• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker yollamasının nedenleri;

1) II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından Sovyet’lerin Türkiye’den bazı toprak ve boğazlardan üs talep etmesi sonucunda Türkiye’nin batıya yaklaşması,

2) Uluslararası Andlaşmalardan doğan yükümlülük (Birleşmiş Milletlerin aldığı karara uymak istemesi).

3) Savaş başlamadan önce kurulmuş olan NATO İttifakına Türkiye’nin katılmak istemesi ve ABD’nin yanında yer alarak NATO’ya girişte kolaylık sağlanması olarak özetlenebilir.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin Batı ittifakı içerisine girme ihtiyacını somut bir şekilde ortaya çıkarmış ve bu tercih savaş sonrasında da gözle görülür bir biçimde dile getirilmiştir (http://www.anadolu.be/2004- 12/29.html B.Tarihi: 19.11.2005; Aktaran: Tanesen, 2006: 40).

2.1.2.1. Yasama ve Yürütme Organlarının Tutumu

27 Haziran 1950 günü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kore’de tek meşru devlet olan Güney Kore’ye yardım etmeleri için, üye devletlere müracaata karar vermiş ve durum ilgili devletlere telgraf çekilerek duyurulmuştur. Bu üye devletlerin içerisinde olan Türkiye’deki o günkü siyasi tablo şöyledir.

14 Mayıs 1950’de yapılan parlamento seçimlerinde Demokrat Parti (DP) seçimi kazanarak, Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes de Başbakan olmuştur. Yeni kurulan Türk hükümeti, Kore Savaşı’nın başlaması üzerine BM Güvenlik Konseyi’nin 25 ve 27 Haziran 1950’de aldığı kararlara ve uluslararası yardım çağrısına 29 Haziran 1950’de, Türkiye’nin NATO’ya girişini kolaylaştıracağı düşüncesiyle olumlu yanıt vermiştir. Yanıt şöyleydi: “ Türkiye Cumhuriyeti, BM Genel

Kurulu’nun bir üyesi sıfatıyla üstlenmiş bulunduğu yükümlülükleri yasa çerçevesinde ve içtenlikle yerine getirmeye hazır olduğunu hemen bildirir.” (Çakmak, 2004: 246).

“Türkiye Cumhuriyeti, ABD’den sonra Kore’ye en büyük yardımı gönderen ikinci devlet olmuş ve 4.500 kişilik bir Türk tugayını Birleşmiş Milletler emrine vermek üzere Kore’ye göndereceğini açıklamış, 1950-1953 yılları arasında değişim esasına göre 15.000 Türk askeri görev yapmış, 733 şehit vererek muharebelerde kritik görevler yerine getirmiştir.” (TSK’nin Dünya Barışına Katkıları, 2001: 23).

Hükümetin Kore’ye asker gönderme kararı üzerine TSK hazırlıklara başlamış ve 5090 askerden oluşan Kore Türk Tugayı’nı hazırlamıştır. Tugay Komutanlığı’na Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, Piyade Alay Komutanlığı’na ise Albay Celal Dora görevlendirilmiştir.

Adnan Menderes Hükümeti, 18 Temmuz 1950’de, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Yalova’daki yazlığında ve başkanlığında, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da katılımıyla toplantı yapmış ve bu toplantıda Kore’ye asker gönderme kararını almıştır. Hükümet kararın alınmasının ardından Meclis’e konu hakkında bilgi sunmuştur. DP Grup Başkan Vekili Dr. Ekrem Hayri Üstündağ, hükümetin kararını tasvip için bir önerge vermiş ve Meclis de bu önergeyi kabul etmiştir. Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesine muhalefet partisi CHP ve lideri İsmet İnönü kararın usulsüz ve anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkmıştır. Ancak, askerlerin Kore’ye gitmesinden sonra CHP bu aşamada Türk askerinin yanında yer almıştır (Çakmak, 2004: 248).

Türkiye’nin Kore Savaşı’na katılması, modern Türk tarihinde istisnai bir durumdur. Türkiye o zamana kadar kendi sınırları dışında herhangi bir askeri harekâta veya müdahaleye girmekten kaçınmıştı. Kore’ye Türk askerinin gönderilme kararı bu anlamda cesaretli bir karardı. Türkiye’nin Batılı ülkelerle kızıl tehlikeye karşı ortaklaşa güvenlik safında katılım yeni seçilmiş olan Menderes Hükümeti tarafından atılmış radikal ve yeni bir adımdı. Bu trajik karar Türkiye’de yeni iş başına gelmiş olan hükümetin aktif ve dinamik dış politikasının kayda değer bir yönünü oluşturmaktadır. Kararın neticelerinin öneminin bu gün bile geçerli olması kararın trajik bir karar olduğunun göstergesidir (Bağcı, 2001: 132).

Kore Savaşı, sadece Türk dış politikasının değil aynı zamanda süper devletlerin izleyecekleri politikanın yönünü de bütünüyle değiştirerek uluslararası politikada yeni bir değişim sürecine başlangıç oluşturmuştur. (Demirel, 1990: 48).

2.1.2.2. Birleşmiş Milletlerin Kararı

25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusunun Güney Kore sınırını (38. paralel) geçerek bu devlete saldırmasıyla başlayan savaşın ardından New York’ta BM Güvenlik Konseyi olağanüstü toplanmıştır.

ABD yönetimi Kore konusunu, Kuzey Kore saldırısının yapıldığı gün olan 25 Haziran’da BM Güvenlik Konseyi’ne götürmüş ve acil önlemler alınmasını istemiştir. Bu dönemde Çin’de komünistler yönetimi ele geçirince Chiang Kai Shek ve hükümeti Formoza adasına sığınmak zorunda kalmıştır. Chiang Kai Shek’in devrik hükümeti tüm Çin’i BM’de temsil etmeye devam ettiğinden SSCB bu durumu protesto için Güvenlik Konseyi toplantılarını boykot etmiştir. Bu sebeplerden dolayı Kore konusunda Sovyet vetosu işlememiş ve ABD’nin istediği yönde kararlar alınabilmiştir. Kore konusunda Konseyin 25 Haziran’da aldığı 82 sayılı kararda ise, Kore’nin meşru idaresi olarak kabul edilen Kore Cumhuriyeti’ne (Güney Kore) yönelik saldırı kınanıyor, hemen ateşkes ve Kuzeye ait kuvvetlerin çekilmesi isteniyordu. Kore’deki BM komisyonlarının da durumu gözlemlemesi isteniyordu. Ayrıca Kuzey Kore’ye yardım edilmemesi ve 82 sayılı kararın uygulanabilmesi için BM üyelerine her türlü yardımda bulunmaları isteniyordu. Görüldüğü üzere Sovyet temsilcisinin yokluğunda alınan bu kararda henüz askeri bir müdahale ve yardımdan söz edilmemiş; fakat ABD’nin Konseyden bir karar çıksın çıkmasın müdahale hazırlığında olduğu ve Japonya’daki birliklerin komutanı olan Mac Arthur’a Başkan Truman’ın Güvenlik Konseyi’ndeki sonucu beklemeden önceden hazırlık emirlerini verdiği bilinmektedir (Hasgüler ve Uludağ, 2004: 132-133).

27 Haziran 1950’de yani saldırıdan iki gün sonra Konsey 83 sayılı kararı almıştır. Bu karar barışı korumak için BM üyeleri Güney Kore’ye yardımda bulunmaya çağrılıyordu. Oylamada Sovyet temsilcisi yine bulunmamış ve bu sayede yine vetoya takılmaksızın böyle bir karar alınabilmiştir. Bu karar zorlayıcı tedbirler içeren emredici bir karar değil, tavsiye niteliğinde bir karar olmuştur. Buna rağmen 53 devlet karara

uyarak yardımda bulunacaklarını Genel Sekretere bildirmiş ve bunlardan 16 devlet Kore’ye asker göndermiştir. Buna karşın savaşa katılan BM kara gücünün % 50’si Amerikan, % 40’ı ise Güney Kore kuvvetlerinden oluşurken hava ve deniz güçleri ise çok büyük oranda ABD’ye aitti. (Gönlübol, 1964: 323-324, Aktaran: Hasgüler ve Uludağ, 2004: 132-133).

Güvenlik Konseyi yine Sovyet delegesinin yokluğunda kararlar üretmeye devam etti ve 7 Temmuz’da aldığı 84 sayılı kararla BM çağrısına göre toplanacak birliklerin komutasını ABD’ye verirken 31 Temmuz’da aldığı kararla Kuzey Kore halkının ihtiyaçlarının müttefik kuvvetlerce dikkate alınmasını istedi. Sovyetler ancak 1 Ağustos’tan itibaren Konsey toplantılarına yeniden katılmaya başladılar ve oradan Kore konusunda artık karar çıkmaz oldu. Sovyetler Birliği işin ciddiyetini sonradan kavramış fakat artık olaylar Sovyetlerin istemediği bir şekilde cereyan etmeye başlamıştır. Sovyetlerin BM’yi ciddiye almamalarından ötürü katılmadıkları toplantılarda veto mekanizmasının işlememesi halinde rahatlıkla BM gücünün oluşabileceği ve saldırının def edilmesi için meşru olarak harekete geçilebileceği ortaya çıktı ve Sovyet yöneticileri ancak o zaman BM mekanizmalarının önemini idrak edebildiler (Weyl, 1975: 450-451).

2.1.2.3. Türkiye’nin NATO’ya ve Batı İttifakına Girme İsteği

Türkiye NATO’nun kurulmasının ardından Mayıs 1950’de bu ittifakın üyesi olmak için müracaat etmiş, fakat çeşitli sebeplerle iki kez olumsuz karar verilmiştir. Türkiye bu olumsuz kararlara rağmen üyelik isteğinden vazgeçmemiş ve Batı bloğunun bir üyesi olmak istediğini her fırsatta dile getirmiştir.

“Türkiye bakımından ise NATO üyeliğinin üç önemli nedeni vardı: Askeri-güvenlik açıdan Sovyet tehdidine karşı NATO-ABD’nin gücünü arkasına almak; ekonomik açıdan, başlangıçta ABD’den ve daha sonra diğer Batı ülkelerinden dış yardım ve avantajlar sağlaması ve siyasi açıdan, Türkiye’nin Batılılaşmasına ivme kazandırmak. Burada Batılılaşmaktan asıl maksadın ABD ile iyi ilişkiler kurmak olduğunu kabul etmek gerekir. Özellikle Menderes-Demirel- Özal çizgisi ve ekolüne ait Türk devlet politikası açısından ABD’nin önceliği vardı.” (Gözen, 2006: 207-208).

Kore Savaşı’na Türkiye tarafından asker yollanmasındaki asıl amaç, Ruslarla yani komünist güçlerle çarpışmak ve Batının desteğinin kazanılmasıdır. Batının

desteğini alan bir Türkiye, Sovyetlere karşı güvenliğini daha iyi muhafaza edecektir (Tek, 2005: 2-3).

2.1.3. Kore Savaşına Türk Askerinin Gönderilmesi ve 1924 Anayasasına