• Sonuç bulunamadı

Kaynak: TUİK Verilerinden Derlenmiştir

TEORİK ARKA PLAN

Ekonomik kalkınmanın vazgeçilmez öğelerinden biri olan beşeri sermayenin niteliğinin belirlenmesinde ve sürdürülebilir kalkınma sürecinde sağlık önemli bir yere sahiptir.

172

Sürdürülebilir kalkınma kavramı ekonomik, çevresel ve sosyal yönleri bulunan bir evrensel kümeyken, bu alt kümelerin kesişim noktasında sağlık yer almaktadır (Price,1997: 35). Sağlık ve refah arasındaki aktarımlar dört farklı modül üzerinden sağlanmaktadır. Sağlık ve refah karşılıklı etkileşim içindedir ve modüller arasındaki etkileşim çok çabuk gerçekleşir.

Şekil 1: Sağlık Sektörü ve Diğer Sektörler Arasındaki Etkileşim

Kaynak: Over (1991:6)

Beşeri sermaye ekonomik büyümenin vazgeçilmez öğelerinden biridir ve emek verimliliğini doğrudan etkileyerek üretim kanalıyla, önce gelir düzeyini, ikinci aşamada bireyin tüketim ve tasarruf davranışları ile harcama akımlarını ve dolayısıyla bireyin refah düzeyini etkilemektedir. Sağlıktan refaha doğru aktarım mekanizmaları daha çabuk çalışırken, üretim kesimi ile harcama modülü arasındaki aktarım mekanizmaları daha yavaş çalışmaktadır. İktisadi bağlamda sağlık düzeyindeki iyileşmelerle gelir düzeyi arasında doğru orantılı bir ilişki bulunmaktadır. Ancak sürdürülemez kalkınma politikaları ve toplumsal tercihlere bağlı olarak, gelir artışının çevresel bozulmalar nedeniyle insan sağlığı üzerinde negatif etkiler yarattığı gözlenmiştir.

Gelir artışı ile eşitsizlik arasındaki ilişkiyi açıklayan Kuznets (1955) Eğrisi, Krueger ve Grossman (1991) tarafından çevresel bozulma ve gelir arasındaki ilişkiyi göstermek için kullanılmış, bu eğri Çevresel Kuznets Eğrisi olarak adlandırılmıştır. Çevresel bozulma ile gelir arasındaki ilişki ters U şeklindedir (Krueger ve Krugman, 1991: 19). Çevresel Kuznets Eğrisi’nin ters U şeklinde olması esasında iki temel nedene dayanmaktadır. Birincisi, gelişmiş ekonomilerin tarihsel sektörel dönüşümü ile ikincisi gelir artışı ve çevresel bozulma tercihleri arasındaki değiş tokuşla ilgilidir. Tarihsel olarak sanayileşme öncesi dönemde gelişmiş ülke ekonomileri tarıma dayalıydı. Tarıma dayalı ekonomilerde çevresel bozulma oldukça düşük seviyelerdedir. Endüstrileşme, kirlilik artışı, kaynak tüketimi ve atık üretimini hızlandırma

173

eğilimindedir. Bu safhada büyüme ölçek etkisi gösterir. Daha yüksek kalkınma düzeylerinde endüstrilerin yapısal değişime uğrayarak, üretimin bilgiye dayalı endüstrilere ve hizmetler sektörüne doğru kayması ve çevresel kalite talebindeki artış, çevresel bozulma eğiliminde düzleşmeye neden olarak çevresel bozulmayı azaltmıştır. Yüksek gelir düzeylerinde bireyler çevresel kaliteyi yüksek gelir düzeyine tercih etmektedir. Post endüstriyel dönem olarak adlandırılan bu safhada çevresel kalitenin daha yüksek gelir seviyesine tercih edilmesi gelir etkisi olarak adlandırılmaktadır (Munasinghe, 1999: 95-96).

Sanayi, enerji üretimi ve kullanımı, yurtiçi faaliyetler, atık tasfiyesi, rekreasyon faaliyetleri kirliliğin ana kaynaklarıdır. Bazı durumlarda doğal kaynak kirliliği de önemli boyutlarda olmaktadır.

Şekil 2: Kirlilik ve Etki Kaynakları

Kaynak: Briggs (2003:4)

Ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan emisyonlar risk unsularını oluşturmakta, emisyonlardan kaynaklanan risklerin aşırı dozlara ulaşması insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.

174

Şekil 3: Sağlık ve Sektörler arası Aktarım Mekanizmalarının İşleyişi

Kaynak: Over (1991:7)

Çevresel bozulmalar hastalıkları artırarak hem makro ekonomik bazda hem de mikro ekonomik bazda refah düzeyini ve bireysel harcama kalıplarını değiştirici etkiler yaratmaktadır. İktisat kuramında sağlığın makro ekonomik ve mikro ekonomik etkilerini ele alan aktarım mekanizmaları Becker (1964) tarafından geliştirilen beşeri sermaye kuramı ve Amartya Sen (1992) tarafından geliştirilen kapasite yaklaşımına göre değerlendirilebilir. Hastalıklar beşeri kapasiteyi kısıtlamakta ve refah kaybına neden olmaktadır. Hastalıklar ile ekonomik kalkınma arasındaki aktarım mekanizmaları doğrudan etki mekanizmaları ve dolaylı etki mekanizmaları olmak üzere ikiye ayrılabilir. Doğrudan etki mekanizmaları hastalığın doğrudan emek verimliliğini azaltıcı etkisini açıklarken, dolaylı aktarım mekanizmaları beşeri sermaye stokunu aşındıran eğitim, iş tecrübesi gibi alt bileşenlerde meydana gelen değişmelerin ulusal geliri azaltıcı etkisini kapsamaktadır. Morbidite ve mortalite oranlarındaki artış makroekonomik etki kanallarının temel tetikleyicisidir. Morbidite oranlarındaki artış, emek verimliliğini negatif etkilerken sağlık harcamalarını pozitif etkiler (Cuddington, 1994: 174). Gelişmekte olan ülkelerde aileler hem tıbbi bakım maliyetlerindeki artış ve emek arzı ve verimliliğindeki azalmadan kaynaklanan gelir kaybı nedeniyle önemli hastalıklara yakalanmaları durumunda büyük finansal risklerle karşı karşıya kalmaktadır (World Bank, 1993). Gelirdeki düşmeyle eşanlı olarak sağlık harcamaları artmaktadır (Steinberg vd.2002: 18).

175

Şekil 4: Tüketim ve Sağlık Değiş Tokuşu

Kaynak: Mahal , Karan ve Engelgau (2010 : 16)

Şekil 4 tüketim ve sağlık harcamaları arasındaki değiş tokuşu göstermektedir. X ekseni tüketilen mal miktarını temsil ederken, Y ekseni toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanma düzeyini temsil etmektedir. 𝐶 toplum tarafından tüketilen toplam mal miktarını temsil etmektedir. AB eğrisi sağlık hizmetlerinden faydalanma düzeyinin sağlıkla bağlantılı mal ve hizmet tüketimini nasıl etkilediğini göstermektedir. B noktası sağlık harcaması sıfır iken toplumun sağlık dışı mal tüketimini vermektedir. Diğer yandan A noktası bireylerin gelirlerinin tamamını sağlıkla ilgili mal tüketimine harcamaları durumunda toplumun sahip olduğu sağlık düzeyidir. 𝐶 toplumun sağlık dışı mal tüketimi, ℎ toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanma düzeyi iken, CB segmenti toplumun sağlık harcaması düzeyini temsil etmektedir. Morbidite artışları sağlık harcamalarında artışa neden olmaktadır (Mahal, Karan ve Engelgau, 2010 : 16).

YÖNTEM

1990-2012 dönemini kapsayan bu çalışma 23 OECD (Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere, Yunanistan, İzlanda, İtalya, İrlanda, Hollanda, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre, Türkiye, Amerika, Japonya, Finlandiya) ülkesinde çevresel bozulma bileşenlerinden biri olan toplam Sülfüroksit emisyonu (SOX) ile kişi başına düşen sağlık harcamaları arasında bir nedensellik ilişkisi olup olmadığı Panel Granger Nedensellik testi ile analiz edilmiştir.

176

Granger (1969) nedensellik denklemi genel olarak aşağıdaki denklemle ifade edilebilir; LNHEXP = ∑nİ=1αİLNHEXPt−i+∑nİ=1βİLNPOLt−i

LNPOL = ∑nİ=1αİLNPOLt−i+ ∑nİ=1βİLNHEXPt−i

Panel veri analizlerinde serilerin durağanlığı önemlidir. Bu nedenle öncelikli olarak serilerin durağanlığı test etmek için Levin, Chin & Chu (2002),Im, Pesaran and Shin (2003) ve ADF Fisher Panel birim kök testleri yapılmıştır.

BULGULAR

Tablo 1 panel birim kök testi tahmin sonuçlarını vermektedir. Tablo incelendiğinde serilerin I(0) düzeyinde durağan olmadıkları ancak; I(1) düzeyinde durağanlaştıkları görülmektedir.

Tablo1: Panel Birim Kök Testi Tahmin Sonuçları KİRLİLİK (LNPOL)

Sabitli&Trendli

LNPOL ∆(𝐋𝐍𝐏𝐎𝐋)

t p t P

Levin, Lin & Chu 0.41270 0.6601 -4.85046 0.0000

Im, Pesaran and Shin

W-stat 1.41658 0.9217 -5.67981 0.0000

ADF - Fisher Chi-square ADF - Choi Z-stat

39.9698 1.58569 0.7218 0.9436 109.498 -5.82980 0.0000 0.0000