• Sonuç bulunamadı

Hususi bir kabiliyetle yer altında bulunan su membaları, madenleri keşfetme sanatıdır. Radyestezi hususi bir kabiliyetle, yer altındaki su membaları ve madenleri keşfetme sanatıdır.Bir cismin ucuna bağlı bir sarkaçtan ibaret olan Radyestezi aleti, bazı özel hassasiyeti olan kişilerin elinde iyi bir araştırma vasıtası teşkil etmektedir.

Şimdi Radyestezi daha orijinal sahalarda faydalanmak istenilmektedir.Bu ilmi inceleyen merkezlerde, bilginler çeşitli denemeler yapmaktadırlar.Doğacak çocuğun cinsiyetini tayin bile bu araştırıcıların programlarına dahildir.

Av Köpeğinin Yerine Geçiyor

Radyestezi sarkacı (pandül) av köpeğinin koku alma hassasından daha kuvvetli şekilde avın mevcudiyetini haber vermektedir.Eğer pandülü kullanan avcı fazla hassassa, dönüş sayısına göre avın cinsini tayin etmektedir.Mesela dönüş sayısı 35’se bu bir geyik, 30’sa yabandomuzu, 15’se bir tilkidir.Pandül sağdan sola dönerse, hayvan erkek, soldan sağa dönerse dişidir.Gebe bir hayvan kendi sayısından yarım tur fazla pandülü döndürür. Çok

hassas radyestezciler, bir orman içinde saklı yabani hayvanların takribi sayısını ve uzaklığını tayin edebilmişlerdir. Bunların içinden biri, yakınındaki iki geyik, bir tavşan olduğunu ve geyiğin birisinin ağırlığını doğru olarak bilmiştir.

Sahtekârlara Karşı

Radyestezi pandülü, şarabın eskiliğine göre dönüş ve salınım yapmaktadır.Ayrıca kalitesini de, değişik anlamlarla belli etmektedir.

Daha Şaşırtıcı Neticeler

Herhangi bir eşyayı son defa tutan insan bir kadın ya da erkek midir?Eşyaya yaklaştırılan pandül eğer erkekse salınır kadınsa döner. Hasta bir insanın boy resmi (fotoğraf) üzerinde gezdirilen pandülün hasta organ üzerine gelince hareket değiştirdiği müşahede edilmiştir.Hit’lerin meşhur gamalı haçı üzerinde gezdirilen pandül haçın durumuna göre soldan sağa ya da sağdan sola devretmektedir.Eğer iki haç ters şekilde yan yana getirilirse pandül tam ikisi ortasının üstüne tutulursa hareketsiz kalır. Süleyman mührü denilen 6 köşeli İsrail yıldızı üstünde gezdirilen pandül kesişme noktaları üstünde durur ve uçlarda sağdan sola döner. Büyük boy bir erkek fotoğrafı üzerinde, pandül salınım yapar.Resim bir kadınsa o zaman döner.Eğer her iki halde resim sahibi ölmüşse , kalp nahiyesi üstünde pandül birdenbire durur. Kudret kimden çıkıyor.Bu tecrübelerden çıkan bazı pratik neticeler hariç, izah yolunda henüz bir başarı sağlanamamıştır.Yalnız şu kadarı biliniyor ki, marifet asla pandül de değildir.O sadece bir aracıdır.Bütün durumlarda ona hareket ve mana veren insanın neşrettiği ve belki de uzun zaman kudretini kaybetmeyen esrarengiz şualardır.

AKBIYIK, Ahmet, Halka ve Olaylara Tercüman,14 Aralık1961; yıl:1,sayı:65, sayfa:4 Radyestezi Denilen Şaşırtıcı Bir Kuvvet

Elindeki pandülle, su veya maden bulan radyestezici bir bilgin değildir.O, kendisinin de anlayamadığı bir kuvvetten faydalanır.Çocukluğundan beri malik olduğu bu kuvveti sadece geliştirir. Esasen bu radyestezci isminden, onun bazı radyasyonları (dalgalara) karşı hassas olduğu anlaşılır.Normal insanların bir cismin kokusunu almaları gibi o da bir su yada maden civarında bulundu mu adeta onu hisseder.O bu kabiliyete doğuştan maliktir. Eğer bir marifeti varsa, bu kabiliyetini köreltmeyip, geliştirmiş olmasıdır.

Nasıl ki, ressam, şair, müzisyen olarak doğulursa, onlar gibi radyestezci de doğulur.Şüphesiz ki bir çok doğuştan radyestezci kendisindeki bu sihirli kuvveti bilmez.Buna karşılık hemen işaret edelim, zorla da radyestezci olunmaz.

Nasıl Buluyorlar

Su bulucu (radyestezici) arama yapılan arazide içinde tuttuğu iki balina kemiğinin birleştirilmesiyle meydana gelen aletini gezdirir.Su üstüne gelince alet <<burulur>>.Bu safhadan ötesi onun sezgi kuvvetine bağlıdır.Öyle su bulucular vardır ki, suyun ne tarafa doğru aktığını, genişliğini, verim miktarını derinliğini bir jeolog veya mühendisten daha kati bildirebilir.

Fransa’da ün salmış bir radyestezci, Papaz Sambert tahminlerince sadece yüzde iki nispetinde yanılmaktadır.Sanatına o kadar güvenci vardır ki, su isteyen müşterilerinden parayı su bulunduktan sonra alınmakta ayrıca su çıkmazsa kuyu açma masrafını tazmin etmektedir. Cezayir’de ve Büyük Sahra’da Papaz Lambert’in bulduğu sular o yerleri birer vaha haline getirmiştir.

Yeni Bir Sanat Değil

Bir sopa parçasıyla yer altının zenginliklerini keşfetmek yeni bir sanat veya ilim değildir. Bütün tarih kitaplarında su arayıcılarının şaşırtıcı marifetlerinden bahsolunur. Hazret-i Musa’nın, susuz kalan ümmetine asasıyla yerin sinesinden su fışkırtmasından başlayarak daha nice peygamberlik vasfını haiz olmayan basit kişiler toprak altında yatan membaları hemcinslerinin istifadesine sunmuşlardır.

Su arayıcılarının basit aleti ya iki korse balinasından, o da bulunmazsa, iki ucundan birleştirilmiş iki şemsiye telinden veya adi iki çelik telden de yapılır.Fakat yine tekrar edelim, madenin rolü pek azdır, bütün sır insandadır.

Pandül Daha İyi

Pandülün dört türlü hareketi vardır. Düz hat şeklinde soldan sağa, sağdan sola yada yanlamasına gidip gelir. Ayrıca saat yelkovanının düz veya ters istikametinde dönüş yapar. Bu hareketlerin her biri ayrı ayrı tefsir edilir.Ve her pandül kullananın kendisine has bir tefsir metodu vardır. İşin esasına bakılırsa, pandül bugünkü elektronik ilminin

bir tabiriyle sadece bir “amplifikatör” dür.O sahibinin farkında olmadan yaptığı belli belirsiz el hareketlerini genişletir, çoğaltır.

Alete de Lüzum Yok

Su buluculuk, öyle esrarlı bir kudrettir ki, buna fazlasıyla malik olanlar, çok kere bagetten de pandülden de vazgeçip kendi işlerini kendileri görürler. İçlerine doğan bir acayip hisle şurada veya burada altın var derler ve çok zaman da doğru çıkar.

AKBIYIK, Ahmet, Halka ve Olaylara Tercüman,18 Aralık 1961; yıl:1,sayı:69, sayfa:4 “Yerle Gök Arasında Alimin Çözemediği Sırlar Vardır”

Buna karşılık vaktiyle bilgin olmayan kimselerin sezdikleri hakikatleri şimdi ilim kabullenmektedir. Shakespeare’nin Hamlet’inde söylenilen bu sözler günümüzde de canlılığını muhafaza etmektedirBuna karşılık, vaktiyle bilgin olmayan insanların sezdikleri realiteleri şimdi de ilim kabul etmektedir.

Sempati denen kuvvet

Çalgı aletleri satılan bir mağazaya girelim. Burada on, on beş piyano bulunsun. Bir tanesinin “la” tuşuna basalım. Bu piyanoyla birlikte diğer bütün piyanoların da aynı la sedasını verdiğini müşahede ederiz. Akortlanmış başka çeşit müzik aletleri de varsa, bunlar da koroya iştirak ederler. Bu olaya rezonans adı verilir. Rezonans, birçok hadisede kendisini hissettirir, hatta insanlar arasındaki görünmez bağlarda bile. İyi anlaşmış iki arkadaşı ele alalım.Konuşurken, çok zaman birinin başladığı bir cümleyi öteki bitirir.Bazen ikisi birden aynı sözleri söylemeğe başlarlar.Sanki beyinleri iki akortlu alet gibi ayarlanmıştır.İlk defa tanışan iki insan birdenbire anlaşıverirler.İçlerinde bir his, onlara sanki yıllardan beri arkadaş oldukları intibaını verir.

Bazı ahvalde de bir insan diğerinin kafasındaki fikirleri okur. Bütün bu olaylar adeta bir nevi telsiz telgraf vasıtasıyla mümkün olur. Birinci insanın neşrettiği dalgalar ikincisi tarafından zapt edilir ve aynı akortlu bir piyano gibi beyni rezonans yapar.

Sempati sadece insanla insan arasında olmaz. Bir maddeyle insan arasında da olur. Eski insanlar bu olayı iyi bilir, tatbik ederlerdi. Mesela kırmızı bir eşyayı ele alalım. Bu bir kumaş, ya da mücevher olabilir. Eski sihirbazlar böyle bir eşyayı birisinin üzerinde bulundurarak onu iyileştirir veya iyiliğe doğru sevk ederlerdi.

Kansız bir insana, kırmızı bir eşyanın rengi sebebiyle tesir yaparak, kanının kırmızı yuvarlarını çoğalttığına inanırlardı. Onlara göre; kırmızı eşyanın rengiyle kan yuvarlarının rengi rezonans haline geçerdi. Kızıllı bir hastaya giydirilen al bir elbise, yine onlara göre hastanın kızıllığını kendi üzerine çekerdi.

Ültraviyole ve enfraruj ışınları

Şimdi birçok hastalık mor ötesi veya kızıl ötesi ışınlarla tedavi edilmektedir. Bu ışınların termik veya elektrik tesirlerinden faydalanıldığı bilinmektedir. Fakat daha başka bilinmeyen tesirleri de yok mudur? Henüz bu tesirlerin tam listesi çıkarılamamıştır. Bazı bilginler, mor ve kızıl ötesi ışınların iyileştirici tesirlerinde eski insanların sempati adını verdikleri rezonans olayının da payı olduğu fikrindedirler. Böylece ilmin bugün keşfettiklerinin daha önce sihir tarafından sezilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

AKBIYIK, Ahmet, Halka ve Olaylara Tercüman,19 Aralık 1961; yıl:1, sayı:70, sayfa:4 “Astroloji” Tekrar İlgi Çeken İlim Oldu

Hayata gözlerini açan her yeni varlık diğer varlıkların tesiri aylında kalır.

Eski insanlar nezdinde pek revaçta olan astroloji, son yıllarda yine ilgi çeken bir ilim haline geldi.Yıldızlar falı, astroloji kainatın bir bütün ve tekmil varlıklarında birbirine bağlı oldukları tezine dayanır.Bu teze göre her parça diğer parçaya tesir eder.O sebepledir ki, hayata gözlerini açan her yeni varlık, o andaki diğer varlıkların tesiri altında kalır.

Bir çocuk dünyaya gelir.Bu olaya bütün kainat iştirak eder.Çocuğun karakteri, ilerdeki davranışları, hisleri, hareketleri kısaca bütün kaderi o andaki hadiselerin konjonktürüne bağlıdır. Bir çocuğun şu bölgede, şu iklimde şu havada veya bugün ve saatte doğmuş olması basit bir tesadüf değildir.Bütün bu saydığımız amiller bir araya gelerek yeni varlığın karakterini tayin ederler.

Doğumun Zaman ve Bölgesi

Güneşin etrafına çizilen büyük dairenin bölgeleri doğum bölgelerini teşkil eder.Bu daire 360 dereceye bölünür, 360 derece 12 bölgeye ayrılır.Her bölge gök kubbenin aylarını bildiğimiz aylardan ayırt etmek gerekir.İsimleri de başkadır.Burç denilen gök kubbe ayları :Oğlak, Kova, Balık, Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay burçları isimlerini taşır.

Gezegenler ve İnsanın Karakteri

Her seyyare, hadise ve insanlar üzerinde özel tesirler bırakır.Astrolojide bu tesirler seyyarelere göre şöyledir:

Jüpiter ve Venüs iyi tesirlidir.Satürn ve Mars kötü tesirlidir.Güneş, Ay, Merkür hem iyilik hem de kötülük saçarlar.

diğeri de gündüze mahsustur. Satürn; Kova ve Oğlak burçlarının ev sahibidir.Jüpiter; Balık ve Yay, Mars; Koç ve Yengeç, Venüs; Boğa ve Terazi, Merkür; İkizler ve başak burçlarında oturur. Güneş esasında bir gündüz yıldızı olduğu için onun bir tek evi vardır o da Aslan burcudur.Ayın da bir evi vardır; Yengeç burcu.Bir seyyare esas evinde bulunursa tam tesirini gösterir.Eğer tam karşısındaki evde bulunuyorsa adeta gurbette sayılır ve fena tesirler saçar.

Nihayet, seyyareler birbirini takviye ederler, kuvvetlerini ifna ederler veya zayıflatırlar.Bu tesirler karşılıklı durumları, yada toplu vazifeleri dolayısıyla durmadan değişir. İki seyyare karşılaştıkları veya 60 derece aralıkta bulundukları zaman tesirleri “iyi” dir. Eğer yüz yüze veya 90 derece aralıkta bulunuyorsa, tesiri “kötü”dür. İşte “horoskop” denilen doğum falı bu esaslara göre tertiplenir.Ancak bu astroloji ilmi birkaç satırla anlatılacak bir konu değildir.Yüzlerce cilt bilgisi havidir.Bir horoskop tertiplemek veya burçların falına bakmak sadece bilgi işi de değildir.Mühim olan “tefsir”dir.

Tefsir kabiliyeti de, sezgi, zeka ve muhayyile gibi meziyetler ister. Onun içindir ki iyi astrologlar nadirdir.Asırların yetiştirmiş olduğu müstesna kabiliyetleri de isim bırakmışlar,

1.9.2. Dini İnanışlar