• Sonuç bulunamadı

TATARCA-ÇUVAŞÇA DİL İLİŞKİLERİ VE KREŞİN TATAR AĞIZLARINDAKİ ÇUVAŞÇA ALINTILAR

Gülme (kül-, katgur- ve

TATARCA-ÇUVAŞÇA DİL İLİŞKİLERİ VE KREŞİN TATAR AĞIZLARINDAKİ ÇUVAŞÇA ALINTILAR

Prof. Dr. Ercan ALKAYA Fırat Üniversitesi / Türkiye

ealkaya16@gmail.com Doç. Dr. Zoya KİRİLLOVA Kazan Federal Üniversitesi / Rusya

zkirillova@yandex.ru

Türk dünyasındaki tarihî ve coğrafi görünüşler genellikle birbiriyle örtüşmez. Tarihî durumu bakımından Çuvaşça, Tatar Türkçesinden oldukça uzaktır. Fakat, coğrafi olarak Çuvaşlar, Tatarlarla en fazla yakın olan, bin yıl boyunca aynı devletlerin bünyesinde yaşayan topluluklardır. Bazı dilciler (Mesela N. Poppe) Çuvaşçanın söz varlığının % 80’inin Tatar Türkçesinden alındığını söylemektedir. Çalışmalarının pek çoğunu Tatarca ve Çuvaşçanın karşılaştırılmalı incelenmesine adayan Tatar etimologu Rifkat Exmetyanov da bu tespitin gerçeğe yakın olduğunu söylemektedir. Ona göre, Çuvaşçada Tatarcanın kendi içinde unutulmuş kelimeler, kelime kalıpları, kelime anlamları da korunmuştur. Bu durum tabii ve oldukça yaygındır. (Exmetyanov, C. I, 2015: 18).

Çuvaşça alıntılar daha çok Çuvaşlarla bir arada veya yan yana yaşayan Tatarların ağızlarında görülmektedir. Tataristan’ın Çuvaşistan ile sınırdaş Kaybıç rayonunda yaşayan Melki (diğer adıyla Tav Yagı) Kreşin Tatarları da bu ağızlardan biridir. Yaşadıkları yerler, dil ve ağız özelliklerinden hareketle Tatar Türkçesinin Orta (Kazan) diyalektine dahil edilen Kazan Ardı, Tüben Kama Kreşinleri ve Nogaybekler, Batı (Mişer) diyalektine dahil edilen Çistay ve Melki (Tav Yagı) Kreşinleri arasında sonuncusunun yani Melki Kreşinlerinin özel bir yeri vardır. Genellikle, Melki Kreşinlerinin dil ve kültürel özellikleri bakımından hangi diyalekte dahil edilmesi gerektiği üzerine çeşitli görüşler bulunmaktadır. Tatar diyalektoloğu Flora Bayazitova bu grubu özel bir grup olarak tanımlar, Tatar Türkçesinin sadece Batı (Mişer) diyalektinin değil, Orta (Kazan) diyalektin özelliklerine de sahip olduğunu, yine Çuvaşçanın da etkisinde kaldığını belirtir. Daha da açık söylemek gerekirse, fonetik özellikleri bakımından bu ağız, Mişerlere, yani Batı diyalektine yaklaşır, aynı zamanda Orta (Kazan) diyalekt ile de ortak özellikler gösterir. Morfolojik özellikleri bakımından ise, Orta diyalekte, bilhassa Kasım, Nokrat ve Perm Tatarlarının ağız özelliklerine benzer, yine Tatarca ve Çuvaşça için has olan genel Türkçe kalıplara da sahiptir. Söz varlığında da eski katmana ait kelimeler, bu bağlamda Çuvaşça kelimeler de bulunmaktadır (Bayazitova, 1986:

194-195). F. S. Bayazitova’ya göre, dil özellikleri ve maddi kültürde Çuvaşlarla ortaklıklar bulunsa da, Melki Kreşinlerini Eski Tatarlar olarak görmek gerekir. Komşu Çuvaşlarla kurulan sıkı ilişkiler, Hristiyanlık kabul edilince daha da güçlenmiş olmalıdır. (Bayazitova, 1997: 21).

Damir İsxakov, Melki Kreşinlerinin Mişer kökenli olduğu fikrine eleştirel yaklaşır.

Onun araştırma sonuçlarına göre, ilk olarak Çuvaşçada eski Mişer tabakası vardır ve bu, R.

Axmetyanov tarafından Çuvaşların etnik bünyesine Mişer unsurlarının girmesiyle açıklanmaktadır (Axmetyanov, 1978: 86, 204). Demek ki, Melki Kreşinlerinin diline Mişer tesirinin onlardaki Çuvaş bileşeni vasıtasıyla da olması mümkündür. Üstelik, onlar Çuvaşlar ile yan yana ve bir arada yaşamaktadırlar. Yine, Mişerlerin kuzey grubunda da Çuvaşlarla bağlantı izlerine rastlanmaktadır. İkinci olarak Melki Kreşinlerindeki “Tatar” bileşenini son

53

dönem Mişerleri ile eşleştirmek zorluklar doğurmaktadır. Bunun tam tersine Altın Orda Türk köklerine gidip dayanması ihtimal dahilindedir. (İstoriya, 2017: 228).

Bunun dışında, Çuvaşlar 18. yüzyılın ilk yarısında Hristiyanlaştırılana kadar Çuvaşlarla sınır bölgesinde etnik oluşum tamamlanmış durumdadır. Kayum Nasıyri, bu durumu şu şekilde belirtmektedir: “O zamandaki (1526’lı yıllar) Müslümanlar, Çuvaşlarla çok karışmışlardır. Çuvaşlardan pek çok kişi Müslüman olmuştur. Çuvaşlara kız verip kız almışlardır. Rivayet ederler ki, bundan 150 yıl veya daha öncesinde Rus ismiyle adlandırılan Müslümanlar çokmuş. Bizim zamanımızda Rus isimli bazı kişiler var. Bu sebeple, eski kayıtların tutulduğu yıllarda kimin ismi Rus ismi ise, onu Kreşin olarak yazmışlar. Bu halkın 1727’lerde tutulan kayıtlarının kararı bugün de halledilebilmiş değildir” (Nasıyri, 2005:

189). Böyle olunca, bu gibi durumlarda Müslümanlar “Tatar”, Mecusiler ise “Çuvaş” ismiyle adlandırılmış, İslam dinini benimseyen Çuvaşları da Müslüman olarak adlandırmak mümkün olmuştur (İstoriya, 2017: 228).

19. yüzyılın sonunda Çuvaş tarihçisi ve etnografı V. K. Magnitskiy, Tatar-Çuvaş kızları (Melki/Tav Yagı Kreşin kızları) yerli Çuvaşlarla evlenmektedir, diye yazmaktadır. 20.

yüzyıl başında da Melki (Tav Yagı) Kreşinlerinin çoğunun hanımı, komşu köylerdeki Çuvaş kızlarıdır, deniyor. Karışık nikâhlar, etnos ve dil bakımından da etkisini gösterir. Tatarlar Çuvaşçayı, Çuvaşlar da Tatarcayı bilirler. 18. yüzyılın ilk yarısında Tav Yagı (Melki) Kreşinlerinin % 60’ını Çuvaşlar, % 40’ını da Tatarlar oluşturur. Aynı zamanda, bu iki grubun çok sıkı münasebetleri sebebiyle mevcut sınıflamanın şartlı olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak, 20. yüzyılın ortalarında bu iki grubun birbiriyle az çok karışması gerçekleşir.

20. yüzyılın başında bu grup içinde 4-5 bin Çuvaş, Tatarlar tarafından eritilir. Ayrıca, Tav Yagı (Melki) Kreşinlerinin şekillenmesi sadece eritmeyle kalmaz, orta asırlardan başlayan tahkim etme süreçlerinin evrelerini hatırlatır (İstoriya, 2017: 229-230).

Genellikle, bu grubun oluşumu hakkında eskiden beri çeşitli farklı görüşler ileri sürülmüştür. 19. yüzyılda, mesela, bir grup yazar (A. Komissarov, A. Pçelov vd.) Melki Kreşinlerini Tatarlaşmış Çuvaşlar diye anlatmakta, diğer bir grup ise (A. Rittix, N.

Zolotnitskiy, V. Magnitskiy, G. Filippov vd.) onları, Çuvaş tesirinde kalmış Tatarlar olarak göstermektedir. Mirolyubov, 1889 yılında yazdığı makalesinde bu grubun oluşumuna Tatarların da Çuvaşlarında katkısı olduğunu söyler. 1920’li yıllarda tarihçi Nikolay Vorobyev özgün bir fikir ortaya koyar: Melki Kreşinleri Tatar ve Çuvaşlar için ortak olan genel Bulgar kökeninden, bu iki grup henüz ayrılmadan önce şekillenmiştir, der (Vorobyov, 1929: 4; İstoriya, 2017: 225). Bu grup için “Kreşin” adı ancak 20. yüzyıl başında kullanılmaya başlar, o zamana kadar ise belgelerde çoğunlukla bu grup için Çuvaş adı kullanılmaktadır. Aynı dönemde bazı köylerin kimi kişileri, 18-19. yüzyıl belgelerinde

“Kreşin Tatarı” olarak kayıtlara geçmiştir. Maddi kültürde ve dil özelliklerinde Çuvaşlar ile de Mişerler ile de ortaklıklar çoktur (Tatarı, 2001: 21-22; Kirillova, 2015: 726-727).

20. yüzyıl sonu-21. yüzyıl başı araştırmalarından anlaşıldığı üzere, Melki Kreşinlerinin dil özellikleri ve maddi kültürü, bu grubun şekillenmesinde Mişer Tatarları, Aşağı Çuvaş (Anatri), İdil boyu Fin-Ugor ve Kıpçak-Nogay tabakalarının etkisi olduğu yönünde bir sonuca ulaşmaya imkân vermektedir. (Molkeyevskiye, 1993: 4-7; Almeyeva, 2012: 5-6). Görüldüğü üzere, bu grup gayet karmaşık etnik köklere sahip olup onları ortaya koyabilmek için birkaç asır devam eden karşılıklı görüşler belirtilmiş ve günümüze kadar üzerinde uzlaşılamamış meseleler bulunmaktadır.

54

Melki Kreşinlerinin ağzında Çuvaş alıntıları oldukça önemli bir yer tutar. Bu alıntılar esasen günlük yaşamla ilgilidir, yine soyut düşünceleri ifade eden kelimeler de bulunmaktadır. Çuvaş alıntılarının bazılarına bakalım.

Haftanın günlerinden ikisini bildirmek için, Çuvaşça alıntılar kullanılır. Tündi kĭn, Tatar edebî dilinde düşembĭ (pazartesi), Çuvaşçada tüntikun (Yegorov, 1960: 290; Çuvaşsko-Russkiy, 1961: 176). Utlari kĭn, Tatar edebî dilinde sişembĭ (salı), Çuvaşçada ıtlarikun (Yegorov, 1960: 62; Çuvaşsko-Russkiy, 1961: 575).

Kekey: Tatarca it (et), Çuvaşça kakay, aynı zamanda et anlamında daha çok aş kelimesi kullanılır (Yegorov, 1960: 194; Çuvaşsko-Russkiy, 1961: 130). İlginç olanı şudur ki, “Çuvaş Tĭlĭnĭŋ Etimologik Süzlĭgĭ”nde kakay kelimesinin kökeni Moğolcadaki “gakay, gaxay (domuz)” kelimesine götürülür (Yegorov, 1964: 85; Fedotov, 1996, Т. 1: 213). V. G.

Yegorov’a göre “Çuvaşlar önce, muhtemelen, sadece domuz etine “kakay” demişlerdir, daha sonra ise sığır etini de bu kelimeyle adlandırmışlardır” (Yegorov, 1964: 85).

Kukşa: dazlak, kel. Çuvaşçada aynen böyle yazılır. M. R. Fedotov’a göre, kukşa kelimesi Türkçe “kakşa” kelimesine gider. Mesela, Altay Türkçesinde bu kelime “kurumak, kuruyup dökülmek” anlamına gelir (fazla olgunlaşmış hububat tanesi). Türk lehçelerinde kak (kurutulmuş; katı; kuru) anlamlarına gelir (Fedotov, 1996, Т. 1: 304).

Kırsut: Ev iyesi. Çuvaşçadaki yazılışı ve söylenişi biraz farklı olup “xĭrtsurt”

şeklindedir (Yegorov, 1960: 97), fakat 1961 yılında basılan “Çuvaşça-Rusça Sözlük”te bu kelime artık eskimiş bir kelime olarak gösterilmiştir (Çuvaşsko-Russkiy, 1961: 499).

Çaplĭ: Tatar edebî dilinde yaxşı, matur (güzel, hoş). Çuvaşçada çaplă şeklinde olan kelimenin diğer varyantları: muxtavlă, xiseplĭ, layăx kelimeleriyle birlikte “ünlü, şanlı”

anlamını bildirir (Yegorov, 1960: 389), yine “ünlü, tanınmış; önemli; görkemli, zengin, süslü” olarak da çevrilebilir (Çuvaşsko-Russkiy, 1961: 524).

dcĭkrĭs: İkiz. Çuvaşçada bu anlamı bildirmek için yĭkĭrĭş (Çuvaşsko-Russkiy, 1961:

121) ya da yĭkĭrĭş aça kelimeleri kullanılır (Yegorov, 1960: 30).

Çılay: Tatar edebî dilinde küpten (çoktan). Çuvaşçada da aynen böyle yazılan ve söylenen kelime, başka anlamlara da gelmektedir: Gayet, çok, oldukça; uzun, sürekli (Çuvaşsko-Russkiy, 1961: 544-545).

Tĭmĭre: Tatarca toman (sis, buğu). Çuvaşçada “tĭtre”nin eşanlamlısı yankar kelimesi yine sis, buğu anlamında kullanılır (Yegorov, 1960: 439). Ayrıca titre reşenĭ, havanın donukluğunu, sıvı sisi ya da ufak ufak yağan yağmuru da bildirmektedir (Çuvaşsko-Russkiy, 1961: 425).

Aldır: Evde bira yapımında kullanılan büyük ağaç kepçe. Çuvaşçada altăr: 1. Büyük kepçe, kürek (Altӑr śӑltӑr-Yedigen yıldız); 2. Yalak, yemli, oluk (Çuvaşsko-Russkiy, 1961:

30). M. R. Fedotov’a göre, altӑr kelimesi Türkçe alt- köküne dayanır fakat Başkurt Türkçesinin dışında diğer Türk lehçelerinde kullanılmaz: Başk. aldır: Büyük ağaç kâse (kepçe) (Fedotov, 1996, Т. 1: 37).

Melki Kreşinlerinde özellikle kadın ve kızların giyim kuşamları Çuvaşlarınkiyle çok benzerdir ancak bunların adları Çuvaşça değildir: Takıya (parlak taş ve pullarla süslü kadın başlığı, fes), tastar (beyaz keten dokumadan yapılmış başörtüsü), tastar cawlıgı (tastar başörtüsü), kaşpaw (Eskiden kadınların giydiği pullarla süslü yuvarlak börk) vb. Çuvaşlarla ortaklık olması sebebiyle bu kelimelere açıklamalarına da değinmek gerekir.

55

Melki Kreşin kızları bayram günlerinde pullu takıya giymişlerdir. Takıya, yarım daire şeklinde, en tepeye ağaç ya da kalay gibi katı malzemeden 2-3 cm yükseklikteki uç yerleştirilip altı kulaklıklı olarak yapılan, üst kısmı çeşitli renkteki simler, alt tarafı ise küçük gümüş pullarla bezenmiş baş giyimidir. (Möxemedova, 2005: 42). Eski zamanlarda takıya Tatar halkının tüm gruplarında da varmış, yine diğer Türk boylarında ve Fin-Ugor halklarında kızların baş giyimi olarak bilinirmiş. (Vorobyov, 1953: 41). Çuvaşlarda tuxya, kızların baş giyimi, Başkurtlarda takıya, tuxya ve İdil boyunun Fin-Ugor halklarında: Mari, Udmurt, Bisermenlerde, yani Türk boylarıyla eskiden beri bir arada yaşayan komşu halklarda da kızların giydiği baş giyimi takıya olarak adlandırılmıştır (Belitser, 1961: 57-58;

Bayazitova, 1997: 94). Tuna Boyu Bulgarlarında bu kelime, takĭ şekliyle “bere” anlamına sahiptir. Etnograf N. İ. Vorobyev’in malzemelerine göre, takıya bütün Türk boylarına has olan sert ve yüksekçe yapılan kızların taktığı bir baş giyimidir (Vorobyov, 1929: 9;

Bayazitova, 1986: 145). Melki Kreşin kızlarının takıyası özellikle Çuvaşların tuxyası ile çok benzerdir. Çuvaş âlimleri V. G. Yegorov ve M. R. Fedotov da tuxya kelimesinin diğer dillerdeki çok sayıda denk biçimlerini gösterir ve bu kelimenin Arapçadan alıntılandığını vurgularlar (Yegorov, 1964: 264; Fedotov, 1996, Т. 2: 259).

Melki Kreşin kızları takıya giyerken kadınları ise tastar (beyaz keten dokumadan yapılmış başörtüsü), tastar cawlıgı (tastar başörtüsü), kaşpaw (Eskiden kadınların giydiği pullarla süslü yuvarlak börk) giyerler. Tastar kelimesi Farsçadan alıntılanan ve sarık anlamını bildiren bir kelimedir (Exmetyanov, C. II, 2015: 222). Tastar da, ak cawlık gibi havlu şeklinde evde dokunan ak kendirden işlenmiş fakat daha uzun olan (2 metreye kadar) ve uçları çeşitli renkte iplerle dokunarak bezenen, altına tambur işlemeli kumaş ve ucuna ak dantel konulan bir baş giyimidir. Tastar başta sıkıca dursun diye üzerine kısa havlu biçimindeki tastar cawlıgı bağlanmıştır. Onun da uçları dokunarak bezenmiştir. Tastar baş giyiminin benzerleri bazı Mişer ve Çuvaş grubu kadınlarında da mevcut olmuştur.

Genellikle, havlu şeklindeki başörtülerine Fin-Ugorlarda da, eski dönemlerde Slav halklarında da rastlanmıştır. Etnograflara göre, bu tür başörtüleri, ilk olarak Orta Asya’da yaşayan Türk boylarındaki kadınlara hastır. Orta İdil Bölgesinde de bunlar oldukça erken yayılmış olmalıdır. Uzun yıllar devamında her yerde bunların çeşitli varyantları meydana gelmiştir (Möxemedova, 2005: 19, 26). Tastar, baş giyimi olarak yine Başkurtlarda, Bisermenlerde, Udmurtlarda vd. de bilinmektedir. (Bayazitova, 1986: 146). Çuvaşçada ise tastar eskimiş bir kelime olarak bilinmektedir (Yegorov, 1964: 233), buna benzer baş giyimi ise surpan ya da sorpan olarak adlandırılmaktadır. Surpan kelimesi de Farsçadan (ser “baş”

+ bend “sarma, bağlama”) gelmiş diye kabul edilmektedir (Yegorov, 1964: 197).

Bayram günlerinde Melki kadınları başlarına kaşpaw giymişlerdir. Bu kelimenin kaşbaw/kaşmaw varyantları da vardır. Türkçe bir kelime olarak kabul edilir, kaş ve baw (bağ) kelimelerinden yapılmış, yani kaşın üzerine kadar düşen baş giyimidir. Yine çeşitli fonetik varyantlarının çeşitli şekillerde yapılmış olduğu da söylenmektedir. Mesela, kaşmaw kelimesindeki “maw” unsurunun, Çincedeki “kadın börkü” anlamındaki kelimeden, kaşpaw kelimesindeki “paw” unsurunun da Farsça pak ~ pag “kaş (alın) giyimi” anlamındaki kelimeden alındığı yönünde görüşler bulunmaktadır (Exmetyanov, C. I, 2015: 386). Kaşpaw, kesilmiş koni şeklinde dikilmiş, alt kısmına irice, üst kısmına da küçükçe pullar ve küçük boncuklar dizilmiştir. (Möxemedova, 2005: 47). Bu şekildeki baş giyimi önceleri Kazan Tatarlarında oldukça yayılmıştır. Yine Mişer Tatarlarının Lembre (kaşpaw) ve Temnikov (kaşbaw) gruplarında, Başkurtlarda (kaşmaw), Çuvaşlarda (xuşpu) ve Bisermenlerde (kaşpu) şekillerinde yer almaktadır. Kaşpawın uzun zamandan beri İdil boyu Türk boylarında oldukça yaygın olan bir baş giyimi olduğunu söylemek mümkündür (Bayazitova, 1997: 95).

56

Çuvaşçada xuşpu eskimiş bir kelime olarak gösterilmektedir. V. G. Yegorov, bu kelimeyi

“evli kadınların gümüş pullar ve boncuklarla süslediği eski baş giyimi” olarak belirtmektedir (Yegorov, 1964: 313). M. R. Fedotov ise N. Aşmarin’in görüşünü vererek bunlardan farklı olarak xuşpunın arkadan dizin altına kadar daralarak geldiğini, uzunca boncuklarla bezendiğini, düğünde giyildiğini söyler (Fedotov, 1996, Т. 2: 376-377). Xuşpu kelimesi Çuvaşçanın ağızlarında xoşpu olarak da görülür. Bu baş giyiminin yayılma yeri, kumaşı ve nasıl yapıldığı bakımından beş türü bulunmaktadır (Çuvaşskaya Entsiklopediya. Xuşpu.

http://enc.cap.ru/?lnk=507&t=publ).

Görüldüğü üzere, Melki Kreşinlerinde kullanılmakta olan baş giyimleri Çuvaşlarla büyük benzerlik göstermektedir. Aynı zamanda bunları Orta İdil ve Ural boyunda yaşayan halklar için ortak olan eski giyimler olarak kabul etmek de mümkündür. İncelenen baş giyimleri adları Fars (tastar) ve Arap (takıya) dillerinden alıntı ya da Türkçe kökenli (kaşpaw) kabul edilmektedir.

Sonuç olarak Türk boylarının Kıpçak ve Bulgar gruplarına dahil edilen Tatarlarla Çuvaşlar uzun asırlar devamında komşu olup gayet sıkı bir ilişki içinde yaşamışlar, dil bakımından da birbirlerinden alıntılar yapmışlardır. Tataristan’ın Çuvaşistan Cumhuriyeti ile sınırdaş rayonunda yaşayan, kökenleri ve dil özellikleri bakımından bilim adamlarınca farklı olarak ele alınan Melki Kreşinlerinde Çuvaşça kelimeler oldukça fazladır, maddi kültürde de Çuvaşlarla ortaklıklar gözlemlenmektedir.

KAYNAKLAR

Almeyeva, Naile. Kºreşºn Tatarlarınıŋ Köylerº, Audioyazma Kuşımtası Bºlen, 2 Çıgarılış, Melki Törkºmº. Sankt-Peterburg – Kazan: Rossiyskiy İnstitut İstorii İskusstv, 2012.

Axmetyanov, Rifkat. Sravnitelnoye İslledovaniye Tatarskogo i Çuvaşskogo Yazıkov (Fonetika i Leksika). Moskva: Nauka, 1978.

Bayazitova, Flyora. Govorı Tatar-Kryaşen v Sravnitelnom Osveşçenii. Moskva:

Nauka, 1986.

Bayazitova, Flyora. Kºreşºnner. Tºl Üzºnçelºklerº hem Yola İcatı. Kazan: Matbugat Yortı, 1997.

Belitser, Vera. Narodnaya Odejda Udmurtov: Materialı k Etnogenezu. Moskva:

İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, 1951.

Çuvaşskaya Entsiklopediya. Xuşpu. http://enc.cap.ru/?lnk=507&t=publ

Çuvaşsko-Russkiy Slovar. S Prilojeniyem Kratkogo Grammatiçeskogo Oçerka Çuvaşskogo Yazıka, Sostavlennogo N. A. Andreyevım. Pod Redaktsiyey M. Y. Sirotkina.

Moskva: Gosudarstvennoye İzdatelstvo İnostrannıx i Natsionalnıx Slovarey, 1961.

Exmetyanov, Rifkat. Tatar TºlºnºŋEtimologik Süzlºgº, C. I (A-L). Kazan: Megarif – Vakıt, 2015.

Exmetyanov, Rifkat. Tatar TºlºnºŋEtimologik Süzlºgº, C. II (M-Y). Kazan: Megarif – Vakıt, 2015.

Fedotov, Mixail. Etimologiçeskiy Slovar Çuvaşskogo Yazıka: v 2-x t. T. I. А-R.

Çeboksarı: Çuvaşskiy Gosudarstvennıy İnstitut Gumanitarnıx Nauk, 1996.

57

Fedotov, Mixail. Etimologiçeskiy Slovar Çuvaşskogo Yazıka: v 2-x t. T. II. S-Y.

Çeboksarı: Çuvaşskiy Gosudarstvennıy İnstitut Gumanitarnıx Nauk, 1996.

İstoriya i Kultura Tatar-Kryaşen (XVI-XX vv.): Kollektivnaya Monografiya. Kazan:

İnstitut İstorii im. Ş. Mardjani, 2017.

Kirillova, Zoya. “Kreşin Tatarlarının Etnik Kökenleri”, 7. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu Bildirileri / Fırat Üniversitesi (Elazığ, 16-18 Ekim, 2014). I. Cilt.

Elazığ. 2015, s. 723-728.

Molkeyevskiye Kryaşenı: Sbornik Statey. Kazan: İYaLİ ANT, 1993.

Möxemedova, Remziye. Kºreşºn Tatarları Kiyºmº. Kazan: Süz, 2005.

Nasıyri, Kayum. Saylanma eserler, 4 tomda, 3 tom. Kazan: Tatarstan Kitap Neşriyatı, 2005.

Tatarı, Moskva: Nauka, 2001.

Vorobyov, Nikolay. Kazanskiye Tatarı. Kazan: Tatgosizdat, 1953.

Vorobyov, Nikolay. “Kryaşenı i Tatarı. Nekotorıyı Dannıyı po Sravnitelnoy Xarakteristike Bıta”, Otdelnıy Ottisk iz Jurnala Trud i Xozyastvo, S. 5. Kazan, 1929.

Yegorov, Vasiliy. Etimologiçeskiy Slovar Çuvaşskogo Yazıka. Çeboksarı:

Çuvaşskoye Knijnoye İzdatelstvo, 1964.

Yegorov, Vasiliy. Russko-Çuvaşskiy Slovar. Pod Redaktsiyey İ. A. Andreyeva.

Çeboksarı: Çuvaşskoye Gosudarstvennoye İzdatelstvo, 1960.

58

ANADOLU AĞIZLARINDA ANORGANİK ÜNSÜZ (M, B, P, N, R, T)