• Sonuç bulunamadı

XVI. YÜZYIL AKDENİZ DÜNYASINA KISA BİR BAKIŞ

2. BÖLÜM

4.1. XVI YÜZYIL OSMANLI DENİZ SEFERLERİ

4.1.9. Kıbrıs’ın Fethi

Kıbrıs Adası’nı, Akdeniz’in kalbi olarak görmek yanlış bir tespit olmaz. Çünkü bu adanın etrafındaki Anadolu sahilleri ve Şam korusu, İskenderiye kıyıları hep Müslüman yerlerdir474 .Osmanlı deniz imparatorluğunun, XVI. yüzyıl boyunca bütün Akdeniz’de gücünü iyice hissettirdiği halde stratejik ve ticari önemi büyük olan Kıbrıs’ı topraklarının arasına katmamış olması ticaret yollarının güvenliği için sakınca teşkil etmekteydi. Bu dönemde Venedik ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki anlaşmazlık çözülemez hale gelmişti475. Kıbrıs Adası’nda Venedik hâkimiyeti 82 yıl sürmüştür. Adadaki Venedik idaresi Lusignanlar devrine göre daha da ezici olmuştur. Bu devrede Ortodoks kilisesi çok feci bir duruma düşmüştür. Rum ruhaniler tamamen şehirlerden çıkarılmış ve tahkir edilmişlerdir. Adanın yerli halkı bu durumda Fatih Sultan Mehmed’den itibaren Türkiye’de ihya edilen Rum Ortodoks Kilisesi’ne bağlanabilme umudu ile Türk sultanlarına adayı fethetmeleri için gizli elçiler gönderecek hale geldiler. Öte yandan Doğu Akdeniz’de hâkimiyetini genişleten Osmanlı Devleti için de Kıbrıs’ta kuvvetli denizci bir devletin yerleşmiş olması bir tedirginlik sebebiydi. Venedikliler genellikle Osmanlılara karşı yumuşak bir politika takip etmekte iseler de Kıbrıs’ta üslenen gemilerin İstanbul-İskenderiye-Lazkiye-Beyrut arasında sefer yapan Türk gemilerine saldırmaları bu münasebetleri devamlı olarak bozuyordu476. Kanuni Sultan Süleyman da Avrupa’ya ehemmiyet verirken Akdeniz’i de ihmal etmiyordu. Kanuni’nin bir gün Akdeniz’e ve Kıbrıs’a yöneleceğini kestiren Venedikliler, adadaki kaleleri tahkim etmişler, adanın savunması açısından tedbirlerini almışlar lakin Batı’nın önceliği Kıbrıs’ın fethini geciktirmişti477.

Venedikliler, Memlüklülerin adaya saldırısını önlemek için yıllarca düzenli vergi ödemişlerdi. Osmanlıların Mısır’ı fethi üzerine bu vergiyi ödemeye devam etmişlerdir. 1521’de Rodos’un fethi üzerine sıranın Kıbrıs’a geldiğini düşünen Venedikli korsanlar savunma tedbirleri almaya başlamışlardı. Hatta Avrupa’dan yardım taleplerini arttırmışlardı.

473 Ayşe Pul, “Yavuz Sultan Selim’in Güney Siyasetinin Doğu Akdeniz Ticaretine Etkisi Hakkında Bazı Düşünceler”, s.282-283.

474 Piri Reis, Kitâb-ı Bahriyye, s. 278.

475 İdris Bostan, Beylikten İmparatorluğa... , s. 87.

476 “Kıbrıs”, Türk Ansiklopedisi, C.22, MEB Yay. , Ankara 1975, s. 20. 477 Niyazi Ahmet Banoğlu, Kıbrıs Dosyası, Kervan Yay. , İstanbul 1974, s. 8.

Ancak Kanuni devrinde önemli bir sıkıntı yaşanmamış, fakat son yıllarda Venedikli korsanların ticaret gemilerine saldırıları yoğunlaşmış, korsanlar Kanuni’den sonra Osmanlı Devleti’nin eski gücünü devam ettirmeyeceği ümidine kapılmışlardı. Öte yandan Hint Okyanusu’nda yıllardır süregelen Portekiz tehlikesi, Akdeniz’de güvenliği zaruri hale getirmişti. Ayrıca Kızıldeniz de Portekiz tehdidi altındaydı. Kaptan-ı derya Piyale Paşa, Sakız’dan sonra Kıbrıs’ın fethinin lüzumuna işaret ediyordu. Bundan başka Kıbrıs’taki yerli halkın bir kısmı, kendilerini Venedikli korsanların baskısından kurtaracak yegâne ülkenin Osmanlı Devleti olduğunu da düşünmekteydi478.

1570’li yıllarda Venedik’in Akdeniz’deki en önemli kolonilerinden biri olan Kıbrıs, Osmanlı Devleti için sürekli tehdit unsuru haline gelmiştir. Akdeniz’in coğrafi konumuna binaen gerek Anadolu’nun güneyi, Mısır ve gerekse Suriye sahillerini kontrol edebilecek konumdaydı. Kıbrıs Osmanlı Devleti için sadece Mısır ve Suriye ile İstanbul arasındaki ulaşım veya Doğu Akdeniz kıyılarına yöneltilecek tehdit açısından değil, dünyanın belli başlı ticaret yollarını kontrol edebilir bir konumda bulunması bakımından da önemliydi479. Sonuç olarak Osmanlı Devleti için siyasi, dini ve iktisadi bakımdan değerli bir ada idi480.

II. Bayezid zamanında, Kıbrıs Adası Venedik hâkimiyetine girmiş bir meclis tarafından idare olunmaya başlamıştı. Venedikliler eski Lusignan sülalesinin Memlûklülere vermekte olduğu yıllık 8 bin duka altını tutarındaki vergiyi kabul etmişlerdi. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmesinden itibaren de, bu vergiyi Osmanlılara öder olmuşlardı. Fakat Kıbrıs Adası’nda üslenen korsanlar, Türk tüccar ve gemilerini vuruyor. Zaman zaman Anadolu ve Suriye kıyılarında soygunlar yapıyorlardı. Korsanların İskenderiye İstanbul arasındaki ulaştırmayı güçleştirmesi fethin esas sebeplerinden birini teşkil ediyordu481. Mesela, II. Selim’in şehzadeliği sırasında kendisine Mısır’dan gönderilen şeker ve pirinç ile cins arap atları yolda gasp edilmiş, bunlar güçlükle geri alınabilmişti. Venedikliler saldırı hadiselerini özürlerle, korsanlara hâkim olamadıkları bahaneleriyle veya diplomatik manevralarla kapatmaya çalışıyorlardı. 1570 yılında, Mısır’dan zahire getiren bir tüccar gemisinin daha yağmalanması üzerine Kıbrıs’ın fethine kesin karar verildi. Aslında böyle saldırılar olmasa bile Osmanlılar, yine harekete geçeceklerdi. Çünkü Anadolu ve Suriye limanlarına yakınlığı sebebiyle, hem askeri hem de ticari ehemmiyeti çok büyük olan bu

478 Mücteba İlgürel, “Zirveden Dönüş; II. Selim’den III. Mehmet’e”, Türkler, C.9, Yeni Türkiye Yay. , Ankara 2002, s. 646.

479 Recep Dündar, “Kıbrıs’ın Fethi”, Türkler, C.9, s. 667.

480 Halil İnalcık, “Kıbrıs Fethinin Tarihi Manası”, Kıbrıs Ve Türkler, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, S. B2, Ayyıldız Yay. , Ankara1964, s.21.

toprak parçasının başka bir devletin elinde bulunmasına daha fazla müsamaha gösterilemezdi 482. Ayrıca korsanların saldırılarına uğrayan tüccarlar zarara uğruyor ve dolayısıyla bu ekonominin kötüleşmesine sebep oluyordu. Yağmacılık had safhaya ulaşmıştı 483 . Kıbrıs adası Venediklilerin elinde kaldıkça, Doğu Akdeniz’deki Osmanlı egemenliğinin bütünlüğünü parçalıyor ve bu egemenliğe gölge düşüyordu ve Güney Anadolu, Suriye’ye Mısır’a yapılması muhtemel bir düşman saldırısına Kıbrıs, mükemmel bir üs ve icabında bir atlama taşı görevini de yapacak durumdaydı. Netice olarak Kıbrıs, Türkler tarafından elde edilmedikçe Osmanlı İmparatorluğu’nu tehdit edici durumunu muhafaza edecekti484.

Osmanlı Devleti’nin de kuvvetli bir deniz gücüne sahip Venedik’in elindeki Kıbrıs’ı almak istemesi zaruri idi. Osmanlı Devleti ile rekabet halinde olan Venedik’in, Kıbrıs’a sahip olması stratejik yönden çok büyük bir tehlike arz ediyordu. Ayrıca çıkabilecek bir harpte burası önemli bir üs özelliği de arz etmekteydi. Güneye, Mısır ve Suriye tarafıyla Avrupa içlerine yapılabilecek seferlerde, gerisindeki düşmandan emin olmak için Osmanlı Devleti önemli miktarda bir kara ve deniz gücünü buradan gelebilecek tehlikelere karşı, tutmak zorunda kalıyordu. Kıbrıs, Osmanlı Devleti için sadece Mısır ve Suriye ile İstanbul arasındaki ulaşıma veya Doğu Akdeniz kıyılarına yöneltilecek tehdit açısından değil, dünyanın belli başlı ticaret yollarını kontrol edebilir bir konumda bulunması bakımından da önemliydi. Zaten başta Venedik korsanları olmak üzere Malta, Girit ve Sicilya korsanları da Kıbrıs’ta üstleniyor ve büyük bir kısmı Müslümanlara ait olan ticaret gemilerine saldırıyorlardı. Anlaşmalarla bu tür saldırıların önünü almanın her zaman mümkün olmayacağı fikri de adanın fethini kaçınılmaz hale getiriyordu485.

Sultan II. Selim ve devlet adamları şu düşüncelerle de Kıbrıs’ın fethini arzu etmekteydiler; Hz. Osman zamanında İslam donanması Kıbrıs’ı aldı. Daha sonra da Müslüman Mısır sultanları bu adaya hâkim oldular. Üstelik adanın geliri Mısır sultanları tarafından Mekke ve Medine’nin giderleri için sarf edilmekteydi. İki kutsal beldeye eski gelirleri iade edilmeliydi. Ayrıca, sultanın Edirne’de yaptırmaya başladığı Selimiye Camii’nin giderleri de Müslümanlardan değil, Hıristiyanlardan alınsa daha iyi olacaktı ve Şeyhülislam Ebussuud Efendi bunun için gerekli fetvayı vermiş bulunuyordu. Kıbrıs bereketli toprakları,

482 Naci Kökdemir, Dünkü ve Bugünkü Kıbrıs, İstiklâl Yay. , Ankara 1957, s. 34; Namık Kemal Ersun, Kıbrıs

Seferi (1570-1571), Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, C.3, Gnkur. Yay. , Ankara 1971, s. 11; B. Darkot, “Kıbrıs”, İA, C.6, MEB Yay., İstanbul 1967, s. 674.

483 Kâtip Çelebi, Tuhfetü ’l-Kibâr Fî Esfâri’l-Bihâr, s.108; Peçevi İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi, C. 1, s. 343. 484 Namık Kemal Ersun, Kıbrıs Seferi (1570-1571), s. 11.

ticari önemi ve stratejik mevki itibariyle Venedik korsanlarının üssü haline bırakılmamalıydı486. Ancak Divanda sefer konusunda müzakere hususunda Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa Avrupa’da yeni bir Haçlı zihniyetinin zuhur edebileceğini düşünüp Kıbrıs’a ilişmek istemiyordu. Ayrıca kendisinin teşebbüs ettiği Süveyş Kanalı projesinin gecikmesini de istemiyordu. Selim’in veliahtlığını sağlamak üzere entrikalar çeviren ve bu sırada Selim’den sadrazamlık vaadi aldığı kuvvetle söylenen Lala Mustafa Paşa, Sokullu’nun başlıca rakibiydi. Lala Mustafa Paşa Kıbrıs Fatihi olduğu takdirde sadaret yolu ona açılacaktı. İmparatorluğu büyük masrafa sokacağı ileri sürülmüştü. Lala Mustafa Paşa, Yahudi Yasef Nasi’nin teşvikleri ve Ebussuud Efendi’nin fetvası üzerine Kıbrıs’a sefere karar verilmişti487. Bu karar doğrultusunda Sokullu Mehmet Paşa orduyu ve donanmayı hazırlamaya

• • • - 4 . Q Q girişmişti488.

İstanbul’da bulunan Venedik elçisi Barbaro, Kıbrıs’a karşı yapılacak bir seferin önüne geçmek için her çareye başvurdu ise de muvaffak olamamıştı 489. Osmanlı Devleti de Venedik’e üst üste iki elçi göndermişti. Son elçi Kubad Çavuş, Kıbrıs’ın Osmanlılara terkini açıkça talep etmiş, buna red cevabını verilince sefer kesinleşmişti. Öte yandan Venedikliler boş durmuyorlardı. Aylarca önce Avrupa devletleri nezdinde teşebbüse geçmişler, müttefik aramaya koyulmuşlardı490.

Venedik, Papa vasıtasıyla Avrupa’dan yardım talep etmişti. Bu talebe Avusturya İmparatoru Maximilien, Kanuni’nin son zamanında imzaladığı anlaşmaya sadık kalıp cevap vermemişti. Fransa Kralı IX. Charles ise 1536’dan beri devam eden ticari imtiyazlara sahip olmaktan ve 1569 yılında bu imtiyazların yenilenmesinden dolayı Papa’nın talebini reddetmişti. Üstelik Türk dostluğuna sadık kaldığını İstanbul’daki elçisi vasıtasıyla Osmanlı hükümetine bildirmişti. Papalık İran’a dahi müracaattan geri kalmamış, fakat Osmanlı hükümeti bu sırada İran’dan gelen elçilik heyeti ile anlaşmış ve Papalığa fırsat verilmemişti491. Venedik, İspanya, Papalık arasındaki ittifak görüşmeleri daha 1570 Mart

486 Ahmet Efe, “Sultan II. Selim”, Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, Akçağ Yay. , Ankara 2007, s. 189; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, C.3, TTK Yay. , İstanbul 2011, s. 11; Tufan Gündüz, Osmanlı Tarihi

El Kitabı, Grafiker Yay. , Ankara 2012., s. 205. ;Halil İnalcık, “Kıbrıs Fethinin Tarihi Manası”, s.22.

487 Mücteba İlgürel, “Zirveden Dönüş; II. Selim’den III. Mehmet’e”, s. 646; B. Darkot, “Kıbrıs”, İA, s. 673. Namık Kemal Ersun, Kıbrıs Seferi (1570-1571),s. 14;

488 “Kıbrıs”, Türk Ansiklopedisi, C. 22, MEB Yay. Ankara 1975, s. 20; Yaşar Yücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi,

Osmanlı Dönemi (1730-1839), C. IV, TTK Yay., Ankara 1990, s. 5; Naci Kökdemir, Dünkü ve Bugünkü Kıbrıs,

s. 35; Peçevi İbrahim Efendi, Peçevi Tarihi, C.1, s.344. 489 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, C. 3, s. 11.

490 “Kıbrıs’ın Fethi”, Türk ve İslam Ansiklopedisi, s. 608; B. Darkot, “Kıbrıs ”, İA, s. 673. 491 Mücteba İlgürel, “Zirveden Dönüş; II. Selim’den III. Mehmet’e”, s. 646.

ayında başlamıştı492. Osmanlı Devleti’nin karşısına Papa’nın yönlendirmesiyle İspanya kralı II. Felipe, Papa ve Malta şövalyeleri ile Venedik kalmıştır. Müttefiklerin donanma miktarı muhtelif kısımlardan 206 gemi ile 1300 top, 16.000 asker ile 36.000 gemici ve kürekçi idi. Bunlar 28 Eylül 1570’te Meyis Adası önüne kadar geldilerse de orada fırtınaya tutulmuşlardı. İleri giden keşif gemileri Kıbrıs Adası’nın merkezi olan Lefkoşe’nin zaptedilmiş olduğu haberini getirmişlerdi. Bunun üzerine deniz mevsiminin geçmesi ve donanmanın fırtınadan hasara uğraması sebebiyle müttefikler harbe cesaret edemeyerek Rodos’un Knavye burnunda Ayoluki Köyü’nden 25 esir alındıktan sonra Suda limanına gelerek muharebeyi gelecek seneye bırakmışlardı493.

Osmanlı Devleti harekât için her türlü hazırlığı yapmaya devam ederken Kıbrıs’a ve başta Venedik olmak üzere bütün Avrupa devletlerine ekonomik ambargo uygulaması da başlatılmıştı. Bütün İmparatorluğun yerel idarecilerine, özellikle kıyı beyliklerine hükümler yazılıp, hiçbir şekilde Avrupalılar ile ilişkiye girmemeleri ve hububat ve savaş aletleri yapımında kullanılabilecek maddelerin Batılılara satılmasına engel olmaları emredilmiş, aksi takdirde idam edilecekleri bildirilmişti. Böylece, bu sıralarda Akdeniz ticareti tamamen durmuştu494.

Padişahın emri gereğince gemiler yapılıp, Osmanlı ülkesinin iskelelerine yiyecek yığılmış, Lala Mustafa Paşa bütün askere serdar olmuştu. Anadolu Beylerbeyi İskender Paşa, Karaman Beylerbeyi Hasan Paşa, Sivas Beylerbeyi Behram Paşa, Maraş Valisi Mustafa Paşa, Halep Beylerbeyi Derviş Paşa, Şehrizul’dan ayrılma Muzaffer Paşa, Rumeli’nin beylerinden Tırhala, Yanya, Mora sancak beyleri askeriyle ve beş bin yeniçeri, cebeci, topçu ve bölük halkı bu işe verilip, deniz yanını korumak için üçüncü vezir Piyale Paşa’nın da gitmesi buyurulmuştu. Kaptan Ali Paşa Mayıs 1571’de Beşiktaş’tan Akdeniz’e doğru yola çıkmışlardı. Padişah ise Yedikule’ye dek İslam askerlerini uğurlamıştı495.

Kıbrıs Seferi Ruznamçesi’nde kayıtlı bilgilere göre Yedikule’de demirleyen donanma Kıbrıs’a kadar şu güzergâhı izlemişti: Tavşan Adası, Gelibolu, Boğazhisarı, Bozcaada, Midilli, Sakız, Sığacık, Sisam Boğazı, İstanköy, Rodos, Meyis, Fenike ve Kıbrıs496.

492 Halil İnalcık, “Kıbrıs Fethinin Tarihi Manası”, s.23.

493 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, C. 3, s. 13.

494 Nuri Çevikel, Akdeniz ’de Bir Osmanlı Adası Kıbrıs, 47 Numara Yay. , İstanbul 2006, s. 60. 495 Kâtip Çelebi, Tuhfetü ’l-Kibâr Fî Esfâri’l-Bihâr, s. 109.