• Sonuç bulunamadı

Savaş Yenilgisinin Almanlar Üzerindeki Etkileri

I. BÖLÜM

2.3. Savaş Yenilgisinin Almanlar Üzerindeki Etkileri

Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte Birinci Dünya Savaşı‟ndan yenik ayrılan Almanya 11 Kasım 1918 tarihinde Compiegne Ateşkes Antlaşması imzalamış, bu anlaşmada Almanlar savaşın patlak vermesinden birinci derecede sorumlu olduklarını, Almanların müttefikleri ile birlikte savaşın uzamasından sorumlu oldukları, bu tutumun neticesinde zarara uğrayan müttefik kuvvetlerin her türlü maddî zararlarını tanzim edeceğini de imza altına almıştır. Daha sonra ise Paris‟in bir banliyösü olan Versailles‟de (Türkçe‟de isim “Versay“ olarak okunduğundan bundan böyle çalışma

90 Bkz. “Cumhuriyet Halk Fırkasının müstakar umumî siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kâfidir

zannederim: Yurtta sulh, cihanda sulh için, çalışıyoruz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk“ (CHP Genel Merkezi Kayıtları, 19325 - 30, dosya 42, sayfa 24).

boyunca bu şekilde anılacaktır; L.Ç.) Almanya ile “Versay Barış Antlaşması“ imzalanmıştır. Versay Barış Antlaşması, I. Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleri ile Almanya arasında 18 Ocak 1919‟da başlayan Paris Barış Konferansı'nda müzakere edilmiş, 7 Mayıs 1919‟da son metin Almanlara deklare edilerek, 23 Haziran‟da Alman Parlamentosu‟nca kabul edilerek, 28 Haziran‟da Paris‟in Versay banliyösünde imzalanmıştır. İçerdiği çok ağır koşullardan ötürü Versay Antlaşması Almanya‟da büyük tepkiye yol açmış ve "ihanet" olarak kabul edilmiştir. Birçok tarihçi Almanya‟da 1920‟lerde yaşanan ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa, Nazi Partisi‟nin (NSDAP) iktidara gelişine ve İkinci Dünya Savaşı‟na nihai olarak Versay Antlaşması‟nın neden olduğu düşüncesindedir.91

Mağlup çıktığı savaşla birlikte oldukça geniş nüfus ve toprak kaybını, kapsamlı silahsızlanmayı ve astronomik düzeyde savaş tazminatları ödemeyi kabul etmek zorunda bırakılan Almanya tarihinde ilk defa bu denli bir enkaz yığını ile karşı karşıya kalmıştır.92

“Tanrı‟nın ulusuna yansıyan güneşi“ sıfatı ile de anılan “muhteşem“ Kayzer II. Wilhelm‟in tahttan indirilerek komşu ülke Belçika‟ya sürgüne gönderildiği 1919 yılında Sosyal Demokrat Friedrich Ebert önderliğinde kurulan hükümetin bir türlü düzeni sağlayamaması ilk demokrasi denemesinden de kısa bir süre sonra vazgeçilmesine yol açacaktır. Fransa ile aralarındaki tarihi düşmanlık (Alm.: Erbfeindschaft) dolayısı ile Almanlar yenilgiyi bir türlü hazmedememektedir. Sömürgelerinin tamamına el koyulan, Elsas ve Latronya bölgelerini Fransa‟ya kaptıran, Ruhr bölgesinin bir bölümü işgale uğrayan ve Baltık kıyılarındaki Alman nüfusun yoğun olarak yaşadığı topraklarını kaybeden Almanlar‟a bir darbe de güneyden vurularak Avusturya da kendisinden ayrı bir devlet olarak kurulmuş, Almanya bir daha Avusturya ile birleşmemeyi taahhüt etmek zorunda bırakılmıştı.93

91

Öyle ki, dönemin Sosyal Demokrat Partili (SPD) başbakanı olan Philipp Scheidemann dahi Versay Antlaşması hakkında söylediği “Bizlere bu ağır vebali yükleyen eller kırılsın“ sözüyle ünlenmiştir. Bkz. Gellinek, Christian: Philipp Scheidemann. “Gedächtnis und Erinnerung”. Waxmann, Münster 2006, s. 44.

92 Versay Antlaşması‟nı kapsamlı olarak ele alan ve anlaşmanın dönemin Alman toplumu üzerindeki

derin psikoloji nedenlerini ayrıntılı olarak ele alan değerli bir kaynak için bkz. Lorenz, Thomas: Die Weltgeschichte ist das Weltgericht! “Der Versailler Vertrag in Diskurs und Zeitgeist der Weimarer

Republik“ Frankfurt 2009, özellikle s. 23-45 ile s.66-101 vd.

93 Bilindiği gibi Hitler‟in ilk icraatlarından bir tanesi, daha sonra bu hükmü yok sayarak Avusturya‟yı

Daha da önemlisi, disiplini ile adından sıkça söz ettiren Prusya ordusu lağvedilerek ülke içinde Almanlar‟a sadece polis bulundurma izini verilmiştir. Buna göre Almanya, mecburi askerliği kaldırıyor, en çok 100 bin kişilik bir ordu bulundurmak yetkisine sahip oluyordu. Ayrıca, Almanya bir daha denizaltı ve uçak da yapamayacak, bütün gemilerini de İtilaf Devletleri‟ne teslim edecekti. Almanya, ödeme kabiliyetinin çok üstünde bir tamirat borcu ile de yükümlü tutuluyor, ekonomik ve siyasi bakımdan ağır yükümlülükler altına alınıyordu. Diğer yandan birçok Alman da Wilson hükümleri çerçevesinde yeni kurulan devletlerin sınırları içinde kalmış, bu durumun doğal bir sonucu olarak azınlık meselesi, Versay Barış Antlaşmasının uygulanması ile ortaya çıkmıştır. 94

Tarihi bir karekteri olan Habsburg hanedanı sona ererken kıymeti pek anlaşılmayan ilk demokrasi denemelerini de Almanya 1918 yılından sonraki 5 yıl içerisinde yaşayacaktır. Siyasi tarihçilerin Weimar Cumhuriyeti olarak adlandırdıkları bu dönem siyasi görüşlerin tamamının temsil edildiği bir ara dönem olsa da Almanya‟nın ilk çok partili demokrasi denemesi olarak tarihe geçecektir.95

Liberal demokrasiyi yerleştirmek için yapılan bu ilk girişim, yoğun sivil anlaşmazlıkların olduğu bir dönem 1923 yılında ve Adolf Hitler'in Nazi Partisi'nin iktidara gelmesiyle sona erdi. Siyasi propaganda olarak Almanlara yapılan haksızlıkları ve bunun öcünü almayı ana politika olarak seçmenlere sunan Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelmesini önemsemeyenler, 1923 – 33 arası 10 yıllık dönemdeki sanayi hamlelerine bakarak diktatörün daha çok diktatörleşmesine aptalca seyirci kaldıklarını sağ kalabilenler pişmanlıklarını ancak hatıralarında

Almanlara bu hükmün aynısını tekrar imzalatmışlardır – ta ki bir farkla: 1945‟teki hükümde müttefikler bu hükme özel vurgu yapmak isteyerek bu sefer “sonsuza kadar iki ülkenin birleşmesini yasak“ etmişlerdir.

94

Savaşta Almanların toprak kayıpları ilk bakışta pek fazla görünmese de gerçekte bunları şu şekilde sıralayabiliriz: Alsas-Latronya bölgesi, Batı Prusya‟nın tamamı, Posen Eyaleti, Neidenburg bölgesi, Reichtaler havzası, Hultschiner bölgesi, Aşağı Şilezya‟nın tümü, Kamerun, Çin‟de bulunan Kiatçu havzası, Pasifik Okyanusu‟nda bulunan Mariyanen ve Marşal ada takımlarının tümü. Ayrıca Almanya‟nın ve Avusturya‟nın sahip olduğu koloniler olan Samoa, Yeni Gine, Tanzanya, Ruanda, Burundi, Namibya veya Somali Alman Kıyı Yerleşkeleri‟nin tümü Milletler Cemiyeti‟nin kontrolüne devredilmiştir. Bkz.: Wilfried Westphal: Geschichte der deutschen Kolonien, Berlin 1991, s. 126 vd.

95 Hirsch Dr. Ernst, “Hatıralarım: Kayzer Dönemi Weimar Cumhuriyet Atatürk Ülkesi“ Çev., Fatma

Suphi, Tubitak Yayınları, Ankara 1985, s. 165.

yazabileceklerdir. 1933 yılında Adolf Hitler yönetimi tipik “demokratik” sistemin mekanizmalarını tahrip ettiği için bu tarih Weimar Cumhuriyetinin sonu sayılır.

Siyasi yelpazenin her rengine mensup her Alman‟ın belleklerindeki kötü bir anı olarak hatırladığı “Versay Sendromu“nu pazarlayarak iktidara gelen Nasyonal Sosyalistler 1923 yılında anlaşmanın Almanya‟ya yüklediği yükümlülüklerden olan savaş tazminatını ödemeyeceğini resmen açıklayınca, tehlikeli bir sanayi diktatörünün ayak sesleri olduğu pek farkedilmemiştir. Aynı yıl başgösteren dünya ekonomik krizinin en çok hissedildiği Avrupa ülkesi olan Almanya‟nın ödeyemediği borçları dolayısı ile tüm gelirleri Fransa ve İngiltere‟nin başını çektiği bir nevi Düyun-u Umumiye İdaresi‟ne devredilmesi ise Hitler yanlısı revizyonist, kralcı, milliyetçi ve onuru kırılmış yığınlarının yoğun destek verdiği NSDAP partisiyle daha güçlü olarak parlamentoya girmelerine sebep olmuştur.96

Versay Masası‟nın galip devletleri Almanya‟yı sıkıştırdıkça sivil toplumun diktatörün kucağına doğru koştuğunu farkedemediler. Yağmurdan kaçanları doluya tutulduğu gibi kin satarak iktidara yürüyen Almanya, yakın gelecekte sadece Fransa değil, bir çok ülkeden öç alacağını açıklayacaktır. Versay‟da atılan imzanın aynısını yıllar sonra Paris‟i işgal ettiğinde aynı vagonda Fransızlara imza ettiren Hitler‟in neleri hesap ettiğini insanlık farkettiğinde vakit artık çok geçtir.97

Türkler ve Almanlar hayallerle I. Dünya Savaşı‟na girmişlerdir. Birlikte yenildiler, birlikte Kayzer ve Sultan ile imparatorluklarını da kaybettiler. Türkler yenilginin 5. Yılında cumhuriyetlerini kurup demokrasi yolunda ülke kalkınmasına yönelirken, Almanya öç alma ve hesap sorma endeksli politikalar uygulamaya başladı. 15 Yılda Almanya, Alman olmayanlara zindan olan bir ülke haline gelirken, Türkiye bu zindandan kaçanların canını kurtarmak için sığındıkları aydınlık bir ülke olma yolunda ilerlemektedir. 1935 yılının siyasi tarih bilimcilerine sorulsa

96 Bugün pek bilinmemekle beraber Almanya‟nın Birinci Dünya Savaşı‟ndan miras aldığı tazminat

ödemelerinin son taksiti 2010 yılında ödenmiştir. Konuyla ilgili Rheinische Post gazetesinin 02.12.2009 tarihli aydınlatıcı haberi için bkz.: http://www.rp- online.de/politik/deutschland/deutschland-zahlt-noch-immer-kriegsschulden-1.2296603

97

Almanya‟nın Birinci Dünya Savaşı‟ndan yenik çıkmasının beraberinde getirdiği toplumsal eziklik duygusunun sonuçlarını ele alan önemli bir çalışma için bkz. John Maynard Keynes: Krieg und

Frieden. Die wirtschaftlichen Folgen des Vertrages von Versailles. Herausgegeben und mit einer

“Almanya‟ya ya bir savaşa sebep olur, yada bir savaşın en ortasında yer alır“ diye nitelendirilirdi. Tükiye için yapılacak tanımlama ise muhtemelen, “Ayakları yere basan siyasetçilerin yönetimindeki Türkiye mümkün olduğu kadar savaştan uzakta kalır“ şeklinde olurdu.