• Sonuç bulunamadı

3.6. BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN FİNANSAL SERBESTLEŞME

4.1.3. Planlı ve Karma Ekonomi Dönemi (1930-1980)

Türkiye, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında özel girişimciliğe dayalı liberal iktisadi gelişme politikası izlemiş, 1930’lu yılların başında D ny

devletin iktisadi hayata daha yoğun olarak katıldığı dolaysız sanayi yatırımları ile sanayileşmeyi hızlandırmayı amaçladığı bir iktisat politikasına geçmiştir. Yine, karma ekonomik iktisat politika uygulamaları olmasına rağmen, devletin iktisadi hayata katılımı ve müdahaleleri artmıştır. 1932’den sonra Devletçilik sanayileşme politikası olarak uygulanmış ve Türkiye’de sanayileşmeyi gerçekleştirmek için devletin sınai tesisler kurup işletmesine karar verilmiştir. Bir Sovyet Uzmanlar Grubuna sanayi

Devletçi sanayileşme politikası bankacılık sistemini etkilemiştir. Bu dönemin bankacılık açısından belirgin özelliği belirli sektörlerin finansman gereksinimlerini karşılamak için art arda özel amaçlı büyük ve önemli devlet bankalarının kurulmasıdır. Özel kanunlarla kurulan devlet bankaları hem belirli ekonomik kesimlerin kredi ihtiyaçla

nunlarla kurulan bu bankalar şunlardır; Sümerbank (1933), Belediyeler Bankası (1933), Etibank (1935), Denizbank (1938), T. Halk Bankası ve Halk Sandıkları (1938)19

masıdır. 1950’li yıllardaki ekonomi politikalarının belirlenmesinde devletçi iktisadi politikalara karşı liberal iktisat politikasını benimsemiş Demokrat Parti’nin

bankacılık sektörü üzerinde de göstermiş bu dönem özel bankacılığın geliştiği dönem olmuştur199.

Özel bankaların kuruluş ve gelişimi dönemin temel özelliğidir. İkinci Dünya Savaşı’n

rının karşılanması hem de iştirakçilik uygulaması ile birçok ticaret ve sanayi işletmesinin kurulmasını ve gelişmesini sağlamıştır196.

Özel ka

7.

1930’larda küresel ekonomik kriz ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Türkiye’de finansal sektör yeni devlet bankalarının kurulmasına rağmen küçülmüştür. 1932’de 60 olan banka sayısı 1945’te 40’a düşmüştür198.

1945-1959 döneminin en belirgin özelliği sanayileşme stratejisi olarak iktisadi devletçiliğin yerini iktisadi kalkınmayı özel sektörün desteklenmesi ile hızlandırma politikasının al

iktidara geçmesi ve savaş yıllarında tarım ve ticaret sektörlerinde sermaye birikiminin ortaya çıkması özel kesimin güçlenmesine sebep olmuş ve bu durum ekonomi ve politika alanında değişikliklerinin başlıca nedenleri olmuştur. Bu politika değişiklikleri etkisini

ın sona ermesinden sonra ekonomide iş hacminin artması yeni bankalara olan

196 Canbaş, s. 278. 197 Parasız, s. 21.

198 Denizer, “The Effects Of Financial Liberalization and New York Entry on Market Structure and

Competition in Turkey”, s. 5.

ihtiyacı artırmıştır ve Yapı ve Kredi Bankası (1944), Akbank (1948), Tütünbank, Türkiye Kredi Bankası ve Garanti Bankası (1946) kurulmuştur200.

Hükümet faiz oranlarını ve bankacılık faaliyetlerinden alınacak komisyon oranlarını belirlemesi ve dövize dayalı işlem yapma yetkisinin sadece Merkez Bankasın

ı ve 1959 yılında şube sayısı 1759’a ulaşmıştır. Ülke çapında şubeleşme bu dönemde hızlanmış, çoğunlukla yerel faaliyet gösteren bankalar bu dönemde ul

in ilk yarısında ekonomide meydana gelen olumlu gelişmeler önceki yılların birikimi ve elverişli iç ve dış şartların bir araya gelmesi ile sağlanm

da olması şube bankacılığına ve mevduat toplamaya dayalı bir rekabet ortamı oluşmasına neden olmuştur. Şube bankacılığının yaygınlaşması, bölgesel nitelikli yerel bankaların tasfiyesini hızlandırmıştır201. 1958 yılına gelindiğinde sistemde 62 tane banka olmuştu ve bu rakam 1989 yılına kadar geçilemedi. Banka şubelerinin sayısı yaklaşık dört katına ulaşt

usallaşmıştır202.

Ayrıca 1958 yılında 7129 sayılı Bankalar Kanunu çıkarılmış ve bu kanunla “bankacılık mesleğinin gelişmesi, bankalar arasında dayanışmanın sağlanması ve haksız rekabetin önlenmesi” amacıyla tüzel kişiliğe haiz Türkiye Bankalar Birliği kurulmuştur203.

1950 ve 1960 döneminde Türkiye ekonomisinde plansız ve dengesiz bir büyüme yaşanmıştır. Dönem

ıştır. Fakat dönemin ikinci yarısında dış ödeme açıkları ve enflasyon baskısı ekonomik bunalımın oluşmasına neden olmuştur. Bunları gidermek için ekonomide müdahaleler ve kontroller artmıştır. Devletin ekonomideki ağırlığı azalmamış, hatta genişlemiştir. Özel kesimin yatırımlardaki payı düşmüştür. Dönemin sonlarına doğru bazı iç ve dış çevrelerde ekonominin makro bir plana bağlanması fikri geliştirilmeye başlanmıştır204.

200 Canbaş, s. 279.

201 TBB; 50. Yılında TBB, ss. 5-6.

202 Denizer, “The Effects Of Financial Liberalization and New York Entry on Market Structure and

Competition in Turkey”, s. 6.

203 TBB; 50. Yılında TBB, s. 7. 204 Şahin, ss. 125-126.

Ekonomide yaşanan olumsuzluklar 1950’lerin sonunda bankacılık sisteminde de önemli sarsıntılara sebep olmuştur. 1958-1963 yılları arasında çoğu yerel ve küçük banka olmak üzere 19 bankanın tasfiye edilmiş veya birleştirilmiş olduğu gözlemlenmektedir205.

• Planlı Dönem (1960-1980)

1960 yılında hükümet değişikliğinden sonra, ekonominin plana bağlanması fikri kabul edilince, planlama 1961 Anayasasına girmiş, ayrıca 1961 Anayasasında Türkiye’de ekonominin karma ekonomi sistemine göre yürütüleceği hükme bağlanmıştır206. Böylece, ilki 1963 yılında, kamu iktisadi girişimleri ve özel sektör aracılığıyla uygulamaya başlanan kalkınma planlarında yer alan yatırımlar gerçekleştirilerek, ithal edilen sanayi mallarının ülke içinde üretiminin sağlanmasını amaçlayan “İthal ikameci” bir sanayileşme politikası izlemiştir . 207

Bu dönemde bankacılık sektörü önemli ölçüde devlet kontrolü ve etkisi altında kalmıştır. İthal ikamesi politikası doğrultusunda, mevduat ve kredilere uygulanacak faizler, banka komisyonları ve kredi limitleri belirlenmiştir. Bankaların en önemli fonksiyonları kalkınma planlarında yer alan yatırımların finansmanlarının sağlanması olarak tanımlanmıştır208.

Kamu iktisadi kuruluşlarının yatırımlarının finansmanı için 1964 yılında Devlet Yatırım Bankası kurulmuştur. 1963 yılında Sınai Yatırım ve Kredi Bankası altı ticaret bankası tarafından özel bir kalkınma bankası olarak kurulmuştur. Bu bankanın amacı özel sektörün orta ve kısa vadeli kredi ihtiyacını karşılamaktır. Ticari bankacılık alanında uygulanan politikalar sektöre girişleri engellemiş, böylece mevcut oligopolcü yapı güçlenmiştir. Bu sırada bölgesel bankaların çoğu kapanmıştır209. Buna karşılık çok sayıda küçük banka yerine, ikinci (1968-1973) ve üçüncü (1973-1978) Beş Yıllık

205 Doğukanlı, s. 281. 206 Şahin, ss. 126-127. 207 TBB, 50. Yılında TBB, s. 11. 208 A.g.r., s. 12. 209 Parasız, s. 22.

Kalkınma Planları döneminde az sayıda çok şubeli büyük banka kurulması yönünde bir gelişim meydana gelmiştir210.

1962-1975 yılları arasında 4 yeni kalkınma ve uzmanlık bankasının kurulmasına izin verildi, bu bankaların mevduat alma yetkileri yoktu 1962-1980 dönemin

farklı anlamda kullanılmaktadır. Buna göre; holding bankacılığı, bir bankanın yönetim ve denet

sının kaynakları yetmediğinden, genel bütçeden ve özellikle Merkez Bankası kredilerinden yararlan

de sadece 3 yeni banka kuruldu, bu da yasalardaki kuvvetli giriş engellerinin varlığını gösteriyordu. Diğer taraftan 1960-1980 döneminde 23 banka ya tasfiye edilmiş veya birleşmiş, böylece banka sayısının, 1959’un sonunda 59’ken 1980’e gelindiğinde 43’e inmesine neden olmuştu211.

1970’li yıllarda da holdingleşmenin hız kazandığı ve buna bağlı olarak holding bankacılığının geliştiği görülmektedir. Holding bankacılığı kavram olarak Türkiye için

imi ile bir holding kuruluşa ait olmasıdır. Herhangi bir mali bunalım halinde holdinge bağlı kuruluşlara banka aracılığı ile fon sağlamanın güvence altına alınması, holding bankacılığının gelişmesini sağlayan nedenlerden biridir212. Bu durum 7129 sayılı Yasanın 38. Maddesinde bankaların en az % 25 sermayesine sahip bulundukları iştiraklerine açtıkları kredi oranında üst sınırı kaldırmasından kaynaklanmıştır. 7129 sayılı Bankalar Yasası 31.08.1979 gün ve 28 sayılı Yasa Hükmündeki Kararnameyle değiştirilmiş olmasına rağmen yerel ve küçük bankaların bazı holdingler tarafından satın alındıkları gözlemlenmektedir. 25.04.1985 tarih ve 3182 sayılı Bankalar Kanunu ile holding bankacılığına sınırlama getirilmiştir213.

Kamu iktisadi kuruluşlarının finansman ihtiyacına Devlet Yatırım Banka

ılmıştır. Merkez Bankası kamu kesiminin en büyük kredi kaynağı olmuş ve 1963-1977 yılları arasında Banka kredilerinin yaklaşık % 62’si kamu kesimine, % 38’i ise özel kesime tahsis edilmiştir. Bu durum 1970’li yıllarda enflasyonist baskının yaşanmasının nedenlerinden biri olmuştur. Kamu iktisadi kurumlarının verimli

210 Doğukanlı, s. 281.

211 Denizer, “The Effects Of Financial Liberalization and New York Entry on Market Structure and

Competition in Turkey”, s. 7.

212 Şahin, s. 380. 213 Parasız, s. 22.

çalışmamaları yüksek maliyetlerle üretim yapmalarının başlıca nedenleri olmuştur. Bu kuruluşların ürünlerini maliyetlerinin altında fiyatlarla satmaları ile doğan işletme zararları bütçeden ve Merkez Bankası kredileri ile karşılanınca ekonomide para arzı genişlemiş ve ekonomik istikrar sarsılmıştır. 1970’li yılların ikinci yarısında şiddetlenen ekonomik bunalımın en önemli nedeni ödemeler bilançosu açıkları ve döviz darboğazı olmuştur. İthal ikameci sanayileşme politikası sürecinde döviz talebi artmış; ithalat, sanayileşme sürecine paralel olarak ana ve yatırım mallarından oluşmuştu. Çünkü üretim kapasitesinin işleyebilmesi bu malların ithaline bağlıydı. Ayrıca ithalata bağımlılığı artıran diğer bir neden de aşırı değerlenmiş kur politikasının uygulanmasıdır. Bu durum yabancı sermaye mallarının kullanımını artırmış aynı zamanda işçi dövizlerinin girişinin yavaşlamasına neden olmuştur. Bu dönemde ödemeler bilançosu açıkların

ç gelişmesi, 1929 yılından sonra yaklaşık 50 yıl süreyle Türkiye’de yeni yabancı banka kurulmamış ve şube açmak yoluyla dahi faaliyete geçmem

gelindiğinde Türkiye’de faaliyette bulunan yabancı banka sayısı 4’e (Osmanlı Bankası,

ın bir nedeni de 1974’ten sonra petrol fiyatlarında meydana gelen aşırı yükselme olmuştur214. 1979 yılının sonlarında ekonomide bunalımın giderek ağırlaştığı bir sırada hükümet değişmiş ve yeni hükümet ekonomik bunalımı aşabilmek için “24 Ocak Kararları” olarak bilinen tedbirler paketini 24 Ocak 1980’de açmıştır215.

Dönemin ilgin

iş olması, 1980 yılında Türkiye’de bulunan yabancı banka sayısının 4’e kadar gerilemesidir. Bu dönemde Selanik Bankası 1969 yılında Çukurova Grubu tarafından satın alınmış ve ünvanı Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası olarak değiştirilerek ulusal sermayeli banka statüsüne dönüştürülmüştür. Osmanlı Bankası yapılan anlaşmalarla, olağan bir ticaret, mevduat bankası haline getirilmiştir.

1929 yılından sonra Türkiye’de faaliyete geçen ilk yabancı banka 1977 yılında kurulan Arap-Türk Bankası olmuş ve banka, uluslararası bankacılık yapmak ve uluslararası finans pazarlarından kaynak sağlamak amacıyla kurulmuştur. Banka, Arap- Libya Ticaret Bankası % 40, Kuwait Investment Company % 20, Türkiye İş Bankası % 20 ve Anadolu Bankası % 20 paya sahip olmak üzere kurulmuştur. Anadolu Bankası’nın payı daha sonra T.C. İş Bankası tarafından satın alınmıştır. 1980 yılına

214 Şahin, ss. 172-173. 215 A.g.e., s. 182.

Arap-Türk Bankası, Banco Di Roma, Hollantse Bank Üni. N.V.) ve bu bankaların mevduat-kredi piyasasındaki payı da % 2-3 aralığına kadar gerilemiştir216.