• Sonuç bulunamadı

MUHAMMED ABDUH’UN KUR’AN’IN KADINLARLA İLGİLİ MEDENİ HUKUK HÜKÜMLERİNE BAKIŞ

B. EVLENME VELÂYETİ

2. Kocanın Mehir Üzerindeki Tasarrufu

Abduh, ﺎﺌْﻴَﺷ ﱠﻦُهﻮُﻤُﺘْﻴَﺗﺁ ﺎﱠﻤِﻣ اوُﺬُﺧْﺄَﺗ ْنَأ ْﻢُﻜَﻟ ﱡﻞِﺤَﻳ ﻻَو “Onlara verdiğiniz şeyden bir şey almanız helal olmaz”240 ayetinin açıklamasında erkeğin boşadığı karısından bir şey almasının “ihsan”a ters olduğunun söyler. Bu Allah’ın kadınlara rahmeti ve kuvvetli olan erkekleri kadınları ezmekten sakındırmasıdır. Nisa 20. ayet de bunu tekit etmektedir. Abuh’a göre bu hüküm erkeğin eşinden boşanmayı isteyip, ondan yüz çevirdiği 234Tefsîru’l-Menâr, 4/307 235 Serahsî, a.g.e., 5/59 236Tefsîru’l-Menâr, 4/307 237 Tefsîru’l-Menâr, 4/307 238 Cassâs, a.g.e., 1/474

239 Şâfiî, Ahkâmu-l Kur’ân, 1/145 240 Bakara 2/229

durumlara hastır. Eğer kadın kocasından yüz çevirir, boşanmayı isterse, kocasının kendisini boşaması için nüşûz, kötü geçinme gibi yollara başvurabilir endişesiyle, kadını

serbest bırakmak için erkeğin kadının malından alması mübah kılınmıştır.241 Abduh, ﱠﻦُهﻮُﻤُﺘْﻴَﺗﺁ ﺎَﻣ ِﺾْﻌَﺒِﺑ ْاﻮُﺒَهْﺬَﺘِﻟ ﱠﻦُهﻮُﻠُﻀْﻌَﺗ َﻻَو “onlara verdiğinizin bir kısmını alıp

götürmeniz için onları sıkıştırmayın”242 ayetindeki ‘azl’ in manasının, sadece kadının başkasıyla evlenmesini engellemek olmadığını ifade etmiştir. Erkeğin kendisinden nefret ettirmek için kadını sıkması, ona zarar vermesi de bu anlayışa dâhildir. Cahiliye dönemine atıfta bulunan Abduh, akrabası ölen erkeklerin mallarıyla birlikte ölen kişinin karısına da varis olduklarını, güzelliklerini beğenirlerse onlarla evlendiklerini, beğenmezlerse ya başkasıyla evlendirdiklerini ya da kendisine kalan malları, mehrini veya her ikisini de verinceye kadar onu hapsettiklerini nakleder. Gücünün yeteceğini anladıkları takdirde daha fazlasını da istediklerini bildiren Abduh, bunun haram olan azl olduğunu ifade eder.243

Muhammed Abduh’a göre, selef müfessirlerden bazıları ٍﺔَﻨﱢﻴَﺒﱡﻣ ٍﺔَﺸِﺣﺎَﻔِﺑ َﻦﻴِﺗْﺄَﻳ نَأ ﱠﻻِإ ِ “apaçık hayasızlık etmedikçe” 244 ayetindeki ‘el-fahişe’ kelimesinin zina anlamına geldiğini, bazıları kadının kocasına karşı çıkması anlamına geldiğini, bazıları da sözlü ahlaksızlık olduğunu söylemişlerdir. Doğru olan, belirlenmemesi, bunlardan herhangi biriyle tahsis edilmeyip ıtlakı üzere bırakılmasıdır. Hırsızlık da bunun gibidir. Bu tür işler halk arasında kötü görülen şeyler olsa da bunların ispat edilmeleri için açık ve mübeyyen olmaları gerekir. Bu kayıt erkeğin kadına hataen veya suizanla zulmetmesini önlemek içindir. Bazı kıskanç, suizanla hareket eden erkekler, sebepsiz yere kadını suçlayıp, hataen yaptıklarını fahişe sayabilmektedir. Kanun Koyucu erkeğin, karısına verdiği mehrin bir kısmını almak için onu sıkmasını haram kılmıştır. Bilineceği üzere mehrin hepsini veya daha fazlasını almak için kadını sıkıntıya sokmak evleviyetle haramdır. Fakat bu, apaçık bir ahlaksızlık sergileyen kadın hususunda olursa mubah olur. Çünkü kadın kocasını beğenmemiş, başkasına meyletmiştir. Kocası kendisini ve geçimini beğenmeyip boşasın diye sözlü ve fiilî ahlâksızlıklar sergiler ki ilk kocasından aldığı mallarla bir başkasıyla evlensin. Fakat kadınlar apaçık ahlaksızlık yaptıklarında

241 Tefsîru’l-Menâr, 2/312 242 Nisa 4/19

243 Tefsîru’l-Menâr, 4/371 244 Nisa 4/19

kocalarının mehri vermemek için kendilerini sıkmalarının mubah olduğunu bilirlerse böyle bir şeye kalkışmazlar.245

Bir hanımın boşanıp bir başka hanımla evlenmenin zikredildiği şu ayeti kerimede ًﺎﻤْﺛِإَو ًﺎﻧﺎَﺘْﻬُﺑ ُﻪَﻧوُﺬُﺧْﺄَﺗَأ ًﺎﺌْﻴَﺷ ُﻪْﻨِﻣ اوُﺬُﺧْﺄَﺗ ﻼَﻓ ًارﺎَﻄْﻨِﻗ ﱠﻦُهاَﺪْﺣِإ ْﻢُﺘْﻴَﺗﺁَو ٍجْوَز َنﺎَﻜَﻣ ٍجْوَز َلاَﺪْﺒِﺘْﺳا ُﻢُﺗْدَرَأ ْنِإَو

ًﺎﻨﻴِﺒُﻣ “Bir eşin yerine başka bir eşi almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek ona verdiğinizi

geri alır mısınız?”246 Abduh, “istibdâle zecv” ifadesinin zikredilmesinin, genelde

boşamanın bir başka hanımla evlenme isteğinden kaynaklanmasına binaen olduğunu belirtir. Bunun, karısını boşayan erkeğin, onun malından bir miktar almasının haram oluşunun şartı olmadığını ifade eder. Erkek bir başkasıyla evlenmeyi düşünmeksizin karısının geçiminden hoşlanmadığı için veya bir kadına bağlanmayıp yalnızlığı tercih ettiği için veya buna benzer bir sebeple boşandığı takdirde yine karısından bir şey alması helal olmaz. Bilindiği gibi şart, kadının apaçık bir ahlaksızlık yapmasıdır.247

ٍﺾْﻌَﺑ ﻰَﻟِإ ْﻢُﻜُﻀْﻌَﺑ ﻰَﻀْﻓَأ ْﺪَﻗَو ُﻪَﻧوُﺬُﺧْﺄَﺗ َﻒْﻴَآَو

Muhammed Abduh “nasıl alırsınız ki siz

birbirinize katılmıştınız ve onlar sizden sağlam bir teminat almıştır.”248 ayetine

dayanarak eşlerin birbirlerinin parçası haline geldiklerini ve birbirlerinin tamamlayıcısı olduklarını söyler. 249

Mâlikîler de bu ayete binaen kendisi ile halvet meydana gelen kadından mehrin bir kısmını geri almanın caiz olmadığını bildirmiştir. Kadına el sürmeden boşandığı takdirde ise mehrin yarısını hak edeceğini dile getirmişlerdir.250

ًﺎﻈﻴِﻠَﻏ ًﺎﻗﺎَﺜﻴِﻣ ْﻢُﻜْﻨِﻣ َنْﺬَﺧَأَو “Ve onar sizden sağlam bir teminat almışlardı” 251 ayetinde de bunun vurgulandığını belirten Abduh, kadınların erkeklerden aldıkları bu misakın, selim fıtratın gereği olan kadınla erkeğin birbirlerine katılması ( ٍﺾْﻌَﺑ ﻰَﻟِإ ْﻢُﻜُﻀْﻌَﺑ )manasına uygun olması gerektiğini bildirir. Şu ayeti kerîmenin de buna işaret etmekte olduğunu ifade eder: “Size kendi cinsinizden huzur bulacağınız eşler yaratması ve aranızda sevgi ve rahmet oluşturması Allah’ın ayetlerindendir.252

245 Tefsîru’l-Menâr, 4/372 246 Nisa 4/20 247Tefsîru’l-Menâr, 4/374 248 Nisa 4/21 249 Tefsîru’l-Menâr, 4/374 250 İbn Rüşd, a.g.e., 2/24-25 251 Nisa 4/21 252 Rûm 30/21

Kadının anne babasını, kardeşlerini, akrabalarını bırakıp, yabancı bir erkekle iyi günde kötü günde birlikte olmasının ilahî fıtratın bir ayeti olduğunu vurgulayan Abduh, kadının, üzerine titreyen ailesini, arkadaşlarını, akrabalarını bırakıp huzur bulacağı, aralarında rahmet ve meveddetin oluşacağı yabancı bir erkeğin yanına gittiğini ifade eder. Böylece oluşan bağlılığın tüm akrabalık bağlarından daha kuvvetli olduğunu, karı- koca arasındaki yaşamın, diğer tüm birlikteliklerden daha huzurlu olduğunu, işte bunun, sözlerin en kuvvetlisi, en muhkemi olan fıtrî misak olduğunu dile getirir.

Abduh’a göre, insan, insan olarak, Allah’ın kadınla erkek arasında inşa ettiği bu durumu düşününce görür ki, kadın erkekten daha zayıftır. Erkeğin kendisine zulmetmeye, haksızlık etmeye gücünün yeteceğini bildiği halde onu kabul eder ve kendisini ona teslim eder. Peki, bu teslimin dayanağı ve güvencesi nedir? Falan erkeğin karısı olacaksın denildiğinde kadın ne hisseder? Böyle bir söz işittiğinde veya bu konuda düşündüğünde aklına gelen ilk şey, kocasının yanında, anne babasının yanında kalacağı süreden daha fazla kalacak olmasıdır. Tüm bunlar şehvet dışında, onun fıtratında yerleşmiş olan bir şey içindir. O da kadının içine bir bağ bir güven yerleştiren ilahî akıl ve fıtrî şuurdur. Sonuç olarak bu kuvvetli bir ahittir. Evlenmekle kadınlar erkeklerden kuvvetli bir ahit almışlardır.253

Abduh’un bu açıklamalarından sonra şöyle demeniz mümkündür: Abuh ve diğer dört mezhep, kadının serkeşlik yapması hali hariç, kocanın karısından ona verdiği şeyleri zorla almasının caiz olmayacağı hususunda hemfikirdir.