• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

4.2. Türk – Sovyet İlişkileri

Türkiye savaş başlamadan önce, ayrım gözetmeden iyi niyet, dostluk ve saldırmazlık gibi çeşitli adlar altında imza altına alınabilecek güvenlik hedefli anlaşmalar için bir çok ülke ile görüşmeler yürütmüştür. İngiltere ve Fransa tarafından İtalyanların Arnavutluk saldırısı sonrası Romanya ve Yunanistan‟a verdikleri garantinin aynısının Türk Dışişleri‟ne de teklifine dikkatli yaklaşan Türkiye, mihverlerin de tepkisini çekmemek için temkinli hareket ederek durumdan Moskova‟yı haberdar ederek nabız yoklamak istemiştir. Rus Başbakan Molotov‟un İnönü‟ye cevabı „Balkanlar ve Karadeniz bölgesinde ortaya çıkan yeni durum çerçevesinde değerlendirmeler yapılarak yeni saldırılara karşılık alınacak tedbirlerin görüşülmesini‟ teklif etmesi Türkiye‟nin kuzey komşusu tarafından da yakın siyasi markaja alındığını ortaya koymaktadır.

125 Akandere Osman – Polat Hasan Ali, “II. Dünya Savaşı Yıllarında Almanya‟nın Türkiye‟ye Baskısı

ve Savaşın İçine Çekme Gayretleri“ I. Uluslararası Tarihi ve Kültürel Yönleriyle Türk-Alman

Rus temsilcilerin Ankara‟da görüşmeler yürüttüğü dönemde Almanya‟nın da Franz von Papen‟i Ankara‟ya ataması bahse konu dönemin diplomatik görüşmelerinin „kıran kırana‟ geçtiğini göstermesi açısından önemlidir. Tarafsızlığını korumak için herkes ile her şeyi konuşabileceğini belirten Türkiye, açık politikalarına karşılık gizli oyunların oynandığı çeşitli ülkelerin siyasi masalarının da en önemli bir ülkesi konumundadır.

İtalyanların ani Arnavutluk harekatını gizli planın bir parçası olarak gören Türkiye, İngiltere – Fransa – Rusya üçlüsü ile eşit görüşmeler yürütüp güvenlik anlaşmaları imzalama çabasında olduğu dönemde, kuzey komşusu hala Hitler Almanyası ile flört edecek kadar saf olduğu için maalesef ilerleme sağlayamamıştır. Çeşitli ülkeler birbirleri ile görüşmelerinde alternatif ve samimi olmayan siyasetlerinin de etkisi ile, özellikle büyük Avrupa ülkeleri Türkiye ile bir anlaşma imzalamadan Türkiye‟nin kimle ne imzaladığına daha çok önem vermektedirler.

Türk Heyeti SSCB ile 1929 yılı protokolünün 2/1 maddesi gereği mevcut durumu karşılıklı danışmalar ile özellikle Alman saldırganlığına karşı ittifak arayışı için masaya oturduğu halde Ruslar Kremlin‟in bir başka odasında Nazi Almanyası ile gizli ittifak pazarlıkları yapmaya çalışmaktadırlar. Türkiye ise gayet iyi niyetli olarak Alman – İtalyan saldırganlığına karşı İngiltere – Fransa – Rusya dostluklarının peşindedir.126

Türkiye‟nin uzun süre büyük ümitler ile yürüttüğü görüşmeler Rusların ani sürprizi ile karşılaştığında sadece Ankara değil, Paris ve Londra‟da şok olacaklardır. 23 Ağustos 1939 günü Moskova‟dan yapılan açıklama Alman – Sovyet Saldırmazlık Paktı‟nı haber vermektedir. Barış denklemlerinin tekrar değiştiğini gören Türkiye, tehlikenin önce Akdeniz, ikinci ihtimal olarak ta Balkanlardan geleceğini düşünmüştü.127

Ortaya çıkan yeni risk analizine göre kökü tarihe kadar uzanan kuzeydeki komşuya da artık ciddi şekilde dikkat edilmelidir. Hitler‟in 1 Eylül‟de Polonya‟ya saldırarak yarısını Stalin‟e vermesi, Türk – Rus görüşmelerinde Moskova‟nın ayak sürümesine sebep olmaktadır.

126 Oran Baskın, “Kurtuluş Savaşından Bugüne Türk Dış Politikası“ İletişim Yayınları, I. Cilt,

İstanbul 2001, s. 416.

Almanya ile anlaşınca diplomatik alanda daha da güçlendiğine inanan Sovyetler Birliği‟nin Ankara Büyükelçisi Vladimir Terentif, Başbakan Íükrü Saraçoğlu‟nu yeni gelişmeleri değerlendirmek ve uygun bir anlaşma yapmak için Moskova‟ya davet ettiğinde, Türkiye önemli sürprizler ile karşılaşacaktır. Hala Moskova ile bir anlaşma peşinde olan Türk Başbakan Saraçoğlu iki ülkenin dostluğundan bahsederken Rusların Monreux Boğazlar Sözleşmesinin Ruslar lehine değiştirilmesini ve Kars ve Gümrü anlaşmaları ile çizilen Kafkasya sınırında yeni düzeltmeler yapılmasını istemeleri niyetlerini açıkça ortaya koymuştur. Zaman zaman Sovyet lideri Stalin‟de görüşmelere bizzat katılarak Rus isteklerini dile getirse de Türk Başbakan Saraçoğlu‟nun „bunlar şu anki görüşmemizin konusu değil‟ tepkisi ile karşılaşmışlardır.128

Bu konuda Osman Akandere / Hasan Ali Polat;

“Yeni ittifaklar ve anlaşmalara göre, Ankara‟nın da tamamen olmasa bile sıkça değiştirmek zorunda kaldığından önündeki seçenekler ise son derece zorlu, biri için diğerinden vazgeçmeyi kolayca göze alamayacağı seçenekler şeklindedir.“129

Yaklaşan tehdit risklerini en aza indirmek isteyen Türkiye‟nin önündeki sadece olduğunu ve dördüncüsünü beklemenin de çok geç olabileceğini belirten Cemil Koçak:

“Türkiye, ya Hür Dünya‟yı temsil eden İngiliz-Fransız ikilisinin önderlik ettiği batılı devletlerden kopup Almanya‟nın kontrolünde gelişen Mihver devletleri ile birlikte olacak,

ya şimdiye kadar çeşitli ülkeler ile imza altına aldığı ikili deklarasyonlara sadık kalmaya gayret edecek,

128 Moskova‟da çeşitli oyalama taktikleri ile 23 gün süren Türk – Rus görüşmeleri sonucundan bir

anlaşma imzalanması ümidini kesen Türkiye Başbakanı Íükrü Saraçoğlu nazik bir dille, “Bundan sonra Stalin Yoldaş‟ın bana yapacağı en büyük iyilik buradan bir an önce ayrılarak ülkeme dönmemi sağlamasıdır“ şeklinde konuşmuştur. Fakat Ankara‟dan Saraçoğlu‟na gelen mesaj ise, „Rus niyetlerini tam olarak öğrenmek için sonuna kadar bekle‟ şeklinde olacaktır. Ayrıca bkz. Oran Baskın, a.g.e. s.420 vd.).

129

Akandere Osman – Polat Hasan Ali, “II. Dünya Savaşı Yıllarında Almanya‟nın Türkiye‟ye baskısı

ve Savaşın içine çekme gayretleri“ I. Uluslararası tarihi ve Kültürel Yönleriyle Türk-Alman

ya da, hem batılı ittifak, hem de kendisi için çok tehlikeli olan kuzey komşusu Rusya ile anlaşarak iyi ilişkiler yürütmektir.“130

Sovyetlerin Nazi Almanyası‟na güvenerek Türkiye‟ye karşı takındığı emperyalist tutum Türk – Rus ilişkilerinde derin etkiler bırakacak ve Cumhuriyet tarihi boyunca ilişkilerin geldiği noktayı sıfırlayacaktır. Bu durumda Türkiye‟nin başından beri ihmal etmeden sürekli ilerlettiği Türkiye – İngiltere – Fransa işbirliği döneme damga vuran gelişmeler olarak tarihe geçecektir.

Başbakan Íükrü Saraçoğlu‟nun hatıralarında „görüşmeden daha ziyade bir boğuşma idi‟ şeklinde bahsedeceği Moskova görüşmelerinin sonucu son dönem Türk Rus ilişkileri için de önemli bir kırılma noktası olacaktır. Ruslara karşı savaş sonuna kadar devam edecek bu güvensizlik 1945 sonrası barış ortamında Türkiye‟nin bağlantısız kalmaktansa NATO‟da yer almayı seçmesinde de Stalin‟in açık ve sonu gelmeyen isteklerinin olumsuz etkisinin izleri görülecektir.131