• Sonuç bulunamadı

Sosyal Adaletsizlik ve Gelir Dağılımdaki EĢitsizlik

BÖLÜM 1: GELĠR SEVĠYESĠNE BAĞLI SOSYAL DIġLANMA SORUNU VE

1.2. Gelir Seviyesini Etkileyen Unsurlar Açısından Sosyal DıĢlanma Faktörleri

1.2.5. Sosyal Adaletsizlik ve Gelir Dağılımdaki EĢitsizlik

3-Genellikle ya yoksulluk sınırının (asgari hayat standardının) altında olanlara ya da istihdamı sağlanamayan engelliler gibi özel gruplara dâhil olanlara sunulan kamusal sosyal yardımlar.

Her ne kadar sosyal koruma (güvenlik) kapsamındaki bu önlemlerin en geliĢmiĢ halleri bile sosyal dıĢlanma tehlikesini tamamen bertaraf etmeye bazen yetmese de, birçok sosyal riski azaltması bakımından önemlidir. Sosyal koruma mekanizmaları, özelde kiĢilerin yararına iken; genelde toplumun çıkarına hizmet etmektedir. Bu nedenle sosyal koruma / sosyal güvenlik sistemleri, toplumsal dayanıĢma kapsamında maddi güvence sağlamasının yanında ekonomik büyüme ve geliĢme ile toplumsal barıĢa da katkı sağlamaktadır.

Çoğu geliĢmekte olan ülkelerde bireyleri bu sosyal koruma mekanizmasının dıĢında bırakan birçok ekonomik neden vardır. Sosyal koruma sisteminin çok geliĢmemiĢ olduğu ülkelerde gelir sahibi olmayanlar, çalıĢma gücünden mahrum olanlar ve çalıĢma fırsatlarına eriĢimde zorluk yaĢayan gruplar, sosyal güvenlik sistemine katkı sağlamadıkları gerekçesi ile sosyal korumadan yararlanamamakta ve sosyal dıĢlanmaya maruz kalmaktadır (ġahin, 2009,s.67-68).

1.2.5. Sosyal Adaletsizlik ve Gelir Dağılımdaki EĢitsizlik

Sosyal dıĢlanmanın temel olarak ortaya çıktığı alan, düzenli bir gelirden yoksun olma hali olan gelirsizlik yani yoksulluktur. Gelirden yoksun olma hali olan yoksulluk, sosyal dıĢlanmanın hem sebebi, hem de sonucudur.

Sosyal dıĢlanma ve yetersiz gelir durumu üzerine yapılan çalıĢmalarda sosyal dıĢlanma refah düzeyi ve fert baĢına düĢen gelir ile iliĢkilendirilmektedir. Öyle ki sosyal dıĢlanma toplumda gelir ve refah düzeyinde belirgin negatif farklılık, engellilik, cinsiyet ve etnik farklılığının görüldüğü kesimlerin veya bireylerin toplumsal bütünün ve/veya sermaye birikim sürecinin dıĢında kalması olarak tasvir edilmektedir (ġahin, 2009,s.15).

Bu çerçevede sosyal dıĢlanma, gelir dağılımdaki sosyal adaletsizliklerle yakından ilgilidir. Ruth Levitas‟a göre de sosyal dıĢlanmanın nedenlerinden biri sosyal adaletsizliktir. Buna göre yeniden gelir dağılımı (redistributionist discourse) alanında yaĢanan sorunlar, alt gelir gruplarının ekonomik yönden dıĢlanmalarına sebebiyet vermektedir. Bu düĢüncenin savunucuları, yoksulluğun giderilmesinin gelir

16

dağılımına bağlı olduğunu buna bağlı olarak da adaletli bir gelir dağılımını sağlayan sosyal politikaların yoksulluğu ve dolayısıyla sosyal dıĢlanmayı da önleyeceğini iddia etmektedir (Pierson, 2001,s.21).

Bugün dünyanın her yerinde, çeĢitli biçimlerine rastlayabileceğimiz sosyo-ekonomik eĢitsizlik, bütünsel bir etki yaratarak, fırsat eĢitsizliği biçiminde katlanarak büyümektedir. Toplumsal kurumlar ve düzenlemelerin birbirleriyle iliĢki ve bağımlılık içinde olmaları nedeniyle sosyal yaĢamın bir alanındaki eĢitsizlik diğer alanlara da yansımaktadır (Jamrozik ve Nocella, 1998,s.136).

Gelir dağılımına bağlı sosyo-ekonomik adaletsizlikler, birçok ülkede mevcuttur. Bu bağlamda ekonomik ve sosyal adaletsizliğin dört boyutu, sosyal dıĢlanmaya sebebiyet vermektedir (Doğan, 2000,s.250).

1-Fırsat EĢitliğini Önleyen Etkenler: Adil olmayan bir gelir dağılımı, eksik istihdam, yetersiz eğitim-sağlık hizmetleri, siyasi-kültürel faaliyetlere katılamama, sosyal dıĢlanmayı tetikleyen etkenlerdir. ĠĢsiz bir kiĢinin bankadan kredi alamaması ve eğitim düzeyi düĢük bir insanın emek piyasasında gelir düzeyi iyi bir iĢ bulamaması, fırsat eĢitliksizliğine bağlı sosyal dıĢlanmıĢlık örnekleridir (BölükbaĢı, 2008,s.44).

2-Coğrafi-Mekansal Etkenler: Coğrafi dıĢlanma, belirli mekânlara ulaĢımda, belirli mekânlardan yararlanmada sorunların bulunması ve engellerle karĢılaĢma durumudur. Bu bağlamda bir ülkede gerçekleĢen köy-kent ayrımı ya da bölgesel ayrım, bir kısım kesimleri sosyal dıĢlanmaya maruz bırakmaktadır. Bu kesimler, devletin kent çevrelerinde yaptırdığı özel konutlarda, varoĢlarda veya gecekondularda ikamet ettiği zaman, durumlarına mekânsal dıĢlanma boyutu açıkça eklenmiĢ olmaktadır. Bu noktadan hareketle, dıĢlanma durumunun belirli grupların yoksulluğunu güçlendirdiği ve yoksulluk riskini yükselttiğini söylemek mümkündür.

Toplumun kiĢiyi yaĢadığı mekândan dolayı dıĢlaması veya kiĢinin yaĢadığı yerdeki kamu hizmetlerinin niteliği ve niceliği nedeniyle toplumsal yaĢama katılamaması gibi sorunlar, mekansal dıĢlamanın örnekleridir. Bu anlamda mülkiyetten dıĢlanma, özellikle tarımın egemen olduğu birçok geliĢmekte olan ülkede en ciddi tartıĢma konularından biridir. Çünkü bu ülkelerde mülkiyet; üretim, gelir, barınma ve güvence anlamına gelmektedir. Kırsal kesimde mülkiyete sahip olamama, geniĢ ölçüde maddi

17

bir yoksunluktur. Barınma, sosyal bütünleĢmenin en önemli unsurlarından biridir. Bireye sosyal iliĢkilerini belirleme tercihi sunmakta, istihdama, sosyal refaha, sağlığın korunmasına katılımı düzenlemektedir. Barınma güvencesi mesleki ve sosyal bütünleĢmenin ve aile yaĢamının en temel Ģartı olarak kabul edilmiĢtir. Konuttan dıĢlanma sorunu “evsizlik” (homeless) ile açıklanabilir. Evsizlik, en uç dıĢlanma biçimlerindendir. BM Raporuna göre, dünyada yaklaĢık 100 milyon kiĢinin evsiz olduğu ve hiçbir zaman sorunun bütünüyle çözümlenemediği, hatta çoğu ülkede zamanla arttığı ifade edilmektedir (www.undp.org ).

3-Sosyo-Kültürel ve Siyasi Etkenler: Ekonomik nedenlerden bağımsız olarak, toplumsal ve kültürel hayata tam olarak katılamama durumu, bir sosyo-kültürel dıĢlanma biçimidir. Toplumun çoğunluğu ile karĢılaĢtırıldığında farklı bir dil konuĢmak, farklı bir dine ya da etnik kökene sahip olmak, farklı giyim-kuĢam ya da cinsel yönelimlere sahip olmak gibi nedenlerle sosyal bütünleĢmede zorlukların yaĢanması, sosyo-kültürel dıĢlanma nedenleri arasında gösterilmektedir. Toplumda var olan etnik, din ve dil ayrımı, özellikle bunun ideolojik nitelikli kamusal politikalarla desteklenmesi halinde söz konusu toplumda kırılgan etnik veya dini grupların ve azınlıkların siyasi dıĢlanmalarına da yol açmaktadır.

Siyasi dıĢlanma, özellikle çeĢitli nedenlerden dolayı vatandaĢlık haklarını tam olarak kullanamama ve siyasal katılımın engellenmesi durumunda ortaya çıkmaktadır (Tartanoğlu, 2013,s.264). Siyasal dıĢlanmanın bir diğer boyutu da hükümet politikaları ile ilgilidir. Burada, kamusal yaĢamın yanında kamusal hizmetler alanından da dıĢlanma söz konusudur. Bu durum modern devletin en büyük vaadi olan fırsat eĢitliğinin hükümsüz kılındığının önemli bir göstergesidir. Siyasal dıĢlanma, demokrasinin gerçek anlamda iĢlemediği bir süreci ifade etmektedir. Demokrasi kavramının özünde herkesi bağlayan ve ilgilendiren karar süreçlerinde yurttaĢın katılımı söz konusudur. Sosyal dıĢlanmanın siyasal alandaki yansımaları, yurttaĢlık hakları ile siyasal haklardan yeterince yararlanamamakla kendini göstermektedir. YurttaĢlık haklarının yetersizliği ve eksikliği, bu hakların devlet tarafından yetersiz biçimde uygulanmasından kaynaklanabileceği gibi bireylerin, grupların ve organizasyonların bu hakları savunmasındaki yetersizlikten de kaynaklanabilmektedir.