü içerisinde kabul edilir. Dolayısıyla dönemin ilim geleneğinde bulunan alanlar arası yoğun irtibat, Kitâbü’l- ʿAyn’daki detaylı tefsir verilerinde de tezahür etmiştir. Ayrıca bize ulaşan ilk sistemli tefsir müellifi Mukātil b. Süleyman’ın ilk sistemli sözlük müellifi Halîl b. Ahmed ile çağdaş olduğu dikkate alındığında Kitâbü’l-ʿAyn’da pek çok ayetin detaylı tefsir edilişi makul görünmektedir. Çünkü tefsir ilmi bu döneme kadar dilbilimin gölgesindedir. Nitekim tefsir alanında telif edilen ilk çalışmalar gâribü’l-Kur’ân, meʿâni’l-Ḳurʾân, i‘râbü’l-Kur’ân ve müşkilü’l-Kur’ân adlarıyla ve sözlük biçiminde ortaya çıkmıştır. İlk tefsir çabası olarak Kur’ân’daki zor anlaşılan kelimelerin izah edilmesi ve bu çalışmaların sözlük formatında hazırlanması tefsir ilminin dil çalışmalarının gölgesinde kaldığının ve tefsir-dil çalışmalarının iç içe geçtiğinin delili olarak gösterilebilir. Elbette ilk tefsir çalışmalarının sözlük biçiminde telifiyle başlayan serüven, tefsirlerin gelişimiyle çok daha farklı bir boyuta geçmiştir. Tefsirlerin de sözlükler gibi zaman içerisinde kazandığı muhteva ve biçim, sözlüklerden elde ettiğimiz tasnifler üzerinden de görülmektedir. Zaten bu başlıkta incelediğimiz temel mesele sözlüklerin tasnifi olup bu bağlamda sözlük-tefsir ilişkisinin analizidir. Bu analizin verdiği ipuçlarından biri de İslam ilim – kültür tarihinde ilimlerin iç içe oluşu, zamanla birer ilmî disiplin haline gelerek diğerlerinden metot, muhteva ve amaç bakımından ayrıldıkları ama bu ilimlerin birbirinden hiçbir zaman kopmadıklarıdır.

Sayısal değerlere itibar ettiğimizde detaylı tefsire yer veren birinci kaynak Kitâbü’l- ʿAyn olmakla birlikte yüzdelik dilimde çok az bir oranı temsil etmiş olmasına rağmen kemiyette az-keyfiyette zengin bir diğer sözlük de Tehẕîbü’l-luġa’dır. Zira yaklaşık iki bin ayet arasından sadece kırk kadarını tafsilatlı bir şekilde tefsir etmektedir. Ancak bu izahlar bazen okura sözlük okuduğunu unutturacak düzeyde yoğun bir anlatıma sahiptir. Kimi

zaman sözlük yerine fıkıh kitabı yahut ahkâmü’l-Kur’ân türünde bir eser okunduğunu vehmettiren sayfalarca izah, kimi zaman ise ele alınan kelimeyle alakalı tarihsel bağlamdaki geniş içerik bunun göstergesidir. Bu durum daha önce bahsettiğimiz üzere Tehẕîbü’l-luġa’nın ilgi alanının genişliğiyle yakından ilgilidir. IV. asra kadar hazırlanan diğer sözlüklerden onu farklı kılan ansiklopedik karakteri, uzun tefsir bahislerinde de açığa çıkmaktadır. Bu karakter gereği Tehẕîbü’l-luġa telif edildiği hicrî IV. asra kadar oluşan engin birikimden istifade etmekte bir beis görmemiştir. Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden hareketle özetle şunu söylemek mümkündür: sözlüklerin ilk evrelerinde ayetler detaylı bir biçimde tefsir edilirken zaman içerisinde sözlüklerin özgün bir içerik kazanmalarıyla detaylı tefsir faaliyeti azalmıştır.

Kıraat

Sözlüklerdeki tefsir materyalini sınıflandırma noktasında oluşturduğumuz kategorilerden biri kıraat konusudur. Sözlüklerde kıraat konusuna ve kıraat anlam ilişkisine ne kadar yer verildiğini tespit etmek, sözlük-tefsir ilişkisinin önemli bir boyutunu görmeyi mümkün kılacaktır. Sözlüklerde tefsir bağlamında en çok yer verilen konulardan biri olması münasebetiyle kıraat konusunun sözlükteki toplam tefsir malzemesine oranını görmek isabetli olacaktır. Anlam ilişkisi kurmadan sadece kıraate dair bilgilerin oranına baktığımızda Tâcü’l-luġa / eṣ-Ṣıḥâḥ dışındaki dört sözlükte bu oran yüzde iki civarındadır. Ancak eṣ-Ṣıḥâḥ’ta bu oran yüzde on beş’tir. Nitekim burada zikredilen 760 ayetin 108’inde kıraate yer verilmiştir. Ayrıca sözlüklerde kıraat-anlam ilişkisinin kurulduğu bilgilerin toplam tefsir bilgisine oranı yaklaşık olarak yüzde bir ile yüzde dokuz arasında değişmektedir. Kıraat-anlam ilişkisine en çok Tehẕîbü’l-luġa’da yer verilirken, bu konuya en az değinen eser Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa’dır. Ezherî’nin sözlüğünde kıraat-anlam ilişkisine en çok yer verilmesi anlaşılır bir durumdur, zira müellif sözlüğün tamamında ele aldığı her bir konuyu ayrıntılı açıklama gayreti içerisindedir. Ayrıca Ezherî’nin kıraat konusuyla ilgili müstakil eseri de bulunmaktadır. Bu da konuyla özel ilgilendiğini gösterir. Eserin genel karakteri itibariyle kıraat konusunun bundan muaf tutulması düşünülemez. Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa ise telif gerekçesine uygun bir şekilde, kelimelerin sıhhatini ve vezinlerini belirlemeyi sözlüğün ana meselesi olarak gördüğünden, onun kıraat konusunu pek gündemine almadığı söylenebilir. Buraya kadar verdiğimiz bilgilerde en dikkat çekici olan husus, Cevherî’nin sözlüğündeki kıraat malzemesinin fazlalığıdır. eṣ-Ṣıḥâḥ’ta nakledilen toplam tefsir malzemesinin yüzde on beşini kıraat meselesinin oluşturması, üzerinde durulması gereken bir konudur. Bunun nedenleri araştırıldığında onun sahih ve

şaz ayrımı yapmadan bütün kıraat vecihlerini derlemesi bir gerekçe görülebilir. Bunun yanı sıra Cevherî’nin, Zeccâc gibi kıraatlere yönelik eleştirel yaklaşımlara679 sahip ilim

adamlarına karşı refleks olarak savunmacı bir tutum içerisine girip pek çok kıraat bilgisine yer vermesi de muhtemeldir. Son tahlilde, sözlüklerde başka konulara nazaran en fazla kıraat meselesinin ele alındığını söylemek gerekir.

Gramer

Sözlüklerdeki tefsir verileri içerisinde kıraatlerden sonra en çok zikredilen kategori ise gramer izahlarıdır. Gramer bağlamında en fazla ayete yer veren Ezherî’dir. O Tehẕîbü’l-luġa’da 141 ayeti gramer bağlamında zikretmiştir. Ancak bu sayının sözlükte yer verilen tüm ayetlere oranı yaklaşık olarak yüzde yedidir. Kitâbü’l-ʿAyn’da ise bu oran yüzde on bire çıkmaktadır. eṣ-Ṣıḥâḥ’ta 119 ayeti gramer açıklamasında kullanan Cevherî’de söz konusu oran yüzde on beştir. İbn Fâris’in iki sözlüğünde ise gramere dair değiniler yok denecek kadar azdır. Görüldüğü üzere sözlükte nakledilen tefsir malzemesinde, kıraat konusunda olduğu gibi gramer hususunda da öne çıkan isim Cevherî olmuştur. Ortaya çıkan bu tabloyu yorumlamaya giriştiğimizde şu neticeyle karşılaşmaktayız: Sözlüklerin teşekkülü ile başlayan ve gelişimiyle devam eden süreç içerisinde ayetlerin filolojik izahlar için kullanımında artış vardır. Bu artışın düzenli bir seyir izlediği söylenemez. Ancak eṣ-Ṣıḥâḥ’taki kıraat ve gramer izahlarının oranlarının yüksek oluşu, sözlüklerin, ayetlerin tefsirine girişmekten ziyade onları dilbilgisine referans kabul etme eğiliminin arttığı yönünde bir işaret olarak algılanabilir. Hicrî II. asırdan IV. asra uzanan kronolojik çizgide, sözlüklerde Kur’ân ilimlerine dair bahislerin azalması da söz konusu eğilimin artışını destekleyen bir başka delildir. Çünkü incelememize konu olan beş sözlükten ilk ikisi olan Kitâbü’l-ʿAyn ve Tehẕîbü’l-luġa’da Kur’ân ilimlerine değinilirken diğer üç sözlükte buna pek rastlanmamaktadır. Daha önce ifade edildiği gibi bu durumu, sözlüklerin ilk etapta tefsir birikiminin gölgesinde kalırken bir müddet sonra dilbilimin, tefsir ilminin kendi sahasına müdahil oluşunu engellemesiyle izah etmek mümkündür.

Her ne kadar sözlük müellifleri ayetleri istişhâd unsuru kabul etmekten vazgeçmeseler de tefsir ilminin sözlük üzerindeki egemenliğini azaltma çabası içerisine girmişlerdir. Doğrusu bu çaba bir bakıma diğer disiplinlerden ayrılan sözlük kategorisindeki eserlerin özgünleşmesi açısından kıymetlidir. Ancak bu özgünleşmenin içerik düzeyinde cereyan ettiğine dikkat etmek gerekir. Öte yandan süreç içerisinde 679 Abdülhamit Birışık, “Kıraat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2002),

ayetlerin özellikle kıraat ve gramerde istişhâd olarak kullanımında eksilme olmayışı, dilin kaynak bakımından din temelli inşasının önemini koruduğuna delalet etmektedir.

Lehçe ve muarreb

Sözlüklerde tefsir bağlamında üzerinde önemle durulan diğer iki konu, kıraat ve gramer gibi dille yakından irtibatlı olan lehçe ve muarreb meselesidir. Sistematik Arapça sözlüklerin Halîl b. Ahmed’in çalışması ile başlayan teşekkül sürecinde ayetlerin izah edildiği yerlerde, lehçelere toplam yirmi beş yerde işaret edilmiştir. Bu sayı Kitâbü’l- ʿAyn’daki tefsirle alakalı nakillere kıyasladığında bütün içerisinde yüzde dörtlük bir kesimi teşkil etmektedir. Sözlüklerin ansiklopedik bir yapıya kavuştuğu Ezherî’nin döneminde ise lehçeler yirmi bir defa zikredilirken bunun yüzdelik dilimi bire tekabül etmektedir. İlerleyen süreçte telif edilen üç sözlükte de bu oran yüzde biri geçmemektedir. Dolayısıyla sözlüklerde lehçe konusunun tefsir merkezli ele alınması zaman içerisinde azalmıştır. Lehçe konusu hicrî II. asırda tefsirle yakından ilgili görülürken IV. asra doğru bu ilginin azaldığı söylenebilir. Bunun sebebi tefsir ilminin kendi içerisinde geçirdiği dönüşümlerde aranmalıdır. Bunu tefsirin geçirdiği değişim ve dönüşümlerin sözlükteki yansıması olarak okuyabiliriz. Zira bidayette tefsir kelimelerin filolojik izahından oluşan bir çaba iken özellikle hicrî III. asırda Taberî’nin Câmiʿu’l-beyân’ı ile filolojinin sınırlarını aşan ve tarih, kültür bilgisinin de tefsirle mezcedildiği bir yapı ortaya çıkmıştır. Tefsir ilmi, odağına sadece dilbilimlerini değil bunun yanı sıra diğer ilimleri de almaya başladığında lehçe gibi dilbilimin temel konularının tefsirde eski önemini kaybetmesi muhtemeldir. Sözlüklerde lehçeye ayrılan payın azalmasının da bununla doğru orantılı olduğunu söyleyebiliriz.

Lehçe konusuyla birlikte ele alınabilecek diğer bir husus, muarrebin tefsirle ilişkilendirilerek zikredildiği kısımdır. Bilindiği üzere muarreb kelimesi başka dilden Arapçaya giren ve Arapçalaşan kelimeleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla incelediğimiz beş sözlükte, Tehẕîbü’l-luġa dışında tefsir bağlamında muarrebe yer veren bir sözlük yoktur.n genel içeriğine nda sözlükleriAslı680

baktığımızda muarreb ve dahîl şeklinde kullanımların çok olduğunu görmekteyiz. Ancak bunlar ayetlerde geçen kelimelerle ilgili olmayıp başka kelimelerin kökenlerini incelemektedir. Diğer sözlüklerden farklı olarak Ezherî’nin sözlüğünde muarrebin tefsir bağlamında yer alması muhtemelen onun sözlüğüne aldığı bütün kelimelerin sahihliği

680 Bu tespitimizde Ezherî öncesi sözlüklerden Kitâbü’l-ʿAyn’da zikredilen Tevrat’taki Meşih’in Kur’ân’da

Mesih şeklinde Arapçalaştırıldığı gibi nadirat kabilinden örnekleri istisna ediyoruz. Halil b. Ahmed, Kitâbü’l-ʿAyn, 3: 156.

konusundaki titizliğinden kaynaklanmaktadır. Hatırlanacağı üzere onun dilde sahihlik hususundaki titizliğini besleyen maceralı bir serüveni olmuştur. Ezherî hicrî 312 yılında hacdan dönerken Karmatîlerin eline esir düşmüş ve iki yıllık esaret hayatında bedevî Araplardan pek çok kelime derlemiştir. Ayrıca incelemeye konu olan diğer sözlüklere kıyasla Tehẕîbü’l-luġa’da şevâhid olarak kullanılan ayet sayısı diğerlerinden çok daha fazladır. Neredeyse iki bine yakın ayet arasından sadece beş tanesinde muarrebe değinilmesi makul bir durumdur.

Nüzul ortamı ve sebeb-i nüzul

Sözlüklerdeki verileri tasnif ederken genellikle dil üst başlığı altına girebilecek kıraat, gramer, lehçe ve muarreb gibi konuların sözlüklerde kapladığı alandan bahsettik. Onların dille ilgili bu tür materyale tefsir bağlamında yer vermesi gayet doğaldır. Çünkü dil malzemesi hem tefsir kaynaklarının hem de sözlüklerin ortak kaynağıdır. Dilden bağımsız ne tefsir faaliyeti ne de sözlük telifi düşünülebilir. Fakat sözlüklerde yer alan ve dilden ziyade tarihin alanına giren sebeb-i nüzul ve tarihsel bağlama ilişkin bilgiler, tefsir malzemesinin sözlüklere taşındığına işaret etmektedir. Esasen ayetlerin iniş sebebini anlatan olayların ve ayetlerin indiği arka plana ait tarihî ve kültürel bilgilerin sözlükte yer alması, sözlüklerin tefsirlerin etkisi altında kaldığını ispatlamaktadır. Sözlüklerdeki sebebi nüzul verilerini kronolojik biçimde değerlendirdiğimizde elde ettiğimiz rakamsal değerler şunlardır: Kitâbü’l-ʿAyn’da dört, Tehẕîbü’l-luġa’da ise sekiz adet rivayet mevcuttur. Bununla birlikte mezkûr sözlüklerdeki toplam ayet miktarına baktığımızda sebeb-i nüzulü zikredilen ayet sayısı oranı yüzde birin altındadır. Bu rakamlar yüzdelik dilimde pek bir değer ifade etmemesine karşın naklettikleri bilgiler bakımından mühimdir. Dikkat edileceği üzere ilk iki sözlükte bu tür rivayetler varken sözlüklerin artık teşekkülünü tamamladığı ve tefsirden azade bir kimlik kazandığı dönemlerde sebeb-i nüzül rivayetlerine yer verilmemiştir. Araştırmalarımız neticesinde Mücmelü’l-luġa, Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa ve eṣ-Ṣıḥâḥ’ta tek bir sebeb-i nüzul rivayeti olmadığını tespit ettik. Öte yandan ilk iki sözlükte “fe enzele”681 kalıplarıyla aktarımlar yapılmıştır. Bu kalıbın yanı

sıra “nezelet hazihi’l-aye fî” yahut “ve fîhim nezele”682 kalıpları da sözlüklerde dikkat

çeken nakillerdir.

681 Halil b. Ahmed, Kitâbü’l-ʿAyn, 2: 119; Ezherî, Tehẕîbü’l-luġa, 1: 416; 5: 197, 223; 6, 173; 8: 44, 154; 9: