• Sonuç bulunamadı

Yabancı sermaye yatırımlarını açıklamaya yönelik tarihsel süreç içinde pek çok teori ortaya atılmıştır. 1950’li yıllarda özellikle gelişmiş ülkeler arasında doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki hızlı gelişme iktisatçıların ilgisini çekmiş ve bu tür yatırımların yapılış nedenlerini açıklamaya yönelik birçok teori ortaya atılmıştır80.

78 Karluk, s. 467.

79 Suna Oksay, “Çokuluslu Şirketler Teorileri Çerçevesinde, Yabancı Sermaye Yatırımlarının

İncelenerek Değerlendirilmesi,” [http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/oksay3.pdf] Dış Ticaret

Müsteşarlığı Dergisi, Ocak 1998, Sayı 8, s. 4.

Bilindiği üzere, geleneksel Uluslararası Ticaret Teorisinin temeli Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisine ve onun değişik bir yorumu olan Heckscher-Ohlin Modeli’ne dayanmaktadır81. David Ricardo tarafından formüle edilen Karşılaştırmalı

Üstünlükler Teorisine göre, “Her ülke göreceli olarak hangi malları ucuza üretiyorsa o malların üretiminde uzmanlaşmalıdır.” Heckscher-Ohlin teorisine göre ise, “Her ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak sahip bulunuyorsa, üretimi bu faktörü yoğun biçimde gerektiren m

sırların korunması, ürünün yaşam dönemi hipotezi, ithalatçı ülkenin koyduğu tarife ve kotalardan kaçınma, yurtiçi

hammaddelerin çıkarılması için sömürgelerdeki girişimleri yabancı sermaye

allarda karşılaştırmalı üstünlük elde eder.” Yani, emeğin ucuz olduğu ülkelerde emek yoğun, sermaye zengini ülkelerde de sermaye yoğun mallar daha ucuza üretilir ve ihraç edilir.

Geleneksel dış ticaret teorilerinin temelini oluşturan bu teorilerde doğrudan yabancı sermaye yatırımları ele alınmamıştır. Bunların açıklaması yeni nesil iktisatçıların görevi olmuş ve son otuz yılda geliştirilen hipotezlerde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının nedenleriyle ilgili olarak bir dizi ekonomik, stratejik ve davranışsal etken üzerinde durulmuştur. Bu hipotezlerin başlıcaları82; hammadde kaynakları, faaliyetlerin bütünleştirilmesi (yatay ve dikey bütünleşme), aktarılamayan bilgiler, Ticari ünvanın korunması, Ticari ünvandan yararlanmak,

kısıtlamalardan kurtulma, üretim esnekliği, müşteri izleme, yatırımları uluslararası çeşitlendirme, ucuz yabancı faktör kullanımı, yabancı teknoloji kullanılması, monopol avantajından yararlanma olarak sıralanabilir.

Küresel üretimin yeniden yapılanması anlamına da gelen doğrudan uluslararası yatırımlar, aslında yeni bir süreç olmayıp başlangıcı 1850’i yıllara kadar gitmektedir83.

19. yüzyıl boyunca sanayileşen batı ülkeleri sanayi devriminden sonra sahip oldukları sermaye birikimlerini en çok kar sağlayabilecekleri başka ülkelerdeki yatırım alanlarına yöneltme ihtiyacı içine girmişlerdir. Gelişmiş Avrupa ülkeleri ucuz işgücüne sahip zengin hammaddelerin bulunduğu sömürgelere ve bazı az gelişmiş ülkelere yönelmişlerdir. Özellikle 1800’lü yılların başında İngiltere’nin ihtiyacı olan

81 Halil Seyidoğlu, Uluslararası Finans, Güzem Can Yayınları, İstanbul 2003, s. 452. 82 Seyidoğlu, Uluslararası Finans, ss. 452-454.

yatırımlarının başlangıcı olarak kabul edilir. Sömürgecilik döneminde (1850-1945) gelişmiş Avrupa ülkelerinden Asya, Afrika ve Amerika’nın gelişmemiş ülkelerine yönelen yabancı sermaye yatırımları I. Dünya Savaşından sonra daha çok Amerika’da yoğunlaş

lerinde yatırımları dış sermayeye kapalı tutuyordu. 1980’deki özgürleşme süreciyle birlikte üretim kesimi, hisse payı şeklindeki k

teşvik gibi çeşitli yöntemlerle çaba sarf ederken, doğrudan yabancı yatırımlara daha

mış fakat 1929-1930 yıllarındaki ekonomik buhran ve II. Dünya Savaşının etkisiyle yabancı sermaye yatırımlarında azalma görülmüştür84.

II. Dünya savaşına kadar portföy yatırımları şeklinde gerçekleşen yabancı sermaye yatırımlarının yerini bu tarihten sonra artan bir oranda yabancı sermaye yatırımları almıştır. Bu gelişmede 1950’lerden itibaren çokuluslu şirketlerin dünya ekonomisinde giderek etkili olmaya başlamalarının büyük payı bulunur85. İkinci Dünya Savaşı sonrasında öncelikle ABD şirketlerinin Batı Avrupa’ya ve Latin Amerika’ya yaptıkları imalat yatırımlarıyla başlattıkları doğrudan yatırım süreci, Uzakdoğu ülkelerine 1960’lı yılların ortasından itibaren kaymış ve bu sürece bütün gelişmiş ülkeler katılmışlardır. 1970’li yıllarda ise, başta Japonya olmak üzere Uzakdoğu’nun dinamik ülkeleri kendi şirketlerinin çokuluslulaşmasıyla dış yatırımlara başlamışlardır. 1980’li yıllarda ise aralarında Türkiye’nin de olduğu orta derecede sanayileşmiş birçok ülke bu sürece katılmıştır. 1980’li yıllardaki serbestleşme sürecine kadar doğrudan yatırımlara kısıtlamalar getiriliyor geniş özgürlük tanınmıyordu. Ülkelerin çoğunluğu hizmetler kesiminde ve imalat sanayinin bazı kesim

ısıtlamalar büyük ölçüde kaldırılmıştır. 1990’lı yıllarda ise yabancı sermaye devlet garantili hukuk düzlemine taşınmıştır86.

GOÜ’de doğrudan yabancı yatırımlara karşı var olan yaklaşımlar, geçmişten günümüze uzanan tarihsel süreç içerisinde büyük dönüşümler yaşamıştır, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan Doğu Bloku’nun yıkıldığı 1989 yılına kadar ilginç özellikler göstermişlerdir. Gelişmekte olan ülkeler genel olarak uluslararası yatırımcılara ve bunlar tarafından gerçekleştirilen yabancı yatırımlara karşı şüpheyle yaklaşmışlardır. Bu dönemde gelişmiş ülkeler doğrudan yabancı yatırımları çekebilmek için propaganda ve

84 Fulya Bayraktar, Dünyada ve Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, Türkiye

Kalkınma Bankası, Araştırma Müdürlüğü, Ocak 2003, Ankara, ss. 6-7.

85 Bayraktar, s. 7.

fazla ihtiyaç duyulan gelişmekte olan ülkeler yabancı yatırımların ülke egemenliklerini tehlikeye sokacağı, orta ve uzun vadede daha çok döviz çıkışına yol açacağı ve yeterli düzenlemeler yapılmadığı takdirde yerli firmaların yerini alacağı gibi gerekçelerle bu önemli d

de bağımsızlığını kazanıp yabancı sermayeye açılmasından sonra gelişmekte olan ülkeler arasında yabancı yat

lar için daha cazip hale getirmeyi hedefliyordu (Tablo 2.1). Ancak, doğrudan uluslararası yatırımları için pek uygun olmayan değişikliklerin oranı, son y aktadır.

Tablo 2.1

Ulusal Düzenleme Değişiklikleri, 1992-2007

ış finansman kaynağından yeterince yararlanamamışlardır87.

Tarihsel süreçte, GOÜ’in doğrudan uluslararası yatırımlara bakışında değişim olmuş, bu yatırımlar diğer dış finansman türleri olan dış yardım ve kredilere göre tercih edilir hale gelmiştir. Bunun ötesinde eski Doğu Bloku ülkelerinin

ırımları ülkelerine çekebilmek için bir yarış başlamıştır88.

UNCTAD’ın 2008 raporuna göre; çokuluslu şirketlerin girişini ve faaliyetini etkileyebilecek ulusal yasa ve düzenleme değişiklikleriyle ilgili yıllık araştırması, politika belirleyenlerin yatırım ortamını daha cazip hale getirme çabalarına devam ettiklerini göstermektedir. 2007’de, UNCTAD tarafından Doğrudan yabancı yatırımların üzerinde potansiyel etkisi olabileceği belirlenen yaklaşık 100 politika değişikliğinin 74’ü, ev sahibi ülkeyi, Doğrudan yabancı yatırım

ıllarda artm

2006 yılında olduğu gibi, yürürlüğe konulan yeni kısıtlamaların çoğu, özellikle Latin Amerika’da (örneğin Bolivya, Ekvator ve Bolivar’ın Venezüella

87 DPT, Sekizinci beş Yıllık Kalkınma Planı, Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Özel İhtisas Komisyon Raporu, Mayıs 2000, s. 3.

Cumhuriyetinde), petrol ve maden sanayilerinde yoğunlaşmıştı, ancak diğer ülkelerde de belirgindi. Birleşik Devletler ve Rusya Federasyonu dahil olmak üzere birçok hükümet, ulusal güvenlik konusunda olası etkileri olabilecek projelere yapılan yatırımlarla ilgili olarak, daha katı düzenlemeler benimsedi. Devlet kaygıları, belirli altyapı alanlarındaki yatırımlara ve devlet kuruluşları tarafından yapılan yatırımlara da kaymaktad

iş, haberleşme ve bilgi teknolojisindeki gelişmeler coğrafi uzaklıkları önemsizleştirmiş ve dünya ekonomi

ine girdikleri görülmüştür. 1980’li yıllarda dünya GSYİH’nin sadece % 5’i düzeyinde olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları bugün % 20’ler seviyesinde bulunmaktadır92.

ır89.

1980’den sonraki dönemde yabancı sermaye yatırımlarında konu, hacim ve şekil itibariyle önemli değişiklikler gözlenmektedir. Bu dönemde yabancı sermaye stokunda çok fazla artış olmuş, dünya genelinde şirket birleşmeleri ve satın almalarının artmasına bağlı olarak yüksek teknolojiye dayalı üretim miktarı artmıştır. Ayrıca sermaye yatırımlarını yönlendiren önemli faktörlerden biri de gelişen bilgi teknolojisinin uluslararası organizasyonlara yansımasıdır. Uluslararası ilişkilerin artmasına bağlı olarak ekonomik rekabet siyasi rekabetin önüne geçm

si küresel bir nitelik kazanmıştır90.

Doğrudan sermaye yatırımlarının büyük bir kısmı gelişmiş ülkelerin içinde, sanayileşmiş ve bilgi çağına geçmiş olan ülkelerin kendi aralarında yapılmaktadır91. Ancak 1980’lerin sonundan itibaren gelişmekte olan ülkelerin yerel tasarruflarının azlığından dolayı, doğrudan yabancı yatırımları istenilen seviyelere artırma çabası iç

89 UNCTAD (2008), World Investment Report,2008,Transnational Corporations and the Infrastructure

Challenge, ss.7-8

90 Bayraktar, s. 8. 91 Kazgan, s. 170.

92 Meder Çakır, Ülkütaş Özge Hafize, Küreselleşme ve Ulus Devlet Bağlamında Dünyada Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Türkiye’deki Gelişim, Küreselleşme ve Ulus Devlet, Editör:

2.3. DÜNYA EKONOMİSİNDE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINDAKİ GELİŞMELER

Dört yıl ardı ardına büyümeden sonra küresel Doğrudan yabancı Yatırımları (FDI) 2007 yılında % 30 artarak 1,833 milyar dolara ulaşmış ve 2000 yılındaki tüm zamanların en yüksek değerinin çok üstüne çıkmıştır. 2007’nin ikinci yarısında başlayan finans ve kredi krizlerine rağmen, üç büyük ekonomi grubunun hepsi – gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler ve Güney-Doğu Avrupa’daki geçiş ekonomileri ile Bağımsız Devletler Topluluğu’na (CIS) – akan yatırımların büyümeye devam ettiği görülmektedir. Doğrudan yabancı yatırımlarındaki artış büyük ölçüde, dünyanın birçok yerinde yaşanan, nispeten yüksek ekonomik büyümeyi ve güçlü şirket performanslarını yansıtıyordu. Yeniden yatırım yapılan kazançlar, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, yabancı şubelerin kârlarının artması sonucunda, ülkeye gelen toplam Doğrudan yabancı Yatırımlarının yaklaşık %30’unu oluşturuyordu. Bir noktaya kadar, dolar olarak Doğruda

yaklaşık üçte ikisini alıyordu. Gelişmekte olan ülkelere doğru Doğrudan Yabancı Yatırımı akışı, yaşanan en yüksek düzeye (500 milyar dolar) çıkarak, 2006’ya göre %21

arttı. E abancı

Yatırımı çekmiştir – bu da rekor düzeydedir. Gelişmekte olan ülkeler, aynı zamanda, Doğrudan yabancı yatırım kaynakları olarak önem kazanmaya başlamıştır94. (Tablo 2.2)

n yabancı yatırımlarında yaşanan rekor düzey, doların diğer para birimlerine karşı önemli ölçüde değer kaybetmesini de yansıtıyordu. Ancak, yerel para birimleriyle ölçüldüğü zaman bile, küresel Doğrudan Yabancı Yatırımı akışının 2007’deki ortalama büyüme oranı yine de %23’tür93. (Tablo 2.2)

Gelişmiş ülkelere doğru Doğrudan yabancı yatırımları 1,248 milyar dolara ulaşmıştır. Birleşik Devletler en fazla alan ülke olarak konumunu korumuştur ve onu, İngiltere, Fransa, Kanada ve Hollanda izlemiştir. Avrupa Birliği (AB) en büyük ev sahibi bölge olup, gelişmiş ülkelere akan toplam Doğrudan Yabancı Yatırımının

n az gelişmiş ülkeler, 2007 yılında 13 milyar dolar değerinde Doğrudan Y

93 UNCTAD, World Investment Report, 2008, Transnational Corporations and the Infrastructure

Challenge, ss.1-3.

94 UNCTAD, World Investment Report 2008, Transnational Croporations and the Infrastructure

Tablo 2.2

Bölgelere ve Ülkelere Göre UDY Akımları, 2004-2007 (Milyar Dolar)

Sınır Ötesi Birleşme ve Satın A

r ötesi birleşmeler ve dev r ara a eden

kon ab tır rtm rda

bulu 007’de bu tür işlemlerin m 63 do u 000

yılı 21 fazlad ned irleş etle elir

grubunda yaşanan ipotek kriziyle başlayan finans krizi, genelde, 2007 yılında küresel sınır-ötesi birleşme ve devralmalarda gözle görülür bir azalmaya neden olmamıştı. Aksine, 2007’nin ikinci yarısında, ABN-AMRO Holding NV’nin 98 milyar dolara

lma İşlemleri

Sını ralmala (M&A) cılığıyl devam

solidasyon, dünyadaki Doğrudan Y ancı Ya ımının a asına önemli katkıla nmuştur. 2 iktarı 1, 7 milyar ları bulm ştur ve 2 ndaki bir önceki rekordan % ır. Bu enle, B ik Devl rde alt g

Royal Bank of Scotland, Fortis ve Sa ’da k um ndan

an d into

(İngiltere) tarafından alınması dahil, büyük anlaşmalar gerçekleşmiştir95.

Birleş erinde üretim sektörünün payı düşüş gösterirken, hizmetler sektörü çok büyük miktarda UDY çekmiştir. 2006 yılında dünya toplam birleşme

ın alma işlemlerine yönelmesinde önemli bir rol oynamıştır .

ntander n oluşan onsorsiy tarafı alınması – bankacılık tarihindeki en büyük anlaşm - ve Alc ’ın (Kana a) Rio Ta

me ve satın alma işleml

ve satın alma işlem değerinin %59'u hizmetler sektöründe gerçekleşmiştir. Bu alanda, telekomünikasyonda bir yoğunlaşma olduğu görülmektedir. (Tablo 2.3)

Dünyada 2006 yılı içerisinde değeri 1 milyar ABD Dolarının üzerinde olan 141 adet birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşmiştir. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki düşük faiz oranları ve artan finansal entegrasyon, yatırım fonlarının birleşme ve sat

96

Tablo 2.3

Uluslararası Birleşme ve Satın Alma İşlemlerinde Sektörel Dağılım (Milyon ABD Doları)

Sektörler 2003 2004 2005 2006 İmalat 108,055 121,992 205,554 276,598

Gıda 29,597 23,870 44,816 24,878

Kimya 22,927 41,788 54,438 59,369

Diğer 55,531 56,334 106,300 192,351

Madencilik, Tetkik, Petrol Ürünleri 26,973 18,169 113,596 83,942 Hizmetler 161,959 240,437 397,152 519,918 Ulaşım, Telekomünikasyon 35,126 36,530 97,502 140,913 Finans 54,790 81,809 93,795 31,615 Diğer 72,043 1220,098 205,855 247,39 Tüm Sektörler Toplamı 296,988 380,598 716,302 880,458 Kayna rospects, 2007.

k: UN, World Economic Stiuation and P

95 UNCTAD, World Investment Report 2008, Transnational Corporations and the Infrastructure

Challenge, s.3.

96 T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2006 Raporu, Haziran

2007, Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, s.4, http://www.hazine.gov.tr/ybs_raporlar.htm 02/06/2008.

2.4. DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ