73 düşük olduğu söylenebilir Ayrıca bütün emosyonlar ayrı ayrı değerlendirildiğinde tanınma oranlarına
6.6. Tedavi Etkisinin Değerlendirilmesi
6.6.1. Katılım ve Klinik Belirtilerin Değerlendirilmesi
Çalışmamıza başta da belirtildiği gibi herhangi bir nedenle klinikte yatmakta olan hasta grubu dahil edilmiş ve tedavinin akut kısmı tamamlandıktan sonra hastalar tekrar çağrılmıştır. Böylece hem saldırganlık düzeyininin hem de emosyon tanıma‐ayırt etme süreçlerinin akut tedavi sonrası nasıl etkilendiği araştırılmıştır.
İlk atak psikozları çalışmaya dahil etmediğimizden yatış öncesinde de antipsikotik tedavi almakta olan hasta grubuyla çalıştığımızı söyleyebiliriz. Öncesindeki tedavi uyumları ayrıca değerlendirilmemekle beraber ilk değerlendirmeleri klinikte yattıkları süre içinde yapıldığından bütün hastaların antipsikotik tedavileri devam etmekteydi. Özelleştirilmiş bir tedavi programı uygulanmamakla birlikte yatışları
83
sırasında hastaların hem antipsikotik ve diğer medikal tedavileri düzenlenmiş hem de rutinde yapıldığı gibi hem hasta hem de ailelerine yönelik terapötik girişimlerde bulunulmuştur.
Yatışları sırasında ilk değerlendirmeleri yapılan 36 hastadan 27 tanesi taburculukları sonrası ikinci kez değerlendirilmiştir. 3 hastanın yatışları devam etmekte olduğundan kontrole çağrılamamış; taburculukları yapılmış 6 kişi kontrole gelmemiştir. Bu rakamlara bakıldığında grubun tedavi uyumunun iyi olduğu söylenebilir.
Hastaların alevli dönem sonrası yapılan ikinci değerlendirmelerinde PANSS toplam puanı, pozitif alt ölçek puanı ve genel alt ölçek puanında ilk değerlendirmeye göre anlamlı düşüş saptanmıştır ki bu
beklediğimiz bir bulgudur. Negatif alt ölçek puanlarında değerlendirmeler arasında anlamlı değişiklik saptanmamıştır. Negatif belirtilerin tedavi yanıtlarının pozitif belirtilere oranla daha kötü olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda şizofreni grubunun EBDÖ puanlarının ilk ve ikinci değerlendirmelerinin karşılaştırmasında anlamlı fark saptanmamıştır. Bu da negatif belirti şiddetiyle EBDÖ puanları arasında pozitif bir ilişki olabileceğini göstermektedir. Hasta grubun CŞDÖ puanlarını ilk ve ikinci
değerlendirmeleri karşılaştırılmasının sonucunda ise ikinci değerlendirmede anlamlı azalma saptanmış olmakla beraber; depresyon puan ortalamalarının her iki değerlendirmede de görece
düşük olduğu söylenebilir.
6.6.2. Saldırganlık Düzeyleri ve Emosyon Testlerinin Değerlendirilmesi
Saldırganlık düzeyinin belirlenmesi için kullanılan İrritabilite Ölçeği toplam puan ve alt ölçek puanlarının şizofreni grubunda yapılan değerlendirmeler arası karşılaştırmasında ikinci değerlendirmede hem toplam puan hem de alt ölçek puanlarında anlamlı düşüş olduğu saptanmıştır. Bu sonuçlar literatürdede belirtildiği gibi şizofreni hastalarının hastalıklarının alevli
döneminde ve hastane yatışı sırasında saldırganlık düzeyinin daha yüksek olduğunun göstergesidir
(Humphreys et al. 1992; Volavka et al. 1997; Ekinci et al. 2013).
Emosyonları tanıma ve ayırt etme testi sonuçlarına bakıldığında ise Emosyonları Tanıma Testindeki
toplam doğru yanıt sayısında ikinci değerlendirmede anlamlı artış olduğu; Emosyonları Ayırt Etme
Testindeki toplam doğru yanıt sayı ortalamasının artmış olduğu fakat bunun anlamlı fark yaratmadığı saptanmıştır. Emosyonları tanıma testindeki emosyonlar ayrı ayrı incelendiğinde tiksinti ve nötr
doğru yanıt sayılarında anlamlı artış olduğu saptanmış, üzüntü, öfke, şaşırma, mutluluk ve korku
emosyonları doğru yanıt sayılarında anlamlı değişiklik saptanmamıştır. Şizofreni hastalarında emosyon tanıma performansı üzerine yapılan birçok araştırmada alınan hastalar ilaç tedavisine
84
devam etmektedir. Antipsikotik etkenin kontrol edildiği çalışmaların çoğunda ise emosyon tanıma performansında antipsikotiklerin etkisi olmadığına yönelik sonuçlar alınmıştır (Altunel et al. 2007;
Kohler et al. 2010; Hempel et al. 2010). Bizim çalışmamızda antipsikotik etken kontrol edilmemiştir. Fakat emosyon tanıma performansıyla antipsikotik dozu arasında ilişki olup olmadığı incelendiğinde de anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Yine çalışma sonuçlarından yola çıkarak emosyon tanıma performansının hastalığın alevli döneminde remisyon dönemine göre daha kötü olduğu söylenebilir. Literatüre bakıldığında ise sonuçlar çelişkilidir. Sorunun akut dönemde daha
belirgin olduğu ve remisyon döneminde gerilediğini bildiren çalışmalar bulunmakla beraber (Edwards
et al. 2001), herhangi bir farklılık bildirmeyen çalışmalarda bulunmaktadır (Weniger et al. 2004; Altunel et al. 2007)
Emosyonları tanıma testi yanlış yanıtları incelendiğinde; ikinci değerlendirmede toplam yanlış
sayısında anlamlı azalma olduğu saptanmıştır. Emosyonlar tek tek ele alındığında ise korku emosyonunun yanlış yanıt olarak seçilme oranında ikinci değerlendirmede anlamlı azalma olduğu saptanırken; üzüntü, öfke, tiksinti, şaşırma, mutlululuk ve nötr emosyonlarının yanlış yanıt olarak
seçilme oranında anlamlı değişiklik saptanmamıştır.
Literatürde şizofrenide saldırganlık ve emosyonları tanıma performansı ilişkisiyle birlikte tedavinin bu iki duruma etkisini inceleyen iki çalışma bulunmaktadır. Bunlardan ilki Combs ve arkadaşlarının yaptığı çalışmadır (Combs et al. 2007). Bu çalışmaya yatarak tedavi gören toplam 28 şizofreni tanılı yatan hasta alınmıştır ve 18 hastaya sosyal kognisyon ve etkileşim eğitimi (SCIT) verilmiş, 10 hastaya ise başa çıkma becerileri öğretilmiştir. Çalışmanın asıl amacı SCIT etkinliğini araştırmak olmuştur. SCIT; emosyon eğitimi, durum çözme ve birleştirme aşamalarından oluşmaktadır ve her hafta birer saat süren seanslar şeklinde 18 hafta devam etmiştir. Çalışmada sosyal kognisyonu değerlendirmek amacıyla emosyon tanıma testi, emosyon ayırt etme testi, sosyal algı ölçeği, ipucu taskı kullanılmış; hostilite ve saldırganlık ölçümü, kognitif esneklik ve sosyal işlevsellik ölçümleri yapılmıştır. Saldırganlık değerlendirmesi klinisyenler tarafından yapılmış; hastaların klinikte izlemleri sürecindeki saldırgan tutum ve davranışları not edilerek analize dahil edilmiştir. Ayrıca PANSS skorlarındaki değişim oranı da tedavi etkisini daha sağlıklı değerlendirmek adına eş değişken olarak analizde yer almıştır. Bu çalışmanın sonucunda SCIT grubunda hem şiddet davranışı oranları azalmış, hem de emosyon tanıma becerilerinde olumlu yönde değişiklik olmuştur; diğer grupta ise herhangi bir farklılık bulunmamıştır. Bizim çalışmamızın deseni ve yapılış amacı bu çalışmadan oldukça farklıdır; bu çalışmada belirtildiği gibi duruma özgü bir tedavi yönteminin etkinliği incelenmiş; hastaların her iki değerlendirmesi de hastanede yattıkları süre için de yapılmıştır. Ayrıca saldırganlık düzeyiyle emosyon tanıma performansı ilişkisi ayrıca araştırılmamış; SCIT eğitiminin her iki değişkene olumlu etki ettiği