• Sonuç bulunamadı

Hicrî İlk Dört Asırda Tefsir - Sözlük İlişkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hicrî İlk Dört Asırda Tefsir - Sözlük İlişkisi"

Copied!
335
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HİCRÎ İLK DÖRT ASIRDA TEFSİR - SÖZLÜK İLİŞKİSİ

DOKTORA TEZİ

Ayşe UZUN

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

(2)

T.C.

ANKARA YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HİCRÎ İLK DÖRT ASIRDA TEFSİR - SÖZLÜK İLİŞKİSİ

DOKTORA TEZİ

AYŞE UZUN

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

PROF. DR. İSMAİL ÇALIŞKAN

DANIŞMAN

(3)
(4)
(5)

TEŞEKKÜR

Öğrenim hayatımın uzun soluklu aşaması olan doktora eğitimi sürecinde pek çok insanın desteğini ve katkısını gördüm. Tez aşamasında düşüncelerimin şekillenmesinde özgür bir ortam sunan, düzenli dersler yapmak suretiyle çalışmalarımın seyrini takip eden, vakit ayırıp büyük emek veren, daima teşvik eden ve bu tezin her satırında katkısı olan danışman hocam Prof. Dr. İsmail ÇALIŞKAN’a teşekkür ederim. İSAM Araştırmacı Yetiştirme Projesi kapsamında ilim dalı sorumlusu yani akademik danışman vasfıyla her ay tezin planından kapsamına, içeriğinden üslubuna varıncaya kadar pek çok meseleyi müzakere eden hocam Dr. Öğretim Üyesi M. Taha BOYALIK’a rehberliğinden ve desteğinden ötürü teşekkür ederim.

Tez izleme komitesinde yer alan ve tezin biçimlenmesinde katkı sunan Prof. Dr. M. Halil ÇİÇEK ve Prof. Dr. Murat DEMİRKOL hocalarıma yönlendirmeleri ve teşvikleri için minnettarım. Prof. Dr. Mehmet ÜNAL, Prof. Dr. İ. Hilmi KARSLI, Prof. Dr. Ahmet YILDIRIM ve Doç. Dr. Harun ŞAHİN hocalarıma çalışmalarımı yürütebilmem için sağladıkları kolaylıklar vesilesiyle teşekkür ederim. Tezin iptidai planı üzerine kafa yoran ve kaynak temininde yardımcı olan Doç. Dr. Mustafa KARAGÖZ hocama şükranlarımı sunarım. Tezi okuyan Prof. Dr. Mevlüt ERTEN hocama teşekkür ederim. Kaynak sağlama hususunda desteğini gördüğüm Arş. Gör. Abdullah YILDIRIM hocama teşekkür ederim. Teze doğrudan katkı sağlamamış olsa da İSAM akademik yazım çalışmaları sürecinde yazı yazmayı öğreten ve tezde dolaylı biçimde emeği olan Doç. Dr. Berat AÇIL hocama teşekkür ederim.

Çalışmanın ilk müsveddelerini okuyarak cömert tenkitleriyle işimi kolaylaştıran sevgili dostlarım Dr. Öğretim Üyesi Peyman ÜNÜGÜR, Dr. Öğretim Üyesi Nur Betül ATAKUL ve Arş. Gör. Şeyma YAZICI’ya şükranlarımı sunarım. Okuma ve yazma sürecinin sıkıntılarıyla baş etmemde maddi manevi pek çok yardımı dokunan sevgili kardeşim Sümeyye ALTINOK’a teşekkür ederim. Burada adı geçmeyen dostlarıma ve aileme teşekkür ederim. Doktora tez çalışmamı 2228 numaralı yurt içi destek programıyla destekleyen TÜBİTAK’a ve AYP projesiyle destekleyen TDV İSAM’a teşekkür ederim.

(6)

İTHAF

(7)

ÖZET

Hicrî İlk Dört Asırda Tefsir - Sözlük İlişkisi

UZUN, Ayşe

Doktora, Temel İslam Bilimleri Bölümü Tez Yöneticisi: Prof. Dr. İsmail ÇALIŞKAN

Eylül 2019, 319 sayfa

Tez, klasik Arapça sözlükler ve tefsirler arasındaki ilişkiyi hicrî ilk dört asır zaman sınırlandırması çerçevesinde incelemektedir. Bu konunun incelenmesi, tefsir tarihine iki açıdan katkı sağlamaktadır. Bu, tefsir ilminin himayesinde gelişen filolojik disiplinlerin keşfedilmesine imkân tanıdığı kadar dilbilimin bir alt dalı kabul edilen sözlükbilimle tefsirin yoğun temasını ortaya koyması bakımından önemlidir.

Çalışmada takip edilen yöntem, metin incelemesidir. Hicrî ilk dört asrın temsil değeri yüksek Arapça sözlüklerinde tespit edilen tefsir malzemesi, tefsir ilminin konuları merkeze alınmak suretiyle tasnif edilmiştir.

Bu araştırmanın ilk dört asır şeklinde zaman hududuna tabi tutulmasının müspet yönü, sözlükbilimde ve tefsirde güçlü metinlerin telif edildiği teşekkül dönemine ait eser muhtevasını yansıtmasıdır. Söz konusu sınırlandırmanın menfi tarafı ise tefsir telifinin hicrî ilk dört asrın başında yoğunlaşırken sözlüklerin dördüncü asrın sonunda telif edilişidir. Menfilik, telif sürecinde eser türlerinin zamansal dağılımından kaynaklanmamaktadır. Esas olumsuzluk, bu dağılımın türler arasındaki ilişkiye etkisinin tespit edilmesiyle alakalıdır. Çünkü sözlüklerin ve tefsirlerin teşekkül ettiği bu kronolojik seyirde, tefsirlerin sözlükler üzerindeki etkisini incelemek gayet mümkünken, sözlüklerin tefsirler üzerindeki etkisini incelemek zorlaşmaktadır.

Hazırlanan bu incelemenin temel iddiası, hicrî ilk dört asra ait klasik Arapça sözlükler ve tefsirler arasında etkileşim olduğudur. Bu iddianın ispatlanması suretiyle tefsir ilminin sözlükbilimle yoğun irtibat içerisinde şekillendiği açığa çıkmaktadır. Aynı zamanda tefsir ilminin salt dilden ibaret gibi algılanan sözlükbilimi yönlendirdiği de

(8)

anlaşılmaktadır. Zira ayetlerin istişhad malzemesi olarak kullanılması onların tefsir edilmesini de gerektirmiştir.

Çalışmamız öncelikle Arapça sözlükçülüğün doğuşu ve gelişimine odaklanarak tarihî arka planı kendine zemin edinmektedir. Ardından sözlüklerdeki tefsir malzemesi, dil ve Kur’an ilimleri temalı tasnif edilmiştir. Ayrıca bu tasnife kelâmî ve fıkhî içeriklerin sözlüklere yansıması da eklenmiştir. Bu verilerin bir sağlaması ve tefsir – sözlük ilişkisinin diğer kutbunu yoklama amacına matuf olarak tefsirlerdeki sözlük mirası da aynı başlıklar üzerinden incelenmiştir.

(9)

ABSTRACT

Relation Between Tafsir and Classical Arabic Dictionary in The First Four Centuries of Hijra

Uzun, Ayşe

Ph.D, Basic Islamic Sciences

Thesis Advisor: Prof. Dr. İsmail ÇALIŞKAN September 2019, 319 page

The thesis examines the relationship between classical Arabic dictionaries and Quranic commentaries within the first four centuries of time limitation. Studying this theme contributes to the history of exegesis in two ways. This is important in terms of revealing the intense contact of lexicography with tafsir, which is considered a sub-branch of linguistics, as well as the discovery of philological disciplines developed under the auspices of tafsir.

Text analysis method is used in this study. The material of tafsir, which was determined in Arabic dictionaries with high representational value of the first four centuries of Hijri, was classified by centering the subjects of tafsir.

The positive aspect of limiting this research to time in the first four centuries is that it reflects the content of the work of the period in which linguistic texts and commentary were written. On the other hand, the negative side of this limitation is that the writing of exegesis is concentrated at the beginning of the first four centuries while the dictionaries are written at the end of the fourth century. The negativity does not arise from the temporal distribution of the genres in the writing process. In fact, the difficulty in determining the effect of this distribution on the relationship between species is the main negativity. Because in this chronological line where dictionaries and exegesis are written, it is quite possible to examine the effect of exegesis on dictionaries, but it is difficult to examine the effect of dictionaries on exegesis.

The main claim of this study is that there is an interaction between classical Arabic dictionaries and tafsirs of the first four centuries. By proving this claim, it becomes clear that the tafsir is shaped in close contact with lexicography. It is also understood that the

(10)

tafsir affected lexicography, which is perceived as purely philology. Because the use of verses as al-istishhad also required their interpretation.

Our study primarily focuses on the birth and development of Arabic lexicography. In this way the historical background becomes its fundamental. Then I classified the material of exegesis in the dictionaries with the theme of philology and Quranic sciences. In addition to this classification, the reflection of theological and fiqh contents to dictionaries has been added. As a proof of this data and the aim of searching the other pole of tafsir - dictionary relationship, the dictionarical heritage of tafsir was also examined through the same headings.

(11)

İÇİNDEKİLER

ONAY SAYFASI ... III BEYAN ... IV TEŞEKKÜR ... V İTHAF ... VI ÖZET ... VII ABSTRACT ... IX KISALTMALAR ... XI ŞEKİLLER VE TABLOLAR DİZİNİ ... XII

1. GİRİŞ ... 1

1.1. Araştırmanın Konusu ve Yöntemi ... 1

1.2. Literatür Değerlendirmesi ... 17

1. Kavramsal Çerçeve ... 23

2. Tarihte Sözlükbilim ... 28

3. Arapça Sözlükbilimin Doğuşu ve Gelişimi ... 32

3.1. Arapça Sözlükçülüğün Doğuşunu Gerektiren Sâikler ... 32

3.2. Arapça Sözlüklerin Kaynakları ... 47

3.3. Arapça Sözlüklerin Tarihî Gelişimi ... 56

3.3.1. Teorik Çerçeve... 56

3.3.2. Eserler ... 63

İKİNCİ BÖLÜM: İLK ARAPÇA SÖZLÜKLERDE TEFSİR MALZEMESİ VE YANSIMALARI ... 84

1. Sözlüklerdeki Tefsir Malzemesinin Döküm ve Tasnifi ... 84

1.1. Arapça Sözlükler ve İstişhâd Meselesi ... 86

1.2. Sözlüklerin Tefsir Kaynakları ... 88

1.3. Sözlüklerdeki Tefsir Malzemesinin Tasnifi ... 102

2. Sözlüklerde Tefsir – Dil İlişkisinin Tahlili ... 112

2.1. Müşkilü’l-Kur’ân ... 115 2.2. Mecâzü’l-Kur’ân ... 118 2.3. Gramer ... 130 2.4. Lehçeler ... 134 2.5. Kıraat... 143 2.6. Muarreb ... 151

(12)

3. Sözlüklerde Kur’ân İlimleri ... 155 3.1. Kur’ân’ın Nüzulü ... 155 3.2. Nesih ... 164 3.3. Esbâb-ı Nüzul ... 166 3.4. Bağlam / Siyak ... 172 4. Ayetlerin Fıkhî İzahı ... 179

5. Ayetlere Kelâmî Bakışın Sözlüklerdeki Yansıması ... 186

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: TEFSİRLERDE SÖZLÜK MALZEMESİ VE SÖZLÜKBİLİME ETKİSİ ... 197 1. Tefsirlerde Sözlük Mirası ... 197 2. Tefsir-Dil İlişkisi ... 207 2.1. Müşkilü’l-Kur’ân ... 207 2.2. Mecâzü’l-Kur’ân ... 208 2.3. Gramer ... 218 2.4. Lehçeler ... 224 2.5. Kıraatler ... 229 2.6. Muarreb ... 238 3. Kur’ân İlimleri ... 243 3.1. Kur’ân’ın Nüzulü ... 243 3.2. Nesih ... 256 3.3. Esbâb-ı Nüzul ... 260 3.4. Bağlam / Siyak ... 266 4. Fıkhî Konular ... 273 5. Kelâmî İçerik ... 279 SONUÇ VE ÖNERİLER ... 296 YARARLANILAN KAYNAKLAR ... 299

(13)

KISALTMALAR

b. bin bk. bakınız

b.y. basım yeri yok ed. editör

DİA Diyanet İslam Ansiklopedisi h. hicrî

İSAM İslam Araştırmaları Merkezi M. Ö. Milattan önce

ö. ölüm tarihi

TDV Türkiye Diyanet Vakfı

TDV DİA Türkiye Diyanet Vakfı Diyanet İslam Ansiklopedisi thk. tahkik eden

trc. tercüme eden ts. tarihsiz v.dğr. ve diğerleri

(14)

ŞEKİLLER VE TABLOLAR DİZİNİ

Şekil 1. Sözlüklerde zikredilen ayet sayıları

Tablo 1. Sözlüklerdeki tefsir malzemesinin sayısal tasnifi Tablo 2. Sözlüklerdeki lehçe bilgisinin tasnifi

(15)

1. GİRİŞ

1.1. Araştırmanın Konusu ve Yöntemi

Bu tez, hicrî ilk dört asırdaki tefsir ve sözlük ilişkisini incelemektedir. Her ne kadar bu çalışma, tefsirin mahiyetine ilişkin olsa da aynı zamanda tefsir tarihi araştırması kategorisine girebilir. Zira ilk dört asır tefsirin oluşum ve biçimlenmesi nedeniyle tefsir tarihinin en değerli kesitidir. Tefsir tarihi dendiğinde değişmeyen, yazıldığı şekilde kalan, sabit ve durağan bir birikim akla gelmez. Aksine kadim müktesabatın farklı açılardan ele alınışında, mezhep ve ekol farklılıklarının göz önüne alınması halinde yahut mevcut eserlerin dışında bir kitabın veya verinin ortaya çıkması durumunda yeni bir tarih tasavvuru ortaya çıkar. Pek çok yeni okuma, yeni bir tarih yazımı düşüncesini doğurabilir. Bu düşünce, tarih ilminin yapısından kaynaklanmaktadır. Tarih ilmi için muteber olan görüşleri, tefsir tarihi için de geçerli görebiliriz. March Bloch’un tarihin değişken doğasına ilişkin görüşleri, bizi tarihin tarihi olarak görülebilecek bütün alt disiplinlerde aynı düşünceleri işletmeye sevk etmiştir. Onun geçmiş ve tarih arasında yaptığı ayrım oldukça manidardır. Bloch geçmişi, hiçbirşeyin değiştirilemeyeceği bir veri, geçmişin bilgisini yani tarihi ise durmadan dönüşen, değişen ve mükemmelleşen dolayısıyla ilerleme halinde olan bir şey olarak tanımlamaktadır.1 Bloch’un bu taksimini tefsir tarihine tatbik ettiğimizde,

mevcut bu tarihinin teşekkülünde rol oynayan bütün veriler dünyasını, tefsir tarihinin geçmişi olarak görebiliriz. Fakat tefsir tarihi müellifleri, bu veriler arasından bir ayıklamaya ve seçmeye gittiğinde kendi öznel yargılarının ışığında değerlendirme yapacaklardır. Zira her seçme ve tasnif eylemi beraberinde öznelliği getirecektir. En azından tefsir tarihi yazımında mutlak manada nesnelliğin olduğunu iddia etmek, tarih ilminin doğası gereği mümkün olmayacaktır. Tarihin izafî yapısına binaen Frode, tarihi istediğimiz her kelimeyi yazabileceğimiz, bir çocuğun harf kutusuna benzetmiştir.2 Aslında

bu benzetmeyle, tarihin kurulmasında yorumun vazgeçilmez bir rol oynadığına işaret edilmiştir.3 Birden fazla yorum, birden fazla gerçeklik üretmektedir. Türker, tarihin

metafiziğini tartıştığı makalesinde, tarihi çalışmalarda birden fazla gerçeklik bulunması

1 March Bloch, Tarih Savunusu veya Tarihçilik Mesleği, trc. Ali Berktay (İstanbul: İletişim Yayınları,

2013), 27.

2 Edward Hallet Carr, Tarih Nedir?, trc. Misket Gizem Gürtürk (İstanbul: İletişim, Yayınları, 2013), 78. 3 Carr, Tarih Nedir?, 79.

(16)

nedeniyle tarihin tarihinde kaçınılmaz bir izafiyet bulunduğunu dile getirmektedir. Ona göre bu durum, tarihi adeta sonu gelmeyen bir araştırma sahasına dönüştürmektedir.4

Benzer biçimde tefsir tarihini kurguladığımızda da yorumlar devreye girmekte ve tefsir tarihi, araştırma ve incelemelerin el verdiği ölçüde yeniden şekillenmektedir. İşte konumuza ilişkin eldeki verileri bir okuma denemesi olmak bakımdan bu tez, bir tefsir tarihi incelemesidir. Ancak çalışmamız, bütün tefsir tarihini şamil bir inceleme olmayıp, sadece tefsirin, dilbilimin alt dallarından biri olan sözlüklerle ilişkisinin ilk dönem tarihini konu almaktadır.

Tefsir-sözlük ilişkisinin çalışmaya değer olduğunu gösteren verilerden biri kadim sözlüklerin, farklı ilimlerin tarihine ve gelişim seyrine dair katkı sağladığı yönündeki tespitlerdir.5 Sözlüklerin tefsir kitaplarına yahut tefsir ürünlerinin sözlüklere katkısını tespit etmek iki disiplinin tarihî gelişimi hakkında bilgi edinmeyi gerektirir. Karagöz tefsir tarihinin interdisipliner bir alan olduğunu dile getirir. Ona göre tefsir tarihi, kültür tarihi ve dilbilim gibi alanlardan beslenerek yazılır.6 Tarihin, her kültürün kendi geçmişiyle, kültürel

bakiyesiyle ilişki kurma biçimi olup, hayal gücüne açık olduğu nakledilmektedir. Dolayısıyla tarih, bugünden geçmişe doğru kurulmaktadır.7 Böylece tarihe dönük her araştırma, öznel bir karaktere sahip olup kişinin çalışmaları ve ufkuyla sınırlıdır. Ayrıca tefsir-sözlük ilişkisi çalışmak, bir bakıma fikirler tarihiyle uğraşmak anlamına gelir. Porta ve Keating’in ifade ettiği üzere fikirler tarihiyle uğraşmak, sadece profesyonel tarihçiler açısından değil bütün akademisyenler için önemlidir. Akademisyenlerin kendilerinden önceki anlayışlardan faydalanmalarını sağlar ve tekerleği yeniden icat etmelerinin önüne geçer.8

Yukarıda tarihe yaptığımız vurgu, tez başlığındaki tarih kesiti ile sınırlamanın gerekçesine bir hazırlıktı. “Hicrî İlk Dört Asırda Tefsir-Sözlük İlişkisi” başlığını taşıyan tezimizde ilk üç asır yahut beş asır yerine dört asırla sınırlandırmaya yönelmemizin sebebini izah edelim. Hicrî ilk dört asır, İslami ilimlerin bütün dallarında olduğu gibi tefsir ve sözlükbilim alanlarında da güçlü metinlerin telif edildiği bir dönemdir. Özellikle IV. asır, sözlükçülüğün zirve asrı olarak görülür. Aynı zamanda sözlükbilimin kırılma noktası 4 Sadık Türker, “Tarihî Araştırmalarda Tarih ve Akılyürütme Sorunu”, Kutadgubilig: Felsefe-Bilim

Araştırmaları Dergisi 6 (Ekim 2004): 85-117.

5 Ali Tevfik el-Hamd, “el-Mu‘cem el-Muhtas fî’t-Türâsî’l-‘Arabî (Kıraâ fî’l-Mâdde ve’l-Menhec)”,

Mecelletü Câmiati’l-Halîl li’l-Buhûs, 1/2 (2003): 77.

6 Mustafa Karagöz, Tefsir Tarihi Yazımı ve Problemleri, 1. Baskı (Ankara: Araştırma Yayınları, 2012), 257. 7 İlhan Tekeli, Tarihyazımı Üzerine Düşünmek, 1. Baskı (Ankara: Dost Kitabevi Yayınları,1998), 68. 8 Donatella Della Porta - Michael Keating, Sosyal Bilimlerde Yaklaşımlar ve Metodolojiler, trc. Sabri

(17)

olan bu asırdan sonra şerh ve haşiyelerin üretildiği beşinci asırla yeni bir aşama başlamaktadır. Dolayısıyla sözlükbilim açısından ilk dört asır önemli bir zaman kıstasıdır. Tefsirler açısından da tablo benzerdir. Bu döneme kadar tefsir alanında ansiklopedik tefsir olarak nitelenen Câmiʿu’l-beyân gibi bir kitabın yanı sıra pek çok tefsir telif edilmiştir. Aynı şekilde sözlükbilim alanının ansiklopedik eseri olarak sayılan Tehẕîbü’l-luġa IV. asrın ürünüdür. Dolayısıyla bu dört asırlık zaman diliminde, farklı disiplinlerde aynı vasıfla nitelenen eserler üretilmiştir. Neticede hicrî ilk dört asır, tefsir ve sözlük alanlarının teşekkülünü tamamladığı bir zaman dilimidir. Her iki alan arasındaki ilişkiyi görmek ise ortak zaman sınırlandırması yapmayı gerektirir. Aksi takdirde tefsir ve sözlük arasındaki ilişkiler ağını başlangıcından günümüze kadar incelemek, bir dizi çalışmayı gerektirmektedir. Bu durum ise sıklıkla vurgulandığı üzere, doktora tezlerinin kapsam ve sınırlarının net belirlenmesi gerektiği yönündeki ilkeyle çelişmektedir. Tefsir-sözlük ilişkisini temel alan bu doktora tezi de bir sınırlandırmaya muhtaçtı ve bu zaman sınırlandırması, hem sözlüklerin hem de tefsirlerin eser kaleme alınması bakımından iyi bir aşamaya ulaştığı çağı esas almakla mümkün oldu. Yani mühim bir eşik belirleyip onun üzerinden süreci sınırlandırmak gerekti. Bu sınırlandırmanın müspet ve menfi yanlarını ancak çalışma nihayete ererken kavrama imkânı buldum. Zira ön okuma ve araştırmalar esnasında kestiremediğim bazı neticeleri özellikle yazım esnasındaki sorgulamalarda fark ettim. Öncelikle her iki alanda da güçlü metinlerin üretildiği bir süreci ele almak, bu sınırlandırmanın olumlu yönüdür. Böylelikle iki alan arasındaki ilişkileri gösteren yeterli sayıda örnekle karşılaşmak mümkün oldu. Fakat diğer yandan araştırmamızın kapsamına giren tefsir eserleri, ilk dört asrın başındaki eserler iken sözlükler IV. asrın sonuna doğru yoğunlaşmıştı. Bu durumda, tefsirlerin sözlükler üzerindeki etkisini gözlemlemek oldukça kolayken, sözlüklerin tefsirler üzerindeki etkisini tespit etmek aynı derecede zorlaşmıştır. Çünkü seçtiğimiz sözlüklerin ekserisi IV. asrın sonuna yakın bir tarihte telif edildiği için bunların etkisini VI. asırdan sonraki tefsir ürünleri üzerinden incelemek gerekir. Nitekim Fâtiha’dan Nas’a diye tarif edilen tam tefsirler arasında dilbilimsel yanı ağır basan eserlerin, sözlüklerin zirve çağı olan IV. asırdan hemen sonra ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Zemahşerî’nin (ö. 538/1144) Keşşâf’ı, Ebû Hayyân’ın (ö. 745/1344) el-Bahrü’l-muḥîṭ’i ve Kurtubî’nin (ö. 671/1273) el-Câmiʿ li-aḥkâmi’l-Ḳurʾân gibi kelime tahlillerine yer veren eserlerin kaleme alınmış olması; geçmiş sözlük birikiminin, dil yönüyle temayüz eden tefsirlerin yazımı için gerekli koşulları hazırladığını göstermektedir. Dolayısıyla IV. asırdan sonraki tefsirler üzerinde ilk dönem sözlüklerinin etkisi, müstakil bir araştırma konusu olarak incelenmelidir.

(18)

Çalışmamızı dört asırla sınırlandırmamızın mühim gerekçelerinden bir diğeri, bu aşamanın İslam ilimler tarihinde kilometre taşı mesabesinde olmasıdır. Bu asırda sadece sözlük ve tefsirin değil, İslamî ilimlerin bütünüyle zirvede olduğu kabul edilmektedir.9

Abbasîlerin hüküm sürdüğü bu dönemde tercüme hareketleri, fetihler ve farklı milletlerle karşılaşılması ilimlerin gelişiminde tetikleyici birer unsur olmuştur. İslâmî ilimler Abbasî döneminde kemal noktasına ulaştığı kadar felsefe, astronomi, geometri, musiki ve tıp da aynı nispette doruktadır.10 Ahmet Muhtar Ömer IV. asırda sarf, nahiv ve sözlük

çalışmalarının zirveye ulaştığını, beşinci asrın dil çalışmalarında kemal çağı olduğunu ve IV. asırdan sonraki çalışmaların, öncekileri şerh, telhis, terdîd ve nazm açısından ele aldığını dile getirmektedir.11 Seidensticker da klasik Arapça metinleri anlamaya yönelik

katkısı bakımından çok önemli bulduğu ortaçağ Arapça sözlükbilimsel yazıların özellikle hicrî IV. / milâdî 10. yüzyılda gelişme gösterdiğini ifade eder.12 Bergstrasser de hicrî ilk

dört asra kadar devam eden süreçte Arapça edebiyatın zirvede olduğunu vurgulamıştır. O, Ebû Nüvâs (ö. 198/813) ve el-Mütenebbî (ö. 354/965) gibi mühim şairlerin yaşadığı bu zaman diliminde şer‘î, lugavî ve riyazî ilimlerde IV. yüzyılın oldukça velut olduğunu ifade etmiştir.13 Dolayısıyla araştırmacıların dikkat çektiği bu kırılma noktası, çalışmanın

zamansal çerçevesini belirlememde yönlendirici oldu. Sözlüklerin şahlanış devri olarak nitelenen IV. asra14 ait sözlüklerde tefsire dair zengin malzeme bulabileceğim beklentisi de tez konusunun sınırlarını şekillendirdi.

Hüseyin Nassâr, IV. asrı müelliflerin ellerinde bol malzemenin bulunduğu ve sözlükçülerin Arapçaya dînî bir perspektiften baktıkları bir zaman dilimi olarak tasvir etmektedir. Nassâr’a göre sözlükçülerin meseleye dînî perspektiften bakmaları, Peygamber dışında kimsenin dili bütünüyle ihata edemeyeceği yönündeki Şâfiî’nin söylemini benimsemeleriyle alakalıdır.15 Dînî bakışın sözlüklere yansıdığı yönündeki bu yargı da

sözlüklerde tefsire dair malzemenin varlığı konusunda beklenti oluşturdu.

9 Dionisius A. Agius, Arabic Literaray Works as a Source of Documentation for Technical Terms of the

Material Culture (Doktora Tezi, Toronto Üniversitesi,1984), 16; Hilmi Halîl, el-Müvelled fî’l-‘Arabiyye dirâse fî numuvvi’l-luġati’l-‘Arabiyye ve tatavvurihâ ba‘de’l-İslam, 2. Baskı (Beyrut: Dârü’n-nahdati’l-‘Arabiyye,1985), 293-300.

10 Faruk Çiftçi, Mâverâünnehir ve Horasan Bölgesinde Yetişen Dilci ve Edipler (Yüksek Lisans Tezi, Atatürk

Üniversitesi,1996), 17.

11 Ahmed Muhtar Ömer, el-Bahsü’l-luġavî ‘inde’l-‘Arab, 6. Baskı (Kahire: Âlemü’l-kütüb, 1988), 11. 12 Tilman Seidensticker, “Lexicography: Classical Arabic”, Encyclopedia of Arabic Language and

Linguistics (Leiden: Brill, 2008), 3: 30-37.

13 Gotthelf Bergstrasser, Sami Dilleri Tarihi, trc. Hulusi Kılıç v.dğr. (Anka Yayınları: İstanbul, 2006), 116. 14 Ömer, el-Bahsü’l-luġavî, 212.

15 Hüseyin Nassâr, el-Mu‘cemü’l-‘Arabî -neş’etuhu ve tatavvurihu-, 4. Baskı (Kahire: Dârü Mısr, 1988), I:

(19)

IV. asır, dilin genişlemesi ve bedavetten hadarete geçiş dönemidir. Hadaretle birlikte kelimeler yeni anlamlar kazanmış, dil âlimleri kelimelere yeni açıklamalar eklemiştir. Yine fetihler ve siyasî genişlemeler de dile yansımıştır. Kelime hazinesini derleyenler tek bir lehçeyle yetinmeyip bütün lehçeleri kayıt altına almak isteyince sözcüklerin hacmi artmıştır. Elbette mecazda genişlemenin ve dilcilerin sika olan ve olmayan her şeyi kaydetmesinin de bu artışta etkisi olmuştur.16 Dolayısıyla bu etkenlerle

şekillenen dört asırlık birikimin, zengin malzeme sunacağı beklentisi oluşmuştur.

Tez başlığında yer alan “ilişki” kelimesini tercih sebebimiz onun, etki, etkileşim, alışveriş, tesir gibi kelimelerin muhtevasını da içeren kuşatıcı bir anlam alanına sahip olmasıdır. Zira tefsir ve sözlükler arasında cereyan eden durum, kimi zaman etkileşim kelimesiyle ifade edilse de bazı durumlarda aralarındaki irtibat bu kelimeyi aşacak bir mahiyete sahiptir. Üstelik ilişki kelimesinde diğerlerine nazaran nötrlüğü ve genelliği ifade eden bir içerik vardır.

Elbette tez, tefsir alanında hazırlanmış bir çalışma olması nedeniyle tefsirleri merkeze almak durumundadır. Bu çalışmanın odak noktasına aldığı tefsirler; Tefsîru Muḳātil b. Süleymân, Câmiʿu’l-beyân fî tefsîri’l-Kurʾân, Tefsîrü’l-Ḳurʾâni’l-ʿaẓîm, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân ve Baḥrü’l-ʿulûm’dur. Ferrâ (ö. 207/822), Ebû Ubeyde (ö. 209/824) ve Zeccâc (ö. 309/823) gibi isimlerin kaleme aldıkları Meʿâni’l-Ḳurʾân türü eserlere de yeri geldikçe müracaat edilmiştir. Meʿâni’l-Ḳurʾân’lar sözlük ve tefsir disiplinleri arasında bir muhtevada olup tam tefsir sayılmadıkları gibi sözlük kategorisine de girmezler.

Sözlüklere gelince Halîl b. Ahmed’in (ö. 175/791) Kitâbü’l-ʿAyn’ından başlayarak IV. asrın sonuna kadar telif edilen sözlüklerden zengin tefsir malzemesi barındıranları tercih ettik. Bu bağlamda temsil yeteneği güçlü olan beş sözlükten Kitâbü’l-ʿAyn’ı dilbilimsel tefsirin ilk örneklerinden kabul edilebileceği ve Halîl’in tefsir sahasındaki vukufiyeti17 nedeniyle çalışmamıza kaynak olmuştur. Tehẕîbü’l-luġa da Kur’ân ayetlerinin yaklaşık olarak üçte biriyle istişhâd etmesi nedeniyle zengin bir tefsir muhtevasına sahiptir. Bunun yanı sıra Mücmelü’l-luġa, Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa ve eṣ-Ṣıḥâḥ’taki tefsir malzemesi de incelenmiştir. Özellikle Ezherî (ö. 379/980), Cevherî (ö. 400/1009’dan önce)

16 Ömer Rıza Kehhâle, el-Luġatü’l-‘Arabiyye ve ‘ulûmuhâ (Dımaşk: Mektebetü’n-neşr, 1971), 16.

17 İbrahim H. Karslı, “Kur’ân Tefsiri Açısından İlk Arap Lügati Kitâbü’l-ʿAyn’ın Değerlendirilmesi”, Nüsha

(20)

ve İbn Fâris’in (ö. 395/1004) başlıca sözlükçüler olması18 sözlüklerinde, dil ve dînî ilimler

arasında ilişki kurma çabaları19 da bu sözlüklere yönelmemizde etkilidir.

İlk dört asırda pek çok sözlük olmasına rağmen birbirini tekrar ettiği iddia edilen sözlüklere mümkün mertebe müracaat etmedik. Mesela sözlük tarihi üzerine çalışan araştırmacıların sıklıkla ifade ettiği üzere İbn Düreyd’in (ö. 321/933) Cemheretü’l-luġa adlı sözlüğü, Kitâbü’l-ʿAyn’ın tekrarından ibarettir.20 Ayrıca İbn Düreyd’in eserlerine

bakıldığında, neredeyse bütün ilgisinin dil alanına yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.21 İbn

Düreyd’in, Kur’ân ayetlerini yaklaşık olarak 460 yerde istişhâd maksatlı kullandığı tespit edilmiştir.22 Bu rakamın az olduğu söylenemez, ancak bizim ele aldığımız beş sözlüğün

istişhad ettiği ayet sayısına nispetle azdır. Öte yandan el-Cemhere’yi tefsir açısından değerlendiren bir çalışmada, müellifin Kur’ân tefsiri alanında müktesabatının zengin olduğu ve elimize ulaşmayan Lügatü’l-Kur’ân adlı bir eser ürettiği ortaya konulmuştur.23

İbn Düreyd’in gerek Ebû Ubeyde kaynaklı tefsir malzemesini kullanması gerekse ayetleri ve tefsirleri istişhâd etmesi bundan kaynaklanır. İbn Düreyd kaynak kullanımı açısından sadece bedevî dili ile sınırlı kalmamıştır, çağdaşı Basralılardan aldığı kadar dil, edebiyat, tefsir tarih kitaplarına da başvurmuştur.24

İlk dört asrın sözlük ürünleri arasında Kālî’nin (ö. 356/967) el-Bâriʿ fî’l-luġa adlı eseri de IV. asra ait bir ürün olduğu halde günümüze tam bir nüshasının ulaşmaması25 gerekçesiyle çalışma kapsamına alınmamıştır. Muhtemelen Ebû Alî Kālî’nin bu sözlüğü yazarken hedefi, Halîl ve İbn Düreyd’in bıraktığı eksiklikleri tamamlamaktı, bu nedenle eserini telif ederken, büyük çapta değişiklikler yapsa da mahreç yöntemini kullanarak Halîl’in yöntemini izlemiş ve onun bazı hatalarını düzeltmiştir.26

Sâhib b. Abbâd’ın (ö. 385/995) el-Muḥîṭ fî’l-luġa adlı eserinin, her lafız için bir açıklama zikretmesi sebebiyle IV. asrın dil ansiklopedilerinden ayrıldığı ileri sürülmüştür. 18 Jamal Ali, A Study in Early Ismaili Lexicography: The Kitab Zina of Abu Hatim Ahmad b. Hamdan

al-Razi (Doktora Tezi, California Üniversitesi, 2005), 85-86.

19 Nassâr, el-Mu‘cemü’l-‘Arabî, 383.

20 Nevârî Suûdî, “min Kadâya’l-Mu‘cemi ve’d-Dilâletihî ‘inde İbn Düreyd el-Ezdî fî’l-Cemhere”, el-Menâra

17/6 (2011): 235-260; Ahmed b. Abdillah el-Bâtilî, el-Me‘acimü’l-luġaviyye ve turuku tertîbihâ, (Riyad: Dârü’r-Râye, 1992), 42.

21 Nasuhi Ünal Karaarslan, “İbn Düreyd”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV

Yayınları, 1999), 19: 418-419.

22 Fatih Kılınç, İbn Düreyd ve Cemheratü’l-Lüga Adlı Eseri (Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, 2006),

66.

23 İskender Şahin, “İbn Dureyd’in Cemheretu’l-Luga Adlı Eserinin Tefsir İlmi Açısından Değerlendirilmesi”,

Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 4/8 (2013): 81.

24 Nassâr, el-Mu‘cemü’l-‘Arabî, 335. 25 Nassâr, el-Mu‘cemü’l-‘Arabî, 245.

(21)

Sözlüğünde şevâhid nadiren kullanılmıştır. Bu durum bir sözlükçülük kusuru olarak görülmüştür. İbn Abbâd’ın dil kitaplarında bulunan haberleri nakletmesi, eserinin hacmini arttırmıştır. Lehçelere yer vermesi ve coğrafya bilgilerinin yer alması eserin kültürel yönünün zenginliğini göstermektedir. Eserde izlediği metot harflerin mahreci esaslıdır. Dolayısıyla Halîl’in ve Ezherî’nin metodunu takip etmiştir. Esasında İbn Abbâd, yöntem bakımından sözlükçülüğe bir yenilik getirmemiştir. Fakat kelimelerin izahında kendinden öncekilerde bulunmayan izahları vermesi onun eserinin orijinal yanıdır.27 Sahib b.

Abbâd’ın el-Muḥîṭ fî’l-luġa adlı sözlüğünü hazırlarken Halîl b. Ahmed’in ve Ezherî’nin sözlüklerini ve Tekmiletü’l-ʿAyn’ı önüne alıp kendi eserini hazırladığı yönünde iddialar28

kendinden önceki sözlükleri tekrara düşen eserleri tez kapsamına almaktan sakındırdı. Ahmed Şarkâvî’nin Mu‘cemü’l-me‘acîm adlı eserindeki veriler dikkate alındığında, üzerinde en çok çalışma yapılan sözlüklerin, Kitâbü’l-ʿAyn, Tehẕîbü’l-luġa ve eṣ-Ṣıḥâḥ olduğu görülür. Cemhere ve el-Bâriʿ sözlükleri üzerinde yapılan çalışmalar ise sınırlıdır. Bu bilgi de seçtiğimiz sözlüklerin öne çıkan temel eserler olduğu görüşünü desteklemektedir.29 Kitâbü’l-Cîm’de ise iki ayetin şevâhid olarak kullanılması30 hasebiyle

bu sözlük, çalışma kapsamına alınmamıştır.

Gerek Kālî’nin sözlüğü gerekse İbn Sîde’nin (ö. 458/1066) el-Muḥkem ve’l-muḥîṭü’l-aʿẓam adlı sözlüğünün Endülüs ekolü şeklinde ayrı bir tasnifle ele alınarak coğrafya unsurunun da sözlükler üzerindeki etkisinin izlenmesinin makul olabileceği sonucuna vardık.

İşte bu gibi yönlendirmeler vesilesiyle sözlükleri, adı geçen beş eserle sınırlandırdık. Bu meyanda belki akla şöyle bir soru gelebilir: Niçin tek bir sözlük yerine beş sözlük üzerinden tefsir malzemesi incelenmektedir? Bu soruya şöyle bir cevap verilebilir: Bu çalışmanın maksadı tek bir sözlük-tefsir üzerinden değerlendirme yapmak değildir. Zira tek bir eser dönemin portresini çıkartmak için yeterli olmayabilir. Tek eser üzerinden yapılan incelemeler genellikle müellifin zihin yapısını ortaya koymada başarılı olurken, kültür tarihini sunma noktasında eksik kalabilmektedir. İslami ilimlerin teşekkülünü tamamladığı, muhtelif disiplinlerde güçlü metinlerin yazıldığı kültürel refah ortamında, tefsirlerin sözlüklerle ilişkisini ortaya koymak, bizi tefsir tarihinin ilk dönemleri 27 Nassâr, el-Mu‘cemü’l-‘Arabî, 275-286; Kehhâle, el-Luġatü’l-‘Arabiyye ve ‘ulûmuhâ, 55.

28 Hammûdî Zeynüddin Abdülmeşhedânî, ed-Dirâsât el-luġaviyye hilâle karni’r-râbî el-hicrî (Beyrut:

Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye, 2005), 198-199.

29 Ahmed Şarkâvî İkbal, Mu‘cemü’l-me‘acîm (Beyrut: Dârü’l-garbi’l-İslâmî, 1993), 205-241.

30 Ramzi Baalbaki, The Arabic Lexicographical Tradition from the 2nd/8th to the 12th/18th Century (Leiden:

(22)

hakkında isabetli değerlendirmeler yapmaya sevk edebilir. Esasında ilimlerin teşekkül aşamasını anlamak, bir bakıma İslam ilim geleneğinin kökenlerini kavramak demektir. İlk dört asırdan sonraki süreci iyi analiz edebilmek de bu dönemdeki eserler üzerinde yapılacak detaylı araştırmalara bağlıdır.

Çalışmamızda en çok atıf yaptığımız sözlük Tehẕîbü’l-luġa’dır. Bunun sebebi Ezherî’nin sözlüğünün, Haywood’un da tespit ettiği üzere, Kur’ânî referanslar ve onları tartışması bakımından zengin olmasındandır.31 Ezherî’nin sözlüğü, Kur’ân ayetlerine ve müfessirlerin görüşlerine verdiği önemle maruftur. Ayrıca kendinden önceki Kitâbü’l-ʿAyn ve Cemhere gibi sözlüklerden etkilendiği kadar kendinden sonraki Lisânü’l-ʿArab ve Übâb (el-Übâbü’-Zâhir Lübâbü’l-Fâhir) gibi sözlükleri etkilemiştir.32 Yani Ezherî, sözlük

silsilesinde etkileşimlerin odağında bir müelliftir.

Sözlüklerle tefsirler arasında ne gibi bir münasebet olduğu ve iki disiplin arasındaki ilişkinin keyfiyeti, üzerinde durulması gereken hususlardır. Sözlükler ve tefsirler arasındaki irtibat, üzerinde çalışmayı gerektirecek mahiyette midir? Bu soruyu cevaplandırırken öncelikle sözlüklerden başlayalım. Muhakkak sözlükler, kelimelerin anlamlarını izah eden kaynaklar olmasının ötesinde bir kıymete sahiptir. Dilbilimin bir alt dalı sayılan sözlükler de buna dâhildir. Sözlükler kelimeleri derlerken aynı zamanda dönemlerinin meselelerine ve diğer ilim dallarının alanlarına yabancı kalmamışlardır. Nitekim sözlükçülük alanındaki telifleriyle meşhur Ali Kâsımî’nin aktardığına göre Coryn’ün tasnifinde ansiklopedik sözlük, medeniyetin bütün sorunlarını ele alan sözlük şeklinde tanımlanmıştır.33 Oldukça iddialı görünen bu yargı, Ezherî’nin Tehẕîbü’l-luġa adlı

ansiklopedik sözlüğü okunduğunda haklılık kazanmaktadır. Çünkü bir dil sözlüğünden beklenenin çok ötesinde değerlendirmelerin yapıldığı bu sözlükte, ayetlerin fıkhî açıdan detaylı izahlarına varıncaya kadar farklı meseleler yer almıştır. Müellif, ilmi birikiminin yoğunlaştığı alanlarda uzun uzadıya izahlara girmiş kimi zaman da yaşadığı dönemin hâkim tartışmalarına aktif bir biçimde katılmıştır. Her ne kadar ansiklopedi kavramı 18. yüzyıldan önce ortaya çıkmasa da IV. asrın ve Memlük döneminin Arapça ansiklopedicilik

31 John A. Haywood, “The Entry in Medieval Arabic Monolingual Dictionaries: Some Aspects of

Arrangement and Content”, The History of Lexicography, ed. R.K. K. Hartmann (Amsterdam: John Benjamins Yayınları, 1986), 111.

32 Emanî bint Abdillah Aziz b. Abdillah ed-Davud, Eserü’d-Dilâli li’l-Müfessirîn fî’l-Mu‘cemil’l-‘Arabî

-et-Tehẕîb Numûzecen- (Yüksek Lisans Tezi, Mekke Ümmü’l-Kurâ Üniversitesi, h. 1423), ج.

(23)

çağının zirvesi kabul edildiğini hatırlatmakta fayda vardır.34 Sadece Ezherî hakkında değil

Arapça sözlükçülüğün ileri aşamalarında mesela İbn Manzûr’un (ö. 711/1311) ansiklopedik sözlüğünün Memlük dönemi ilim geleneğini yansıttığı yorumları yapılmıştır.35 Çünkü sözlükler kültürel birer fenomendir, içinde oluşturulduğu yani

meydana geldiği çevrenin ürünü olduğu kadar kültürün gelişiminde büyük katkı sağlayan kaynaklardır.36 Arapça sözlük tarihi üzerine çalışmasıyla öne çıkan Haywood, ancak

yüksek standartlarda bir kültüre ve derin bir edebiyata sahip bir milletin Lisân ve Kāmus gibi sözlükleri meydana getirebileceğini söylerken esasında kültürün, eser türleri üzerindeki etkisini vurgular.37 Haywood’un değindiği bir başka husus da bu sözlükçülüğün

Arapça olup Arap olmadığıdır. Farklı milletlerin katkısıyla yazılan38 Arapça sözlükçülük,

sadece Arapların kültürel hayatında rol oynamakla kalmamış aynı zamanda Fars, Türk ve Hint gibi diğer Müslüman toplulukları da etkilemiştir. Haywood’a göre Arapça sözlükçülük faaliyeti, Avrupa sözlükçülüğüne doğrudan bir etkisi olmasa da rönesansın sözlükbilimsel arka planının bir parçasıdır.39

Andrew Rippin, Kur’ânî metin geleneği ile leksikokgrafik gelenek arasındaki ilişkinin nasıl oluştuğunu ortaya koymanın zor olduğunu vurgularken, iki disipline ait belgelerin ortaya çıkışındaki tarihsel sırayı tespit etmenin güçlüğüne değinir ve iki gelenek arasındaki ilişkinin iki taraflı olduğundan bahseder.40 Rippin’in zor diye tasvir ettiği

durumu, Baalbaki de imkânsıza yakın görür. Yani filolojik çalışmalar ve Kur’ân metni çalışmalarında hangisinin öncü olduğunu tespit etmenin neredeyse imkânsız olduğunu41

söyler. Biz de çalışmamızda bu hususu göz önüne alarak nasıl bir neticeye varacağımızı kestiremiyoruz.

Sözlükler ve tefsirler arasındaki ortak nokta ve benzerliklerin yanı sıra iki alanın birbirinden farklılık arz ettiği hususlar vardır. Rippin bu farklılığa değinir. Pek çok 34 James Weaver, “What Wasn’t an Encyclopedia in the Fourth Islamic Century?”, De Gruyter 71/3 (2017):

960-962.

35 Muhsin J. Al-Mûsâwi, “The Medieval Islamic Literary World System: The Lexicographic Turn”, Mamlūk

Studies Review 17 (2013): 45.

36 James R. Hulbert, “Lexicography”, A Handbook of Lexicography: The Theory and Practice of

Dictionary-Making, ed. Bo Svensén 1. Baskı (Cambridge: Cambridge Universitesi Yayınları, 2009).

https://tr.scribd.com/doc/223129834/A-Handbook-of-Lexicography-The-Theory-and-Practice-of-Dictionary-Making-pdf-pdf Erişim: 23 Nisan 2019.

37 John Haywood, Arabic Lexicography it’s History and it’s Place in the General History of Lexicography, 1.

Baskı (Leiden: Brill Yayınları, 1960), 131.

38 Haywood, Arabic Lexicography, 132. 39 Haywood, Arabic Lexicography, 115.

40 Andrew Rippin,The Quran and its Interpretative Tradition, (Aldershot and Burlington: Ashgate Yayınları,

2001), 164.

(24)

Müslüman araştırmacı neslin, Kur’ân’ı özgürlük ve yaratıcılıklarını serbestçe kullanabilecekleri şekilde incelediğini ifade eden yazar, sözlüklerin tarihüstü (unhistorical) yapısının bu özgürlüğü engellediğini iddia etmektedir.42

İslam’ın ilk yüzyıllarında, Kur’ân’ın filolojik tefsiri ile teolojik tefsiri el ele gitmiştir. Fakat daha sonra filoloji ayrı bir alan haline gelmiştir.43 Aynı şekilde teolojik içerikler, müstakil eserlerde varlığını sürdürmüştür. Mesela Kur’ân sözlükleri tam olarak böyledir. Klasik dönemde Kur’ân sözlüğünün bulunmadığını söyleyen Versteegh, Kur’ân’ın sadece zor kelimelerini içeren eserlerin varlığından bahseder. Bu dönemde Kur’ân leksikonuyla ilgilenen ne monograf ne de onun bütün leksikonunu ele alan sözlük vardır. Çünkü Kur’ân’ın bütün kelimeleri herhangi bir sözlükte zaten yer almaktadır.44

Tefsir ve sözlük arasındaki bağlantıya değinen Hamzâvî, risaleler, garîbü’l-mûsânnef, delâilü’l-icaz gibi çalışmaların dar kapsamlı sözlükler olduğunu iddia etmektedir. Zira bu türdeki çalışmalar, bir ayetin anlamını, mecazını tefsir etme amacındadır. Hamzâvî diğer yandan tefsirlerin de Arapça sözlüklerin temelini oluşturduğunu iddia etmektedir.45 Versteegh de Arabic-English Dictionary of Qur’anic

Usage adlı esere yazdığı önsözde, Kur’ân’ın leksikografik yorumunun kelime listeleriyle sınırlı kalmadığının altını çizerken bunların tefsir literatürünün bir parçasına dönüştüğünü ifade eder. O, Mukātil b. Süleyman ’ın “اهيف نيدلاخ” ibaresini daima “نوتومي لا /“ölmeyecekler” şeklinde izah edişini, tefsirî değil leksikografik bulmaktadır. Yine Mukātil’in firdevs kelimesinin Yunanca kökenli oluşu hakkında yaptığı izahını, tefsirî hiçbir amaç gütmeyen salt leksikografik bir açıklama olarak görmektedir.46 O, Mukātil’in

tefsirinde sözlükçü ve gramercilerden yararlandığını iddia eder.47 Erken dönem

tefsirlerinin, İslamda dil çalışmalarının orijinal bir formu olduğu söylenmiştir.48

Versteegh’e göre ilk dönem tefsirleri Kur’ân’ın diliyle ilgilenmemiş Kur’ân’ın anlaşılması

42 Rippin, The Qur’an and it’s Interpretative Tradition, 320.

43 al-Said M. Badawi - Muhammad Abdel Haleem, Arabic-English Dictionary of Qur’anic Usage

(Leiden-Boston: Brill, 2008), vii.

44 Badawi - Abdel Haleem, Arabic-English Dictionary of Our’anic Usage, ix.

45 Muhammed Reşâd Hamzâvî, Min Kadâya’l-mu‘cemil’l-‘Arabî (Tunus: Dârü’l-garbi’l-İslâmî,1986), 66-67.

Hamzâvî’nin sözlük kapsamına aldığı eserlerin sözlük olup olmayacağı tartışmaya açık bir husustur.

46 Kees Versteegh, “Foreword”, Arabic-English Dictionary of Our’anic Usage, nşr. al-Said M. Badawi -

Muhammad Abdel Haleem (Leiden-Boston: Brill, 2008),viii.

47 C.H. M. Versteegh, Arabic Grammar and Qur’anic Exegesis in Early Islam, 1. Baskı (Leiden: Brill, 1993),

93.

(25)

zor kelimeleriyle ilgilenmişlerdir.49 Öyleyse tefsir ve sözlük yazımının bidayetinde bu iki

alan arasındaki geçişkenlik yüksek düzeydedir denebilir.

Tefsirler ve sözlükler arasındaki geçişken üsluba değinen araştırmacılardan biri de Müsâid Tayyâr’dır. Ona göre Taberî’nin (ö. 310/923) tefsirinde lafızları tahlil edişi, sözlüksel bir çabadır. Tayyâr’a göre Taberî’nin tefsir tarzı, çağdaşı sözlükçülerden İbn Düreyd ve Ezherî’nin üslubuyla benzeşmektedir.50 Müellif aynı şekilde sözlükçü Halîl’in

tefsir yöntemini de garîbü’l-Kur’ân kitaplarının yöntemiyle benzer görmektedir. Zira Halîl, Kur’ân lafzının anlamını verip bunu Arap şiiriyle desteklemektedir.51

Sözlüklerdeki tefsir malzemesini ele aldığımız birinci kısımda, Tehẕîbü’l-luġa, barındırdığı geniş tefsir malzemesi nedeniyle en çok değinilen sözlüktür. Buna kıyasla Halîl b. Ahmed’in sözlüğündeki tefsir malzemesi daha sınırlıdır. Stephen R. Burge’un ifade ettiği üzere Halîl’in sözlüğü tefsirin buyruğunda değildir. Zira bu sözlük, tefsirlerde bulunan bütün anlamları vermez.52 Zaten Halîl’in yaşadığı dönemde yani henüz II. asırda,

Kur’ân kelimelerinin bütün anlamlarını derleyen eser yazımı henüz sistematik olarak yoktur. Bu tür tefsirlerin yazımından sonra sözlükçülüğün rengi de buna paralel olarak değişmiş, tefsirlerdeki çeşitlilik sözlüklere yansımıştır. Dolayısıyla sözlük-tefsir arasındaki bağları iki türdeki muhteva değişimlerinden anlamak mümkündür.

Sözlüklerin kelimelerin anlamlarını açıklayan basit kitaplar olmasının ötesindeki işlevlerine değinen Hulbert sözlüklerin oluşumundaki bazı itici güçlerden bahseder. Sözlükler üzerine çalışmaktan daha eğlenceli entelektüel uğraş bilmediğini söyleyen Hulbert, pek çok kaynakta sözlüklerin hazırlanma gerekçesi olarak detaylı biçimde zikredilen unsurları şöyle özetler: “Sözlüklerin çeşitli amaçları vardır. Kimi bireyin bilgi ihtiyacını karşılamak üzere hazırlanırken kimi de toplumun milli, politik ve bilimsel ihtiyaçları için bilgiyi muhafaza amaçlıdır. Dînî alanda özel sözlükler, kutsal metnin incelenmesi ve yabancı kültür ve dillerle irtibat kurmak için gerekli olmuştur. Edebiyatta ise sözlüklere, kadim yahut yabancı dildeki çalışmaları anlamak için ihtiyaç duyulmuştur. Eğitimde yabancı bir dili öğrenirken sözlükler önemlidir, siyasette de devletler kendi diplomatik çalışmaları için dilbilime ve sözlükbilimsel desteğe ihtiyaç duymuşlardır. 49 Versteegh, Arabic Grammar and Qur’anic Exegesis, 84.

50 Müsâid b. Süleyman b. Nâsır Tayyâr, et-Tefsîrü’l-luġavî li’l-Kur’âni’l-Kerîm, 1. Baskı (Demmân: Dârü

İbni’l-Cevzi, h. 1422), 190-192.

51 Tayyâr, et-Tefsîrü’l-luġavî, 392.

52 Stephen R. Burge, “Authority and the Defence of Readings in Medieval Qur’anic Exegesis: Lexicology

and the Case of Falaq (Q. 113:1)”, The Meaning of the Word, ed. S. R. Burge (Oxford: Oxford Üniversitesi Yayınları, 2015), 175.

(26)

Devletler vatandaşlarını ideolojik olarak etkilemek için dilbilimi gerekli görürler. Belki de sözlükler devletlerden daha etkili politik aktörler olarak görülebilir. Mesela milli ve dini etkileri aşılamak için sözlükler kullanılır.”53 O halde bilgi, kültür, siyaset, eğitim, kutsal

metnin anlaşılması gibi çeşitli faktörler, sözlüklerin hazırlanmasını gerektirmiştir. Dolayısıyla sözlüklerin, kelimelerin anlamının açıklandığı basit kitaplar olmanın ötesinde çok boyutlu metinler olduğu söylenebilir. Bu ifadeler, Kur’ân tefsirinde kullanılan sözlüklerin tefsirleri hangi açılardan etkilemiş olabileceğine ya da tefsirlere hangi açılardan altyapı oluşturmuş olabileceğine dair fikir vermesi bakımından önemlidir.

Sözlüklerin tefsirlerle ortak noktası, kelimeleri açıklamalarıdır. Fakat sözlükler, dilin bütün kelimelerinin izahını kapsamaya çalışırken, tefsirlerin uğraşı, kutsal metnin kelimelerini izah etmekle sınırlıdır. Tefsirler kendi ilgi alanına girmedikçe dildeki bütün kelimelerin anlamını vermezler. Sözlükler ise iki temel sâikten ötürü tefsirlerin izah ettiği kelimeleri ele alırlar. Bunlardan birincisi, sözlüklerin kendi geçerlilik ve güvenilirliklerini sağlamak amacıyla ayetleri istişhâd olarak kullanmalarıdır. Sözlük müellifi, kelimenin anlamını verip ardından ayeti zikrettiğinde bir bakıma kendi izahını ayetle teyit etmiş olur. Ancak diğer açıdan da ayeti kendi yorumuna göre tefsir etmiş olur. Sözlüklerin, tefsirlerin izah ettiği kelimeleri içermesinin ikinci sebebi ise tefsirlerdeki kelimelerin de dilin kelimeleri arasında bulunması hasebiyle bunları doğal olarak içermesidir. Yani ilk sebep kendi sıhhatini koruma amacına dayanırken ikincisi yapısal bir zorunluluktur.

Kelimelerden oluşan dil, tefsirin aracı ve kaynağıdır. Catlâvi’ye göre dilin sözlük, belâgat ve nahiv olmak üzere üç düzeyi vardır. O bu üç düzeye karşı tefsirin aracı olarak dil, te’vilin aracı olarak dil ve icazın aracı olarak dil şeklinde bir tasnif yapar.54 Esasında

bu tasniften hareketle sözlük düzeyinin, en temel aşama olup dille irtibat kuran bütün disiplinlerin ilgisiz kalamayacağı bir saha olduğu anlaşılmaktadır. Doğal olarak tefsir ilmi de dil temeli üzerine kuruludur. Zaten tarihi sürece bakıldığında Kur’ân tefsiri ve dil çalışmalarının eş zamanlı başladığı görülür. Üstelik iki alan birbirini besleyen bir mahiyete sahiptir. Ayrıca dil çalışmaları, kıraat, tefsir, hukuk, şiir ve mantıkla bağlantılı olması bakımından Arap kültüründe hicrî II. asrın başlarında oldukça merkezi bir konumdadır.55

Bir dil çalışması olan sözlüklerin telif edildiği dönemler, diğer ilim dallarında da tedvinin gerçekleştiği zamanlardır. Bir yanda sözlükler telif edilirken diğer yanda Ebû Temmâm’ın

53 Hulbert, “Lexicography”,

https://tr.scribd.com/doc/223129834/A-Handbook-of-Lexicography-The-Theory-and-Practice-of-Dictionary-Making-pdf-pdf (Erişim: 23 Nisan 2019).

54 Hâdî Catlâvi, Kadâya’l-luġa fî kütübi’t-tefsîr (Tunus: Dârü Muhammed Ali el-Hâmi, 1998), 11.

(27)

(ö. 231/846) şiirleriyle tarihsel ve biyografik malzeme içeren Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin (ö. 356/967) eseri telif edilmektedir.56 Kültürel muhitin oldukça dinamik olduğu bu koşullarda dil merkezli çalışmalar başta olmak üzere her alanda eser üretilmektedir. Dil çalışmalarının canlılığına delalet edecek örnekleri bulmak oldukça kolaydır. Mesela Zübeydî’nin (ö. 379/989) aktarımına göre II. yüzyılda Basra bölgesinde üç bin civarında dil bilgini vardır.57 Böylesine zengin ilim ortamından sözlük yazımı da payını almıştır.

Schoeler’in tetkiklerine bakılırsa o dönemlerin ilim merkezi olan şehirleri, belli türde ürettikleri eserlerle ünlenmiştir. Mesela Basra’da dilbilim (linguistic) ve gramerin yoğun biçimde ele alındığı dönemde Kûfe’de filoloji ve leksikografi öne çıkmaktadır. Kûfe’de leksikografi alanı, dînî ilimleri çalışmakla çok yakından alakalı görülmüştür. Schoeler’e göre gramer ve leksikografi/sözlük yazımı muhtemelen VII. yüzyılda başlamış ve VIII. yüzyılda Basra ve Kûfe’de ilerlemiştir. Bu iki alanın, Kur’ân yorumu ile yakın irtibatı vardır hatta onun içinden doğmuştur.58 Carter da sözlük, gramer ve Kur’ân çalışmalarının

iç içe şekillendiği kanaatindedir. Hatta onun grameri merkeze alarak yaptığı tasnife göre sözlük çalışmaları, gramer çalışmalarının ilk evresindedir. VII. yüzyılın ilk yarısına tekabül eden bu birinci evrede, Kur’ân metninin biçimlendirilmesi-kitaplaştırılması amaçlanırken; ikinci evrede nahiv âlimleri öne çıkmaktadır. Üçüncü aşama ise Sîbeveyhi (ö. 180/796) tarafından sistematik gramerin kurulduğu dönemdir.59 Dolayısıyla sözlük yazımı olsun,

gramer ve tefsir çalışmaları olsun, dille irtibatlı disiplinlerin çıkış noktası, Arap-İslam kültüründe Kur’ân’dır. Halîl, Kur’ân’ı, Arapçanın serüveninde en önemli olaylardan biri olarak görmüş ve Kur’ân’ın Arapçayı yeni bir medeniyete sevkettiğini iddia etmiştir.60

Ancak burada Stewart’ın da dikkat çektiği üzere bir hususu vurgulamak gerekir. İslam medeniyetinin ana metni olan Kur’ân’ın, Arap sözlükçülüğünde merkezi bir rol oynadığı aşikâr olmakla birlikte Ortaçağ Arapça sözlüklerin muhtevasının bütünüyle Kur’ân tarafından şekillendirildiği söylenemez.61 Yine de Kur’ân’ın dil çalışmalarını büyük oranda

etkilediğine dair yaygın kabul göz önünde bulundurularak dil-din arasındaki sıkı irtibatın

56 Gregor Schoeler, The Genesis of Literature in Islam from the Aural to The Read, trc. Shawkat M. Toorawa

(Edinburg: Edinburg Üniversitesi Yayınları, 2009), 113.

57 Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasen ez-Zübeydî, Tabakâtu n-nahviyyîn ve l-luġaviyyîn, thk. Muhammed Ebû

l-Fadl İbrâhîm (Kahire: Dârü l-Ma‘ârif, 1973), 55.

58 Schoeler, The Genesis of Literature in Islam, 85-86. 59 Baalbaki, The Early Islamic Grammatical Tradition, XXIV. 60 Halîl, el-Müvelled, 34.

61 Devin Stewart, “Poetic Licence and The Qur’anic Names of Hell: The Treatment of Cognate Substitution

in Al-Raghib Al-Isfahani’s Qur’anic Lexicon”, The Meaning of the Word, ed. Stephen R. Burge (Oxford: Oxford Üniversitesi Yayınları, 2015), 196.

(28)

ürünlerini, dil çalışmalarının odağında yer alan sözlük-tefsir mukayesesi üzerinden izlemek mümkündür diyebiliriz.

Kur’ân ve dil arasında kurulan ilişkinin diğer Kutsal kitaplarla onların dilleri arasında bulunmadığına dikkat çeken Hamzâvî, Kur’ân’ın dile dayanmasını onun mucizevî yanlarından biri olarak görmektedir. Onun tespitine göre Kur’ân, şiirin kavramlarına mütekabil yeni kavramlar oluşturmuştur. Hamzâvî’ye göre disiplinler arasındaki kavram benzerliği şu ikili gruplandırmada görülebilir: Kur’ân-şiir, sûre-kaside, ayet-beyit, fâsıla-kafiye, tazmin-belağat, i’câz-fesahat.62 Bu ikili tasniften anlaşıldığına göre Kur’an, muhtap olduğu toplumun edebî ürünlerini etkilediği kadar Kur’an merkezli ortaya çıkan ürünler de o toplumun edebiyat düşüncesinden beslenmiştir.

Dil ve tefsir irtibatına çalışmalarında sıkça yer veren Versteegh, Kur’ân’ın bizzat kendisinin “ ةَع ِراَقْلَا” ve “ةَمَط حْلا” gibi anlaşılması zor kelimeler kullandığını iddia ederken, aslında Kur’ân’ın sözlüksel çabalara ilham verdiğini ima eder. Versteegh Kur’ân’daki anlaşılması zor kelimelerin, ilk dönem tefsirlerinde bağlam ve nüzul sebepleri yardımıyla açıklandığını, genellikle ahkâmın ve dînî gerekçelerin kelimeye verilen anlamı belirlediğini fakat bazen müfessirlerin tercih ettiği anlamın tercih ediliş gerekçesinin muğlak olduğunu söyler. Bununla birlikte o, ilk dönem sözlüksel çabaların fazla abartıldığını bu çalışmaların ilk inananların Kur’ân metnine bakış açılarını verdiğini düşünür.63

Bu tezin ulaştığı veriler, sözlükler ve tefsirler arasındaki ilişkinin, büyük ölçüde tefsirlerin egemenliğinde gerçekleştiğini göstermektedir. Tefsirlerin sözlüklerin teşekkülünde oynadığı rol, nihayetinde Kur’ân’ın, dil bilimlerinin gelişimindeki etkisine delalet etmektedir. Aslında Arap dilbiliminin ve sözlükler gibi dile dayanan pek çok eserin ortaya çıkışının, Kur’ân’ı himâye kaygısıyla olduğu söylenirken, öte yandan Kur’ân’ın Arap dilini muhafaza etmesi bir tenakuz gibi görünse de bu çelişik bir durum arz etmez. Belki de bunu şöyle izah etmek mümkündür; Arapçadan ve Kur’ân’dan türeyen ilimler süreç içerisinde karşılıklı olarak birbirini beslemiştir. Nitekim Kur’ân tefsiri ile dil eserlerinin birbirine kaynaklık ettikleri bilinmektedir. Süleyman Nâsır Tayyâr’ın tespitine göre, Halîl b. Ahmed’in öğrencisi Nadr b. Şümeyl’in (ö. 204/820) Ġarîbü’l-Ḳurʾân adlı eseri, Seâlibî’nin (ö. 875/1471) tefsirinin ana kaynaklarındandır.64 Yani dil alanında öne

62 Muhammed Reşâd Hamzâvî, “İstiâre Luġaviyye Kadîmen ve Hadîsen Menziletûha min’et-Tevlîd

el-Luġâvî ve İsrâel’l-Mu‘cemi’l-‘Arabiyyi’l-Hadîs”, Havliyyâti’l-Câmiâti’t-Tûnûsiyye17/ع (1979): 4.

63 Kees Versteegh, “In Search of Meaning: Lexical Explanation in Early Qur’anic Commentaries”, The

Meaning of the Word, ed. Stephen R. Burge (Oxford, Oxford Üniversitesi Yayınları, 2015), 43-44.

(29)

çıkan Halîl’in yetiştirdiği ve ilmî yönden beslediği şahıs, ilerleyen süreçlerde tefsir alanındaki eserlerin başucu kaynağı olmuştur. Benzer biçimde Beyzâvî’nin (ö. 685/1286) tefsirinin de sözlükçülerden alınmış dilbilimsel bilgilerle dolu olduğu, sözlük tarihi çalışan araştırmacılar tarafından dile getirilmiştir. Haywood’un Ortaçağda Arap sözlükçülüğünün Arap kültürüne etkisi olarak değerlendirdiği bu ilişkiler ağında, dil âlimlerinin, dini literatürün hayati bir yardımcısı olarak görülmesinin önemi büyüktür.65

Hicrî İlk Dört Asırda Tefsir-Sözlük İlişkisi başlıklı bu çalışma, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sözlükbilimin doğuşu, dünya sözlük mirası, İslam bilim tarihinde sözlükbilimin doğuşunu hazırlayan ilmî, dînî, siyasî ve kültürel sâikler ele alınacaktır. Yine bu bölümde, Arapça sözlüklerin tarihî gelişimine, sözlüklerin kaynaklarına, Arapça sözlük ekollerine, sözlüklere yöneltilen eleştirilere, sözlükler üzerine yapılan çalışmalara temas edilecektir. Bütün bu konular, sözlük-tefsir ilişkisini incelemek için tarihi ve kültürel zemindir. Dolayısıyla birinci bölümde, ilk dört asrın sözlük yazımının arka planını incelemek hedeflenmiştir. Bu hedef sayesinde ikinci bölümün ana konusu olan tefsir-sözlük ilişkisini anlamak kolaylaşacaktır. Zira ilk bölümün sunduğu tarihi bilgiler olmaksızın, ikinci ve üçüncü bölümdeki tartışmaları kavramak mümkün olmayabilir. Ayrıca birinci bölümde, sözlüklerin hazırlanışında dînî faktörlerin etkisi ortaya konulmak suretiyle bu iki disiplinin yani tefsirlerin ve sözlüklerin kesişim noktalarının gösterilmesi konusunda bir tatmin sağlanması amaçlanmıştır. Bu bakımdan birinci bölümün verileri, sözlükler ve tefsirler arasındaki irtibatları anlamak hususunda temel ön bilgi sağlamaktadır. Aynı zamanda burada yer verdiğimiz tarihî bilgiler, hicrî ilk dört asırda tefsirlerle sözlükler arasında etkileşimin varlığı yönündeki tezin ana iddiasını da pekiştirmektedir. Daha yerinde bir ifadeyle, çalışmamızın bu kısmı, söz konusu etkileşimin gerçekleştiği kültürel ve tarihi koşulları ortaya koyduğu için sözlükler ve tefsirler arasındaki ilişkiye zihinsel hazırlık yapar.

İkinci bölümde tefsir–sözlük ilişkisi incelenmektedir. Bu bölümde sözlüklerin yararlandığı tefsir kaynakları araştırılmıştır. Bu araştırma, sözlüklerde tefsirlere yahut müfessirlere yapılan doğrudan ve dolaylı atıfları genel bir biçimde aktarmaktadır. Bu kısımda sözlükler merkeze alınıp beş sözlükteki tefsir malzemesi incelenmektedir. Üçüncü bölümde ise tefsirlerdeki sözlük malzemesi irdelenmektedir. Yani burada tefsirler merkezi bir konumdadır. Üçüncü bölümde ele aldığımız konu ve örneklerin, ikinci bölümdeki başlıktakilere paralel olduğuna dikkat çekmeliyiz. Yani ilk dört asrın tefsirlerindeki tefsir 65 Haywood, Arabic Lexicography,115.

(30)

malzemesi rast gele seçilmemiş, sözlüklerin zikrettiği ve işaret ettiği malzemeler tercih edilmiş ve bunların tefsirlerle mukayesesi yapılmıştır. İki disiplin arasındaki irtibatı, etkileşimleri görmek istediğimiz için ortak malzemeden yola çıkmamız gerekirdi. İşte bundan dolayı sözlükler ve tefsirler arasındaki ortak unsurları tespit ettikten sonra, malzemeyi ortaya koyup ardından tekrar eden başlıklar üzerinden bu malzemenin etkileşime konu olup olmadığı incelenmiştir. Burada ulaştığımız neticeler, sözlüklerle tefsirler arasındaki sıkı irtibatın hangi alanlarda yoğunlaştığını göstermektedir. İkinci ve üçüncü bölümlerin ana başlığında yer alan konular, genel itibariyle Kur’ân ilimleri ve tefsir-dil ilişkisi çatısı altına girebilecek mahiyette sınıflandırılmıştır. Bunun yanı sıra sözlük ve tefsirlerde, doğrudan ayetler çerçevesinde değinilen fıkhî ve kelâmî muhteva da buraya eklenmiştir. Arapça sözlükçülük üzerine en kapsamlı bilgileri sunan Ali Kâsımî’nin, mu‘cem ehlinin fıkıhla ve tefsirle içli dışlı olduğu ve bu alanlarda otorite olduğu66 yönündeki iddiası da bu başlıklandırmalarımızın akli temeli olarak görülebilir.

Tefsir - sözlük etkileşimi sadece klasik dönemle sınırlı değildir. Yakın dönemin tefsir ürünlerinden et-Tahrîr ve’t-tenvîr’in sözlüklere kaynaklık ettiği hususundaki araştırma, bunun ispatıdır.67 Fakat biz araştırmamızı, dört asırlık bir zamanla

sınırlandırdığımız için modern zamanla mukayese imkânı sunan verilere değinmedik. Yine Kur’ân kelimelerinin ilk anlamını öğrenmek için Arapça sözlüklerin yetersiz olduğu hatta hiçbir sûrette yardımcı olamayacağı hususundaki eleştiler68 gibi meseleleri de

çalışmamızda ele almadık.

Nihayetinde bu çalışmanın temel probleminin, tefsir-sözlük ilişkisinin yönünü, mahiyetini, ilişkinin tezahür ettiği alanları incelemek olduğunu vurgulamakta fayda var. Bu ikili ilişki ağında etkileşimin yönünün, tefsirlerden sözlüklere doğru olduğu araştırma boyunca müdellel hale getirilmiştir. Bir bakıma sözlük muhtevasının ve yazımının tefsirin himayesinde şekillendiğini ortaya koyan bu araştırma, sözlüklerin tefsir kaynaklarına işaret ettiği kadar tefsir ilminin etki sahasını göstermesi bakımından da tefsir tarihi araştırmalarına katkı sunmayı amaçlamaktadır.

Takip ettiğimiz yönteme gelince, bu tez sosyal bilimlere özgü bazı yöntemlerin kullanılmasıyla hazırlanmıştır. Sosyal bilimlerde yaklaşımlar ve metodolojiler meselesi

66 Ali Kâsımî, el-Mu‘cemiyyetü’l-‘Arabiyye beyne’n-nazariyye ve’t-tatbîk (Lübnan: Mektebetü Lübnan

nâşirûn, 2003), 73-80.

67 Muhammed Reşâd Hamzâvî, “et-Tahrîr ve’t-Tenvîr Müsâhemetuhu fî İsnâi’l-Mu‘cemül’l-‘Arabî ”, Vakâiu

Nedveti İshâmi’t-Tûnûsiyyîn fî İsnâi’l-Mu‘cemil’l-‘Arabî (Tunus: Dârü’l-Garbi’l-İslâmî, 1985), 37.

(31)

üzerine hatırı sayılır biçimde emek veren Porta ve Keating’in ifade ettiği üzere, “dünya ampirik araştırma tarafından keşfedilmek üzere orada beklemez; bilgi araştırmacının benimsediği kuram aracılığıyla süzülür.”69 Bu teoriden hareketle çalışmamız sözlüklerin

okunması, taranması ve tefsire dair verilerinin derlenip tasnif edilmesi süreçleriyle başlamıştır. Akabinde elde edilen metinlerin analizi ve tefsir kaynaklarıyla mukayesesi yapılmıştır. Dolayısıyla çalışma büyük ölçüde nitel araştırma yöntemlerine dayanmaktadır. Çok az olmakla birlikte basit tabloların kullanılışı da nicel yöntem kapsamında görülebilir. Tezde zikredilen ayet meallerinde Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Halil Altuntaş ve Muzaffer Şahin’in hazırladığı Kur’ân-ı Kerim Mealinden yararlandım. Bunun yanı sıra ayetlerden alınan cümlelerin yahut cümleciklerin çevirisinin birkısmı tarafımızdan yapılmıştır. Tez dipnotlandırmasında İSNAD atıf sistemini kullandım.

1.2. Literatür Değerlendirmesi

Araştırmanın ana kaynağı olan beş sözlükten elde edilen tefsir verileri, aynı çağlarda telif edilen tefsirlerle mukayese edilmiştir. Çalışmada kullanılan tefsir kaynakları da yaklaşık olarak sözlük sayısıyla paraleldir. Özellikle tezin ikinci bölümünde sürekli bu kaynakları kullanmak, İslam Tarihi metodolojisi çalışmasıyla öne çıkan Humpreys’in şu sözünü hatıra getirmektedir; arşivlerin tozu düşünceleri boğar. Onun birincil kaynak kullanım tutkusunun70 sakıncalarına binaen sarf ettiği bu sözün haklılık kazanıp

kazanmadığı ikinci bölümdeki başlıklarda açığa çıkacaktır.

Çalışmamızda kullandığımız kaynakların dili, birinci bölümde Arapça ve İngilizce ağırlıklı iken; ikinci ve üçüncü bölümde sıklıkla Arapça’dır. Bunun temel sebebi, birinci bölümün sözlüklerin tarihini ele alması, diğer bölümlerin ise doğrudan Arapça sözlüklere ve tefsirlere odaklanmasıdır. Sözlüklerin tarihini incelediğimiz kısımda Batılı eserlere dayanmamız eleştiriye kapı aralayabilir. Nitekim klasik eserleri, Batılı müelliflerin eserlerini merkeze alarak incelemek araştırmacıların tenkitlerine maruz kalmıştır. Mesela Sîbeveyhi’yi Fleish, Owens, Versteegh ve Talmon’unki gibi Batılı eserler çerçevesinde

69 Porta - Keating, Sosyal Bilimlerde Yaklaşımlar ve Metodolojiler, 44.

70 R. Stephen Humpreys, İslam Tarihi Metodolojisi, trc. Murtaza Bedir - Fuat Aydın (İstanbul: Litera

(32)

anlayıp yorumlamak itaatkâr ve taklitçi bir tutum olarak değerlendirilmiştir.71 Fakat biz bu

eleştiriyi haklı görmüyoruz ve sözlüklerle ilgili eleştirel yorumları görmezden gelmenin ilmi bir tutum olmadığına inanarak akademik çalışmalarda bunlara yer verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yoksa İngilizce literatürü yoğun kullanmanın, Alatas’ın, sosyal bilimlerdeki fikirlerin pazarlanıp yayıldığı bir bağımlılık olarak tanımladığı akademik emperyalizmle72 ilişkili olduğunu düşünmüyoruz.

Tezde temel kaynak olarak kullandığımız eserleri kısaca tanıtarak devam edelim. Arapça sözlük yazımı ve tarihi hakkında yazılan pek çok kaynağın başucu eserlerinden Hüseyin Nassâr’ın, el-Mu‘cemül’l-‘Arabî (1956) adlı kitabıdır. Bizim de tezde sıklıkla müracaat ettiğimiz bu eser 1956 yılında yayınlanmıştır. Bu eserin kendinden sonraki çalışmaları etkilediği ve aşılamadığı ifade edilmiştir. Baalbaki’ye göre o, mübevveb sözlük türünde ezdad ve deyimler gibi bazı alanları ihmal etmesi hasebiyle eleştiriye açıktır.73

Bütün sözlük isimlerini, müelliflerini bir arada görebileceğimiz eser, Ahmet Şarkavî’nin Mu‘cemü’l-me‘acîm’idir. Bu eser sayesinde Arapça sözlükler hakkında özet bilgi edinmek mümkündür. 19. ve 20. yüzyılda yaşayan oryantalistlerin Arapça sözlükler alanında çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Özellikle Arapça sözlüklerin neşredilmesi bu çalışmaların başlıcalarındandır.74

Hatib’in el-Mu‘cemü’l-‘Arabî beyne’l-mâzi ve’l-hâzır, (Mektebetü Lübnan nâşirûn, 1994, Beyrut.) adlı çalışması Arapça sözlük tarihine katkı sağlayan eserlerdendir.

Haywood’un, Arabic Lexicography it’s History and it’s Place in the General History of Lexicography, (Leiden, Brill, 1960) adlı kitabı sözlükbilim literatüründe çalışan araştırmacıların sıklıkla müracaat ettiği eserlerdendir. Hamzâvî, Arap yahut acem müelliflere ait bütün eserleri değerlendirdiği çalışması el-Mu‘cemül’l-‘Arabî İşkâlât ve Mukârebât’ta Haywood’un kitabını, Abdullah Derviş’in eserinin İngilizceye tercümesi gibi görmektedir.75

Sözlükbilim alanında en kapsamlı yazıların yer aldığı Baalbaki’nin hazırladığı The Arabic Lexicographical Tradition: From the 2nd/8th to the 12th/18th Century (Handbook 71 Sadık Türker, “Erken Klasik Arap Dilbilgisel Düşüncesinde (Ekadd) Kıyâs ve Temelleri”, Kutadgubilig:

Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi 11 (Mart 2007): 142.

72 Syed Farid Alatas, Sosyal Bilimlerde Alternatif Söylemler, trc. Adem Bölükbaşı (İstanbul: Matbu

Yayınları, 2016), 54.

73 Baalbaki, The Arabic Lexicographical Tradition, vii.

74 İkbal, Mu‘cemü’l-me‘acîm (Beyrut: Dârü’l-garbi’l-İslâmî,1993), ب–د .

75 Muhammed Reşâd Hamzâvî, el-Mu‘cemül’l-‘Arabî işkâlât ve mukârebât (Tunus: Beytü’l-Hikme, 1991),

Şekil

Şekil 1. Sözlüklerde zikredilen ayet sayıları
Tablo 2. Sözlüklerdeki lehçe bilgisinin tasnifi

Referanslar

Benzer Belgeler

SGK verilerine göre Haziran 2019’da kendi hesabına çalışan kayıtlı esnaf (4/b) sayısı Türkiye genelinde 2 milyon 187 bin olurken, Konya’da 66 bin olmuştur... Konya, haziran

İnsan organlarının âhirette konuşup şahitlik etmesi farklı şekillerde anlaşılmıştır: organların bilfiil dil gibi konuşması, organların sahibi olan insanın

53 Safâkusî, Tenbîhü’l-ğâfilîn, 34.. 59 Esasen yukarıda ifade edildiği üzere Halîl b. Ahmed harekeli ي’nin mahrecinin, med harfi olan ي ile birlikte cevf

Yukarıda sözü edilen bağlam doğrultusunda bu makalede, uluslararası niteliği olan İHH’nın küresel çapta gerçekleştirdiği insani yardım faaliyetleri; sosyal

Tevekkül, insanın üzerine düşeni yaptıktan sonra sonucu Allah’a havale etmesi ve olanı içsel- leştirerek kabullenmesi demektir. 91 İnsanın Allah’a güvenip işlerini

Sağlıkta Dönüşüm kapsamının sonucunda tedavi ve ilaç harcamalarındaki artışın kontrol edilmesi maksadıyla, Onuncu Kalkınma Planı çerçevesinde gereksiz

Sağlık okuryazarlık düzeyleri arasında eleştirel tüketim puanları bakımından anlamlı farklılık olmadığı tespit edilmiş benzer şekilde sürekli gazete takip

Nitekim doğal âfetler ve salgın hastalıkları “ilâhî bir ceza” olarak görenlerin başvurmuş oldukları delillerden biri de Kur’ân’daki helâk edilen kavimlerin