• Sonuç bulunamadı

Önceden Mevcut Veya Sonradan Eklenen Nedenler

Failin fiilinden önce mevcut olup da onun bilmediği veya öngöremediği sebeplerin birleşmesiyle veya failin iradesi dışındaki sebeplerin eklenmesi ile meydana gelen ağır veya başka neticeler bakımından Türk Ceza Kanunu’nda bir düzenleme bulunmamaktadır. 765 sayılı TCK döneminde birleşen veya eklenen sebepler sonucunda ölümün gerçekleşmesi hali 452/2. maddesinde düzenlenmişti. Doktrinde neticeden sorumluluk hali olarak kabul edilen bu suçun 5237 sayılı TCK’da karşılığının bulunmadığı ve bu hususa bilinçli olarak yer verilmediği vurgulanmaktadır323.

Birleşen veya eklenen sebepler failin fiili ile gerçekleşen ağır veya başka netice arasındaki nedensellik bağını kaldırmayabilir324. Bu durumda failin sorumluluğu söz konusudur. Ancak önceden mevcut sebeplerin birleşmesi veya sonradan başka sebeplerin eklenmesi nedeniyle gerçekleşen neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi de gerekmektedir. Birleşen veya eklenen sebepler neticeyi meydana getirmeye tek başına yeterliyse, gerçekleşen netice faile objektif olarak isnat edilemez. Bu durumda failin fiili ile netice arasında nedensellik bağı da kurulamaz. Fail gerçekleştirdiği kasten yaralama suçundan dolayı sorumludur. Ağır veya başka neticeden sorumlu tutulamaz325.

Fail birleşen veya eklenen sebeplerin olayda gerçekleşebileceğini öngördüğü, öngörmesinin kendisinden beklendiği, bildiği veya bunları kabullendiği durumlarda gerçekleşen neticelerden sorumlu olmalıdır. Ancak birleşen veya eklenen sebeplerin tek başlarına neticeyi meydana getirme durumlarında, nedensellik bağı kesildiğinden failin sorumluluğu bulunmamaktadır326.

322 Koca/Üzülmez. S.219; Tezcan/Erdem/Önok, s. 211; Erdem, s.109; Öztürk/Erdem, s.259.

323 Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s.85; Kocasakal, Ümit, “Yeni Türk Ceza Kanununda Hayata ve Vücut Bütünlüğü’ne Karşı Suçlar”, Türk Ceza Kanununun 2 Yılı, Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları:10, İstanbul, Nisan 2008, s.275; İste, s.290.

324 Kocasakal’a göre; 452/2. maddenin önermesi kapsamında “failce bilinmeyen” veya “failin iradesinden hariç” ve “beklenmeyen/umulmayan” hallerin birleşmesinde taksirden söz edebilmek mümkün değildir. Başka bir ifade ile taksir ve failce bilinmeyen, umulmayan bir hal bir arada düşünülemez. Yazara göre, TCK.nun 87. maddesi, 765 sayılı TCK.nun 452. maddesinin ilk fıkrasını karşılamakta olup, ikinci fıkrasına uygulanabilir nitelikte değildir. Başka bir ifadeyle, 452/2. maddesine giren hallerde faili ölüm neticesinden değil, sadece kasten yaralama sebebiyle sorumlu tutmak gerekir. Yazara göre, bu eksikliktir ve 452/2. maddede olduğu gibi açık bir hükme ihtiyaç vardır, Kocasakal, s.275.

325 Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s. 86; Tezcan/Erdem/Önok, s. 212. 326 Tezcan/Erdem/Önok, s. 212.

765 sayılı TCK döneminde Yargıtay 452/2. maddesi ile ilgili verdiği kararlarında, meydana gelen ağır netice kasten yaralamanın sonucu olarak gelişmişse ağır neticeden failin sorumlu tutulacağını belirtmekteydi. Örneğin; “Sanığın attığı yumruk sebebiyle mağdur yere düşüp başını beton zemine çarpması neticesinde ölmüştür. Sanığın atmış olduğu yumruk bizatihi öldürücü müesseriyette bulunmadığından, olayda sanığın fiili ile netice arasında ikinci derecede bir illiyet rabıtası kurmak mümkün olup, failin iradesi dışında gayri melhuz sebebin inzimam ettiğini kabulü ile TCK.nun 452/2 nci maddesini uygulamak gerekir327” görüşü ile ağır netice olan ölüm ile kasten yaralama niteliğinde olan yumruk atma fiili arasında nedensellik bağı kurarak faili neticeden sorumlu tutmaktaydı. Nedensellik bağının kurulamadığı, birleşen veya eklenen sebeplerin tek başına neticeyi meydana getirdiği ve fiil ile netice arasında zaman aralığının bulunduğu durumlarda ise failin sorumluluğunun bulunmadığını belirtmekteydi. Örneğin; “Failin etkili eyleminden sonra, dört saat gibi, uzunca sayılabilecek bir zaman dilimi ve bu zaman dilimi içinde başka olayların doğurduğu ortam nedeniyle ölüm “akut istemik kalp hastalığından” meydana geldiğine göre, etkili eylem ile oluşan ölüm arasında nedensellik (illiyet) bağı kurulamayacağından, sanığın TCK.’nun 452/2 nci maddesinin uygulanması suretiyle cezalandırılmasına karar verilmesi yasaya aykırıdır328” görüşü ile failin ağır neticeden

sorumlu tutulamayacağını belirtmekteydi.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde her ne kadar 87. maddede eklenen veya birleşen sebeplerle ağır veya başka neticelerin meydana gelmesi düzenlenmemiş ise de bunların olayda mevcut olduğunu bilen veya öngören failin neticeden sorumluluğu yoluna gidilmelidir. Bu husus, sanığın kast veya taksir yönünde kusurluluğu belirlenirken tespit edilmelidir. Eklenen veya birleşen sebepler nedeniyle failin TCK 87. madde gereğince sorumlu tutulabilmesi için gerçekleştirdiği yaralamanın öncelikle TCK 86/1. madde derecesinde basit tıbbi müdahalenin ötesinde olması zorunludur. Bu niteliğe varmayan ve TCK 86/2. madde derecesinde yaralanma sonucunda eklenen veya birleşen sebeplerle ağır neticenin meydana gelmesi halinde failin TCK 87. maddesi gereğince sorumluluğu yoluna gidilemez. Bu durumda taksirin bulunması halinde meydana gelen neticeden taksirli sorumluluğu kabul edilmelidir329. Uygulamada da Yargıtay bu yönde kararlar vermektedir. Örneğin; “Sanığın tekme ve yumrukla vurmak suretiyle maktulü darp etmesi sonucu

327 1.CD, 07.10.1988 tarih ve 1988/2779-1988/3406 sayılı kararı, Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s.107.

328 CGK, 20.11.1989 tarih ve 1989/1-302 esas ve 1989/361 sayılı kararı, Savaş/Mollamahmutoğlu, s.4284- 4285.

maktuldeki kronik kalp, damar hastalığının aktif hale geçerek ölümün gerçekleştiği olayda, maktuldeki yaralanma ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK. nun 86. maddesi kapsamında rapor aldırılması, yaralanmanın 86/2. madde kapsamında kalması halinde, sanığın maktulün kalp hastası olduğunu bilmesi nedeniyle, 5237 sayılı TCK. nun 22/3 ve 85. maddeleri kapsamında bilinçli taksir sonucu adam öldürme suçunun oluşacağı; yaralanmanın 86/1. maddesi kapsamında kalması halinde ise 5237 sayılı TCK. nun 87/4. maddesinde düzenlenen kastın aşılması suretiyle öldürme suçunun oluşacağı330” görüşü

ile TCK 86/1. madde kapsamında yaralanmaya eklenen mağdurdaki kalp damar rahatsızlığı sonucu meydana gelen ölüm neticesinden failin taksirli olduğu da gözetilerek sorumluluğu yoluna gidilebileceğini belirtmiştir.

TCK 86/2. madde kapsamında kalan yaralanma sonucunda eklenen veya birleşen sebeplerle ağır neticenin gerçekleşmesi durumunda failin TCK 87. maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmemektedir. Örneğin; “Sanığın, maktulü 5237 sayılı TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında kalan basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, maktulün kendisinde mevcut kalp hastalığına eklenen, olayın efor ve stresinden gelişen nörohümoral değişimler nedeniyle hastalığının akut hale geçmesi sonucu ölümün gerçekleştiği olayda; sanık ile maktulün aynı köyde komşu olup uzaktan akraba oldukları, sanığın, 11.07.2002 günlü Cumhuriyet savcısı huzurundaki beyanında maktulün kalp ameliyatı geçirdiğini duymuş olduğunu söylediği anlaşıldığına göre, 5237 sayılı TCK’nın 22/3 ve 85. maddeleri uyarınca bilinçli taksirle öldürme suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde hüküm kurulması331” görüşü ile TCK 86/2. madde

derecesinde yaralama ile eklenen veya birleşen sebeplerin ağır neticeyi gerçekleştirmesi halinde failin TCK 87. madde gereğince cezalandırılamayacağını, ağır netice bakımından taksirinin bulunması halinde bu netice taksirli suç olarak düzenlenmişse buna göre sorumlu tutulması gerektiğini belirtmiştir.

330 1.CD, 19.11.2007 tarih ve 2006/6519-2007/8540 sayılı kararı, Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.446. 331 9.CD, 06.03.2007 tarih ve 2007/2145-2007/1111 sayılı kararı, Albayrak, “Kasten Yaralama Sonucu Oluşan, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama ve Ölüm Halinde Faillerin Cezalandırılması Sorunu”, s.71; “kavga ortamında sanığın yumruk atması sonucu yere düşen maktulü, kendisinde kalp damar hastalığının olayın stresi ve eforu ile aktif hale geçmesi ile gelişen solunum ve dolaşım yetmezliğinden öldüğü olayda, küçük bir yerleşim yeri olan köy ortasında maktulün kalp hastası olup olmadığını bilmediği detaylı bir şekilde araştırılarak sonucuna göre bilmesi halinde 5237 sayılı TCK’nın 22, 23 ve 85. maddeleri kapsamında bilinçli taksir sonucu öldürme, aksi halde 5237 sayılı TCK’nın 886/2 aracılığıyla 85. maddeleri kapsamında sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken 765 sayılı TCK’nın 452/2. maddesinin lehe olduğundan bahisle hüküm kurulması”, 1.CD, 25.05.2006 tarih ve 2006/894-2006/2130 sayılı kararı, Demir, Hasan Fehmi, “Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği, Kast ve Taksir”, Türk Ceza Kanununun 2 Yılı, Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları:10, İstanbul 2008, s.62.

V- SUÇUN MANEVİ UNSURU

“Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç” başlıklı TCK 23. maddesine göre; fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir. Maddeye göre, failin gerçekleştirmek istediği neticeye yönelik kastının bulunması gerekir. Bu yönde taksirli şekilde kusurun bulunması halinde netice sebebiyle ağırlaşmış bir suç söz konusu olmayacaktır. Maddede “kastedilenden” ifadesi bunu açıklamaktadır. Gerçekleşen ağır veya başka netice yönünden ise, sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmesi gerekir. Buradan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara kasten veya taksirle neden olunabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak bu durumda da ağır neticeye yönelik kastın bulunması halinde, kastın aşıldığından bahsedilemeyecektir332.

Ağır neticeye yönelik kast bulunması halinde, netice sebebiyle ağırlaşmış bir suçun oluşmayacağını kabul etmekle birlikte TCK 87. madde düzenlemesine göre, ağır veya başka netice kast-kast kombinasyonu veya kast-taksir kombinasyonu ile meydana getirilebilir.