• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. İzdivaç Programlarının Eleştirel Söylem Analiz

4.4. Aylık Gelir, Evlilik ve Aşk Arasındaki İlişk

4.4.1. Evlilik Yolundaki Gayrimenkul Sorunları

Ataerkil pazarlık gereği olarak, erkeğin sahip olduğu gayrimenkuller kadın tarafından korunma ve güvencede olma ihtiyacının garantisi olarak görülmektedir. Örneğin konut, insanın en temel ihtiyacını, barınma ihtiyacını karşılar. Aile bireyleri için sıcak yuva anlamı taşıyan konut, toplumsal açıdan bireyin ve hanenin toplumsal yeniden üretimi için gerekli maddi kaynaklardan biridir. Konut, ev kadınının tüm

183

gününü, gelir elde eden kadının ise iş dışındaki tüm zamanını alan, hane halkının var olması için gerekli yeniden üretim işlerinin gerçekleştirildiği bir mekândır. Bir kişi için konut sahibi olmanın en iyi yanı kira ödemek zorunda kalmamaktır.

Ev sahibi olmak, öncelikle kira ödemek zorunda olmamak, aylık geliri tümüyle temel ve özel ihtiyaçlar için kullanabilmek anlamına gelir. Bu nedenle izdivaç programlarında kadın adaylar, eş adayının aylık geliri dışında, ev sahibi olup olmamasıyla yakından ilgilenmektedirler. Çünkü kadınlar kültürel normlara göre ailenin geçimini sağlamak zorunda görülmeseler de geçinememenin yükünü en çok onlar taşırlar. Çocukları doyuramamak, evi içinde yaşamaya elverişli bir halde tutamamak, en fazla kadınların hayatlarını ağırlaştırmaktadır (Bora, 2007, s. 108).

İzdivaç programlarına katılan erkek adaylara işiyle ilgili sorulardan sonra ev sahibi olup olmadığı sorulmaktadır. Her iki izdivaç programında da yüksek geliri olan ya da gayrimenkul sahibi olan erkek adaylar maddi kaynaklarını sıralamaktan çekinmemektedirler. İzdivaç programlarında erkeğin sahip olduğu maddi kaynaklar onun daha fazla kadına talip olmasını sağlarken, talip olduğu kadınlar tarafından reddedilme ihtimalini de azaltmaktadır.

Esra Erol’un programında, romantizm ögelerinin öne çıkarılmasına ve maddi tartışmaların ekrana yansımamasına özen gösterilse de kadın ve erkek arasında iyi başlayan ilişkilerin bitmesi noktasında ekonomik anlaşmazlıkların ekrana gelmesi engellenememektedir. Esra Erol’da Evlen Benimle programında tanışan Fatma ile Atilla’nın olumlu başlayan görüşmesi, hafta sonundaki özel görüşmelerinden sonra çıkmaza girer. Atilla, Fatma’nın ailevi sorunları yüzünden görüşmeye devam edemeyeceklerini söyler. Ancak Fatma, anlaşmazlık konusunun ailevi problemlerle

184

ilgili olmadığını, Atilla’nın kendisinden evini satmasını istediği için aralarında sorun çıktığını açıklar.

Atilla: Sonuç olarak eksiye vardık. Ama hakaret etmek istemiyorum, yanlış anlamasın kendileri, nezih bir hanım fakat eksileri biraz var.

Esra Erol: Nasıl bir eksi?

Atilla: Ailevi sorunlar tahmin ediyorum.

Esra Erol: Hangimizin hayatında yok ailevi sorunlar? (…)

Fatma: Atilla Bey onu bahane edip de bana, başka türlü bir mesele söyledi bana. Ondan dolayı kabul etmedim ben. Yani açıklamak istemiyordum ben aslında hani… O zaman söyleyeyim bence mahsuru yok. Cumartesi çok güzel geçti, hani olumluydu. Ama Pazar sabahı telefon etti bana. Egeye yerleşeceğim diyordu, size de söyledi zaten… Ondan sonra bana dedi ki biraz sen para koy, biraz ben para koyayım. Ama ben evimi satmayacağımı veya kiraya vermeyeceğimi söylemiştim. Para olarak bende maddi olarak yok. Hatta izin isteyelim dedi, uzatalım evliliği dedi. Dedim öyle bir şey yok. Ben evi satıp da maddi bakımdan veremeyeceğime göre uzatmanın bir anlamı yok.

Esra Erol: Ortak bir hayat kurmak için ikinizin de ortaya bir miktar para koyması gerekiyor.

Fatma: Hayır bana önce öyle demedi ama. Kendi evimi satacağım dedi. Hani başka bir şey için yapıyorsa, anlaşma da yapabilirim, benim malla mülkle işim yok.

Atilla: Esra Hanım ben 23-24 yıldır bekarım. Bu meyanda evimi satıp Ege bölgesinde güzel bir yerde, ağaçtı ormandı…

Esra Erol: Ama bunu evlenip de yapmanın anlamı yok. İstiyorsanız kendiniz yapabilirsiniz.

Atilla: Hani benim almam tek başıma olursa bir oda bir salona yeter ama eşim olunca yanında hiç değilse iki oda daha icap eder.

Esra Erol: Şöyle, siz 1+1 evinizi alın, gelecek olan hanımefendi beğenmezse, orada yaşamak istemezse, dersin “kusura bakma benim hayatım bu”.

Fatma: Bana önceden söyleyebilirdi böyle böyle yapalım mı diye, ben kabul ederdim veya etmezdim. (Esra Erol’da Evlen Benimle / 03. 12. 2012)

Bu görüşmenin olumsuz sonuçlanma sebebi açıkça görüldüğü gibi Atilla’nın Fatma’nın mal varlığından faydalanmak istemesidir. Atilla’nın daha evlenmeden eş adayının maddi kaynaklarına güvenerek plan yapması, erkeğin kadınla ilgili her şey üzerinde kendini hak sahibi görmesinin bir ifadesi olarak yorumlanabilir. Rowbotham’a göre kadını özel bir mülk olarak gören anlayış hem kırsal hem de kentsel bölgelerde geçerlidir. Aile içinde erkek, kadını emek gücü dâhil olmak üzere her şeyiyle sahiplenir. Bu açıdan evlilik sözleşmesiyle kadın ve mal-mülk arasındaki bağlantı açıkça görünür olmaktadır. Evlilik sözleşmesinin koşullarını belirleyen tarafların toplumsal açıdan

185

güçlerinin eşit olmaması bu sözleşmenin temelini oluşturur. Mülkiyeti bir madde ya da eşya olarak değil de bir ilişki olarak gören Marks’ın mülkiyet tanımına göre; “(…) erkeğin sahip olduğu doğal üretim koşulları karşısındaki tutumu, bunları, bir bakıma bedeninin bir uzantısını oluşturan ve kendi varlığının önkoşulları olan şeyler olarak kendisine ait saymak yönündedir” (Aktaran, Rowbotham, 1998, s. 92)

Bu mülkiyet ilişkisinde, kadınlar tümüyle erkeklerin mülklerinin bir parçası olurlar. Marks’ın efendi ile köle arasında kurduğu ilişkide olduğu gibi “burada temel bir sahiplenme ilişkisi olarak karşımıza çıkan şey, egemenlik ilişkisidir.” Kadın, evlilik sözleşmesiyle kendisini efendiler sınıfının bir üyesine ekleyerek kendi sınıfının birazcık üzerine çıkmış olur. Böylece kadın bir erkeğin özel kullanımına “yükseltilmiş” erkeğin mülkiyeti ve denetimi altına girmiştir. Erkek açısından bakıldığında ise erkek kadını denetimi altına almadığında ve toplumsal durumunu yükseltmedikçe, kendisini onunla ilişkide göremez (Firestone, 1993, s. 152).

Evlilik sözleşmesiyle erkeğin denetimi ve mülkiyeti altına girecek olan kadın için erkeğin maddi zenginliğinden ne ölçüde faydalanacağı hayati bir önem taşır. Kadın, elde ettiği imkânlar ölçüsünde kendisini değerli bulmaktadır. Evlenince elde edeceği maddi ve manevi olanaklar onu bir üst sınıfa taşımalı ve ona değer katmalıdır. Evlilik yolunda ortaya çıkan maddi anlaşmazlıklar, kadına evlilik beklentilerinin gerçekleşmeyeceğini düşündürdüğünde verilen sözler bozulmaktadır. Esra Erol’un programında tanışarak nişanlanan Hasan ve Nil’in nişanı atma nedeni de Nil’in maddi beklentilerinin karşılanmamasıdır.

Hasan: Hem o hem de başka şeyler de var. Hem evin tapusunu üstüne istiyor, hem de siyah jipi şimdi alacaksın diyor. Dedim ben şimdi siyah jip almam, evlendikten sonra siyah jip alırım. Siyah jipin tapusunu bile üstüne istiyor. Demek sen beni sevmiyorsun sen benim paramı seviyorsun. Kusura bakma, babanın evine git, benlen muhatap olma, benim dengim değilsin. (…) Esra Hanım çok kısa bir şey diyebilir miyim? Nil aradığı kriterlerde, eğer dediği şekilde bir koca bulursa, öyle bir koca da bana bulun. Ben hemen eteklik

186

giyineyim, çanta takayım koluma, hemen evleneyim onla. Öyle bir koca yok yani böyle bir koca yok (herkes gülüyor ve alkışlıyor)

(…)

Nil: Ben önce söylediklerine cevap vermek istiyorum. Şu anda çok kötüyüm. Sinirlerim bozuldu. Ben aldığı her şeyi içeri bıraktım. Ben onları isteyecek kapasiteye sahip bir insan mıyım? Çarşıya otobüsle gidildi. Ben gıkımı bile çıkarmadım. Evlenirken beni gelinliklerle alırken “yine otobüse mi bineceğim?” dedim. Burada araba kiralanıyor dedim. 60-70 liradan başlıyor, bir araba kiralanır dedim. Siyah jip mip… utanıyorum, hayatı yalan yani, komple yalandan ibaret. Ailesi bağlansın, çıkıp desinler ki evet Nil bizden bunları bunları istedi desinler. Hasan ve ailesi bana hep yaptıkları masrafları söylediler. (Esra Erol’da Evlen Benimle / 07. 12. 2012)

Esra Erol’a yapılan açıklamalardan anlaşıldığına göre Nil’in nişanı bozma nedeni Hasan’ın Nil’e vadettiği maddi harcamaları yerine getirmemiş olmasıdır. Nil, nişan alışverişine giderken araba kiralamak yerine otobüse binmek zorunda kalması nedeniyle Hasan’ın maddi imkanlarının kendisine söylediği kadar iyi olmadığını anlamıştır Nil’in Hasan’ı yalancılıkla suçlamasının arkasında Hasan’ın kendisini olduğundan daha varlıklı gösterme çabasının yattığı anlaşılmaktadır. Bu örnekte de kadının evliliği bir sınıf atlama basamağı olarak gördüğü, ama hayallerine kavuşamayacağını anladığı için vazgeçtiği anlaşılmaktadır.

Hasan ise Nil’in kendi üzerine ev ve araba isteğini, değil kendisinin hiçbir koca adayının yerine getirmeyeceğini söyleyerek onu “parayı sevmekle” suçlamıştır. Hasan, Nil’in hayalindeki gibi bir eş adayı olmadığından o kadar emindir ki “öyle bir koca da bana bulun” diyerek herkesi güldürmüştür. Herkesin gülerek Hasan’ı alkışlaması, bir anlamda kadının değersizliğinin işaretidir. Medyada popüler isimlerin, sevgililerine lüks ev ve yalı gibi kıymetli gayrimenkuller alması ve lüks arabalar hediye etmesi haber olarak verilirken Nil’in benzer istekleriyle televizyon izleyicisi önünde alay edilmiş olması, büyük olasılıkla onun psikolojik durumu üzerinde olumsuz etki yaratmıştır. Aşkına ve sevgisine yüksek değer biçilen kadınlar erkeklerin evlendikleri kadınlar değil sevgilileridir.

187

Engels’e göre tek eşli evliliğin sınıf durumu üzerine kurulmuş olması, evlilik koşulunun çiftin iradesi dışında oluşması demektir. Bu durumda kadınların evlenecekleri erkeğin mal varlığını bilinçsizce kendi değerlerinin bir ifadesi olarak yorumlama eğiliminde olduklarını düşünmek yanlış olmaz. Nitekim Volkan ile Ferhan’ın anlaşmazlığının temelinde erkeğin maddi gelirlerinin gerçekliğine duyulan güvensizliğin yattığı anlaşılmaktadır. Ferhan, Volkan’a güven duymadığı için onu ailesiyle tanıştırmak istememiş ve mal varlığını gösteren belgeler görmek istemiştir. Ferhan, bu isteği “doğal hakkı” olarak görmektedir.

Volkan: Buradaki kişilere soruyorum. Bir insanın, gerçekten istediği arzu ettiği bir insanın ailesini tanımasında bir sakınca var mı yok mu?

Ferhan: Biz kanala çıkalım seninle, kararımız olumlu diyelim. Cuma günü de geleyim ailenle tanışayım. Durum bu. Ben de kendisine biz zaten buradan birbirimizi tanımak için ayrıldık. Benim cevabım olumsuz. Ben ısınamadım yani. Ben kendisini tanımak istedim. Bunu söyledim defalarca, ne kadar sık görüşürsek o kadar tanırız birbirimizi dedim. Bir hafta, on gün süre istedim ama beyefendi bu işi olsun bitsine getirdi.

Volkan: Tanımak isteyen bir kadın programa telefon açıp da neyi var neyi yok der mi? Tapularını getirsin der mi?

Ferhan: Volkan Bey bu çok çirkin bir şey. Yalan konuşuyorsunuz. Burada biz karar verdik çirkinleşmek istemiyorum. Bunu öğrenmek en doğal hakkım değil mi? (Su Gibi / 10. 12. 2012)

Antropolog Margaret Mead’e göre kadınlar, tarih boyunca güvencesi olmayan bir cins olarak yaşamışlardır. Kadınların davranış özgürlükleri, ekonomik varlıkları hatta kendi çocukları üzerindeki hakları, erkeklerle olan kişisel ilişkilerini korumalarına bağlı kalmıştır. Bu nedenle kadın, kocasının sevgisini ve ilgisini kaybetme tehdidiyle karşılaştığında, toplumsal varlığının elinden çekilip alındığını hisseder. Kadının, ekonomik ve toplumsal nesnelerin sağlayıcısı olan erkekle olan ilişkisi kadın açısından çok önemlidir (Akt. Tiryaki, 2004, s. 122). Bu nedenle erkeğin mal varlığı da kadın için çok önemlidir. Erkeğin maddi kaynakları sayesinde kadın kendini güvende hissetmektedir.

188

Ataerkil sistemde kadının erkeğe ekonomik yönden bağımlı olmasının sonucu olarak, tüm dünyada üretim araçlarının, menkul ve gayrimenkullerin mülkiyetinde cinsiyete dayalı dikkat çekici bir fark söz konusudur. Toprak bölüşümü ve mirastan pay alma konularında kadınlar genellikle dezavantajlı konumdadırlar. Türkiye’de ailenin sahip olduğu gayrimenkullerin kimin üzerine kayıtlı olduğuna bakıldığında, kırsal kesimde % 78, kentlerde ise % 63’ünün erkeğin üzerine kayıtlı olduğu görülmektedir. Türkiye genelinde yalnızca % 8.7 oranında gayrimenkul kadınlar üzerine kayıtlıdır (Bircan, 2002, s. 125).