• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. Gerçeklik Televizyonu Örneği Olarak İzdivaç Programları

3.1. İdeolojik Bir Aygıt Olarak Televizyon

3.2.2. Talk Show

Talk Show, program sunucusunun, konukların ve izleyicilerin eşzamanlı olarak etkin bir şekilde programa katılmasına olanak tanıyan bir program türüdür. Talk Show’lar sabit bir metne yani senaryoya dayanmazlar (Munson, 1993, akt. Binark ve Çelikcan, 1998, s. 196). Talk Show programları bir çeşit oturma odası atmosferi içerisinde, ev sahibi ve konuk ilişkisi çerçevesinde gerçekleşir. Bu tür programların bir başka önemli özelliği izleyiciyi anlam üretim sürecine katılmaya çağırmasıdır (Timisi ve Kejanlıoğlu, 1993, s. 330). Reality Show ve gerçeklik televizyonu türlerini besleyen programlar arasında sayılan Talk Show’ların gerçeklik televizyonu formatını hazırlayan metinler olarak düşünülmesinin ilk nedenlerinden biri, gerçek ve sıradan insanların yaşamlarıyla ilgili olmalarıdır. Radyolardaki sohbet programlarının görsel medyadaki devamı olarak kabul edilen Talk Show’lar, zaman içerisinde farklı formatlar denenerek yenilenmiş ve popülerliğini kaybetmeyen bir tür olmuştur. Talk Show programları konuşma ve gösteri ögelerinin bir arada harmanlanması sonucu oluşurlar.

Televizyonun en önemli unsurlarından olan konuşmanın çeşitlendirilmesiyle birlikte birtakım formatlar ve alt türler ortaya çıkmıştır. Görüntünün ve hareketin ikinci planda olduğu ve konuşmanın başat hale geldiği programlar arasında sayılan tartışma programları ve Talk Show’lar, gerçeklik televizyonunu hazırlayan değişim sürecine dâhil edilebilirler. Talk Show programlarının içerik ve sunuş açısından radikal bir değişiklik içine girmesiyle birlikte, ele alınan konular toplumsal adaletsizliğin yol açtığı bireysel sorunlardan, insanlar arasındaki gündelik ilişkilerden kaynaklanan kavgalara, çatışmalara ve duygusal sorunlara kaymış, bu değişiklik, gerçeklik televizyonunun

121

oluşması açısından önemli bir veri sağlamıştır. Talk Show’lardaki değişimler yalnızca konularla sınırlı kalmamış, programların formatı ve izleyiciyle konuklar ve sunucu arasındaki farklar giderek bulanıklaşmıştır. Bununla birlikte, gerçeklik televizyonuyla yapılan bağlantıların güçlenmesini sağlayan bir değişim de, izleyici katılımının giderek artması ve programların sıradan insan öykülerinin üzerine inşa edilmesidir. Günümüzün gerçeklik televizyonu, konuşma televizyonunun bir tür belgesel ve yarışma programı formatıyla birleşmesinin sonucunda oluşmuştur (Tincknell ve Raghuram 2002, s. 205).

Amerika’da 1950’lerde ticari televizyon kanallarının kurulmaya başlamasıyla ortaya çıkan Talk Show’lar yayıncılığın tarihsel gelişimi içinde hızla kabul gören ve yayılan bir program türüdür. İlk Talk Show programı, Amerika’da Mayıs 1950’de NBC kanalında gece yayınlanan Broadway Open House’dır. Bu program Türkiye’de örnekleri görülen gece Talk Show’unun en tipik ilk örneğidir. NBC’de 1954’te yayınlanan Tonight adlı Talk Show’u sunan Steve Allen ise, Talk Show’larda hala kullanılan masa ve kanepe dekorunun yaratıcısıdır. Programda fiziksel hünerler, edebiyat ve caz üzerine yapılan ciddi konuşmalara orkestra şefi, sunucu ve konuklarla yapılan şakalaşmalar eşlik eder. 1957–1962 yılları arasında program farklı bir isimle yeni bir kimliğe bürünmüştür. Kişisel olanın ön plana çıkarıldığı ve ünlü kişilerin kendi reklamlarını yapmaya başladığı Jack Paar imzalı yeni Tonight programını daha sonra Johnny Carson devam ettirmiştir. Carson’un en temel farklılığı, küstah tavırları ve gücünü küstahlıktan alan alaycı ve şakacı tarzıdır (Rose, 1985, akt. Timisi ve Kejanlıoğlu 1993, s. 332).

Talk Show programlarının popülerleşmesi ve farklı versiyonlarının çoğalarak medya sektörünün önde gelen program türlerinden biri olması, haber programlarında görülen değişimle aynı döneme rastlar. Geleneksel haber formatı yerini ‘haber show’lara bırakır ve starlaşan haber spikerleri dönemi başlar. 70’li yıllardan itibaren

122

ciddi yayıncılık anlayışından güler yüzlü konuşmaya geçilmesiyle birlikte daha çok ilgi göreceğine inanılan haber formatı diğer türlerdeki farklılaşmaların da öncüsü olur. 1980’lerde programlarda yaşanan değişimle birlikte görselliğin de önemi artmış, daha gelişmiş stüdyo dekorları ve göze hitap eden sunucular ortaya çıkmıştır (Dahlgren, 1996, akt. Kılıçbay, 2005, s. 75).

Talk Show’ların bir alt türü olarak ortaya çıkan gündüz kuşağı Talk Show’ları bir diğer popüler tür olan pembe dizilerin egemenliğine son vermiştir. Bu tür Talk Show’lar, sorunların tartışılması yoluyla halkı bilgilendirmeleri nedeniyle hizmet Talk Show’u olarak adlandırılmışlardır. Bu türün, Amerika’da ortaya çıkan ilk örneği, Phil Donahue’nun 1967’de yayınlanmaya başlayan The Phil Donahue Show adlı programıdır. Program, Dayton, Ohio’da yerel bir televizyon kanalında yayınlanmış, on yıl içinde ulusal düzeyde izlenmeye başlamıştır. İlk başlarda toplumsal meselelerin basit konular üzerinden tartışıldığı, izleyicinin ise sadece tartışmaları seyrettiği bir formata sahip olan program, seyircilerin program içeriğini zenginleştirici sorular sormasının keşfedilmesiyle birlikte izleyici katılımlı bir programa dönüşmüştür. Bu programın getirdiği yeniliklerden biri kadın izleyiciye ağırlık vermesi, bir diğeri ise masa-kanepe ayrımını ortadan kaldırmasıdır. Sunucu elinde mikrofon, izleyici ve konuklar arasında koşturarak programı yönetmeye başlamıştır (Timisi ve Kejanlıoğlu, 1993, s. 334).

1984 yılında Oprah Winfrey, Donahue’dan esinlenerek oluşturduğu formatıyla, Donahue’nun rakibi olmuştur. Winfrey daha önceleri yerel bir kanalda sabah programı sunmuş, haber spikerliği yapmış ve bu yönüyle en genç yaşta, siyah ve kadın haber spikeri olarak anılmıştır. The Oprah Winfrey Show’un avantajı sunucusunun kadın olması sayesinde çoğunlukla kadınlardan oluşan seyircilerle empati kurabilmesi, kendi hayatından birçok özel detayı onlarla paylaşmaktan çekinmemesidir. Phil Donahue, gündüz kuşağı programına katılan kadınları konuşturmayı keşfetmiş, Oprah Winfrey ise

123

sadece konuşmaya teşvik etmemiş, onların duygularını paylaşmış ve empati kurmuştur (Gamson, 1998). Oprah Winfrey, 1991 yılında Amerika’nın televizyon tarihinde en yüksek reytingi olan Talk Show programı unvanını almıştır.

Yine 80’lerin başında gündüz kuşağı Talk Show’larının diğer önemli ismi Sally Jessy Raphael’in The Sally Jessy Raphael Show adlı programı bir tür “hikâye anlatımı” olarak kurulmuş ve bu programlarda sıradan kadınların yaşadıkları gerçek olaylar anlatılmıştır. 90’ların başında program yapmaya başlayan Ricki Lake, genç ve kadın izler kitleyi gündüz kuşağı yayınlarını izlemeye yöneltmiş, ardından gelen Jenny Jones, Montel Williams ve Jerry Springer gibi isimler gündüz kuşağı Talk Show’larının izlenirliğini arttırmışlardır (Manga, 2003).

Julie Engel Manga’nın (2003) gündüz kuşağı Talk Show’larını izleyen kadınlar üzerine yaptığı araştırma, kadınların bu programları gündelik yaşam rutinlerinin bir parçası olarak gördüğünü ortaya çıkarmıştır. Kadınların izleme pratikleri, kimi zaman farklı programlar arasında gezmeyi içerse de, kadınlar bu programları düzenli olarak izlemektedir. Hatta görüşülen kadınların bazıları bu programlara kendilerini “kaptırdıklarını”, karşı koymak istedikleri halde kendilerini programları izlerken bulduklarını söylemişlerdir. Gündüz kuşağı Talk Show’ları, kadınların zaman algılarına eklemlenerek, gündelik rutinlerle birlikte sürdürülebilen, programlar olmaları nedeniyle hem günlük işlerin rutinine bir “ara verme” işlevi görmekte, hem de kendisi bir rutine dönüşmektedir.

Gündüz kuşağı Talk Show’ları liberal feminist söylemlerden izler taşır. Ancak liberalizmin radikal yapısal değişiklikleri reddetmesi ve var olan yapılarla birlikte çalışmayı talep etmesi bu programlarda radikal bir sorgulayışın gerçekleşememesine neden olmaktadır. Bu programlarda, iyi-kötü, namuslu-namussuz gibi ikilikler yeniden

124

üretilmekte ve süregelen ihtilaflar beslenmekte ve kamusal alanın dışlayıcı karakteri ön plana çıkarılmaktadır (Livingstone ve Lunt, 1994). Aşk romanlarıyla başlayan ardından sinema ve televizyon melodramlarıyla ve magazin yayınlarıyla sürdürülen, kırılgan, duygusal açıdan zayıf ve korunmaya ihtiyaç duyan kadın profilinin yine de kadınların yaptığı gündüz kuşağı Talk Showları vasıtasıyla değişime uğradığı düşünülebilir.

Gündüz kuşağı Talk Show’larında ya da tartışma programlarında, kurmaca yerine gerçek ya da ağırlıklı olarak gerçeklik iddiası taşıyan yaşamlar, gerçek sorunlar, gerçek hikâyeler konu edilmektedir. Bu programlar ilk bakışta aşk romanlarında, pembe dizilerde ya da filmlerde çizilen romantik tablonun ötesini göstererek kurmaca anlatılardan ayrılmaktadır. Öte yandan gündüz kuşağı Talk Show’ları, kadınların kişisel dünyalarında üstlendikleri duygusal görevleri onaylayan, aile birliğinin korunmasında anne ve eş olarak kadınlara yüklenen geleneksel rolleri yeniden üreten söylemsel yapısıyla pembe dizilere yaklaşmaktadır. Bu programları pembe dizilere yaklaştıran bir diğer unsur ise izleyiciye, kendisiyle özdeşleşme imkânı veren karakterler sunmasıdır. Böylece bu programlar izleyicilerin kendi yaşadığı sorunları başkalarının da yaşadığı bilgisini edinmesini sağlaması bakımından teskin edici bir özellik taşımaktadır.

Talk Show’larda ortaya çıkan belli başlı konuşma biçimlerini Graham Murdock genel olarak şöyle özetler: Karşılıklı konuşma, itiraf, terapi, öykü anlatma, soru sorma, tartışma ve söz düellosu. Murdock’a göre karşılıklı konuşma, sınırsız bir popülizm içindeki ticari televizyon mantığının kullandığı en etkili yöntemlerden biridir. Yalnızca gündelik konular hakkında karşılıklı konuşan insanların sıklıkla görünür olmasıyla değil, özellikle eğlence programı sunucuları ya da bu programlara katılanların izleyiciyle samimi ve gündelik bir biçimde konuşmalarıyla sağlanan ‘biz de sizdeniz’ güvencesi ticari televizyon kanallarının başlıca dayanağını oluşturmaktadır (Murdock, 2000, s. 199). Bu konuşma tarzı, Talk Show’lar ve gerçeklik televizyonu programlarını

125

birbirine bağlayan önemli bir unsurdur. Gerçeklik televizyonu programlarının izlenirliği konuşma kadar görüntünün gücüne dayanıyor olsa da, bu iki unsuru televizyonun doğası gereği birbirinden ayırmak mümkün değildir.

Murdock’ın ikinci konuşma biçimi olarak listelediği itiraf, hem Talk Show’larda hem de gerçeklik televizyonunda önemli bir yere sahiptir. Talk Show’ların birçoğunun altında yatan amaç, birtakım şu ya da bu şekilde gizli kalmış gerçekleri açığa çıkartmaktır. Bunun en etkili yollarından biri de programlar tamamen konuşmaya dayalı olduğu için konukların itiraf etmeleridir. Burada, dinsel ya da hukuki anlamından daha geniş bir anlamda kullanılan itiraf, çoğunlukla bireysel ve özel hayata ilişkin edimlerin ya da duyguların açığa çıkarılmasını imlemektedir. Sıradan insanların özel yaşamlarıyla kamusallaşmaları ve bunu itiraf yoluyla yapmaları yani bilinmesi arzu edilen, ama aslında saklanması gereken bir gerçeğin ifşası onları izleyici topluluğu karşısında çoğunlukla yaralanabilir bir konuma taşımaktadır. Bu durumda, her şeyi bilen ve gören izleyici topluluğunun iktidarının karşısındaki itirafçı bütün bu iktidar oyununun nesnesi haline gelmektedir (Murdock, 2000, s. 205). Gerçeklik televizyonunun en büyük dayanaklarından biri ‘gerçek’ ve ‘sıradan’ insanların çıplaklığı ile televizyon izleyicisinin sarsılmaz iktidarı arasındaki diyalektik ilişkidir.

Öykü anlatma Murdock’a göre, popüler anlatıların birincil unsurlarından biridir. Talk Show’larda ve gerçeklik televizyonu programlarında karşımıza çıkan öykü anlatma, sıradan kişilerin yaşanmış deneyimlerine ve özel gündelik yaşamlarına ilişkin daha önce konuşamadıkları dertlerinden bahsetmeleri ve bunu öyküleştirmeleri anlamına gelmektedir. Talk Show’larda, onların alt-türlerinde ve bu programlarda karşımıza çıkan bütün konuşma türlerinde gerçeklik televizyonu programlarıyla bağlantı yapılmasını sağlayan başlıca unsurlar sıradan ve gündelik sıfatlarıyla özetlenen durumlar ve kültürel formlardır. Bu nedenle, konuşmanın türünün yanı sıra, bu

126

konuşmanın kimler tarafından yapıldığı büyük bir önem taşımaktadır. Soru sorma Talk Show’larda karşımıza çıkan konuşma türlerinden bir başkasıdır. Bu da karşılıklı konuşmanın gerekliliklerinden biri olmasına karşın, soru soranın ve bunları yanıtlayanın kim olduğuna bağlı olarak ayrı bir konuşma türü olarak önem kazanmaktadır. Soru soran her zaman programın sunucusu ve nadiren seyirciler olduğu için burada da söz konusu olanlar, özel yaşamı gözetimin bir nesnesi haline gelen insanlardır.

Sonuncu konuşma kategorisi olan tartışma ve söz düellosu ise hem Talk Show’larda hem de gerçeklik televizyonu programlarında yoğunlukla karşımıza çıkan ve yapımcıların izlenme oranlarını artırabilmek için özellikle yakalamayı tercih ettiği gerilimli anlardır. Ancak elbette tartışma yalnızca kavga anlamına gelmemektedir. Talk Show üzerine yazan kimi araştırmacılar, seslerini ve fikirlerini kamusal olarak duyurmayı başarma olanaklarından yoksun insanların böylesi bir foruma çıkarak fikirlerini ya da edimlerini bir toplulukla birlikte tartışmalarının demokratik işleyiş açısından önemli olduğunu iddia ederek bu tür programları savunmaktadırlar.

Talk Show’ların gerçeklik televizyonuyla aynı kategoride değerlendirilmesine yol açan bir diğer unsur da her iki türün televizyon programlarının bayağılaşma eğilimi göstermesidir. Bu bayağılaşma ‘çöp televizyon’ terimiyle ifade edilmektedir (Ramonet, 2004, s. 148). Talk Show’un sınırlarını zorlayarak, izleyiciye gerçek bir eğlence seyrettirme vaadi sunan bu tür programlar, birbiriyle kavga halinde olan ya da programda açıklanacak gerçeklerden sonra olması beklenen olayları izleyiciye aktarmaktadırlar. Bir çiftin ya da bir grubun hikâyesinin ‘bayağı’ bir şekilde tartışılması üzerine kurulu bu programlara izleyicilerin de katılarak görüş bildirmesinin teşvik edilmesi aynı zamanda interaktif televizyon eğlencesinin iyi bir örneğidir. Gündelik yaşamda karşılaşılmayan ya da nadiren karşılaşılan ürkütücü olayları çöp televizyon adı verilen yayıncılık tekniğiyle, yani hiçbir masraf ve araştırma yapmadan yorumsuz

127

olarak yayınlama üzerine dayalı olan bu tür programlar, Reality Show türüne daha yakın durmaktadır. Kısaca söylemek gerekirse, farklı program türlerinin bir araya gelerek melezleşmeleriyle birlikte, Talk Show’lar Reality Show’lara dönüşebilmektedir.