• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Endüstriyel Tasarım ve Araştırmanın Motivasyonu

Tasarımın önemli bir rekabet faktörü olması Türkiye içinde geçerlidir (Er ve Er, 2000). Tasarlanmış özgün ürünlerin getirdiği rekabet gücünün ve yüksek katma değerin bilincine varan sanayi kuruluşlarının tasarıma gösterdikleri ilginin giderek arttığı gözlenmektedir. Bu durumda genel olarak tasarıma ve de tasarımcıya olan ihtiyacı arttırmaktadır. Üretici ile tasarımcı arasındaki ilişkinin incelenmesi tasarımın verimli ve etkin kullanılabilmesi açısından daha da önem kazanmaktadır.

Türk sanayi 1960 ve önceleri yerel pazarlara hitap eden montaj ağırlıklı bir yapıya sahip iken 1980’lerde ihracatın önemli bir itici güç olarak değer kazanmaya başlamasıyla küresel pazarlara da açılmaya başlamıştır. 1996’da Gümrük Birliği’ne girilmesi ile önemi daha da artan küresel rekabet koşullarına Türk firmalarının ayak uydurmaya çalıştığı gözlenmektedir. Türkiye’de sanayi kuruluşlarının yeni ürün geliştirme ve markalaşmaya önem vermeye başladıkları gözlenmektedir. Bu durumda da tasarıma olan ihtiyacın arttığı gözlenmektedir.

Özellikle, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) yeni ürün geliştirme ve markalaşmaya bilinci giderek yaygınlaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde kıt kaynaklar firmaların küresel pazarda rekabet edebilmek için ithal teknoloji ikamesi ile sanayileşmeyi tercih etmelerine neden olmaktadır. Bu durumda Türkiye’deki üretici firmalar yabancı ortaklık, lisans anlaşması ve “know-how” olarak adlandırılan bilgi transferi yöntemleriyle bu kaynakları ülke dışından karşılamaktadır. Bu durum AR-GE faaliyetlerinde artış gözlenmesine karşın KOBİ5’lerde Türk tasarımının gelişimini engelleyen bir etki yaratmıştır. Bu ortamda firmaların tasarım kültürü ve tasarımcı istihdamına ilgi gösterme gereksinimleri olmamıştır.

Gelişen iç ve dış pazarlar Türk imalat sanayisince üretilen ürünlerin tür ve sayılarının artmasına yol açmıştır. Üreticiler piyasa talepleri karşılayacak yeni ürünleri hızla geliştirmeye çalışılmaktadır.

5Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler. Ülkemizde farklı ölçütlere göre düzenlenmiş çok sayıda KOBİ tanımı bulunmaktadır. Kanun statüsünde düzenlenmiş olan tek tanım ise 3624 sayılı Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun’da yapılan

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, kısıtlı kaynaklarla piyasaya yeni ürün sunmak oldukça güçtür. Yeni ürün geliştirme gerçekleştirebilmek teknolojik altyapı, bilgi ve sermaye birikimi gerektiren uzun bir süreçtir ve yatırım yapılmasını gerektirmektedir. Ancak Türkiye’de hükümetlerce benimsenmiş kapsamlı bir ulusal tasarım politikası yoktur. Sadece tasarım çalışmalarının da AR-GE yatırımı kapsamında ele alındığı bazı devlet teşviklerden söz edilebilir.

Er’ e göre (2002) geleceğe çok daha iyimser bakabilmemizi sağlayan önemli unsur ise KOBİ’lerin küresel ekonomide yenilik ve tasarım kaynakları olarak giderek büyüyen rol ve önemleridir. Türk endüstrisinde de KOBİ’ler önemli bir yere sahiptir6. Bu tür firmaların yapısal sorun ve zayıflıkları iyi bilinmektedir. Ancak, küreselleşme bu tür firmalara yerel pazarlar için kalitesiz ürünler üreten zayıf işletmeler olmaktan kurtulup, küresel ekonominin niş pazarlarına yüksek tasarım ve yenilik girdisine dayalı ürünlerle girebilen, esnek ve dinamik unsurlar olma fırsatları tanımaktadır. Er Türkiye’de tasarımın KOBİ’ler için önemini şöyle değerlendirmektedir:

“Pazarın talep ettiği temel kalite standartlarını tutturmak şartıyla KOBİ'ler, büyük ölçekli firmaların almaya cesaret edemedikleri ticari riskleri alabilir, cesur tasarım ve yenilikçi ürün denemelerine girişebilir ve 'gerilla' taktiklerini kullanarak yüksek maliyetler yüklenmeden küresel pazarda markalaşma sürecine girebilirler. Özellikle tasarım vizyonu taşıyan girişimcilerin veya bizzat tasarımcı-girişimcilerin kuracakları KOBİ'ler ülkemizin kültürel zenginliğini, niş pazarlar için güçlü tasarım kimliklerine dönüştürülmesinde büyük bir rol oynayabilirler. Vizyon sahibi, gerekli bilgi ve beceri donanımına sahip girişimci-tasarımcıların öncülüğünde, mevcut geleneksel KOBİ'lerin imalat yetenekleri de küresel fırsatların gerçekleştirilmesinde seferber edilebilir. Bu yönde daha şimdiden küçük ama cesaret verici bazı örnekler ortaya çıkmaya başlamıştır.” (Er A, 2002)

KOBİ’ler için tasarım farkı yaratmak ve özellikle bunu markalaşma ile bütünleştirerek daha fazla katma değer sağlamak önemlidir. Gelişmekte olan ülkelere ihracat yapmanın, özellikle markalaşabilmiş ürünleri ihraç etmenin, kalkınmadaki önemi de ortadadır. Bu katma değerin farkına varan firmalar (sayıları çok fazla olmamakla birlikte) yavaş yavaş yeni ürün geliştirme sürecinde firma dışı

6 KOSGEB (2004) tarafından 2000 yılında yayınlanan KOBİ Ekonomisi Raporu’na göre, 250’ye kadar işçi çalıştıran KOBİ’ler Türkiye’de ki tüm işletmelerin %96,6’sını oluşturmuş, toplam istihdamda %63,8, katma değer de ise %36 paya sahip olmuşlardır.

kaynaklardan da olsa tasarım danışmanlık hizmeti alarak yeni ürün geliştirme sürecini gerçekleştirme eğilimindedirler.

Tasarımın rekabetçi gücünü fark eden gelişmekte olan ülkelerde tasarım hizmetlerini bünyesinde bulunduran firmaların sayısı çok küçük bir oran tutmaktadır. Üretimin büyük bir kısmını gerçekleştiren KOBİ’lerin çoğunluğu bünyelerinde tasarımcı barındırmamaktadır. Bu firmalar tasarım ihtiyaçlarını firma dışından tasarım danışmanlık hizmeti alarak gidermektedirler.

Genelde, tasarım projesinden ne beklenildiği proje başlangıcında firma üst yönetimi veya müşteri tarafından tasarımcıya bildirilir. Ancak, KOBİ’lerde bunun çoğu kez sözlü olarak ve belli bir sistematiğe bağlı olmadan yapıldığı gözlemlenmektedir. Tasarım İş Tanımının yazılı olarak verildiği ender durumlarda dahi, tasarım sürecini yönlendirebilecek önemdeki bilgiler iş tanımında eksik olabilmektedir.

İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü ve İSO işbirliği ile 2003 yılında, İstanbul metropoliten alanında faaliyet gösteren KOBİ’leri tasarımla tanıştırmak için yürütülen projede, İTÜ öğrencileri ve 25 KOBİ kuruluşu, bitirme projesi kapsamında ürün geliştirdiler. Bu çalışmaya katılan KOBİ’lerden 15’i ilk kez yazılı bir “Tasarım İş Tanımı” kullandıklarını belirtmiştir (Er ve Er, 2003).

Projeye katılan KOBİ’ler Tasarım İş Tanımını “proje amacının netleşmesinde”, “tasarımcının sorumluluklarının belirlenmesinde” ve “proje sonucunun değerlendirilmesinde” faydalı bulduklarını belirtmiştir (Er ve Er, 2003).

1.5.1 Türkiye’de Endüstriyel Tasarımcı İşgücü

Er’in (2002) belirttiğine göre “Türkiye’de ürün tasarımı meslek ve disiplinin oluşumu olarak görece yenidir. Her ne kadar endüstriyel tasarım alanında mesleki eğitim 1970'li yılların ilk yarısında başlatılsa da, son 15 yıla, yani 1980'lerin sonuna dek endüstriyel tasarım disiplininin Türkiye'deki varlığı ve hatta gerekliliği dahi tartışılır bir konumdaydı.” Bugün Türkiye'de endüstriyel ürün tasarımında sekiz üniversite ve enstitüde eğitim verilmektedir7 (Tablo 1.3). 1970’li yıllardan bu yana tasarım eğitimi alanların sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık 3000 kişinin endüstriyel ürün tasarımcısı sıfatıyla mezun olduğu düşünülmektedir.

Tablo 1.3 Türkiye’de Tasarım Eğitimi veren Eğitim Kurumları ve Kontenjanları

Yetenek Sınavı İle Öğrenci Alan Üniversitelerin Kontenjanları

İzmir Ekonomi Üniversitesi: 50 kişi

Kadir Has Üniversitesi: 40 kişi

Marmara Üniversitesi: 20 kişi

Mimar Sinan Üniversitesi: 20 kişi

Yedi Tepe Üniversitesi: 60 kişi

Toplam: 190 kişi

Merkezi Yerleştirme İle Öğrenci Alan Yükseköğretim Lisans Programları Anadolu Üniversitesi (Endüstriyel Sanatlar Yüksekokulu): 30+1 kişi İstanbul Teknik Üniversitesi: 30+1 kişi Orta Doğu Teknik Üniversitesi: 30+1 kişi

Toplam: 93 kişi

Türkiye’de yetişmiş tasarımcı iş gücünün verimli kullanılamadığı ortadadır. Türkiye’de mezun olmuş tasarımcılar için bir firma bünyesinde aldıkları eğitim çerçevesinde çalışma imkanları oldukça kısıtlıdır. Tasarımcılar çok azı aldıkları eğitim doğrultusunda ürün tasarımı yapabildikleri işlerde çalışmaktadır. Geri kalanları ise mimarlık, mobilya, iç dekorasyon, bilişim gibi farklı sektörlerde ya da tasarımdan çok daha farklı iş alanlarında çalışma şansı bulabilmektedirler.

Türkiye’de tasarımcıların istihdamına yönelik derinlemesine bir araştırma bulunmamaktadır. Ancak ODTÜ'de 80'li yılların sonunda yapılan küçük bir araştırma göre mezunların nerdeyse %40'ı tasarımla ilgisi olmayan alanlarda çalışırken, sadece %10 eğitimini aldıkları işi yapıyor, yani ürün tasarlıyorlardı. Geri kalanlar ise iç- mimarlık, grafik tasarım gibi yakın disiplinlerde çalışmaktaydı (Kasap, 1990). KOBİ’lerin giderek artan tasarım ihtiyacı tasarım disiplininin kökleşmesini sağlayacaktır. Bu ihtiyacın giderilmesi tasarım danışmanlık ofislerine ve danışmanlık yapan tasarımcılara önemli fırsatlar sunmaktadır.

Oluşan tasarım ihtiyacının karşılanabilmesi için, ülkemizde 1970’li yıllarda başlayan tasarım eğitimi ile endüstriyel ürün tasarımı disiplininde yeterli işgücü birikimi oluşmuştur. Ancak bünyesinde tasarım departmanı olan (tasarımcı çalıştıran) oldukça sınırlı sayıda üretici firma bulunmaktadır. Er’in de (2002) belirttiği gibi tasarıma ilginin artmasıyla bünyesinde tasarımcı çalıştırmayan üreticilerin tasarım danışmanlık hizmeti almaya yönelecekleri düşünülebilir.

Ülkemizde sayıları az da olsa danışmanlık hizmeti veren tasarım ofisleri bulunmaktadır. Er’e (1995) göre tasarım danışmanlık ofisleri, henüz tasarım etkinliklerini kendilerine yabancı gören üretici firmalar için sürecin başarılı bir şekilde yürütülmesinde oldukça etkin rol alabilirler. Ülkemizde sayıları az da olsa danışmanlık hizmeti veren tasarım ofisleri bulunmaktadır.

Bu araştırma Türkiye’deki mevcut durumda endüstriyel tasarım alanında danışman firma olarak sanayiye hizmet veren tasarımcılar ve üreticiler arasında yaşanan ilişkide Tasarım İş Tanımın nasıl ele alındığını irdelemektedir.