• Sonuç bulunamadı

MUHAMMED ABDUH’UN KUR’AN’IN KADINLARLA İLGİLİ MEDENİ HUKUK HÜKÜMLERİNE BAKIŞ

A. HAK VE SORUMLULUKLARDA KADIN ERKEK EŞİTLİĞİ

Yüce Allah, Kitabı’nda bütün insanlara hitap etmektedir. Teklif kadın erkek ayrımı yapılmaksızın bütün insanlar için geçerlidir. İslâm, inanç, eylem, âdâb ve

muamelattaki yükümlülüklerde kadını erkekler gibi görmüştür.122Ayrıca Yüce

Yaratıcının ve O’nun Kutlu Elçisinin sözleri insanlar arasındaki üstünlüğün yalnızca takvada olduğunu bildirmektedir.

İnsanlığın yaratılışını bildiren şu ayeti kerime de insanların birbirlerine üstünlüklerinin olmadığına işaret etmektedir: َﻖَﻠَﺧَو ٍةَﺪِﺣاَو ٍﺲْﻔﱠﻧ ﻦﱢﻣ ﻢُﻜَﻘَﻠَﺧ يِﺬﱠﻟا ُﻢُﻜﱠﺑَر ْاﻮُﻘﱠﺗا ُسﺎﱠﻨﻟا ﺎَﻬﱡﻳَأ ﺎَﻳ ءﺎَﺴِﻧَو ًاﺮﻴِﺜَآ ًﻻﺎَﺟِر ﺎَﻤُﻬْﻨِﻣ ﱠﺚَﺑَو ﺎَﻬَﺟْوَزﺎَﻬْﻨِﻣ “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinize hürmetsizlikten sakının.” 123 Abduh, ayetteki ﺎَﻬَﺟْوَزﺎَﻬْﻨِﻣ َﻖَﻠَﺧَ ifadesinin Hz. Âdem ve Hz. Havva olarak anlaşılmaması gerektiğini, rical ve nisa kelimeleriyle birlikte insan cinsinin çokluğuna delalet ettiğini bildirmektedir.124 Bütün insanlar aynı kaynaktan gelmekte ve hepsine Yüce Yaratıcı’dan sakınması öğütlenmektedir.

Hak ve sorumluluklarda kadınla erkeğin eşitliğine delâlet eden bir diğer ayet de şudur : ٍﺾْﻌَﺑ ﻦﱢﻣ ﻢُﻜُﻀْﻌَﺑ ﻰَﺜﻧُأ ْوَأ ٍﺮَآَذ ﻦﱢﻣ ﻢُﻜﻨﱢﻣ ٍﻞِﻣﺎَﻋ َﻞَﻤَﻋ ُﻊﻴِﺿُأ َﻻ “Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa

121 Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, 1/229-232 122 İbn Âşûr, İslâm İnsan ve Toplum Felsefesi, s. 127 123 Nisa 4/1

çıkarmayacağım.”125 Bu ayete göre kadın ve erkek Allah katında ceza ve mükâfat yönünden eşittir. Amel hususundaki eşitliğin erkeğin kadına kuvveti ve riyaseti nedeniyle gururlanmasını önleyen sebeplerden biri olduğunu vurgulayan Abduh, erkeğin kendisinin Allah’a kadından daha yakın olduğunu zannedebileceğini, kadının da aynı şekilde riyasetinden dolayı erkeğin Allah katındaki derecesinin kendi derecesinden daha yüksek olduğunu vehmedebileceğini söylüyor. Allah Teâlâ ٍﺾْﻌَﺑ ﻦﱢﻣ ﻢُﻜُﻀْﻌَﺑ 126 sözüyle de erkeğin kadından, kadının erkekten meydana geldiğini, beşeriyet yönünden aralarında bir fark olmadığını belirtiyor. Zira fazilet ancak ameller bakımındandır. Erkek için nasıl ilim, ahlâk gibi şeyler gerekli ise, aynı şeyler kadın için de gereklidir.127

Reşid Rıza, ﺔَﺟَرَد ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ ِلﺎَﺟﱢﺮﻠِﻟَو ِفوُﺮْﻌَﻤْﻟﺎِﺑ ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ يِﺬﱠﻟا ُﻞْﺜِﻣ ﱠﻦُﻬَﻟَو ”Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak

erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler.”128 ayeti üzerine yorum

yaparken, bir husus dışında kadınlarla erkeklerin eşit olduğunu, nasıl duygu, düşünce, akıl, şuur, kişilik gibi hususlarda birbirinin benzeri iseler, hak ve görevlerde de aynı şekilde olduğunu, mutluluk için eşlerden her birinin diğerinin haklarına saygı göstermesi gerektiğini vurgular. Abduh ise bu ayet çerçevesinde, İslam’ın, kadınlara daha önce hiçbir din ve hiçbir hukuk tarafından verilmemiş haklar verdiğini, hatta bu konuma İslamiyet’ten önce ve sonra hiçbir milletin ulaşamadığını belirtir. Bu çerçevede kültür ve medeniyette ilerlemiş Avrupa ülkelerine atıfta bulunarak, kadınların terbiye ve eğitimlerine özen gösteren Avrupa milletlerinin bile henüz İslam’ın kadınlara verdiği bu konuma ulaşamadığını dile getirir. Hala bazı kanunların kadınlara kendi haklarında eşlerinden izinsiz tasarruf hakkı vermediğini, bunun yanında bir takım haklar vermiş olsalar bile İslam’ın bu hakları on üç buçuk asır önce vermiş olduğunu ifade eder.

Avrupa’da da bir, bir buçuk asır öncesine kadar, kadınların köle mesabesinde olduğunu, belki Araplardaki cahiliye döneminde olduğundan daha da kötü bir durumda olduklarını belirttikten sonra, bunun sebebinin Hıristiyanlığın öğretileri olmadığını, zira bu öğretilerin zaman içerisinde değişikliğe uğramış olduğunu söyler.129

Abduh’a göre kadın, riyaset ve nafaka temini hariç hak ve sorumluklar açından erkeklerden daha aşağı bir durumda değildir.

125 Âli İmran 3/195 126 Âli İmran 3/195 127Tefsîru’l-Menâr, 4/248 128 Bakara 2/228 129 Tefsîru’l-Menâr, 2/303

Erkeğin kadına nispi üstünlüğünü doğrulayan Muhammed Abduh, kadının tabii olarak hayatını kazanmaktan ve mekruh şeyleri kendisinden uzak tutmaktan aciz olduğunu özellikle de hamile olduğunda, doğum yaptığında ve süt verme döneminde bunun daha da bariz bir şekilde ortaya çıktığını söylemiştir.130

Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: ٌﻢﻴُﻜَﺣ ٌﺰﻳِﺰَﻋ ُﻪّﻠﻟاَو ٌﺔَﺟَرَد ﱠﻦِﻬْﻴَﻠَﻋ ِلﺎَﺟﱢﺮﻠِﻟَو “Erkeklerin onlardan bir üstün derecesi vardır. Allah güçlüdür. Hâkim’dir.”131 Abduh bu ayetin yorumunu yaparken, ayette izzet ve hikmetin zikredilmesinin iki yönü olduğunu bildirir. Birincisi tıpkı kadınlar üzerinde erkeklerin hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları olduğunu açıklamıştır. Abduh, bu hakların Avrupa ve tüm milletlerce, haksızca kadınların ellerinden alındığına değindikten sonra ikinci yönün erkeklerin kadınlara önder kılınması olduğunu vurgular. Bu hikmetli hükümlere razı olmayanların, hükümranlığının kuvveti içinde Yüce Yaratıcı ile çekişmiş, hükümlerindeki hikmetleri inkâr etmiş gibi olacağını, bu nedenle ayetin, muhalefet edenlere vaid içermekte olduğunu ifade eder.132

Abduh’un öğrencisi Reşid Rıza ise ayetin kadına, bir görev verirken erkeğe birden fazla görev verdiğini, bunun da bir takım maslahatları gerçekleştirmeye yönelik olduğunu söylemiştir.

Abduh, 133 ءﺎَﺴﱢﻨﻟا ﻰَﻠَﻋ َنﻮُﻣاﱠﻮَﻗ ُلﺎَﺟﱢﺮﻟا ayeti çerçevesinde, evlilik hayatının toplumsal bir hayat olduğundan ve her topluluğun bir lideri bulunduğundan yola çıkar. Zira ona göre toplumda görüş ayrılıklarının çıkması kaçınılmazdır. İhtilaf çıktığı zaman bu ihtilafı kendisine başvurulabilecek bir lider çözer. Aksi halde herkes birbirinin aleyhine olacak edimlerde bulunur. Toplumun birliği ve intizamı bozulur. Erkeğin liderlik görevine daha çok hak sahibi olduğunu, çünkü onun faydalı olanı daha iyi bileceğini, gücü ve malı ile uygulama kudretinin olduğunu savunur. Bundan ötürü İslam dininde kadının himayesinin ve nafakasının erkeğe ait olduğunu ifade eder. Abduh’a göre kadının görevi ise maruf olan hususlarda ona itaat etmektir. Kocasına karşı çıkması halinde, kocası onu terbiye etmek için, nasihat eder, odasını ayırabilir ve uygun görürse şiddete kaçmaksızın dövebilir. Bu zikredilenler, aile hayatının maslahatına binaen evin liderine caiz görülmüştür. Bu tıpkı ordu komutanı veya ülke liderlerine bazı hakların

130 Reşid Rıza, Târîhu’l-Üstâzi’l- İmâm, 2/110; Sıddîkî, İslam Dünyasında Modernist Düşünce, s. 216. 131 Bakara 2/228

132 Tefsîru’l-Menâr, 2/307 133 Nisa, 4/34

verilmesi gibidir. Fakat intikam almak, öfkesini dindirmek için erkeğin kadına haddi aşması zulümdür, caiz değildir.134