• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Sosyal DıĢlanma Ġle Mücadelede GeliĢtirilen Son Dönem

BÖLÜM 2: TÜRKĠYE’DE SOSYAL DIġLANMA SORUNU VE GÜNEYDOĞU

2.3. Türkiye’de Sosyal DıĢlanma Ġle Mücadelede GeliĢtirilen Son Dönem

Temel etken olan gelir dağılımı adaletsizliğinden ve yoksulluktan kaynaklanan sosyal dıĢlanma sorunu birçok ülkede görüldüğü gibi Türkiye‟de de yaĢanmaktadır. GeliĢmiĢ ve az geliĢmiĢ ülkelerde olduğu gibi, Türkiye‟de de söz konusu olan gelir dağılımı adaletsizliği beraberinde yoksulluğu getirmiĢtir. Gelir dağılımı adaletsizliği, eĢitsizlik ve yoksulluk, yoksunluk iliĢkisiyle birlikte sosyal dıĢlanma olgusunu da ortaya çıkarmıĢtır.

Zengin ve yoksul kesim arasındaki gelir farkının fazlalığı ve bölüĢümün eĢitsiz oluĢu yoksul kesimlerin ekonomik hayattan, tüketim harcamalarından, iĢgücü piyasalarından, siyasal ve toplumsal alan gibi birçok alandan dıĢlandığının bir

62

göstergesi olarak kabul edilmektedir. Gelir dağılımı adaletsizliğiyle paralel ilerleyen yoksulluk, yaĢanan teknolojik, ekonomik ve demografik geliĢmelerle büyük bir yapısal dönüĢüm yaĢayan Türkiye‟nin gündemine sosyal bir sorun olarak 1990‟lı yılların sonunda yerleĢmiĢtir. Bu dönemde Türkiye‟de, eskisinden farklı kurumların oluĢması ve politikaların uygulanması, ekonomik geliĢme ve modernleĢmeyi tetiklemiĢtir. Buna bağlı olarak bir istihdam güvencesi olan tarım sektörünün yıpranmaya baĢladığı ve sanayileĢme sorunlarıyla hatta sanayi sonrası topluma geçiĢ sorunlarının eĢzamanlı olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bu durumlar Türkiye‟de, yoksulluk boyutunun artmasına neden olmuĢtur (BölükbaĢı, 2008,s.84).

Türkiye‟de yoksulluk riskiyle en fazla karĢı karĢıya kalan bazı sosyal kesimler; sağlık, eğitim hizmetleri ile kültürel olanaklardan ve bilgi-iletiĢim teknolojilerinden yararlanmak, üretim etkinlikleri içinde yer almak ve karar alma süreçlerine katılmak açısından sosyal dıĢlanmaya maruz kalmaktadır. Bunlar özellikle tarım sektöründe ve güvencesi olmayan geçici iĢlerde çalıĢanlar, eğitimsizler, kadınlar, çocuklar, yaĢlılar ve engellilerdir.

Türkiye‟de kırsal alanlarda ve/veya kentlerde yaĢanan yoksulluk ve iĢsizlik temelli sosyal dıĢlanma sorunu, “sosyal bir problem” olarak değil, AB genelinde olduğu gibi “ekonomik” bir sorun olarak algılanmaktadır. Bu soruna insan odaklı yaklaĢımı engelleyen küreselleĢme sürecinin getirdiği yeni liberal politikalar; sosyal dıĢlanmayla mücadele ederken aktif istihdam politikaları, sosyal güvenlik sistemlerinin yeniden yapılanması, emeklilik reformları, devlet yerine sivil toplum örgütlerinin öne çıkartılması gibi sonuçlar doğurmuĢtur. Özel sektörün ve sivil toplum kuruluĢlarının özellikle gençlere, kadınlara, düĢük becerili kiĢilere, engellilere ve yaĢlılara sunduğu eğitim ve kısa süreli seminerler, toplumda dıĢlanan bu kesimleri ekonomiye kazandırarak (ya da geri kazandırarak) ekonominin büyümesine katkıda bulunmaktadır. Birçok aktörün katılımı ve katkılarıyla yürütülen bu sosyo-ekonomik aktiviteler AB‟de olduğu gibi, Türkiye‟de de daha iyi bir ekonomik performansın gerçekleĢmesine odaklanmıĢtır.

Türkiye genelinde Eylül 2012 döneminde istihdamın % 25,5‟i tarım sektöründe iken, yine aynı dönemde bu sektörün gayri safi yurtiçi hâsıladaki (GSYĠH) payı sadece %8,1 dir. Kırsal alanda tarım sektörünün en çok istihdam yaratan sektör olması ve

63

tarım sektörünün GSYĠH‟deki payının barındırdığı istihdama göre düĢük kalıĢı, kırsal alandaki yoksulluğun en önemli nedenidir. BM Bin Yıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda, kırsal alandaki yoksulluğu yok etmek için önemli adımlar atılmıĢtır. TÜĠK Gelir ve YaĢam KoĢulları 2011 AraĢtırması, kırsal alandaki yoksulluğun önemli boyutlarda olduğunu göstermektedir (%22,6) (TÜĠK, 2011b-2012b).

Kırsal alandaki iĢsizlik oranı ise Eylül 2012 döneminde %4,8‟dir (TÜĠK, 2012). Kırsal yoksulluğun giderilmesi bağlamında, öncelikle, kırsal alanda yaĢayan yoksul kesimin ekonomik kaynaklarının çeĢitlendirilmesi için yerel düzeyde gelir getirici projelerin desteklenmesi öngörülmektedir. Ayrıca Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi (UKKS) belgesiyle uyumlu olarak, kırsal kesimde tarımdaki yapısal dönüĢüm sonucu ortaya çıkan vasıf düzeyi düĢük iĢgücünün tarım dıĢı sektörlere yönlendirilmesi ve bu iĢgücünün nitelik ve beceri düzeylerinin, iĢgücü piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda; istihdam edilebilirliklerinin özellikle aktif iĢgücü programları uygulanmak suretiyle geliĢtirilmesi hususu önem taĢımaktadır.

Sosyal dıĢlanma, yalnızca elveriĢsiz ekonomik koĢullar sonucunda toplumdan dıĢarıya itilmiĢ bireylerin veya grupların sosyal veya politik edilgenliğini ifade etmez. Dini inançları, etnik kökenleri veya milliyetleri, engellilik ve cinsiyet açısından ayrımcılık görerek, toplumun, iĢ piyasalarının ve sosyal hayatın dıĢına itilen kimseler yaĢadıkları ekonomik ve psikolojik yoksunluklardan dolayı uzun süreli ve kuĢaklar boyu aktarılan dezavantajlara maruz bırakılırlar. Toplum içinde adaletsizliğe ve eĢitsizliğe sebep olan dıĢla(n)ma olgusu, sosyal refah devleti temelinde uzun soluklu birlik ve beraberlik, refah ve kalkınmanın sürdürülebilirliğini sağlama ülküsünün önünde çok ciddi bir tehdittir (Kalkınma Bakanlığı/sodes, 2013). Kalkınma Bakanlığı ve BMMK'nın (BirleĢmiĢ Milletler Mukim Koordinatörlüğü) birlikte hazırladığı planda da belirtildiği üzere, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı, SODES ve Tarımsal Kooperatiflerin Desteklenmesi Projesi gibi programların uygulanmasına devam edilmektedir (Kalkınma Bakanlığı, 2010).

Yoksullukla mücadele ve sosyal yardım alanında strateji oluĢturmak amacıyla kurulan Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, sosyal yardım programları aracılığıyla yoksulluğu ve etkilerini azaltmayı hedeflemektedir (SYGM, 2013). Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü sosyal yardım veren kurumlar arasında, aktarılan kaynak miktarı

64

açısından en büyük paya sahip olan kurumdur. Kurum tarafından Sosyal YardımlaĢma ve DayanıĢma TeĢvik Fonu kaynağı kullanılarak, çeĢitli sosyal yardım programları uygulanmaktadır. Sosyal güvencesi bulunmayan fakir ve muhtaç vatandaĢların gıda, yakacak, barınma, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarının karĢılanmasına yönelik yardımlar yapılmaktadır. Bu çerçevede Fondan 2011 yılında aktarılan kaynağın yardımlar bazında dağılımı incelendiğinde en büyük kaynağın eğitime ayrıldığı (% 24) görülmektedir. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, eğitim yardımları kapsamında farklı türde yardımlarda bulunmaktadır. Bu yardımlara bakılacak olursa; eğitim materyali yardımı, maddi imkânsızlıklar nedeniyle çocuklarını okula gönderemeyen ailelere çocuklarının okula devam etmeleri Ģartıyla “ġartlı Eğitim Yardımı”, okulların bulunduğu merkezlere taĢınan yoksul öğrencilere öğle yemeği, yükseköğrenim öğrencilerine baĢarılı olmaları Ģartıyla burslar verilmesi, yapılan yardımlar arasında yer almaktadır (SYGM, 2011). Bu tür yardımlara ek olarak, çalıĢabilir durumda bulunan yoksul vatandaĢların kendi iĢlerini kurarak geçimlerini sağlamalarına yönelik Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi (KASDEP) gibi projeler de yürütülmektedir (SYDGM, 2012).

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Hayat Boyu Öğrenme baĢlığı altında yer alan Halk Eğitim Merkezleri kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluĢlarıyla iĢbirliği içerisinde, bireylerin kiĢisel bilgi ve istihdam becerilerini geliĢtirerek iĢ ve yaĢam kalitelerini artırmayı amaçlamaktadır. Halk Eğitim Merkezleri'nde kurslara giden kiĢi sayısı oldukça yüksektir: MEB‟in 2010-2011 rakamlarına bakıldığında, genel kurslara yaklaĢık 2 milyon 700 bin kiĢi, mesleki ve teknik kurslara 850 bin kiĢi ve okuma yazma kurslarına 920 bin kiĢinin katıldığı görülmektedir. Mesleki eğitim alanlar arasında ustalık-kalfalık, usta öğretici ile iĢyeri açma belgesi alan toplam 285 bin kiĢi bulunmaktadır (MEB, 2012b,s.65-66).

Bölgesel kalkınmayı güçlendirmek ve sürdürülebilirlik sağlanması amacıyla kurulan Kalkınma Ajansları ise kamu kuruluĢları, KOBĠ‟ler, sivil toplum kuruluĢları gibi yerel aktörlere çeĢitli destekler vermektedir. Ülke genelindeki 26 Ajans, verdikleri mali desteklerle doğrudan finansman, doğrudan faaliyet ve güdümlü proje destekleriyle kredi desteği; teknik desteklerle ise kurumsal kapasiteyi geliĢtirmeye yönelik eğitim ve danıĢmanlık sunmaktadır. Destek verilen projeler arasında “Göçle Gelen Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Uyumunun Sağlanması” ve “Bölge Ġçi GeliĢmiĢlik Farklarının

65

Azaltılması”, “Kentsel YaĢam Kalitesinin iyileĢtirilmesi” gibi sosyal içermeye yardımcı olacak projeler yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2011).

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‟na bağlı Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde hazırlanan ve 2011-2013 döneminde engelli kiĢiler için evde bakım ve kurumsal bakım hizmetlerinin iyileĢtirilmesini ve konuyla ilgili eğitimlerin, teknolojinin ve güvence sistemlerinin geliĢtirilmesini hedefleyen “Bakım Hizmetleri Stratejisi ve Eylem Planı‟nın” kabul edildiği belirtilmiĢtir. Olumlu geliĢmeler bulunmakla beraber Türkiye‟de sosyal içerme alanında yeteri kadar derleme sağlanamadığı belirtilmiĢtir. Özellikle kırsal bölgelerde yaĢayanlar ve çocuklarda yoksulluk riski oranının yüksek olduğuna iĢaret edilmiĢtir. Ayrıca istihdam edilen kiĢilerde de yüksek yoksulluk oranı olduğu vurgulanmıĢtır (Avrupa Komisyonu, 2011c).

Kurumların sosyal içermeye yönelik programları ve projelerinin yanı sıra, çeĢitli alanlarda hukuki düzenlemeler de yapılmaktadır. Örneğin, Türkiye AB‟ye uyum sürecinde giriĢtiği reformların bir parçası olarak cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması için gerekli çalıĢmaların yapılması doğrultusunda son zamanlarda kadınlar lehine pek çok hukuki düzenleme yapmıĢtır. 1 Ocak 2002 yılında yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun kadınlara yönelik cinsiyete dayalı ayrımcılığı destekleyen maddeleri kaldırarak kadın-erkek eĢitliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemeler getirmiĢtir (ASPB, 2012).