• Sonuç bulunamadı

Rodos Adası’nın Alınması

XVI. YÜZYIL AKDENİZ DÜNYASINA KISA BİR BAKIŞ

2. BÖLÜM

4.1. XVI YÜZYIL OSMANLI DENİZ SEFERLERİ

4.1.1. Rodos Adası’nın Alınması

Rodos Adası, üzerinde aynı adı taşıyan müstahkem şehir, tarih boyunca kazandığı önemini, Doğu Akdeniz havzası ile Ege Deniz’i ve Boğazlar bölgesi arasındaki yol üzerinde yer almasına borçludur271 . Anadolu yarımadasının güney batısında bulunup Anadolu, Balkanlar, Suriye ve Mısır yolu üzerinde olan Rodos Adası 272 Sen Jan (Saint Jean) Şövalyeleri tarafından yönetilmekteydi. Bu şövalyeler, Haçlı seferleri sırasında, Kudüs’ü İslamlardan almak için gelen şövalyelerden olup, Kudüs’ten çıkarıldıktan sonra önce Akka’ya, buranın İslamlar tarafından fethedilmesi üzerine de Kıbrıs’a gelmişlerdir. Fakat Kıbrıs kralı bu şövalyelerin adaya gelmelerini tehlikeli gördüğü için yerleşmelerine izin vermemiştir. Bunun üzerine şövalyeler Bizans İmparatorluğu’na ait Rodos’a gitmişlerdir273. Menteşe kıyısına yakın Rodos Adası’nda oturan kâfirlerin Müslümanlara eziyetleri hususunda274 Anadolu beylerbeyine bir hüküm gönderilmiştir. “ ...Anadolu beğlerbeğisine hüküm ki: südde-i sa’adetüme mektub gönderüp Rodos boğazı hıfzı içün konulan altı kıt’a hâssa kadırgalarına livâ-i Menteşe sipahilerinden iki yüz nefer sipahi ihrac edüp emrüm mûcebince isimlerin defter edüp bir suretin Sancağbeği Yahya dâme izzuhuya ve bir suretin südde-i sa’âdetüme irsâl eyledüğüm bildirmüşşin. İmdi buyurdum ki vardukda, isimlerin defter itdüğüm sipahilerin nevbet ile her sâl hıdmet-i mezkûre içün ihrâc idüp tâyin eyleyesin ki, varub muhafaza hıdmetinde olalar”275 diyerek Rodos muhafazası için hassa kadırgalara tayin olunan Menteşe sipahilerine istihdam olunmalarını emretmiştir ve Müslümanlar kutsal toprakları ele geçirdikten sonra tarikat, İslamlığa karşı bir kale olarak kurulmuş, Ege ve Doğu Akdeniz’de Osmanlı gemilerini yağmalayan korsanlar için üs haline getirilmiştir. Ayrıca çevredeki Haçlı donanmasını da desteklemişlerdir276.

Osmanlı Devleti denizde de gelişmeye başlayınca Anadolu’nun batısındaki birçok adaların ya doğrudan doğruya ilhakı ve yahut vergiye bağlanmaları üzerine sahile yakın ve yol üzerinde bulunan bu adanın da alınması zaruri idi; şövalyeler bilhassa korsan gemilerine

271Besim Darkot, “Rodos”, İA, C.9, MEB Yay. , İstanbul 1964, s. 753. 272 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 137.

273 Yaşar Yücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi, C.2, s.190; Stanford J. Show, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern

Türkiye, s. 98.

274 Kâtip Çelebi, Tuhfetü ’l-Kibâr FîEsfâri’l-Bihâr... , s. 34.

275 7 Numaralı Mühimme Defteri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara 1999, s. 94. 276 Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, s. 98.

müzahir oldukları gibi kendi gemileriyle de hem korsanlık ediyorlar hem de Osmanlılar aleyhine olan her mücadeleye iştirak ediyorlardı277.

Fatih Sultan Mehmed, 1454 yazında bir donanmasını Karadeniz’e göndermiştir. Bu sırada Ege’de ise önemli deniz faaliyeti olmamıştır. Fakat Rodos haraç vermeyi reddettiği için 1450 kapitülasyonu kaldırılmıştır ve Rodos şövalyeleri düşman ilan edilmiştir. Rodos’a karşı kıyılardaki gazilerin serbestçe hareketine izin verilmiştir. Fatih’in yakında saldıracağını bekleyen şövalyeler, Kıbrıs Kralı’nı Papa’ya elçi göndererek yardım talebinde bulunmuştur278.

Türkiye, Mısır, Suriye aralarında gidip gelen tüccar mallarını yağma ve gemilerini zapt ve halkını esir etmeleri ticarete de mühim sekte verdiğinden279 Fatih Sultan Mehmed 1480 baharında Mesih Paşa idaresinde Rodos üzerine donanma ve asker sevk etmiştir280. Gedik Ahmet Paşa kumandasında 20.000 kişilik bir ordu ile Güney İtalya’ya donanmalar sevk etmiştir281. Ancak Mesih Paşa’nın evvela yağmaya müsaade ettiği halde kalenin alınacağı sırada bundan vazgeçmesi muvaffakiyetsizliğe sebep olmuştur282. Aynı zamanda Fatih Sultan Mehmed’in ölüm haberi de seferlerin bırakılmasında etkili rol oynamıştır. Fatih döneminde Rodos Adası’na üç sefer yapılmış fakat netice alınamamıştır.

Fatih Sultan Mehmed’in ölümünün ardından oğulları Şehzade Cem ve Şehzade Bayezid’in taht mücadelesinde Bayezid’in üstün gelmesi sonucu Cem Mısır’a kaçmıştır. Fakat 1482’de Memlüklülerin yardımıyla Anadolu’ya girmiş ve iç savaş yeniden başlamıştır. Neticesinde Bayezid’e yenilerek Rodos’a sığınmıştır. Bunun üzerine II. Bayezid Cem’i hapiste tutmaları için Rodos şövalyelerine sonrada Papa’ya yıllık kırk beş bin duka ödemiştir283. Görüldüğü üzere Sultan II. Bayezid döneminde de Cem Sultan sebebiyle Rodos’a sefer yapılmamıştır.

277 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 139. ; Şerafettin Turan , “Rodos’un Zaptından Malta Muhasarasına”, s.50.

278 Halil İnalcık, “Fatih ve Ege Denizi” , Türk Denizcilik Tarihi, TC. Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı, Ed: Bülent Arı, Ankara 2002, s. 93.

279 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 139.

280Halil İnalcık, “Mehmet II”, İA, C.7, MEB Yay. , İstanbul 1979, s. 529; Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t-

Tevarih, C.4, Haz: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı Yay. , Ankara 1992, s. 115; Mehmet Neşri, Neşri Tarihi, C.2, Haz: Mehmet Altay Köymen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. , Ankara 1984, s. 203. ;Caroline

Finkel, Rüyadan İmparatorluğa Osmanlı, s.63. ; Şerafettin Turan , “Rodos’un Zaptından Malta Muhasarasına”, s.50.

281 Halil İnalcık, Osmanlı Sultanları, İSAM Yay. , İstanbul 2011, s. 211; Oruç Bey Tarihi, C.5, Haz: Atsız, Tercüman Yay. , s. 129.

282 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 140; Neşri, Neşri Tarihi, C.2, s. 203.

283 Caroline Finkel, Rüyadan İmparatorluğa Osmanlı, s.75-77. ; Şerafettin Turan , “Rodos’un Zaptından Malta Muhasarasına”, s.51.

Yavuz Sultan Selim Han döneminde Mısır ülkesi, Osmanlı Devleti’ne dâhil edilince Akdeniz’de Rodos Kalesi Mısır’a varıp gelen gemilerin seyir ve seferlerine mani olmaya başlamıştır. Bu yüzden bu kalenin ele geçirilmesi, devlet ve dinin önemli işlerinden olmakla devlet erkânı ile saltanat ayanı ittifak ederek, padişaha arzda bulunmuşlar ardından da donanma hazırlıklarına başlamışlardır284. Gerçi ayan ve erkândan sefer sesleri işitilmiş ama padişahın davranışlarından seferle ilgili bir hal anlaşılmamıştır. Öyle ki mühimmatın tam tekmil olmamasından dolayı padişah sefere çıkmayacağını bildirmiştir285. Hatta kadırgalardan biri deryaya salınmıştır, bunu gören padişah çok sinirlenmiş Piri Paşa sakinleştirmiştir. Padişah vezirlere şöyle buyurmuştur, “atımın dizginlerini ülkeler fethetmeye adet edinmişken gayret kuşağımı bir kaleyi yıkmaya çevirmeye gücünüzü sarf edip kazan kaynatırsınız. Kale fethinin başlıca dayanağı baruttur. Kaç aylık barutunuz vardır sefer için gereken her şey mevcut mudur? dedi”. Vezirler barut haricindeki malzemelerin tamam olduğunu söyleyerek barut için zaman istediler ertesi gün dört aylık olduğunu söylediklerinde padişah sert bakışlarla “atam Sultan Mehmed Han zamanında olan Rodos utancını unutmamışken bu kırgınlığı arttırmak mı istersiniz?” demiştir. Böylece Rodos’un fethinden vazgeçilmiştir286. Oysa ki, Mısır’ın fethi yeni koşullar yaratmıştı. Ortadoğu ve İskenderiye arasındaki iletişim Osmanlı Devleti’nin bir iç sorununu teşkil etmiştir. Ege’deki Hıristiyan ve Müslüman korsanlar bir yana bırakılırsa, deniz yolculuğuna son engel Rodos şövalyelerinin elinde bulunan on iki ada ve Rodos’tu287. Osmanlı denizi sayılan Akdeniz’de Hıristiyanlığın tehlikeli bir ileri kalesi olan Rodos Adası’ndaki korsanlar Arap topraklarından tahıl ve altın taşıyan gemileri basıyorlar288 ve Osmanlıların Akdeniz’deki ticaretini sekteye uğratıyorlardı. Hac seferlerini tecavüzleriyle rahatsız edip aldıkları esirleri köle işçi olarak çalıştırıyorlardı. Şövalyelerin Mısır Memlüklülerine ve Canberdi Gazali isyanlarına yardım etmeleri de fethi gerekli kılıyordu. Sultanın hazinesine ve prestijine de darbe indiriyorlardı. Sultan Süleyman Belgrad’ın fethini başardıktan sonra Rodos’a yönelmişti289. Rodos ve ona tabi adalar, Avrupa hıristiyanlığının Doğudaki karakolları ve St. Jean Şövalyelerinin de hıristiyan imparatorluğu sınırlarının müdafileri olarak görmüş olduklarından dolayı olası bir yardıma gelmeleri

284 Solak-zâde Mehmet Hemdemî Çelebi, Solak-Zâde Tarihi, , s. 91. 285 Kâtip Çelebi, Tuhfetü ’l-Kibar Fî Esfari’l-Bihar, s. 36.

286 Hoca Saadettin Efendi, Tacü’t- Tevarih, C.4, , s. 353.

287 Robert Mantran, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, Çeviren: Server Tanilli, C.1, Say Yay. , İstanbul 1992, s. 180-181.

288 Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, s. 121.

289 “Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566)”, Osmanlı, C.12, Yeni Türkiye Yay. , Ankara 1999, s. 85; Mehmet Maksudoğlu, Osmanlı Tarihi (1299-1922), Boğaziçi Yay., İstanbul 2001, s. 144; İsmail Hakkı Uzunçarşılı,

beklenebilirdi. Fakat Kanuni Sultan Süleyman, Belgrad’ı aldıktan sonra Avrupa’daki genel duruma baktığında böyle bir yardımın gelmesinin neredeyse imkânsız olduğunu düşünüyordu. Çünkü İspanya, Napoli ve Sicilya’nın da hâkimi yani Akdeniz’de de toprak sahibi olarak Avrupa’da imparatorluğu temsil eden V. Karl(Charles Quint), Fransa kralı I. François ile uzun sürecek bir mücadeleye girişmişti ve bu savaşlar Avusturya’yı da Fransa’yı da şövalyelere yardım etmekten alıkoyacak derecedeydi. İtalya devletlerinin çoğu da Avusturya- Fransa arasındaki mücadelenin kurbanı olmuş, Napoli Krallığı, Avusturya tacına, Cenova ve Milano ise Fransa’ya bağlanmıştı. Bu durumda Türkler karşısında yalnız kaldığını hisseden Venedik’te ticari menfaatlerini kaybetmemek için Osmanlı Devleti ile dost geçinmeyi çıkarlarına uygun bulmuştu. Bu durumda Papalığın dışındaki Avrupa devletlerinden hiç biri şövalyelere yardım edecek durumda değillerdi290.

Ada hakkında yapılan Divan-ı Hümayun müzakerelerinde çoğunluk Rodos seferine taraftar değildi. Şövalyelerin şöhreti, adanın müstahkem olup uzun müddet muhasaraya dayanması ve Avrupa’nın burası ile yakından alakası cihetiyle adaya yardım etmelerinin kaçınılmaz olacağı düşünülerek tehlikeli bir maceraya girişilmek istenmiyordu. Vezir-i azam Piri Mehmet Paşa ile ikinci vezir Çoban Mustafa Paşa ve korsanlardan Kurdoğlu Muslihiddin Reis, Rodos seferine taraftar olup, Avrupa tarafından endişe edilmemesini ileri sürmekteydiler. Osmanlı hükümeti bir taraftan Rodos Şövalyesi Vilye dö Lil Adam ile mektuplaşarak ada hakkındaki maksadı ona sezdirmemek isterken, diğer taraftan da adadan elde ettiği casuslarla oradaki durum hakkında bilgi alıyordu291.

Sefer hazırlıkları Solakzâde Tarihi'nde, “Dulkadir vilayetinin hâkimi olan Şehsüvar- oğlu Ali Bey, reayaya hadden fazla zulm ve taaddi eylediği için bu hali Devlet’e arz ettiğinde Ferhat Paşa’ya bir miktar yeniçeri ve bölük halkı koşularak, Acem serhaddi namı ile ilkbaharda, o hainlerden intikam almak için irsal olundu. Kırk bin kürekçi ve yirmi bin azeb, Der-i Devlet’e vasıl olmakla ikinci vezir Mustafa Paşa, donanmayı hümayundan kalyon ve baştarda, kalite ve kadırga bil cümle çeşitlerinden yedi yüz miktarı gemiye serdar nasb olundu. Aydınlık bir günde, derya yüzünden Rodos’a revan oldular292” şeklinde ifade edilmekteydi. Kaptan Yaylak Mustafa Paşa da Gelibolu’da hazırladığı gemilerle katıldı. Padişah da Haziran 1522’de Üsküdar’a geçip karadan yönelmişti. Rumeli Beylerbeyi eyaleti askeri ile Gelibolu’dan geçip Anadolu askeri ile Muğla yaylasında Ordu-yu Hümayuna

290 Şerafettin Turan , “Rodos’un Zaptından Malta Muhasarasına”, s.54-55.

291 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 313. ; Şerafettin Turan , “Rodos’un Zaptından Malta Muhasarasına”, s.56.

katılmışlardı. 27 Temmuz’da padişah Marmaris’e karşı adaya geçip daha önce donanma Rodos’a varınca Mustafa Paşa, Kara Mahmut adındaki reisi birkaç parça kadırga ile Harke293 denen adaya gönderip hisarını aldırdıktan sonra Rodos Adası’nın Cem Bahçesi önüne gelmişlerdir. Müşavere ettikten sonra ağır gemileri boğazı korumak üzere alıkoyup üç yüz kadar kadırga ve kalite ile adı geçen Paşa Rodos Kalesi önüne geçmişler ve Öküz Burnu Limanı’na294 varıp gemilerde olan topları dışarı çıkarmışlardır. Karadan ve denizden 29 Temmuz günü hisarı kuşatmışlardır295. Sultan Süleyman’ın emriyle, her yere metrisler ve toplar kurup metrise giden derin hendekler kazmışlar. Müslümanlar, dışarıdan düşmanlar, içeriden toplarla tüfeklerle günlerce süren savaşta birçok Müslüman şehit olmuş fakat kale alınamamıştır296.

Sultan Süleyman kuşatmanın uzaması sebebiyle özellikle Ahmet Paşa’nın etkisinde kalarak Piri ve Mustafa Paşalara çok kızmıştı; bu sırada Sultan Mısır Beylerbeyisi Hayır Bey’in öldüğünü haber alınca Mustafa Paşa’yı Mısır Valiliği’ne gönderip Rodos başkumandanlığı ve ikinci vezirliğe Ahmet Paşa’yı atamıştı. Osmanlı kuvvetleri Rodos istihkâmlarını tamamen tahrip etmişlerdi. Rodos şövalyeleri köşeye sıkışmışlardı. Son çare vaktiyle II. Bayezid ile Şehzade Cem olayı dolayısıyla imzalamış oldukları anlaşmanın fıkrasında kendi sülalesinden bir hükümdar Rodos şövalyeleriyle savaşacak olursa onu kınayacaktı. Başşövalye, bu anlaşmayı Sultan Süleyman’a sunduğunda padişah yırtıp atmıştır. Kesin olarak kalenin teslimini istemiştir. Avrupa’dan da yardım ümidini kesen başşövalye bir takım şartlarla kaleyi teslime razı olmak zorunda kalmıştı. Kale hâkimi Mihal Mastori Sultan Süleyman’a birçok hediyeler takdim etmişti. Sultan Süleyman da ona hil’at giydirip adamlarını ve mallarını alarak firenk diyarına gitmesine izin vermiştir297. Başşövalye’nin şartları şunlardı:

1. Adada kalacak Hıristiyanların dini törenlerinde serbest olması 2. Kapıkulu ocakları için adadan devşirme alınmaması

3. Ada halkının beş yıl süreyle vergiden muaf tutulması 4. İsteyen herkesin üç yıl içinde adadan ayrılabilmesi

293 “Bu sivri burna Katavi de derler. Bu otuz millik arada neresi kazılsa tatlı su bulunur. Buradan burna kadar yan rüzgârlara açık olduğu için yaz günlerinde yatak yeri yoktur. Kavkakino, Harke’yin karşısındaki burundur. Burun üzerindeki burç adanın kerterizidir. Gözcülerde bu burç üzerinde bulunurlar. Bu burun ile Herke arasında birkaç küçük ada vardır”. Bu adalar Piri Reis haritasında gösterilmiştir ayrıntılı bilgi için bkz. Piri Reis, Kitab-ı

Bahriyye, s. 222.

294 “Öküz Burnu Limanı, Rodos Adası’nın kıyısından Öküzburnuna gelinir. Rüzgâr gemiyi denize açar. Rodos Kalesi önüne gelinerek demirlenir”. (Bkz. Piri Reis, Kitab-ı Bahriyye, s. 221)

295 Kâtip Çelebi, Tuhfetü ’l-Kibar FîEsfari’l-Bihar, s. 38.

296 Lütfi Paşa, Tevarih-i Âl-i Osman, Haz: Kayhan Atik, Kültür Bakanlığı Yay. , Ankara 2001, s. 118. 297 Müneccimbaşı Ahmet Dede, Müneccimbaşı Tarihi, Çev: İsmail Erünsal, C.2, Tercüman Yay. , s. 518.

5. Kandiye Limanı’na girecek olan Girit şövalyelerinin Türk gemileriyle sevk edilmesi.

6. Adanın on iki gün içinde boşaltılarak teslim edilmesi.

Başşövalyenin bu önerileri kabul edilip anlaşma imzalandıktan sonra 298 Rodos Sancakbeyliği’ne meşhur denizcilerden Kurdoğlu Muslihüddin Reis tayin edildi. Şövalyeler bundan sonra Malta Adası’na yerleştirilmişlerdir. Rodos Adası’nın alınmasını müteakip şövalyelere ait olarak Anadolu sahilindeki Bodrum, Tahtalı ve Aydos kaleleriyle İstanköy, Sömbeki adaları alındı. Ayrıca Cem Sultan’ın adadaki oğlu Murad ve torunu Cem boğdurularak öldürülmüştü. Karısı ve kızı İstanbul’a getirilmişti299. Rodos’un fethi biraz da Katolik şövalyelerin baskısından bıkan öz vatanlarında parya muamelesi görmekten usanan yerli Ortodoksların gayreti sayesinde gerçekleşmiştir300. Rodos’un düşmesiyle şövalyelere ait olan Adalar Denizi’ndeki diğer küçük adalarda Türklerin eline geçmişti301. Ada fethedildiği zaman bu adanın imarı için sürgün emri verilmiştir302. Kalenin teçhizatı tamamlandıktan sonra padişah 2 Ocak 1523’de Menteşe tarafına geçip İstanbul’a dönmüştü303. Türk topraklarına katılan Rodos, müstakil bir sancak yapılmaya elverişli görülmediğinden Midilli Sancağı’na bağlanmış ve Midilli Sancakbeyi Dizdar-zâde Mehmet Çelebi’nin idaresine verilmişti. Kalenin muhafazası için 500 hisar eri ile 500 yeniçeri nöbetçi bırakılmış, ayrıca Sancakbeyi emrine 4 kadırga ile 5 kayık tahsis olunmuştu. Kuşatma süresince harap olan kule ve surların tamiri ile hendeklerin temizlenmesine Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşa görevlendirilerek, Menteşe, Karesi, Aydın, Saruhan sancakbeylerinin halkı ile Afyonkarahisar, Bolu, Kastamonu ve Çankırı beylerinin askerleri tamir işlerinde çalışmaları sağlanmıştır 304 .Rodos’un alınmasıyla Ege adalarının ve kıyılarının, özellikle Anadolu-Mısır deniz yolunun güvenliği sağlanmıştır305. Rodos’un fethi, Türk topçuluğunun Avrupa topçuluğuna üstünlüğünü ispat etmiş, alınması asla mümkün olamayacağı kabul edilen ve Hıristiyanlığın İslam âlemi

298 Yaşar Yücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi, C.2, s. 263; Necati Avcı, “Rodos’a Karşı İki Büyük Fetih Girişimi ve Adanın Osmanlılar Tarafından Alınması”, Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.1, C.2, 2001, s. 28; Peçevi İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi, C.1, s. 75.

299 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 315-316;T. Yılmaz Öztuna, Türkiye Tarihi, s.157;Yaşar Yücel, Muhteşem Türk Kanuni ile 46 Yıl, TTK Yay. , Ankara 1987, s. 24.

300 Şerafettin Turan , “Rodos’un Zaptından Malta Muhasarasına”, s.70.

301 A. de Lamartine, Cihan Hâkimiyeti, Türkiye Tarihi, C.3, Haz: M. R. Uzmen, Tercüman Yay. , s. 734.

302 Abdullah Acehan, “Osmanlı Devleti’nin Sürgün Politikası ve Sürgün Yerleri”, Uluslararası Sosyal

Araştırmalar Dergisi, S.1/5, 2008, s. 17.

303 Kâtip Çelebi, Tuhfetü ’l-Kibar FîEsfari’l-Bihar, s. 38-39.

304 Şerafettin Turan , “Rodos’un Zaptından Malta Muhasarasına”, s.71. 305 Metin Kunt, “Dünya Sahnesinde Osmanlı İmparatorluğu”, s. 120.

karşısındaki çok müstahkem bir kalesi sayılan adanın fethi, Avrupa’da büyük bir hayret ve üzüntü yaratmıştır306.