• Sonuç bulunamadı

XVI. YÜZYIL AKDENİZ DÜNYASINA KISA BİR BAKIŞ

2. BÖLÜM

2.2. Osmanlı Gemileri

Osmanlı denizcilik tarihinde gemiciliğin gelişimini üç ayrı dönemde incelemek mümkündür: Birincisi, imparatorluğun kuruluşundan XVII. yüzyılın yarısına kadar devam eden kürekli gemiler (çekdiri veya kadırga) dönemi, ikincisi XIX. yüzyılın ortalarına kadar devam eden yelkenli gemiler (kalyon) dönemi, üçüncüsü de imparatorluğun yıkılışına kadar süren buharlı gemiler dönemidir80. Biz bu çalışmada XVI. yüzyılda kullanılan Osmanlı gemilerini ele alacağız.

XV. yüzyılın sonlarına doğru deniz gücünü giderek arttıran Osmanlılar, Batı’daki komşularının ve bilhassa Venediklilerin deniz tecrübelerini ve denizcilik ıslahlarını almışlar, kendi gemilerinin çeşit ve sayılarını çoğaltarak XVI. yüzyılın ilk yarısında Akdeniz’de hâkimiyetlerini kurmuşlardır81 . XV. ve XVI. yüzyıl arasında büyük yelkenlilerin geri çekilmeleri ve düşük tonajlıların ilerlemeleri meydana gelmiştir82.

II. Bayezid döneminde Venedikliler ve onların müttefikleriyle yapılan ve uzun süren deniz savaşlarında Osmanlı donanmasının noksanları görülmüş ve bunların düzeltilmesine çalışılmıştır. Nitekim II. Bayezid zamanında Venedik gemileri tarzında çekdiri, kalyon ve güğe denilen ve çekdiri ile kalyon arasındaki iki katlı iki gemi yapılmıştır. Bunların bedeli yirmi beş bin altına malolmuştu. Bu güğelerin idaresini Kemal ve Burak Reislere vermiştir. Nisan 1488 tarihli bir gemi levazım defterinde Osmanlı donanması arasında barça, ağribar, kadırga, kalite, mavna ve top gemisi ve dört adet kalyon bulunmaktaydı. Yine Sultan Bayezid İnebahtı Seferi’nden dönerken Preveze sancakbeyi Mustafa Bey’e Venedik gemileri tarzında 40 kadar top mavnası yaptırmasını emretmişti. Kısacası Osmanlı denizcileri Venediklilerden öğrendikleri gemi teknolojisini örnek almışlar ve geliştirmişlerdir83.

79 İdris Bostan, “XVL-XVIL Yüzyıllarda Osmanlı Tersaneleri Ve Gemi İnşa Teknolojisi”, s. 613. 80 Özen Tok, Osmanlı Teşkilat Tarihi El Kitabı, s. 204.

81 İdris Bostan, Osmanlılar ve Deniz... , s. 107.

82 Fernand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası, s. 198. 83 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 202.

Akdeniz dünyası, XV. yüzyılın sonlarına doğru önce büyük yelkenli gemilerin gelişimine şahit olmuş, XVI. yüzyıl ile birlikte ise daha küçük gemiler ön plana çıkmıştır84. Büyük gemiler genellikle uzun yolculuklar ve korsan saldırılarına karşı güvenlik amaçlı kullanılmışlardır85. Yaygın kanaatin aksine bu yüzyılda Akdeniz’de gemicilik okyanusta gelişenden farklı değildi. Okyanusta ortaya çıkan yeni bir geminin benzerleri kısa süre sonra Akdeniz’de görülmeye başladığı gibi, küçük tonajlı gemilerde okyanus gemiciliğinde önemli yer tutmuştur. Büyük tekneler esas itibarıyla uzun yolculuklar için ve korsan saldırılarına karşı bir güvence olarak düşünüldüğünden devlet desteğiyle sürdürülmüştür. Aslında kadırgalar örnek alınarak yapılan ve daha uzun bir gövdeye sahip olan kalyonlar manevra kabiliyeti olmayan ve süratli hareket edemeyen gemilerdi; bu sebeple XVI. yüzyılın ortalarından itibaren gemi mühendislerinin gayretleri, bu büyük gemilere üstünlük sağlayan yeni özellikler kattı. Kalyon, adının da işaret ettiği gibi İspanyol menşeliydi ve çok geçmeden İngiliz ve Hollandalılar tarafından benimsenerek geliştirildi. Buna karşılık kendine has gemi tipleri bulunan ve geleneksel olarak bunları değiştirmeme eğiliminde olan Venedik, XV. yüzyılda büyük yelkenli gemileri tercih ettiği halde, XVI. yüzyılda kürekli gemilere yönelmiş ve yüzyılın sonlarından itibaren bir ara yeniden kalyon ve burtonlara dönme ihtiyacı duymuşsa da bu teşebbüs kısa sürmüştür86.

Osmanlıların Akdeniz’de rakip olarak gördüğü İspanya’nın gemi teknolojisini de örnek aldığını, bunun sonucu olarak yukarıda da ifade edildiği üzere göke-güğe denilen barça türü büyük yelkenli gemiler inşa ettiğini tespit etmekteyiz. Bu oluşum süreci Barbaros Hayrettin Paşa’nın 1534’te “mirmirân-ı deryâ” olarak Osmanlı Derya Beylerbeyliği’ne getirilmesine kadar devam etmiştir. Esas itibarıyla Venedik gemi inşa tekniklerini uygulayan Osmanlı donanmasına bu yeni dönemde, kendi bilgi ve becerileriyle Barbaros Hayrettin Paşa damgasını vurmuştur. Barbaros ve adamları denizlerde dolaştıkları uzun yıllar boyunca sadece denizci olmakla kalmamışlar, savaşlarda zaptettikleri İspanya kalyonlarını, Napoli kadırgalarını ve çeşitli milletlere ait büyük ticaret barçalarını ayrıntılarıyla inceleyerek gemi onarım ve inşası konusunda uzmanlaşmışlardı. Barbaros çektirilerin en etkili savaş tekneleri olduğu kanaatindeydi. Çünkü yelkenli büyük gemiler rüzgârlı havalarda daha hızlı yol alsalar bile Akdeniz’de yaz mevsiminin uzun sürmesi ve bu aylarda havanın durgun gitmesi sebebiyle hayli zaman adeta hareketsiz kalıyorlardı. Yine bu gemiler kürek ağırlıklı kadırgalar

84 İdris Bostan, Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği... , s. 183.

85 Mustafa Gürbüz Beydiz, XVI. yüzyıldan XIX. Yüzyıla Osmanlı Gemi Tasvirleri, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008, s. 31.

gibi koylarda ve küçük limanlarda kullanılmaya elverişli değildi. Savaş sırasında daha hızlı hareket edip düşman gemilerini sıkıştıramıyorlardı. Bu sebeple XVII. yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı donanmasının esasını kürekle hareket eden ve yelkeni yardımcı olarak kullanan çekdiri sınıfı gemiler teşkil etmiştir. Bu tercih, Osmanlı denizcileri tarafından benimsendiği için özellikle sürdürülmüş ve Barbaros ekolü her zaman etkili olmuştur. Osmanlı gemi ve teknolojisinin Avrupa denizciliğine ayak uyduramadığı şeklindeki iddia, bu husus dikkate alınmadan çözülemez87.

Osmanlı denizciliğinin ilk iki dönemindeki gemi sayısında önemli iniş çıkışlar olduğu görülür. Bu durumu özellikle XVI. ve XVII. yüzyıllardaki büyük deniz savaşları etkilemiştir. Kanuni’nin Rodos Seferi (1522)’ne 300, Preveze Deniz Savaşı (1538)’na 120, Kıbrıs Seferi (1571)’ne 400 ve 1644 Girit Seferi’ne de yine 400 civarında gemi katılmıştı. Dolayısıyla donanma için sürekli olarak yüzlerce gemiyi hazır tutmak gerekiyordu. Nitekim İnebahtı yenilgisini (1571) takip eden kış döneminde 200’den fazla kadırga ve baştarda inşa edilmişti. Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın kaptan-ı deryalığı zamanında ise (1635-1638), her yıl kırk kadırganın tersanede hazır bulundurulması kanun haline getirilmişti88.

Osmanlıların kullandıkları gemiler çağdaşı olan denizci devletlerinki gibi (fırkate, kalite, kadırga, mavuna yani çekdiri türünden) kürekli ve yelken ile yalnız yelkenli olarak iki türdü. Kürekle yürüyen gemilere umumi tabirle çekdiri denilir ve oturak adedi itibarıyla bunlar sınıflara ayrılırdı. Çekdirilerin en küçüğü karamürsel ve en büyüğü ise baştarda idi; çekdirilerin her birinde kürek adedi belirliydi. Çekdiriler ince donanma ve büyük donanma olarak iki kısımdı. Gemilerin kaptanlarına önceleri reis ve daha sonra kaptan denilmişti. Bütün gemilerde kaptan, reis, gümi veya vardiyan, kürekçi, cenkçi ve saireden başka marangoz, kalafatçı, demirci, halatçı gibi icabında gemide bir arızayı tamir ve ıslah edecek ustalar bulunurdu89.

87 İdris Bostan, Osmanlılar ve Deniz... , s. 39-40. 88 Özen Tok, Osmanlı Teşkilat Tarihi El Kitabı, s. 205.