• Sonuç bulunamadı

MUHAMMED ABDUH’UN KUR’AN’IN KADINLARLA İLGİLİ MEDENİ HUKUK HÜKÜMLERİNE BAKIŞ

E. BOŞAMA/TALÂK

4. Talâkla İlgili Bazı Özel Durumlar

Bu başlık altında medhûşun talâkı, muallak talâk, aynı anda üç talâk gibi konulardan bahsedeceğiz

a. Medhûşun Talâkı

Abduh’a göre tıpkı sarhoş gibi öfkesi yüzünden ne dediğini bilmez hale gelen, normal hallerinde söylemeyeceği sözlerin ağzından çıkmasını engelleyemeyen kimselerin (medhuş, gadbân) boşamaları geçerli değildir.320 Atmış yaşında bir adam oğluna kızmış, bilir bilmez konuşmaya başlamış, etrafı saçıp savurmaya başlamış ve bu arada da “oğlumu bir bulsam onu mahvedeceğim. Karım falanın kızı üç kere boştur.” demiştir. Fakat karısının babasının adını yanlış söylemiştir. Abduh'un bu adam hakkında verdiği fetva şu şekildedir: “Reddü 'l-Muhtar'da talâk bölümünde sözlerine itibar edilmeyen medhuş hakkında söz edilirken şöyle denilmektedir: Bana göre medhuş ve gadbân, ne söylediklerini bilmedikleri için sözleri bir netice doğurmaz; hezeyanın galip gelmesi, şaka ile ciddinin birbirine karışması kâfidir. İbn Âbidîn, bunaklık, zatül cenp, bayılmak ve şaşkınlık gibi durumların da deliliğe dâhil edildiğini bildirmiştir. Akıllı kimse için, sözü ve davranışları genelde doğru olup nadiren bozulan kimsedir, denmesini de görüşüne delil göstermiştir. Mecnunun ise bunun zıddı olduğunu, bazı delilerin söylediğini, işittiğini bilip, gördüğünü anlattığını, tanımayan birisinin onu akıllı zannedebileceğini, fakat sonra bunların tam tersini yapabileceğini söyler ve görüşünü şu sözlerle destekler: Hakiki deli bile ne söylediğini, ne kastettiğini bilebiliyorsa diğerleri evleviyetle bilir. Medhuş ve diğerleri hususunda hükmün şartı (enat) söz ve davranışların normalin dışına çıktığı zamanların çokluğu olmalıdır. Aynı şey yaşlılıktan, hastalıktan ve ani bir musibetten dolayı akıl noksanlığı gelen kişilerde de geçerlidir. Normal dışılık ağır bastığında sözlerini ve davranışlarını bildiği halde sözlerine itibar edilmez. Bu bilme muteber değildir. Çünkü bunlar doğru bir idrakten meydana gelmemektedir. Akıllı sabiye itibar edilmemesi de aynı şekildedir."

Bundan da anlaşılacağı üzere sözü edilen adamın ne söylediğini bilmediği, bazı işleri iradesine hâkim olamadığı için yaptığı doğruysa Reddü'l- Muhtar'daki hüküm bu adamın hükmüdür. Talâk vaki olmaz.”321

320 Ammâra, 3/78-87

Hanefîlere göre kocanın öfkeli iken emruki biyediki/durumun sana aittir, iğteddî/ iddet bekle, ihtârî/istersen gibi sözleri sövmeye de talâka da muhtemeldir. Bu sözlerle talâk vaki olur.322

Hanbelîlere göre koca kızgın iken ‘sen hürsün’ dese bu talâk sayılmaz. Ancak kinevî lafızlar kullanırken talâka niyet ederse bu geçerli olur.323 Koca karısına ‘ene minki talikun’ dese veya hanım kocasına ‘ente talikun’ dese talâk vaki olmaz. 324

Mâlikîlere, Hanefîlere ve Şâfiîlerden bir görüşe göre, sarhoşun boşaması geçerlidir. Tahâvî, Müzenî gibi müctehitler ile Hanbelî mezhebinden bir görüşe göre ise sarhoşun boşaması geçerli, değildir. Medhûşûn boşaması da geçerli değildir.325

b. Muallâk Talâk

Her hangi bir şarta bağlı olan talâk, bu şartın gerçekleşmesiyle vaki olur. Muhammed Abduh, bir şeyin gerçekleşmesine bağlanarak yapılan talâklarda o şeyin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakarak cevap vermiştir.326 Bu fetvalardan bir kaçını

burada nakletmeyi uygun görüyoruz.

Soru: Karı koca arasında bazı konuşmalar geçer. Koca hanımının söylediği bir takım sözleri söyleyerek, bunları söylersen boş ol, der. Kadın belirlenen sözler dışında konuşur. Sonra adam falan sözü de söylersen doksan kere boş ol, der. Daha sonra kadın önce birinci sözü sonra da arada fasıla/ terahi olmaksızın ikinci sözü söyler. İkinci talâk vaki olur mu? Olursa hanımın mehrin kalan kısmını alması gerekir mi?

Cevap: Zahira’dan naklen Reddü’l-Muhtar’da ve diğerlerinde şöyle denmektedir: Koca, şu eve girersen bâinsin dese, sonra Zeyd ile konuşursan bâinsin dese ve kadın eve girse bâin talâkla boş olur. Daha sonra Zeyd ile konuşursa diğer talâk gerçekleşir. Buna göre adı geçen şahıs iki bâin talâkta bulunmuş olur. Böylece kadına mehrinin kalan kısmı helal olur. Doksan kaydına gelince, bunun bir değeri olmaz. Çünkü şartla birliktedir ve ‘sen bana bin kere haramsın’ demek gibi olur. Bu da bir kere sayılır demişlerdir. Şu halde daha önce bir talâk kullanmamışsa eşinin rızası ile iki şahit huzurunda yeni bir akitle yeniden evlenebilir.327

322 Serahsî, a.g.e., 6/94

323 İbn Kudâme, el-Muğnî, 8/269 324 İbn Kudâme, a.g.e., 8/278

325 İbnü’l -Hümâm, Fethu’l-Kadîr, 3/40 326 el- Fetâvâ’l- İslâmiyye, 2/480-481

Bir başka soru şu şekildedir: Bir adam karsına erken çıkarsan boş ol der. Karısı çıkacağım diye cevap verince kendi sorumluluğunda olursun der, sonra kadın erken çıkar ve adam akit yapmaksızın karısına geri döner. Bu hal herkes tarafından öğrenilir. Karısı ile üç hayız müddetinden daha fazla bir zaman beraber olduktan sonra karısının dayısı ile kavga eder ve kız kardeşinin kızı üç kere boş olsun, der. İddet müddetini karısı ile birlikte geçirir. Üçüncü talâk, iddetin dolmasından sonra olduğu için geçerli olur mu? Kocanın karısın rızasıyla iki şahit huzurunda yeni bir mehirle yeni bir akit yapması gerekir mi?

Cevap: Kendi sorumluluğunda olursun sözüyle, uygulamayı kastetmiş ise bâin talâk vaki olur. Birincinin ta’liki bunu bozmaz. Kadın, erken çıkınca muallâk, sarih talâk diğerine ilhak olur. Yukarıdaki sözle ta’lik kastetmiş ise kadın erken çıkınca iki talâk vaki olur. Kendi sorumluluğunda olursun sözü bâindir, ric’at sahih olmaz. Üçüncü talâk iddet bittikten sonra vaki olmuştur ki bu talâk karı kocanın itirafı ile duyulmuştur. Kadın kocasına yabancı hale gelmiştir. Üç talâk kendisine ulaşmaz. Kadının rızası olursa yeni bir mehir ile iki şahit huzurunda yeni bir akit ile tekrar evlenebilirler.328

Abduh’un konumuzla ilgili bir fetvası da şöyledir:

Soru: Anne babasıyla birlikte oturan bir adam, karısını da alıp anne babasının yanından çıkmak ister. Bu arada askerlik yaşı gelince düşüncesi değişir. Annesi de onunla aynı şeyi düşünür ve ona, ben senin askerlik bedelini ödemek istiyorum. Yalnız karınla ayrı yaşayıp bizi bırakmayacağına dair üç talâk üzerine bana yemin etmen şartıyla der. Oğlu da annesine: Üç talâk üzerine yemin olsun ben sizi bırakıp gitmem, karımla sizden ayrı yaşamam, diye cevap verir. Oğlun maksadı, eğer annesi bedeli öderse askerlik yoklamasından bedelsiz olarak kurtulmaktır. Onun bu niyeti dînen uygun mudur? Bundan sonra karısıyla birlikte annesinin yanından ayrılsa üç talâk gerçekleşir mi? Yoksa karısıyla evliliği devam eder mi?

Cevap: Bu kadın ve oğlunun durumu şu şekildedir. Anne, oğluna askerlik bedelini ödemesine karşılık, karısıyla gidip anne ve babasını terk etmeyeceğine dair üç talâkla yemin ettiriyor. Anne bu bedeli ödememiş, oğul eşiyle birlikte anne babasını bırakıp çıkmışsa bu talâk vaki olmaz.329

328 el- Fetâvâ, s. 161, Fet. tar. 28 Şevval 1318, SDİ, 2/116, m. 275

Hanefîlere göre erkek karısına ‘ bu eve girersen bâinsin’ dese, sonra bâin talâkla boşasa, sonra kadın iddeti içinde o eve girerse ikinci talâk vaki olur.330 Bir çocuk doğurursan boşsun, dese, çocuk doğunca kadın boş olur.331

İmam Mâlik’e göre güneşin doğması gibi vukuu muhakkak olan olaylarla şartlandırılan boşanmalar hemen vaki olur. Şâfiîlere göre olay vuku bulunca vaki olur. Şart geleceğe ait bir olaysa boşanma o olayın olmasına bağlıdır.332

Ahmet b. Hanbel’e göre koca karısının talâkını ‘Zeyd gelince boşsun’ sözünde olduğu gibi geleceğe ait bir şeye bağlasa söylediği şey gerçekleşince örnekte Zeyd gelince karısı boş olur. Şart gerçekleşmezse talâk vaki olmaz. Zeyd’in gelmemesi gibi.333

Bu hususta Abduh dört mezheple aynı çizgidedir. c. Üç Talâk

Üç talâk meselesi çok tartışılan hususlardan biridir.

İbn Abbas’ın “ ‘üç kere boşadım’ demek, Fatiha Suresini üç kere okudum, demek mesabesindedir. Sözünde doğru ise talâk sahihtir, sözünde doğru değilse boş bir sözdür.” dediğini nakleden Abduh, üç talâkın tek bir defada bir sözle gerçekleştirilmesinin erkeğin kudretinde olmadığını, bunların amelî işler olduğunu, bir sözün tekrarlanmasıyla tekrarlanmayacaklarını söyler. Ona göre kim bir akdi feshetse sonra bunu üç kez tekrarlasa o yalancıdır. Bir defada üç kere boşayan kimse kendine zulmetmiş, sünnet çizgisinden çıkmış olur ve te’dîbe müstehak olmuştur.

Abduh, Nesâî’nin, Muhammed b. Lebîd’den şöyle naklettiğini bildirir: “Peygamber (sa) Efendimize bir anda üç boşamayla eşini boşayan bir adam haber verildi. Peygamberimiz öfkeyle ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ben aranızda olduğum halde Allah’ın Kitabıyla oyun mu oynanıyor!” Hatta oradakilerden biri onu öldüreyim mi ya Rasûlallah diyerek ayağa kalktı.”334 Abduh, daha sonra rivayetle ilgili tahric bilgilerini de şöyle vermektedir: İbn Kesir (v. 774/1372), bu hadis için isnadı ceyyid; İbn Hacer (v. 852/1449) de Bülûğu’l-Meram’da rivayeti mevsuktur demiştir. Hanefîlerin de içinde bulunduğu cumhur ulema, şer’i talâk teker tekerdir, ikisini ya da üçünü birleştirmek bidattir, haramdır, demişlerdir. Ebu Zeyd ed-Debûsî (v.430/1039) de el-Esrar’da, bunun,

330 Serahsî, a.g.e., 6/96 331 Serahsî, a.g.e., 6/124

332 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, 2/85; Nevevî, el- Mecmu’, 17/ 214 333 İbn Kudâme, el-Muğnî, 8/323

Ömer, Osman, Ali, Abdullah İbn Mesud, Abdullah İbn Ömer, Abdullah İbn Abbas, Imran bin Huseyn, Ebu Musa’-Eş’arî, Ebu’d-Derdâ ve Huzeyfe’nin (r. anhüm) görüşü olduğunu, bunların sahabenin en bilgilileri olduğunu bildirmiştir.335

Abduh, teoride bir anda üç lafzıyla söylenen üç talâkın tek talâk sayılması gerektiğini, Kur’an ve sünnetin bunu ifade ettiğini savunmaktadır. Oysa biraz sonra nakledeceğimiz fetvasında bir anda söylenen üç talâkı, üç talâk olarak kabul etmiştir. Abduh’n teoride savunduğu bir hususa pratikte işlerlik kazandırmaması ya da bunun aksine fetva vermesi onun, Hanefî mezhebini resmi mezhep olarak kabul eden Osmanlı Devleti’nin bir müftüsü olmasından kaynaklanıyor olabilir. Zira fetvalarında kaynak gösterdiği eserler de Hanefî mezhebi literatüründe yer almaktadır.

Üç talâk konusunda Abduh’a şöyle bir soru sorulmuştur: Aslı Şam’ın Halep kentinden olan bir adam Mısır’ı vatan edinmiş, orada yaşamaktadır. Burada bir hanımla evlenmiştir. Birlikte yaşadıkları bir esnada adam memleketine gitmeye karar verir. Mısır’dan ayrılmadan önce Mısır’da ikamet eden kardeşinden bir mektup gelir. Mektubun içeriği şöyledir.

“Memlekete varınca annemi hasta buldum. Benim Mısır’a dönmemi istemiyor. Eşim Zeynep’in babası ise buna taraftar değil. Onun isteği Zeynep’i boşamam yönünde. Sözümle telaffuz ettim. Eşim Zeynep üç kere boştur. Senden bu cevabı babasına göndermeni istiyorum.”

Bu mektup kocanın yazısını ve imzasını taşımaktadır. Hür bırakan Halep’te, hür bıraktığı Mısır’dadır. Şu halde bu mektubu yazdığında telaffuz etmeden yazmışsa üç talâk gerçekleşir mi? Yolculuğa çıkıp bu yazıyı yazmadan önce de seyahat maksadıyla yolculuğa çıkmayı kastederek ve talâka niyet ederek “ne zaman denize inersem Zeynep bana üç kez haram olsun” demiştir. Fakat bu yolculuğa seyahat maksadıyla çıkmamıştır.

Bu soruya Abduh şöyle cevap vermiştir: Bu adam yazının kendisine ait olduğunu ikrar ediyorsa üç talâk vaki olmuştur. Çünkü yazı hitap menzilesindedir. Artık karısı bir başkasıyla evlenmedikçe ilk kocasına helal olmaz.336

Hanefîlere göre bir erkek karısını bir anda üç kez birden boşarsa üçü de geçerlidir.337 Aynı şekilde, zifafa girmediği hanımına üç kere boşsun dese üç kere boşanmış olur.338

335Tefsîru’l-Menâr, 2/307

Hanefîlere göre kinevî lafızlarla bâin talâka niyet edilirse bâin, üç talâka niyet edilirse üç talâk vaki olur.339 Erkek karısını bâin talâkla boşasa ve hanımı bu talâkın iddetinde iken, talâk kastederek ‘sen bana haramsın’ vb. sözler sarf etse, bu sözler bir şey doğurmaz.340 Hulu’dan veya bâin talâktan sonra hanım iddet içinde iken ‘enti talikun’ dese talâk vaki olur.341 Adam zifafa girmediği hanımına üç kere boşsun dese üç kere boş olur.342

Erkeğin, karısına ‘sen bana haramsın’ demesinin sonucu niyetine bağlıdır. Talâka niyet etmişse talâk geçerli olur. Üç talâka niyet etmişse üç talâk vaki olur.343 Koca karısına ‘istersen üç kere boşsun’ dese, hanımı da ‘bir kere olsun’ diye cevap verse üç kez boş olur. Koca ‘istediğin zaman kendini bir kere boşa’ deyince karısı ‘tallaktü

nefsî’ derse boşanmış olur.344 ‘Ev dolusunca boşsun’ dese, bu sözüyle üç talâk

kastetmişse üç talâk geçerli olur. Kastetmemişse bir bâin talâk olur.345

Koca boşanma kastıyla karısına ‘ene minki talikun/ ben senden boşum’ dese geçerli olmaz. Talâk mahalli kadındır. Kadının kocasına ‘tallâktüke’ demesi de talâk sayılmaz. ‘tallâktü nefsî minke’ demesi gerekir.346

Bir erkek karısını üç kez boşadıktan sonra hanım bir başkasıyla evlenmedikçe ilk kocasına helal olmaz. Aynı şekilde zifaf da şarttır.347

İslam âlimlerinin çoğunluğu bir kerede söylenen üç talâkın üç talâk sayıldığı görüşündedirler.

Hanbelîlere göre koca karısını bir lafızda üç kere birden boşarsa üç talâk vaki olur. Karısı bir başkasıyla evlenmedikçe ilk kocaya haram olur.348

Şâfiîlerin görüşünü dile getiren Maverdî, aynı anda üç kere boşamanın üç boşama sayılacağını, bunun bidat ve haram olmadığını vurgulamıştır. Bid’atin boşama sayısından değil, boşama zamanından kaynaklandığını ifade etmiştir.349

337 Cassâs, a.g.e., 1/463; Serahsî, el- Mebsût, 6/66 338 Serahsî, a.g.e., 6/103 339 Kâsânî, Bedâiu’s- Sânâî’, 3/102 340 Serahsî, a.g.e., 6/96 341 Serahsî, a.g.e., 6/97 342 Serahsî, a.g.e., 6/103 343 Serahsî, a.g.e., 6/80

344 Serahsî, el- Mebsût, 6/234-238 345 Serahsî, a.g.e., 6/144

346 Serahsî, a.g.e., 6/91 347 Serahsî, a.g.e., 6/10

Zahiriler bir kerede söylenen üç talâk bir talâk hükmündedir, demişlerdir. Delileri Peygamber Efendimiz ve Hz. Ebu Bekir’in devrinde Hz. Ömer’in hilafetinin ilk iki senesinde üç talâk bir talâk sayılırdı,350hadisi ile İbni İhak’ın İkrime’den, İkrime’nin de İbn Abbas’tan rivayet ettiği Rukâne karısını bir mecliste üç talâk ile boşamıştı ve bunun için çok üzülmüştü. Peygamber Efendimiz ona ‘keyfe talâkteha’ onu nasıl boşadın, diye sordu. Rukâne onu bir mecliste üç talâk ile boşadım dedi. Peygamber Efendimiz ona ‘o üç talâk ancak bir talâktır onu bir daha nikâhın altına döndür’351 hadisidir.352

Her ne kadar Abduh teoride bir defada yapılan üç boşamanın bir boşama sayılması gerektiğini savunmakla cumhurdan ayrılsa da, müftülüğü esnasında verdiği fetva cumhurun görüşüne mutabıktır.

d. Yanılarak veya Unutarak Boşama

Yanılarak veya unutarak boşama başlığı altında Abduh’un fikrini bir fetvasıyla öğreniyoruz.

Soru şu şekildedir: Hanımıyla tartışan bir adam unutarak ‘bana haram olsun, bu iş gerçekleşti’ diyerek yemin etmiştir. Daha sonra bu işin gerçekleşmediği ortaya çıkmıştır. Talâk vaki oldu düşüncesiyle karısıyla muaşeretten kaçınmıştır. Hamile olan karısı çocuğu dünyaya getirip, iddeti bitince ‘eşime döndüm’ diyerek karısına rücu’ etmiştir. Daha sonra küçük kız kardeşinin yanına çıkarsa boş olacağına dair yemin etmiş, karısı da kardeşinin yanına çıkmıştır. Daha sonra karısına tekrar dönmüştür. Bir müddet sonra aralarında tekrar tartışma çıkmış ve üç lafzıyla boşamıştır. Bu boşamalardan hangileri gerçekleşmiştir?

Cevap: Âlimlerimiz yanılan ve unutanın hüküm konusunda aynı olduğunu, boşamalarının kazaen vaki olduğunu açıklamışlardır. Bâin talâk ki kinevi lafızla olmuştur, ister kinevi ister sarih lafızla olsun bâin talâkla birleşmez. Biri karısını bâin talâkla boşasa sonra iddet içinde boşanmayı kastederek sen bana haramsın vb. şeyler söylese bir sonuç doğurmaz. Çünkü karısının kendisine haram olduğu doğrudur, demişlerdir. Bunun anlamı şudur: bir kimse bâin talâk iddeti içinde ikinci kez bâin olarak boşasa ikinci talâk birinci talâka birleşmez. İddet bittikten sonra ise hiç birleşmez.

349 Mâverdî, el-Hâvi’l-Kebîr, 10/ 117-118 350 Müslim, “Talâk”, 2

351 Beyhaki, es-Sünenü’l- Kübrâ, 7/339 352 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, 2/66

Hadisede şahıs unutarak ‘bana haram olsun bu iş oldu’ demiştir. Daha sonra işin olmadığı ortaya çıkınca karısı bâin talâkla boş olmuştur. Zikredilen ric’ati sahih değildir. İkinci ve üçüncü yeminleri geçerli olmaz. Bu tıpkı Zeyd’in, Ömer tarlasını hasat etmedi diye yemin etmesi gibidir. Oysa Ömer tarlayı hasat etmiştir. Bu şekilde karısı bâin talâkla boş olur. İddet bittikten sonraki üç kez boşaması geçerli değdir. Ancak karısının rızası ile yeni bir akit ve mehirle yeniden evlenebilirler.353

e. İbra ile Talâk / Muhâlea’

Hulu, fidye, sulh ve mübaree kelimelerinin hepsi aynı manada olup kadının bedel karşılığında kendini boşattırması demektir. Ancak fukahaya göre hulu, kadının kocası tarafından kendisine verilmiş olan her şeyden, sulh bir kısmından, fidye çoğundan, mübarae de kocası üzerindeki her hakkından, boşanmasına karşılık vazgeçmesidir. 354

Nevevî muhaleanın üç çeşidi olduğunu, ikisinin sahih birisinin mahzurlu olduğunu bildirmiştir. Birincisi, kadın kocasının yaratılışını, dinini, huyunu sevmez, kocasının haklarını yerine getirememekten korkarsa, kocasına boşaması için fidye vermesi caizdir. İkincisi, eşlerden biri diğerinden hoşlanmaz da rıza ile muhaleaya karar verirlerse bu da caizdir. Üçüncüsü ise kocanın karısını muhalea için dövmesi tehdit etmesi vs.dir. Bu halde muhalea yapılmışsa geçerli olur. Koca karısına verdiği şeylere mâlik olamaz. Bu konu mehir konusunun da içine girmektedir.355

Hulu’da, İmam Mâlik kaçıp kaybolan köle veya hayvanlar, henüz olgunlaşmamış meyveler ve evsafı belirtilmeyen köleler gibi, varlığı bilinmeyen veya aldanmaya elverişli olan, henüz var olmayan şeyleri caiz görmüştür. Şâfiî ve Hanefîler, varlığı bilinmeyen ve henüz var olmayan şeylerin caiz olmadığını söylemişlerdir.356

İbra ile talâkın geçerli olması için ibranın sahih olması gerekir. Abduh’un bu husustaki bir fetvası şu şekildedir.

Soru: Bir kadın kocasına, boşaması için mehrinin kalan kısmından ve iddet nafakasından vazgeçtiğini söylemiştir. Kocası ise ona cevap vermemiş, memleketine gitmek için yola çıkmıştır. Yolun yarısına gelince, ‘berâeti doğruysa boşadım’ demiştir. Bu talâk geçerli olur mu?

353 el- Fetâvâ’l- İslâmiyye, 2/476, Fet. tar. 22 Cemâziye’l- Evvel 1318, SDİ, 2/86, m. 199 354 İbn Rüşd, a.g.e., 2/72

355 Nevevî, el-Mecmu’, 17/6 356 İbn Rüşd, a.g.e., 2/73

Cevap: Adı geçen şahıs karısının kendisini beri tutmasına binaen boşuyor. Fakat henüz vacip olmadan önce nafakadan ibra batıldır. Sırf kadının beraeti ile koca nafakadan beri olmaz. Beraet sahih olmayınca talâkta sahih olmaz. Çünkü talâk beraetin sıhhatine bağlanmıştır. Talâk ve beraet aynı mecliste olsa bile talâk sahih olmaz demişlerdir. Bu meselede boşama gerçekleşmemiştir.357

Karı koca arasında ayrılığın gerçekleşmesi için beraetin sahih olmasının gerektiğine bir başka örnek de Abduh’un şu fetvadır:

Soru: Bir adam karısıyla tartışmıştır. Karısı mehrim ve iddet nafakam senden beridir, der. Kocası da eğer bu sözün doğru ise rûhî tâlikun diye cevap verir. Bu sözü duyan kadın elbiselerini parçalar, feryat figan eder ve kocasından tamamlamasını ister. Kocası nasıl diye sorunca üçle der. O da tamam deyip üçler. Beldenin nikâh memuru üç talâkın vaki olduğunu bildiriyor. Bu konuda hüküm nedir?

Cevap: Hadisede, berâetin sıhhatine bağlı olan talâk geçerli değildir. Kadın ilerideki iddet nafakasını, mehrine birleştirip bunlardan kocasını beri tutunca, kocası da talâkı bu beri tutmanın sıhhatine bağlamıştır. Bu da geçerli değildir.

Üç sözüne gelince, kadın elbiselerini yırtıp, feryat figan ederek kocasının yakasından tutup tamamla deyince kocası da bi’s- selas diye cevap vermiştir. Bu söz