• Sonuç bulunamadı

Teçhizat ve Mühimmat Faktörü

XVI. YÜZYIL AKDENİZ DÜNYASINA KISA BİR BAKIŞ

2. BÖLÜM

5.1. XVI YÜZYIL OSMANLI DENİZ SEFERLERİNİN BAŞARI VE

5.1.5. Teçhizat ve Mühimmat Faktörü

Osmanlı Devleti’nde uzun süren savaşlar neticesinde donanma faktörünün yanı sıra donanma için ve savaşta kullanılacak teçhizat faktörü de oldukça önemliydi. Tarih boyunca gücünü ordusundan alan bir devlet olan Osmanlı Devleti, varlığını ve gücünü daim kılmak için ordusunu en mükemmel şekilde savaşa hazırlamıştır. Düşman topraklarında askeri faaliyetlerini başarılı bir şekilde yürütebilmek için gerekli silah, cephane, erzak ve mali kaynakların sağlanması savaş zamanı ihtiyaç duyulan tüm teçhizatın temini zaruridir.

Kalabalık personeli sayesinde dünyanın en büyük donanmasını tersanelerinde rahatlıkla inşa eden Osmanlılar, gemilerin denizlere açılmasıyla birlikte bu defa donanmaların sevk ve idaresi meselesiyle karşı karşıya kaldılar. Her donanmanın sefere çıkışında binlerce kürekçinin hazır hale getirilmesi ve onların ihtiyacı olan gıda malzemelerinin temini ayrı bir organizasyonu gerektirmekteydi672. Bir geminin yiyecek ve su ihtiyacını temin etmek için kıyıya yanaşmadan denizde seyredeceği gün sayısı, depolama koşullarının sınırlı olması mürettebatın sayısıyla bağlantılıdır. Geminin güvertesinde taşınan savaşçılar, doyurulması gereken ve geminin ilerlemesine katkıda bulunmayan bedenlerdi. Özgür kürekçiler gerektiğinde savaşması beklenen gruplardı. Ele aldığımız dönemde donanmaların kapasitelerinin ve gelişimlerinin anlaşılabilmesi için donanmanın yüzen ordu imgesini bir tarafa bırakmak gerekir. Gemi ve mürettebat maliyeti, savaşta kullanılan gemilerden oluşan bir donanma sahibi olma maliyetinden çok daha yüksekti673. Osmanlı Devleti herhangi bir sefere karar verdiği zaman karşılaştığı en büyük problem seferin devlet maliyesine yüklediği ağır maliyetin hafifletilmesi için hazine temininin yanı sıra asker için erzak ve ordunun ağırlıklarını taşıyan hayvanlar için yem hazırlanması olmuştur. Osmanlı tarafından ordunun iaşesi, normal sivil ve zirai yaşama en az müdahale göz önüne alınarak dikkatli bir şekilde organize edilmiştir. Osmanlı ordusu seferler esnasında taşıyabileceği kadar malzemeyi yanında getiriyor, yanında getiremediği malzemeyi ise yerel kaynaklardan zor kullanmadan karşılıyordu. Bu çerçevede Osmanlı Devleti’nde iaşenin temini için değişik yollar ve usullere müracaat edilmiştir. Bunlardan iki usul sık kullanılmıştır. Birincisi, iaşe daha çok merkezi hazinenin masraflarını düşürmek amacıyla savaş, kıtlık vs. gibi olağanüstü durumlarda divanın aldığı kararla çıkarılan Avarız-ı Divaniye usulüyle yürütülmüş, ikinci yöntem zirai mahsullerin üretim ve dağıtımını takip edebilmek amacıyla oluşturulan devlet

672 İdris Bostan, Osmanlılar ve Deniz, s. 30. 673 Palmira Brummett, Osmanlı Deniz Gücü, s. 142.

mekanizmasıdır674. Sefer durumunda ordu iaşesi için gerekli maddelerin temini avârız mükellefiyeti dâhilinde geliştirilen nüzül yöntemleri ile karşılanmıştır. Nüzül inme, konma manalarına gelir, miktarı önceden belirlenmiş zahirenin ordunun geçeceği menzillere götürülerek hazırlanmasıdır. Avarız vergisinin nakde dönüşmüş halidir. Tahsil edilen ürünler un ve arpadır. Sürsat ise, un ve arpanın yanı sıra yağ, bal, koyun, ekmek, saman, ot, odun gibi malzemeleri kapsıyordu. Hububat malzemesi ve etten sonra hazır yiyecek olarak nitelendirilebilecek ekmek ve peksimet teşkil ederdi. Peksimet çok uzun süre bozulmadan durabildiğinden daha ziyade deniz seferlerinde kullanılmakla beraber kara seferlerinin de vazgeçilmez iaşe malzemelerindendi675. Osmanlı Devleti’nde ordunun geçeceği menzillerde yapılan harcamalarla ilgili kayıtlar Nüzül Eminleri tarafından tutuluyordu. Yine ambarlara depolanan zahire için emin ve kâtipler tayin edilerek gelen zahire düzenli bir şekilde defterlere kaydedilirdi. Ulaşım ve nakliye vasıtalarında denizler ve nehirlerde kullanılan gemilere sefine denilmekle birlikte yine bu gemilere fırkate, kalite, üstüaçık ve miri borazan denilmekteydi. Yine seferler sırasında miri gemilerin yanı sıra tüccar gemileri de kullanılmıştır. Osmanlı Devleti erzak ve mühimmatın naklinde bu deniz ve nehir taşımacılığının yanı sıra kara taşımacılığını da kullanmıştır. Devlet kara taşımacılığında ise top arabacıları birliği dışında yolların bakımsızlığından dolayı daha ziyade hayvan sırtında nakliyatı tercih etmişlerdir676. Diğer yandan sefer sırasında ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere çeşitli meslek grupları ve sanatkârlarda orduyla birlikte götürülürdü. Gıda, sağlık, teçhizat ve ulaşım gibi alt yapısının hizmet ve ihtiyaçları karşılarlardı. Ordunun esnafı ordunun ihtiyaç duyacağı erzak ve diğer malzemeyi yanlarında bulundurarak ayakkabı, kılıç, ok, yay, çadır, kilim, cam, nal malzemelerin tamir ve yapımının yanı sıra ordunun en önemli besin malzemesi olan ekmek pişirme ve et temininde bir nevi seyyar levazım göreviyle ordunun her türlü ihtiyacını karşılarlardı677. Yol ağları ve menzilhane sistemi imparatorluk lojistiği açısından oldukça önemliydi. Menziller ordu birlikleri için bir taraftan temel toplanma noktaları olarak hizmet veriyor, diğer taraftan yiyecek, hayvan yemi ve cephane için depo vazifesi görüyordu. Ayrıca Osmanlı Devleti büyük nehirlerin kıyılarına sefer öncesi üs haline getirip tersaneler kurmuşlardır. Böylece askeri faaliyetler öncesi yüzlerce küçük gemi ve kadırganın inşa ve tamir işini yürütmüşlerdir. Ağır top ve gülleler, mümkün olan yerlerde

674 Uğur Kurtaran, “Osmanlı Seferlerinde Organizasyon ve Lojistik”, International Periodical For The

Languages, Literatüre andHistory o f Turkish or Türkic, Volume 7/4, Ankara 2012, s. 2271-2272.

675 Ömer İşbilir, XVII. Yüzyıl Başlarında Şark Seferlerinde İaşe, İkmal ve Lojistik Meseleleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1997, s. 15-17.

676 Uğur Kurtaran, “Osmanlı Seferlerinde Organizasyon ve Lojistik”, s. 2276-2275. 677 Uğur Kurtaran, “Osmanlı Seferlerinde Organizasyon ve Lojistik”, s. 2281.

top gemileri, taş gemileri yahut barut naklinde kullanılan örtülü gemiler aracılığıyla taşınmıştır678. Görüldüğü üzere Osmanlı Devleti ordusunun her türlü ihtiyacını eksiksiz karşılamak amacıyla bütün önlemi almaktaydı. Savaş sırasında askerini en iyi şekilde donatmak ve temel ihtiyaçlarını karşılamak Osmanlı gibi beylikten imparatorluğa yükselmiş bir devleti dünyanın en tepesine çıkartan da savaş öncesi ve savaş sırasındaki lojistik hazırlıklara verdiği önem olmuş olmalıdır. XVI. yüzyılda gerçekleşmiş olan savaşlara baktığımızda savaşlardaki hazırlık ve lojistik destek çok güçlü olmuştur. Askerin ihtiyaçları aksatılmamış savaş anında gerekli donanımlar sağlanmıştır.

Meydan savaşları ve kale kuşatmaları sırasında olduğu kadar fethedilen yerlerdeki kalelerin savunulması için de önemli olan top, seferden sefere koşulduğu dönemlerde en çok ihtiyaç duyulan savaş malzemesiydi679. Ordunun ve donanmanın lojistik desteğinde birinci sırada top gelmekteydi. Osmanlılar top imalatına XV. yüzyılda başlamışlardır. II. Murad’ın saltanatı esnasında 1440 yılında Germehisar’da bir top dökümhanesi kurulmuştur. İstanbul’un fethinden sonra Galata’da sabit bir top dökümhanesi kurulmuştur. II. Bayezid bu dökümhaneyi genişletmiş ve I. Süleyman da yenilemiştir. İstanbul’daki merkezi tophaneye ilave olarak Osmanlılar Belgrad, Buda ve İşkodra, Temeşvar, Pravişte, Gülamber gibi önemli eyalet merkezlerine de tophaneler kurmuşlardır 680 . Osmanlı topçuluğunun gelişiminde Osmanlı top döküm ustalarının katkısı olduğu kadar yabancı teknisyenlerinde önemli katkısı olmuştur681. Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanlı topçuluğu ciddi ilerleme göstermiştir. Bir taraftan iki parçalı büyük muhasara topları yapılırken, diğer taraftan da 700 kilo ağırlığında gülle atabilen büyük topları seyyar top dökümhanelerinde dökmüşlerdir. Ayrıca imparatorluğun en büyük top döküm hanesi Tophane-i Amire de yine aynı zamanda kurulmuştur682. XV. Yüzyılın sonu XVI. Yüzyılın başında Tophane-i Amire, Cebehane-i Amire, Baruthane-i Amire ve Tersane-i Amire İstanbul’a sadece Venedik’in rekabet edebileceği en geniş ve donanımlı askeri sanayi sitesi kazandırmıştı. Osmanlılar İstanbul’dan başka Adriyatik’te bulunan ve aynı zamanda önemli deniz üsleri olan Avlonya ve Preveze; Rumeli’de Baç, Semendere, İşkodra, Pravişte ve Belgrad; Macaristan’da Budin ve Temeşvar;

678 Gabor Agoston, Osmanlı’da Strateji ve Askeri Güç, s.53-54.

679 İdris Bostan, “XVI. Yüzyıl Başlarında Tophâne-i Âmire ve Top Döküm Faaliyetleri”, Halil İnalcık Armağanı

1, Tarih Araştırmaları, Doğu Batı Yay. , 2009, s.264.

680 Jonathan Grant, Osmanlı Gerilemesini Yeniden Düşünmek: Osmanlı Devleti’nde Askeri Teknolojinin

Yayılması, Çev: Salim Aydüz, Florida Devlet Üniversitesi, s. 67.

681 İdris Bostan, “XVI. Yüzyıl Başlarında Tophâne-i Âmire ve Top Döküm Faaliyetleri ”, s.254.

682 Salim Aydüz, “Osmanlı Silahları Silah Üretim Merkezleri ve Literatürü Tarihi”, The History School, S.10, 2011, s. 11. ; Gabor Agoston, Osmanlı’da Strateji ve Askeri Güç, s.137. ; İdris Bostan, “XVI. Yüzyıl Başlarında Tophâne-i Âmire ve Top Döküm Faaliyetleri”, s. 254-255.

Anadolu’da Diyarbakır, Erzurum ve Mardin; Irak’ta Bağdat ve Basra; Mısır’da Kahire önemli dökümhanelerin bulunduğu şehirlerdi 683 . Osmanlı Devleti’nin bu bölgelerde silah ve mühimmat üretiminde kullanabileceği ham madde fazlasıyla mevcuttu yani Osmanlı Devleti kendi toplarını dökmek ve toplarına gülleyle barut temin etmek için kalay hariç öz yeterliliğe sahip bir devletti684. Ürettikleri silah ve mühimmatla gerek kara gerekse deniz savaşlarında büyük başarılar elde etmişlerdir.

Denizlerde önemli bir düşmanın bulunmaması ve mürettebatlı büyük filolara sahip olmanın maliyeti, bazen Osmanlı donanmasının büyük bir kısmının kullanılmamasına sebep oluyordu. Haliç’te bulunan yüz yirmi kadar gemiden oluşan Osmanlı filosu kışın karaya çekiliyor ve muhafızlar tarafından korunuyordu. Ancak bu dönem boyunca Osmanlılar demir ve tunç toplar dökmenin yanı sıra farklı deniz mühimmatı temin etmeyi de sürdürüyordu. Loredano’ya göre bu üretim İstanbul’da aralıksız çalışan bazı ateşli silah ustaları tarafından gerçekleştiriliyordu. Osmanlı sarayı, büyüyen donanmasını silahlandırmaya yetip bir miktarda artacak kadar top üretebiliyordu. Bu fazladan top üretimi, Osmanlıların Hint Okyanusu’nda Portekizlilere meydan okumak amacıyla bulundurmaları sağlanıyordu685.

Yavuz Sultan Selim döneminde Rodos’un alınması meselesi gündeme geldiğinde mühimmatın yetersiz olmasından dolayı sefer çıkılmayacağını padişah bildirmişti. Çünkü kale fethinin başlıca dayanağı baruttu ve Osmanlı Devleti’nin sadece dört aylık bir barut dayanağı bulunmaktaydı686. Bundan dolayı Rodos üzerine gidilmesi yine bir hüsranla sonuçlanacağı düşüncesiyle Rodos’un fethinden vazgeçilmişti. Osmanlı Devleti savaş için gerekli olan hazırlığı yapmadan savaşa çıkmanın iyi sonuçlar getirmeyeceğini öngörüyorlardı. Çünkü iyi hazırlanmamış bir ordu veya donanma bunların yanında en önemlisi gerekli teçhizata olan ihtiyacın planlanmaması, lojistik destek eksikliğinin mağlubiyetle sonuçlanması kaçınılmaz bir sonuç olacaktır. Örneğin Malta kuşatmasındaki strateji hatası ve komutanlar arasındaki rekabet savaşı kaybettirmişti. Osmanlı çok sayıda asker kaybetmişti. Barut ve başka gereçlerin çoğu da tükendiğinden seferden geri dönülmüştü. İnebahtı Savaşı sırasında ise, Osmanlı donanması altı ay süren uzun bir deniz harekâtından sonra yorgun düşmüştü ve bazı levent gemileri ile etraftaki sancak beyleri izin isteyerek donanmadan ayrılmışlardı. Bu nedenle Osmanlı donanmasında kürekçi ve savaşçı eksiği oluşmuştu. Osmanlı donanması savaşa 230 gemi, 25.000 savaşçı müttefik donanmasında ise, 243 gemi ve 37.000 savaşçı bulunmaktadır.

683 Gabor Agoston, Osmanlı’da Askeri Strateji ve Askeri Güç, s.138. 684 Gabor Agoston, Osmanlı’da Savaş ve Serhad, s. 92-93.

685 Palmira Brummett, Osmanlı Deniz Gücü, s. 140. 686 Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-Tevârih, s. 353.

İki donanma arasındaki asıl önemli fark, Osmanlı donanmasının uzun ve yıpratıcı savaşlardan sonra yorucu düşmesi, müttefik donanmasının ise canlı bir kuvvete sahip olmasıydı687. Ayrıca askerin bir kısmı Kıbrıs’ın muhafazası için bırakılmıştı. Güvenliği sağlamak üzere adaların arasında dolaşan gemilerde de bir miktar savaşçı ve kürekçi bulunmaktaydı. Öte yandan Kıbrıs Seferi ile adalar arasındaki seferlere katılan asker yorgun vaziyette tekrar sefere gidiyordu. Ayrıca Papa’nın büyük çabalarını yakından izleyen Sokullu Mehmet Paşa, onun etkinliklerini durdurmak amacıyla Venediklilerle barış yapma girişiminde bulundu ise de başarılı olamamıştı688. İnebahtı yenilgisinin ardından yeniden donanma inşasına başlanmıştı. Osmanlı Devleti’nin doğal kaynaklarının zenginliği ve muazzam insan gücü sayesinde 6 ayda yeniden toparlanması 20.000 arkebüzcüyle teçhiz edilmiş 200 adet yeni kadırgadan oluşan bir filo inşa etmeyi başarmış olmaları Osmanlı’nın öz yeterliliğinin bir kanıtıdır689.

XVI. yüzyıla baktığımızda Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’de kullandığı savaş gemisi kadırgalardır. Teknesi küçük olan bu gemilerin yük depoları da küçüktür. Bu kadırgaların çok sayıda kürekçi de barındırdığını düşünürsek savaş süresince sıkça kıyıya yanaşıp erzak tedarik etmeleri gerekecektir. Böyle olunca da Osmanlı donanması uzak mesafelerde uzun süre kaldığı sürece günden güne gücünden güç yitirir. Öte yandan yakın mesafelerde yapılan seferlerde yakında erzak menzilleri bulunan ve donanmaya takviye yapabilecek üslere sahip sistemde hava şartları izin verdiği sürece denizde kalabilir. Bu durumda rakip devleti zor duruma düşürecektir. Osmanlı Devleti’nin savaş stratejisinde donanma ve teçhizat faktörü çok önemlidir. Askeri her daim taze tutmak ve teçhizatın sürekliliği de psikolojik olarak askeri rahatlatmaktadır. Osmanlı Devleti yüzyıllar boyunca savaş hazırlık sürecine özen göstermiş hiçbir ayrıntıyı atlamadan eksiksiz bir organizasyon faaliyeti yürütmüştür.