• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

4.4. Türkiye İngiltere İlişkileri

Atatürk‟ün son yıllarına kadar Musul sorunu hariç Türk - İngiliz ilişkileri pürüzsüz yürüdü. Doğudaki Kürt Sorunu ile batıdaki denge / ittifak sorununu çok iyi takip eden genç Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı‟nın son dönem politikalarının küçültülmüş halini -ama bu sefer doğru ata oynayarak- Cumhuriyet döneminde uygulamaya koyacaktır. Cumhuriyet dönemininde Türkiye‟nin dış politika için elindeki alternatifleri de sınırlıdır. Bu tercihler İngiltere - Fransa ekseni, Almanya - İtalya Birliği ve SSCB‟dir.140

138 Tünay Bekir, “Atatürk ve Hatay“ Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 5, Cilt: II, Mart 1986. 139 Çelik Alperen, “II. Dünya Savaşı Öncesi Avrupa ülkeleri“ Birlik Gazetesi Almanya Baskısı, Íubat

2004, s. 33-35.

140 Oran Baskın, “Kurtuluş Savaşından Bugüne Türk Dış Politikası - Batıda Dış Politika“ İletişim

Lozan‟dan beri sürüncemede olan Musul sorunu (1926), Ege‟deki Yunanistan ile olan sorunların kökünden çözümlenmesi (1930) ve Milletler Cemiyeti üyeliği (1930) Türk İngiliz ilişkilerinin hızlı bir şekilde büyümesinin en önemli nedenlerinden biridir. Türkiye‟nin dış politikasında özellikle demokratik değerler söz konusu olduğunda, dünya barışının lideri olarak görülen İngiltere‟nin sürekli Fransa ile beraber hareket etmesi de bu devletin dünya genelindeki politikalarını hızlı bir şekilde inandırıcı hale getirmektedir.

Akdenizdeki tehditvar çıkışları olan İtalya ile 20. Yüzyılın en büyük diktatörlüğüne aday Hitler‟in tavırları da Türkiye‟nin İngiltere ile olan ilişkilerini daha da önemli hale getirmektedir. Ege sahillerine çok yakın olan adalarda askeri üsleri olan ve Akdeniz‟in kendilerine ait olduğu hayallerini bizzat Mussolini‟nin dile getirdiği Faşist İtalya‟nın çıkışları da, Türkiye‟yi İngiltere ile daha çok işbirliği yapmasının nedenlerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.141

Dış tehditlerin önlenmesi veya dengelenmesi için güçlü ülkeler ile müttefik pozisyonları geliştirmenin uluslararası politikaların değişmez ilkelerinden olduğunun iyi farkında olan Türk siyasetçilerin gayretleri, birbirleri ile rekabet halinde olan ülkelelerin sadece müttefik olarak kullanılmayacak, aynı zamanda o ülkelerin Türkiye‟ye yaklaşımlarında Türkiye ile yakın işbirliğinde olmanın değerinin daha da arttığını farketmelerine yol açacaktır.

Bir asırdan bu yana gerek Akdeniz, gerekse Türkiye‟nin hinterlandı konumundaki İngiliz etkisini çok iyi farkeden Türk siyasetinin, İngiltere ile işbirliği özellikle II. Dünya Savaşı‟nın başlangıç yıllarında en gerçekçi kararlardan biri konumundadır. Rekabet halindeki Avrupa ülkeleri arasında bölgede en fazla askeri üssü ve müttefiği bulunan İngiltere‟nin Türkiye ile olan ilişkilerinin bu dönemde en üst düzeyde olması Türkiye‟nin kendini savaşın dışında tutabilmesinde önemli bir rol oynayacaktır.

Türkiye‟nin 1930 yılından beri özellikle Balkanlarda ve Orta Doğu‟da çeşitli ülkeleri biraraya getirerek bölgeye dışarıdan yapılacak bir müdaheleye karşı olduğunu ortaya koymasındaki politikalarının tamamında Türk - İngiliz fikir birliğinin izlerini

141 Bauer Renate, “Türkei im Zweiten Weltkrieg“ Neue Ekonomi Magazin, Alp Media Almanya,

görmek mümkündür. Türkiye‟nin uluslararası çabalarında adı sıkça geçecek „dışarıdan bir saldırı, statükoyu bozmaya yönelik hareketler ve barışı tehlikeye atacak davranışlar‟ adlandırmalarının tarif ettiği tüm kelimelerin muhatabı İngiltere‟nin de rekabet halinde olduğu Almanya - İtalya ikilisi ile henüz kimden yana tavır koyacağı belli olmayan SSCB‟dir.

Uluslararası bir çok sıkıntı da Türkiye - İngiltere arasındaki danışma mekanizmalarının sürekli açık tutularak bölgedeki barışın korunmasına yönelik olarak her iki ülkenin de bir çok gelişmeyi benzer ölçü ve algılamalar ile değerlendirmelerine yol açmaktadır. Atatürk‟ün son yıllara kadar sıkça görüştüğü İngiltere‟nin Ankara Büyükelçisi P. Lorrain‟e Motreux konusundaki desteklerinden dolayı teşekkür mehiyetinde diğer diplomatlardan ayrı bir önem vermesi de iki ülke arasındaki ilişkilerin sağlamlığını daha da öne çıkarmaktadır.

1938 yılı sonundan itibaren Türkiye‟nin İngiltere ile görüşmelere başlayarak ittifak teklifini Hitler‟i tanımadıkları için hala onu yatıştırma142

(İngilizce: appeasement) politikası yürüten İngiliz siyaseti yüzünden gerçekleşmemiştir. Nazilerin Çekoslovakya‟yı işgali sonrası ancak gözleri açılan İngiltere Atatürk dönemi Türk Dış Politikası‟nın önemini ve kendilerine Türkiye‟nin yaptığı teklifin değerini anlayabilecektir.

1939 yılının yaz aylarına kadar Türk - İngiliz münasebetlerinde gelişmeleri değerlendirme açısından büyük benzerlikler göze çarpmaktadır. İki ülkenin uluslarası sorunlara bakışlarındaki benzerlikler tarafları giderek daha çok biraraya getirmektedir. T.D.P.‟nin bakış açısı İngiliz Siyaseti nezinde Türkiye‟yi bölgede rol oynayabilecek potansiyel bir ülke konumuna getirecektir. Ancak Londra ve Ankara‟nın karşılıklı menfaatlerdeki detay hesaplarına inmesi iki ülkenin ittifak anlaşmasına kadar

142 II. Dünya savaşı öncesi İngiltere başbakanı Neville Chamberlein ile özdeşleşen bir politikadır.

Hitler‟in esas ilgi alanının doğuda olduğuna inandığı için kendileri ile ittifaka girdikten sonra Rus topraklarına yöneleceğini umut ederek, Südetleri aldıktan sonra daha önce Bismarck‟ın da yaptığı gibi Hitler‟in de durarak kazanımlarını elinde tutmak isteyeceğini tahmin etmektedir. Hitler‟in ise Bismarck‟dan çok Napolyon‟a benzeyerek durmak bir yana, taleplerinde çok daha aşırılıklara kaçtığı görülmüştür. Münih Anlaşması sonrası Londra‟ya dönerken uçakta yanındakilere “Bugün onurlu bir barış yapmanın mutluluğu ile ülkeme dönüyorum“ demiştir. Alman ordularının hiç bir Alman‟ın yaşamadığı Çekoslovakya topraklarına girmesinden sonra ise İngiliz başbakan bizzat yatıştırma politikasının bittiğini ilan etmek zorunda kalmıştır. Bkz. Aydın Mustafa, “Kurtuluş

yaklaşan paralel bakış açılarına rağmen, dış etkenlerin de etkisi ile ittifak anlaşması için imzaların atılması bir türlü gerçekleşmeyecektir. Avrupa‟nın irili ufaklı bir çok ülkesinde olduğu gibi çeşitli ülkelerin politik menfaatleri her ay değişebilmekte ve bu ay yapılan tekliflerini gelecek ayki görüşmelerde masadan çektiklerini söylebildikleri bir dönemde T.D.P., İngiltere ile yakın ilişki yürüterek, son derece zor uluslararası sınavlardan başarı ile çıkmıştır.143