• Sonuç bulunamadı

Arapça Sözlükçülüğün Doğuşunu Gerektiren Sâikler

3. Arapça Sözlükbilimin Doğuşu ve Gelişimi

3.1. Arapça Sözlükçülüğün Doğuşunu Gerektiren Sâikler

Her milletin öne çıktığı, gelişme gösterdiği alan, o milletin kültürel birikimini etkilemiştir. Nitekim sözlükler bu iddiayı doğrulayan dil kaynaklarından biridir. Araplarda ise dinin toplumda yüce bir mertebe kazanmasıyla birlikte sözlük çalışmalarını besleyen unsur dînî gerekçeler olmuştur. Zaten Ortaçağ İslam medeniyetini domine eden ana unsurun dil olduğu çeşitli araştırmalarda dile getirilen bir olgudur.163

Arapça sözlükçülük faaliyetinin ortaya çıkışını besleyen etkenler, dînî, bilimsel, siyasî ve kültürel olmak üzere dört ana başlıkta incelenebilir. Sözlük de dâhil yazılı bütün edebî ürünlerin teşekkülünün İslam sonrasına tarihlendirilmesinin altında şifahî kültürün egemenliği yatmaktadır. Fakat İslam’ın gelişiyle birlikte Kur’ân’ı anlama ve koruma çabaları, bilhassa dil alanında gramerden dil felsefesi tartışmalarına varıncaya kadar farklı sahalarda çok sayıda eserin kaleme alınmasını teşvik etmiştir. Bu eserler arasında sözlüklerin dildeki kelimelerin anlamlarının kayıt altına alınması ve anlam içeriklerindeki değişimin süreç içerisinde gözlemlenmesine imkân tanıması bakımından önemi büyüktür.

160 Ömer, el-Bahsü’l-luġavî, 80.

161 Kehhâle, el-Luġatü’l-‘Arabiyye ve ‘ulûmuhâ, 110-111. 162 Kâsımî, el-Mu‘cemiyyetü’l-‘Arabiyye, 24.

163 Alexander Key, “Language and Literature in Raghıb al-Isfahani”, Reflections on Knowledge and

Language in Middle Eastern Sociesties, ed. Bruno de Nicola-Yonatan Mendel v.dğr. (United Kingdom: Cambridge Scholars Publishing, 2010), 32.

Kelimelerin İslam’dan sonra kazandığı yeni anlamları ve manası kapalı olan ifadeleri anlama çabası sözlüklerin teşekkülünde önemli bir adımdır. Âlimlerin Kur’ân diline Arapça olmayan unsurların karışacağı yönündeki endişeleri kadar telaffuz ve anlama noktasında Kur’ân’ı hatadan koruma istekleri sözlük telifinin başlamasında en önemli âmiller olarak kabul edilebilir. Nübüvvet asrı ve râşid halifeler döneminde, Kur’ân tefsiri ve hadislerde geçen garîb kelimelerin şerhedilmesi müdevven ve mürettep bir formatta olmasa da sözlük çalışmalarının ilk evreleri olarak kabul edilebilir.

Sözlüklerin hazırlanmasında gözetilen amaçları incelediğimizde, onların doğuşunu hazırlayan etmenleri dolaylı bir biçimde görmekteyiz. Bilindiği üzere sözlükler telif edilirken kelimenin doğru kullanımını muhafaza etmek, sistemli bir dil verisi elde etmek, bedevî kültürünü ve şiiri kayıt altına almak164 gibi hedefler göz önünde bulundurulmuştur.

Kur’ân ayetlerinin anlaşılmasına gösterilen özen, hadislerde zikredilen garîb lafızların tefsirini yapma ve fakīhlerin metinlerindeki lafızları anlama çabası, garîb şiirlerde geçen muhtevayı kavramak, kelimelerin köken ve çekimini tespit, tarihî şehirleri ve coğrafî yerleri belirlemek, şiir şevâhidlerini kaydetmek ve neticede büyük bir dil servetini kazanmak sözlüklerin doğuşunda etkili olmuştur.165

3.1.1. İlmî ve Dînî Sâikler

Arapça kitaplar ve tabii ki sözlükler ortaya çıkışını İslam’a borçludur denebilir. Çünkü İslam, Kur’ân sayesinde Arap diliyle ayrılmaz bağa sahip olmuştur.166

Kur’ân’ın fesahati özellikle edebî ve dînî bir araştırma sahası olan i‘câzü’l-Kur’ân, bütün edebî çalışmaların Kutsal kitap üzerine yoğunlaşmasına neden olmuştur, Kur’ân’ın üstün yerini açıklamak maksadıyla edebi türler bile doğmuştur. Bu sadece Kur’ân’a yoğunlaşmaktan ibaret değildi, aynı zamanda saf ve otantik Arapça ve antik Arap şiirinin toplanması ve yorumlanmasında çeşitli dilbilimsel ve sözcükbilimsel faaliyetleri de içeriyordu. Bütün bunlar, Kur’ân’ın saf, özgün dili ve anlamını yeniden inşa etmek adına

164 Elmaz, “Ramzi Baalbaki: The Arabic Lexicographical Tradition: From the 2nd/8th to the 12th/18th

Century”, 175-176.

165 el-Bâtilî, el-Me‘acimü’l-luġaviyye ve turuku tertîbihâ, 13-14.

166 Johannes Pedersen, İslam Dünyasında Kitabın Tarihi, trc. Mustafa Macit Karagözoğlu (İstanbul: Klasik

ideolojik olarak yapıldı.167 Arapça sözlük çalışmaları VII. yüzyılda dînî gerekçelerle

başlamıştır. Başlangıçta Kur’ân ve hadisin garîb kelimelerini açıklamak amacıyla sözlükler yazılmıştır.168

Attâr eṣ-Ṣıḥâḥ’a yazdığı mukaddimede, Kur’ân’ın cem’iyle sözlüklerin telifi arasında bir analoji kurar. Nasıl ki Kur’ân’ın cem’inde, sahabenin şehit edilmesiyle birlikte Kur’ân’a zarar verilebileceği endişesi hâsıl olunca Kur’ân kayıt altına alındıysa, sözlüklerin telifinde de Arapçayı korumak hedeflenmiştir.169 Attâr her ne kadar dilin

muhafazasını öne çıkarmış görünse de esasında Arapların dille ilgili çalışmalar yapmasındaki ilk sâikin, dini daha iyi anlamak olduğunu vurgular. Ona göre ilk etken dini kökenli iken fetihlerin genişlettiği coğrafyada dil mirasını korumak da bu sâike eklenmiştir.170

İlk Müslümanların entelektüel aktivitelerinin, dine adanmışlıklarından kaynaklandığı171 anlaşılmaktadır. Fakat bu durum, bütün ilim adamlarının çalışmalarını

dînî kaygılarla yürüttüğü anlamına gelmez. Ferrâ ve Ahfeş’in (ö. 215/830) Meʿâni’l- Ḳurʾân adlı kitaplarıyla İslamın kurucu metinleri arasında sıkı bir irtibat gözlenirken Sîbeveyhi için aynı tespiti yapmak mümkün değildir.172 Dolayısıyla ilmî ürünlerin ortaya

çıkışında dînî etkenler önemli rol oynamakla birlikte bunun yegâne yönlendirici unsur olduğu söylenemez.

Ortaçağ İslam dünyasının teosantrik bir karakterde yani dinin, insanların düşünce, değer ve yargılarına hâkim olduğu bir toplum yapısının egemen olduğu bilinmektedir. Böyle bir toplumda dînî etkiyi ilmî çalışmalar üzerinde gözlemlemek doğaldır.173 Dînî

etkilerin neşet ettiği temel kaynaklardan biri Kur’ân’dır. Fasih Arapçayı koruyan bir kalkan olan Kur’ân, Arapçada tefsir ilminin ortaya çıkmasını sağlamış dolayısıyla bu dilde anlamlandırma ve yorumlama faaliyetlerinin üst düzey biçimde yürütülmesine katkı sağlamıştır. Daha doğrusu Kur’ân, İslam tarihi boyunca dille irtibatlı çalışmaların temelini

167 Rina Drory, Models and Contacts: Arabic Literature and its İmpact on Medieval Jewish Culture (Leiden:

Brill, 2000), 135.

168 Kâsımi, İlmu’l-luğa, 4; Attâr, “Mukaddimetü’s-Ṣıḥâḥ”, 1: 27-28. 169 Attâr, “Mukaddimetü’s-Ṣıḥâḥ”, 1: 42.

170 Attâr, “Mukaddimetü’s-Ṣıḥâḥ”, 1: 13.

171 A History of Muslim Philosophy, ed. M. M. Sharif (Ottoharraswitz Weisbaden, 1966), 2: 1015.

172 Peter A. Webb, Creating Arab Origins: Muslim Constructions of al‐Jāhiliyya and Arab History (Doktora

Tezi, London Üniversitesi, 2014), 225.

173 Aydın Sayılı, “Ortaçağ İslam Dünyasında İlmi Çalışma Temposundaki Ağırlaşmanın Bazı Temel

Sebepleri”, Araştırma Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Felsefe Araştırmaları Enstitüsü Dergisi 1 (1963), 12.

oluşturmuştur.174 Dili öğrenmenin, dine hizmet ettiği anlayışıyla şekillenen bu toplumda

Kur’ân’ı okumak için dilde âlim olma şartının ileri sürüldüğü175 göz önünde

bulundurulursa dînî etkenlerin dil çalışmalarıyla içe içelik arz ettiği anlaşılır. Kur’ân’ın dil üzerindeki etkisi dili korumakla sınırlı değildir, lehçelerin birleştirilmesini ve unutulmasını engellemek, lafızların medlûllerini genişletip kapsamlarını arttırmak176 da Kur’ân’ın

Arapça üzerindeki tesirlerindendir. Kur’ân’ın Arapça üzerindeki bir başka etkisi de dille yakından ilgili pek çok disiplinin doğuşuna kaynaklık edişidir. Mesela garîbü’l-Kur’ân, müphemâtü’l-Kur’ân, müşkilü’l-Kur’ân, i‘câzü’l-Kur’ân, üslûbü’l-Kur’ân, vücûh-nezâir, müteşâbihü’l-Kur’ân, beyânü’l-Kur’ân ve bediü’l-Kur’ân gibi Kur’ân ilimlerinin çoğu dil merkezlidir.177 Zaten Kur’ân’a yönelik ilginin, sözlük çalışmalarına olan ilgiyi teşvik ettiği farz edilirse, leksikografik çalışmalar alanında ortaya çıkan ilk türün garîbü’l-Kur’ân eserlerinin olması anlaşılır bir durumdur.178

Fadl Hasan Abbas Kur’ân’ın Arapçaya katkısından bahsederken, Kur’ân sayesinde Arapların ortak bir dile sahip olduğunu, Kur’ân’ın Arap belâgatini zenginleştirdiğini, dil ve edebiyat bakımından Arapçanın Câhiliye döneminden üst bir aşamaya eriştiğini söyler. Onun dile getirdiği bu katkıların yanı sıra en vurucu ifadelerinden biri Kur’ân’ın, Arapçayı börtü böcek gibi konuların işlendiği bir dil seviyesinden bilim dili haline getirdiği hususudur.179 Câbirî de tedvin çalışmalarıyla Arapçanın, ilim düzeyine yükseldiğini ifade eder. O, dile ait sözcüklerin derlenmesi, bunların kaydı ve tasnifi, kelime türetim yöntemlerinin belirlenmesi gibi hususları fasih Arapçanın inşası olarak görür.180

Arapça sözlük çalışmalarını başlatan tek unsurun, Kur’ân’ın muhafazası ve anlaşılması olduğu yönündeki tespit181 abartılıdır. Bilindiği üzere ilmi çalışmalar, belli bir

ortam ve tarih içerisinde ortaya çıkarlar. Dolayısıyla onları şekillendiren unsurlar birden fazladır. Kur’ân kelimelerinin farklı yorumlanmasının önüne geçmek kadar dilde 174 Tahirhan Aydın, “Arapçada Yapılan Yaygın Dil Hatalarının Tashihinde Kur’ân’a Müracaat Muhammed

el-‘Adnânî’nin Mu‘cemü’l-Ağlâti’l-Luğaviyyeti’l-Mu‘âsıra’sı Örneğinde Konulu Bir İnceleme”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 51/2 (2010), 189-214.

175 Îsâ Ali, el-‘Arabiyye ve’n-nassi’l-Kur’ânî, 190.

176 Ahmed Hasan Bâkûrî, Eserü’l-Kur’âni’l-Kerîm fî’l-luġati’l-‘Arabiyye (Kahire: Dârü’l-Meârif), 26. 177 Ömer Kara, “el-Furûku’l-Luġaviyye’nin Bir Kur’ân İlmi Olma İmkânı Üzerine”, Tarihten Günümüze

Kur’ân İlimleri ve Tefsir Usülü, ed. Bilal Gökkır v.dğr. (İstanbul: İlim Yayma Vakfı Kur’an ve Tefsir Akademisi, 2009), 255.

178 Ali, A Study in Early Ismaili Lexicography: The Kitab al-Zina of Abu Hatim Ahmad b. Hamdan al-Razi,

13.

179 Fadl Hasan Abbas, Lemesât ve letâif mine’l-i‘câzi’l-beyânî, li’l-Kur’âni’l-Kerîm (Amman: Dârü’n-Nefâis,

2015), 13-16.

180 el-Câbirî, Arap İslam Aklının Oluşumu, 91.

181 Bu tür tespit ve iddialar için bk. Şahin, “İbn Dureyd’in Cemheretu’l-Luġa Adlı Eserinin Tefsir İlmi

kullanılan diğer kelimelerin anlamının muhafazası da sözlüklerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Şayet iddia edildiği üzere Kur’ân bu tür eserlerin oluşumunda temel faktör olsaydı, bu sözlüklerin sadece Kur’ân kelimelerine hasredilmesi gerekirdi. Oysa hem sistemli ilk sözlük kabul edilen Kitâbü’l-ʿAyn hem de Arapça sözlükçülüğün zirve çağı görülen IV. asrın Tehẕîbü’l-luġa, eṣ-Ṣıḥâḥ, Mu‘cemü’l-luġa ve Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa gibi sözlüklerinde Kur’ân kelimelerinin yanı sıra Arapça’nın bütün kelime varlığı kayıt altına alınmıştır. Bundan dolayı sözlük çalışmalarının tümüyle dini bir sâike irca edilmesi makul değildir. Ayrıca erken bir dönemde derlenen ve sistemli sözlüklerin oluşturulduğu dönemde de telifi devam eden pek çok eser bu yargımızı desteklemektedir. Örneğin Ebû Zeyd el-Ensârî’nin (ö. 215/830) Matar, Libe ve’l-Leben; Asmaî’nin Kitâbü’l-Hayl, el-İbil ve en-Nebât ve Nadr b. Şümeyl’in es-Sıfat adlı eserleri182 yağmur, süt, at ve deve gibi

kültürel unsurlarla alakalı kelimeleri tasnif edip derlemişlerdir.

Elbette sözlük müelliflerinin Kur’ân konusundaki hassasiyeti göz ardı edilemez. Zira Halîl b. Ahmed ve Ezherî sözlüklerinde tahrif maddesinde Kur’ân’ın tahrifinin, kelimelerin anlamlarını değiştirmek sûretiyle olacağına dikkat çekmiştir.183 Bunun farkında

olan müellifler muhakkak Kur’ân kelimelerini açıklama noktasında titiz davranmışlardır. Ortaçağ İslam dünyası araştırmalarıyla öne çıkan Touti’ye göre Milâdi VIII. yüzyılda filologlar, bedevîlerden dil öğrenmek için çöle giderken yeni bir dindışı bilginin kurucusu olsalar dahi aslında onların dilbilimsel tercihlerini dînî gerekçeler belirlemiştir. Çünkü Arapçanın dilbilimsel ufkunu bedevî ağzıyla çizen zihinsel yapı, bu ağızlardan bir kısmının Kur’ân diline çok yakın olduğunu düşünüyordu.184 Câbirî’nin de üzerinde

durduğu hususlardan biri dilin derlenmesinde hareket noktasının dînî sâik olduğudur. Ona göre Kur’ân’ın dışarıdan gelecek hatalara karşı korunması, Kur’ân’ın dışından bir korumayı gerektirmekteydi. Yani Kur’ân’ın dışında bir mavera dili oluşturmak sûretiyle bedevîlerin dili, referans çerçevesi haline gelecekti. Câbirî’ye göre dil derleyicilerinin Kur’ân metniyle ilişkisini tanzim eden iç mantık tam da budur. Ona göre Kur’ân

182 Bu eserlerin zikredildiği makale için bk. Salah Kezâre, “fî’l-Mu‘cemiyyeti’l-‘Arabiyye kütübü’l-elfâz ve

mu‘cemi’l-meânî”, Mecelle Mecmau’l-Luġa el-‘Arabiyye bi-Dımaşk 78/3.

183 Ebû Abdirrahmân el-Halîl b. Ahmed b. Amr b. Temîm el-Ferâhîdî, Kitâbü’l-ʿAyn, thk. Mehdî Mahzûmî,

İbrâhim Samerrâî (Beyrut: Müessesetü’l-A’lemi li’l-Matbuat, 1988), 3:211; Ebû Mansur Muhammed b. Ahmed b. Ezher el-Herevî Ezheri, Tehẕîbü’l-luġa, thk. Abdullah Derviş (Kahire: ed-Darü’l-Mısriyye, ts.), 5:14.

184 Houari Touati, Ortaçağ’da İslam ve Seyahat Bir Âlim Uğraşının Tarihi ve Antropolojisi, trc. Ali Berktay

sûrelerinin isimlendirilmesinde konulu sözlüklerin ve dil risalelerindeki kelimelerin etkisi vardır.185 Dilciler, bedevîleri Arapçanın en saf formu için güvenilir kaynak görmüşlerdir.186

Sözlüklerin ortaya çıkışında ve dil çalışmalarının yapılışında, insanların temel kaygısının dînî metinleri anlamak olduğu hususunda araştırmacılar müttefiktir. Nitekim sözlükler Kur’ân’da kullanılan kelimeleri ve bunların anlam içeriklerini korumuştur. Gerçi sözlükçülerin öncülerinin aslında birer müfessir ve fakīh olduğu düşünüldüğünde, bu anlaşılır bir durumdur. Mesela Ezherî sözlüğünde ayetlerden sıkça iktibasta bulunur.187

Ortaçağ Müslüman hayatına egemen olan dînî atmosfer, kültürel ortamın her aşamasına etki etmiştir. Kur’ân ve hadis alıntıları, Arap edebiyatının bütün dallarına hâkim iken, Müslüman araştırmacılar kendi teorilerini dînî öğretilere uyarlamıştır. İşte bu düzlemde, dînî faktörlerin, Arap filolojisine etkisi olmuştur. Özellikle Kur’ân ve akabinde hadis, Arapça sözlüklerin ve gramerin önemli kaynaklarından biri olmuştur. Dînî disiplinler ile filoloji arasında oldukça ileri düzeyde bir ilişki var olmuştur. Zira İslam’ın kutsal metinleri Arapçadır. Fakat Arap filolojisinin ortaya çıkış gerekçesinin Kur’an’ın doğru okunması ve tefsirine indirgenmesi Kopf tarafından yanlı ve taraflı bulunmuştur. Anlaşıldığı kadarıyla Kopf’un nazarında, dil ilimleri müstakil olarak kendi yatağında akış halindedir. Hatta dil ilimleriyle uğraşanlar ve dînî metinleri esas alarak çalışanlar ayrışmıştır. Nitekim onun beyanına göre İslam’ın ilk döneminden beri dilbilimcilerin Kur’ân’ı özgün açıklamaya yönelik cesur sesleri, ilahiyatçı kesim tarafından susturulmuştur. Mesela Taberî birçok filolojik izah yapsa da bu tür izahlar sınırlıdır. Asmaî’nin (ö. 216/831) Kur’ân kelimelerini dil ve filolojik metotla izah konusunda isteksiz oluşu sonraki sözlükbilimciler tarafından da paylaşılmıştır. Mesela İbn Düreyd Cemheretü’l-luġa adlı sözlüğünde, Kur’ân ayetlerinin açıklanmasını, Basra gramer otoritesi Ebû Ubeyde’yi esas alarak yapmıştır.188 Bu örneklerden çıkan netice şöyle özetlenebilir: Kur’ân’ın dil çalışmalarındaki etkisi oldukça kuvvetli iken dilin, dînî çalışmaları yönlendirmesi sınırlı düzeydedir.

Arapları sözlük telif etmeye sevk eden sebepler diğer milletlerin telif gerekçeleriyle benzerlik arz etmektedir. Araplardan önce sözlük oluşturan Yunan, Çin, Hint ve Asur medeniyetlerinde de en baskın unsur dilin korunmasıdır. Asurlular dillerinin kaybolması korkusuyla sözlük telifine yönelmişken; Yunanlılar Homer’in şiirlerini şerh maksadıyla 185 el-Câbirî, Arap İslam Aklının Oluşumu, 62- 97.

186 Baalbaki, The Arabic Lexicographical Tradition, 7. 187 Kâsımî, el-Mu‘cemiyyetü’l-‘Arabiyye, 26.

yola çıkmışlardır.189 Arapların salt Arapçadan kaynaklanan gerekçelerle sözlük yazımına

giriştikleri için diğer milletlerden ayrıldıkları190 şeklinde Araplara imtiyaz hakkı veren bir

yaklaşım sorguya açıktır. Arapların sözlük telifinde motivasyon kaynakları Kur’ân’a hizmettir. Dili hatalardan, kayıplardan ve ithal kelimelerden/dahîl korumak aslında şerî naslara hizmet amacını gütmektedir.191 Sözlüklerin oluşumunda önemli bir yeri olan dil

râvilerinin, hadis râvilerinin titizliğiyle malzeme toplaması da bu işin dînî ve sosyal bir ödev telakki edilmesinden kaynaklanmaktadır. Dil konusunda gösterdikleri özenin gerekçesi, şeriatın ve ahkâmın anlaşılmasında bunun ilk basamağı teşkil etmesidir.192

Sezgin (ö. 1439/2018) de Kur’ân’da geçen ve sık kullanılmadığı için anlamı pek bilinmeyen kelimelerin hem tefsirin hem de leksikografinin gelişiminde etkili olduğunu düşünür.193

Nassâr’a göre sözlüklerin oluşumuna dair ilk izler, vahiyle ilk muhatap oluş zamanlarına denk düşmektedir. Bu dini gerekçenin yanı sıra sosyal ve kültürel etmenler de sözlüklerin oluşumunda önemli bir yere sahiptir. Hicrî II. asırdan itibaren bedevî ve şehirli Arapçasının karışmaya başlaması ve şehre gelen yabancı kelimelerin sayısının artması sözcüklerin derlenmesini gerektirmiştir.194 Bunun yanı sıra âlimlerin ölmesi gibi durumlar

da sözlük hazırlıklarını hızlandıran etkenlerdendir. Nihaî tahlilde anlam ve telaffuz hususunda Kur’ân’ı hatadan koruma çabası sözlüklerin oluşumunda güçlü bir faktördür. Kur’ân’ı anlamak, onun kelimelerini anlamakla mümkündür. Sahabeden İbn Abbas’ın fâtır, Ömer’in (ö. 23/644) ise ebb kelimesini bilmediği yönündeki rivayetleri onların Kur’ân’ı anlamadaki önemini vurgular mahiyettedir. Öyleyse dile yönelik ilgi, ilk etapta dînî kökenlidir.195 Zaten Bevşetti el-Attâr’ın da dikkat çektiği üzere dilin, İslam akidesinin

bir unsuru görülmesi, dilcileri sözlük telifine sevketmiştir.196

Arap filolojisinde ilk lügat çalışmalarını Kur’ânî tetkiklere bağlı olarak başlatanın İbn Abbas olduğu ileri sürülmektedir. Arap sözlükçülüğüne dair en eski çalışmalar İbn Abbas’tan nakledilen ve Atâ b. Ebû Rebâh’ın (ö. 114/732) derlediği Garîbü’l-Kur’ân, İbn 189 Al-i Yâsin, Dirâsât luġaviyye, 224-225.

190 Al-i Yâsin, Dirâsât luġaviyye, 223. 191 Al-i Yâsin, Dirâsât luġaviyye, 220-228.

192 İbn Huveylî el-Ahtar Meydinî, el-Mu‘cemü’l-luğaviyyi’l-‘Arabî: mine’n-neş’eti ile’l-iktimâl (Cezayir:

Dârü Hûme), 34-35.

193 Fuat Sezgin, İslam’da Bilim ve Teknik, trc. Abdurrahman Aliy (İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Kültür Yayınları, 2008), 1: 6.

194 Îsâ Berhume, Dirâse fi me‘acîm ‘Arabiyye (Beyrut: Müessesetu’l-‘Arabiyye li’d-dirâsat ve’n-neşr, 2005),

27.

195 Attâr, “Mukaddimetü’s-Ṣıḥâḥ”, 1: 43.

196 Bevşetti el-Attâr, el-Me‘acimü’l-‘Arabîyye ru’ye târîhiyye ve takvîmiyye (e-Cedide: Menşurât Câmiâ

Abbas’ın Kur’ân’da Kureyş dışındaki Arap kabilelerinin lehçelerinden veya başka dillerden gelen kelimeleri açıkladığı el-Luġat fî’l-Kur’ân ve mesâilü Nâfi‘ b. Ezrak’tır.197

Sezgin’e göre Abdullah b. Abbas’ın tefsiri, Kur’ân’ın luġavi şerhine yönelik ilk çabadır.198

Gerçi Abdullah b. Abbas ile filolojik tefsirin başladığı düşüncesi her zaman kabul görmez.199

Bunun yanı sıra lügati ilk döneme dayandırma çabasında Hz. Ömer’e de atıf yapılmaktadır. Hz. Ömer’in “ ف ُّوَخَت” kelimesinin anlamını sorup şiirden istişhâd istemesi de sözlükbilimin şifâhi temelleri arasında görülmektedir.200

Her ne kadar literatürde İbn Abbas ve Nâfi‘ b. Ezrak (ö. 65/685) arasındaki diyalog meşhur olsa da bunun İbn Abbas’a aidiyeti ve sıhhati epey tartışmalı bir bahistir. Söz konusu diyalogun zikredildiği eser, İbn Abbas, Kelbî ve Fîrûzâbâdî gibi farklı isimlere dayandırılmıştır.201 Ayrıca bu diyalogun kurgu olduğu iddia edilmektedir. Sezgin’e göre

İbn Abbas’ın Kur’ân’daki anlaşılması zor kelimeleri şiirle istişhâd ederek izah ettiği yönündeki haber, Goldziher’in iddia ettiği gibi usture-efsane-uydurma değildir. Sezgin, İbn Abbas’ın Haricilerin liderlerinden Nâfi‘ b. el-Ezrak’a 200 kadar kelimeyi Câhiliye şiirinden istişhâdla izah ettiğini düşünmektedir.202 Baalbaki ise Sezgin’in zıddına bunun

İbn Abbas’a aidiyetinin tartışmaya açık olduğunu düşünmektedir. Ona göre İbn Abbas ve Nâfi‘ b. Ezrak arasındaki diyalog incelendiğinde, sonraki yazarların Kureyş’e özel bir statü atfetmek için bunu ortaya çıkardıkları anlaşılmaktadır. Baalbaki’ye göre bu kadar erken bir aşamada garîbü’l-Kur’ân’a yönelik böyle sistemli bir çabayı sergilemek zordur.203

Leksikografik materyal bağlamında İbn Abbas’ın bir figür olarak anılmasının, İslamla ilişkilendirilerek yani büyük resimde ele alınmasıyla izah edileceğini iddia eden Rippin, sözlük çalışmalarının Arapçanın statüsüyle alakalı görünse de esasında Kur’ân’ın tesisiyle ilgili olduğunu düşünmektedir.204

197 İsmail Durmuş, “Sözlük”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2009), 37:

398.

198 Fuat Sezgin, Târîhu’t-türâsi’l-‘Arabî -fî ‘ulûmi’l-Kur’ân ve’l-hadîs-, trc. Mahmûd Fehmî Hicâzî (Riyad:

Câmiatü’l-İmam Muhammed b. Suud el-İslâmiyye, 1991), 1: 64.

199 Kopf, “Religious Influences on Medieval Arabic Philology”, 33-34.

200 Abdülkadir Abdurrahman Sa‘di, Eserü’d-delâleti’n-nahviyye ve’l-luġaviyye fî istinbâti’l-ahkâm min

âyâti’l-Kur’âni’t-teşrîiyye (Bağdat: Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye,1986), 84-85.

201 Rippin, The Qur’an and it’s Interpretative Tradition, 164.

202 Fuat Sezgin, Târîhu’t-türâsi’l-‘Arabî -fî ‘ulûmi’l-Kur’ân ve’l-hadîs-, 1: 64-65. 203 Baalbaki, The Arabic Lexicographical Tradition, 63-64.

Öte yandan Tâhir el-Mennâi’ye göre, Nâfi‘ b. Ezrak gibi kavminin önderi olan ve ilimde siyasette öncü bir şahsiyetin neredeyse 200 kelime civarında Kur’ân kelimelerine nasıl yabancı kalabildiği sorusunun üzerinde durulması gerekir. Mennâî, Nâfi‘’nin bu kelimelere yabancı kalması halinde bile İbn Abbas’ın, nesebi meçhul görüşlerle ictihadda bulunmasına müsade etmesinin imkânını sorgular. Nesep itibariyle meçhul Câhiliye