• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. Gerçeklik Televizyonu Örneği Olarak İzdivaç Programları

3.1. İdeolojik Bir Aygıt Olarak Televizyon

3.2.3. Reality Show ve Gerçeklik Televizyonu

Reality Show, gerçeklik izlenimi yaratma ya da gerçekliği aracısız olarak izleyiciye ulaştırma iddiasındaki televizyon programcılığı türünün genel adıdır. İlk örnekleri Amerika televizyonlarında yayınlanan bu program türünün Türkiye’deki ilk örneği 1993 yılında Show TV’de yayınlanan Sıcağı Sıcağına adlı programdır. Bu tür programların büyük çoğunluğunda konu, kurban olarak sunulan sıradan insanların bireysel öyküleri çerçevesinde ele alınır ve adalet ve güvenlik söylemlerini üreten suç mahalleri ya da devlet televizyonunun resmi söylemi tarafından uzun zamandır gizlenen, üstü örtülü gerçekleri ortaya çıkartacak gerçekçi teknikler kullanılarak olayın açığa çıkarılmasına çalışılır. Reality Show’un diğer bir önemli özelliği de ana haberlerin sunucuları, pembe dizi oyuncuları, şarkıcı ve gazeteci gibi ünlü medya kişiliklerini anlatıcı olarak kullanmasıdır.

Türk televizyon tarihinde ilk kez bu tür programlar ile canlı kamera kayıtları, gizli kamera kayıtları, olayların amatör video kayıtları, birincil tanıklar ile görüşmeler, canlandırmalar ve olayların yavaş çekim sunumları, yakın plan çekim açıları, olay üzerine ses bindirmeleri vb. anlatım araç ve teknikleri kullanılmıştır (Aksop, 1998 ve 2001). Anlatıcı, temsil edilen olaylara dâhil kişiler ile birlikte veya kurmaca izleyici kitlesi ile birlikte konumlandırılmaktadır. Bu konumlandırma anlatıcıya çok çeşitli yorumlama stratejilerine başvurma olanağı sağlamakta, anlatıcı sadece bir sunucu olmaktan öteye geçerek, bir arabulucu rolüne kavuşmaktadır. Anlatıcı her bir anını yakalayan kameraların gücünü sık sık vurgulamaktadır (Ferveit, 1999, s. 793).

128

Bu anlatım stratejileri göz önüne alınarak Reality Show’lar iki alt format içinde sınıflandırılabilir. İlk format, kazalar, intiharlar, bireysel ve toplumsal yıkımların öyküleştirildiği toplumsal denetim metinleri olup, program, suçlunun, sorumlunun ya da sapkının aranması üzerine inşa edilir. Örneğin, Polis İmdat, Sıcağı Sıcağına, Teksoy Görevde, bu alt formatın en iyi örnekleri arasında sayılabilir. İkinci alt formatta ise, toplumdan dışlanmış, alt sınıftan kurbanlara yönelik toplumsal çözümlerin arandığı bir kurtarma operasyonu görünümündedir. Söz Fato’da, Yetiş Emmioğlu bu alt formatın en iyi örnekleridir. Bu tür programlar sıradan ve gerçek insanları kurgulanmamış halleri ve yaşadıkları evleriyle birlikte öyküye dâhil ederler. Yeni keşfedilen bu format, televizyon haberleri ve diğer ciddi program türlerini dramatizasyon gibi anlatı stratejilerini kullanmaya ve bu formata konu olan olaylara benzer olayları haber yapmaya yönlendirmiştir (Binark ve Kılıçbay, 2004).

Bu anlamda 1990’lar Türkiye’sinde Reality Show’ların ilk melez televizyon formatı olduğu söylenebilir. Bu melezlik, yerel söylemlerin ve öykülerin Batılı bir biçem ile harmanlanması sonucu ortaya çıkmıştır. Televizyon yayıncılığının hızla tecimselleşmesi de bu melez türün ortaya çıkışına uygun bir zemin hazırlamıştır. Devlet televizyonu tarafından yıllar boyu gerçeklerden uzak tutulan izleyicinin tecimsel kanallar tarafından manipüle edilmesi bu tür programlara duyulan ilgiyi arttırmıştır. Böylece ortaya çıkan melezlik, seyirci sayısını arttırma stratejilerinin bir sonucu olarak çeşitli zevklere hitap edeceği düşünülen farklı televizyon türlerini usturuplu bir biçimde bir araya getirme sanatıdır (Hill ve Palmer, 2002, s. 251).

Melez bir tür olarak Reality Show’ları besleyen önemli bir başka kaynak enformasyonun, gerçeklerin, dramatizasyonun ve kurmaca olanın, kamusal ve gündelik yaşam dilinin bir arada kullanılması ve en nihayetinde gerçek ve kişisel anlatıların bir aradalığında yatmaktadır. Reality Show’ların ürettiği ve temsil ettiği yeni gerçeklik

129

anlayışı, kurgusuz ve saf gerçeğin aktarılması iddiasına dayanmaktadır. Bu tür programlarda, kaçınılmaz olarak bir anlatı kuruluyor ve bu anlatı sunucu vasıtasıyla izleyiciye aktarılıyor olsa da, kamu hizmeti yayınlarının resmi gerçekliğine alışkın izleyiciyi alışkın olduğu televizyon anlatısından çıkaran, radikal bir biçimde farklılaşmış bir gerçeklik söz konusudur. Reality Show’larda göze çarpan sıradanlık ve gündeliklik ideolojisi gerçeklik televizyonunun da en önemli unsurlarıdır.

Gerçeklik televizyonu ile Reality Show’lar arasındaki bir başka önemli benzerlik, her iki program türünde de madun olanın görünürlük kazanmasıdır. Reality Show’larda madun ve ezilmiş insan tipi, gerçeklik televizyonunda içimizden biri haline gelmektedir. Birinci insan tipinde suç, ezilmişlik, unutulmuşluk ve benzeri sıfatlarla tanımlanan aktörler, bu sıfatlara sahip olmayan ikinci tipte sıradan ve haber değeri olmayan bu nedenle de herhangi bir televizyon programında görünürlük kazanma ihtimali düşük aktörlere dönüşürler. Reality Show’ların mantığı, sesini duyuramayan insanların yaşamlarını kamusallaştırmaya dayanmaktadır. Kurtarıcı rolünü üstlenen program ve sunucusu, melodramatik bir anlatı eşliğinde mağdur olanın yanında yer almaktadır. Ancak, mağduriyet ve suçluluk dikotomisi kaçınılmaz olarak öznel bir biçimde belirlenmekte ve yasalara yapılan gönderme çoğunlukla muğlak kalmaktadır (Kılıçbay, 2005, s. 74).

Adalet dağıtma vaadine dayalı Reality Show’lar 1990’ların fenomeni olarak eskide kalmış ve gerçeklik televizyonuyla birlikte yayından kalkmış gibi gözükse de formatlar, izlekler ve programlar yenilerin gelmesiyle birlikte tamamen ortadan kalkmamakta, başka biçimlerde varlıklarını sürdürmektedirler. Buna örnek olarak uzun süre Flash TV’de yayınlanan Gerçek Kesit ve TGRT’de 2004 yılında yayınlanmaya başlayan Serap Ezgü Sizin Sesiniz adlı programlar verilebilir. Serap Ezgü’nün programı, 1990’ların adalet dağıtıcı Reality Show’ların geleneğini devam ettiren, ancak

130

çekimlerini stüdyo ile sınırlayan bir yapımdır. İşlemeyen kurumların yerini doldurarak adalet dağıtmayı amaçladığı halde bu kurumların üstünlüğüne vurgu yapan bu program, Reality Show ve gerçeklik televizyonu arasındaki melezliğe iyi bir örnektir.

Televizyon izleyicileri, Reality Show’ları güncel ve toplumsal konularda profesyonel anlatıcı ve yorumcuların aracılığı olmadan kendilerine seslenildiği için cazip bulur ve programlardaki konuların kendilerini doğrudan ilgilendirdiğini düşünürler. Buna ilaveten izleyicinin bağlantı kurma biçimi yani bağlantının ve katılımın doğrudan olması gibi özellikler de hesaba katıldığında Reality Show programlarıyla, izleyicilerin akıl, çözümleme ve yansıtma alanındaki duygu ve duyarlılıkları da harekete geçirilmektedir. Bu nedenle izleyiciyle kurulan bağlantı duyuların ve duyguların kabarması düzeyinde olmaktadır (Robins, 1999, s. 196).

Reality Show’ların var olanı öne çıkartıp temsili olanı geride bırakan, görsel işitsel kültürdeki temsil etme çağından, duygulanım ve uyaranlar çağına doğru temel bir değişim bağlamında anlaşılması gerekmektedir. Ehrenberg, gerçeklik programlarının tüketilmesini, üstesinden gelinip denetlenebilecek kontrollü şoklara ve baş döndürücü deneyimlere kendini bırakmanın zevki olarak görür. Bu zevk, uyuşturucu madde zevkinin de içinde bulunduğu deneyim alanının bir parçasıdır. Reality Show’lar izleyiciye deyim yerindeyse bir duygu küvetine girmiş gibi bir his vermesinin yanı sıra, onların duyularını sarhoş ederek anestezi etkisi yaratmaktadır (Ehrenberg, 1993, s. 34).