• Sonuç bulunamadı

Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Türban Yasağı uygulaması

3.1 Türbanlı Öğrencilerin Okula Alınmamasının Bir Problem Olarak Ortaya Konulması

3.1.2 Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Türban Yasağı uygulaması

Türkiye Üniversitelerinde öğrencilerin dini inançları nedeni ile türban taşıyıp taşıyamayacakları sorunu yaklaşık 1983 yılından beri ülke gündemini meşgul etmektedir. Aslında 1960’ların sonlarından itibaren “türban” eksenli bazı öğrenci hareketleri görülmüştür.549 Ancak 1980’lere kadar bu hareketler nitelik ve nicelik olarak son derece sınırlı kalmıştır.

Tartışmanın 1980den sonra başlaması kimilerine göre 1980 askeri darbesinin, ülkedeki Öğretim sistemi üzerinde yarattığı muazzam etkinin bir sonucudur.5501980 darbesi ile yönetimi ele geçiren Askeri yönetim, kendisi için siyasi anlamda kabul edilemez olan herkesi, darbe öncesi ülkede varolan “karışıklığın” esas sorumlusu olarak gördüğü üniversiteden uzaklaştırmış; ardından da yüksek öğrenimin doğru olduğuna inandığı çizgide yürümesini sağlamak amacıyla Kasım 1981’de 2547 sayılı Yükseköğrenim Yasası’nı yürürlüğe koymuştur. Yasada Yüksek Öğretimin amacı şöyle açıklanmaktadır: “Atatürk inkılaplarını ve ilkeleri doğrultusunda...öğrencilerini yetiştirmek”. Genel kabul gören görüşe göre, Türkiye’deki yükseköğrenim sistemine katı siyasi reçeteler dayatan Askeri yönetim bu yasa ile yükseköğrenimin ideolojik olarak tartışılmaz biçimde denetim altına almış olmaktadır.

1982 Anayasası hükmüyle kurulan Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) Yüksek öğretimin başına getirilmesiyle üniversite sistemi üzerinde merkezi denetim tam anlamıyla

547 Zaman Gazetesi, 17.06.2004.

548 The Guardian, 19.06. 2004.

549 BİLGİN, B., İslam’da Kadının Rolü Türkiye’de Kadın, Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Temsilciliği, Ankara 2001, s.47.

550 Yükseköğrenimde Akademik Özgürlük ve Başörtülü Öğrencilerin Yükseköğrenime Kabul Edilmesi

Konularında Türk hükümetine Görüş Bildirgesi, İnsan Hakları İzleme Komitesi (Human Rights Watch), 2004,

sağlanmıştır. Yine bu yasayla YÖK’e üniversite yaşamına müdahale etme gücü dışında, yargısal dokunulmazlık hakkı da verilmişti.

Türban konusundaki tartışmayı ateşleyen, zamanın Başbakanı Turgut Özal döneminde 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’na 3511 sayılı kanun ile eklenen Ek 16. maddenin, 1989 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından551 iptal edilmesi olmuştur.

Ülkede siyasal İslami hareketin de gözle görünür bir şekilde yükselmesiyle birlikte, türban takarak öğrenim görmek isteyen kız öğrencilerin sayısındaki artış, “Üniversitelerde Türban” başlıklı bir sorunun tanımlanmasına yol açmış, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde incelenecek olan kanuni düzenlemeler ve yargı kararlarıyla dolu bir sürecin devamında, türban takan öğrencilerin üniversitelere devamı yasaklanmıştır.

Bu süreçte 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu Bildirisi’nin etkisini görmezden gelmekse mümkün değildir. Çünkü 1997 “muhtırasına” uygun olarak YÖK, türban takan kızların öğrenim görmesine ve öğretmenlik yapmasına izin vermemektedir.552

Bilindiği gibi 28 şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu, dönemin Refah-Yol Hükümeti’ne “uygulanmak” üzere bazı kararları içeren bir bildiri sunmuştur. Aslında Anayasal konum açısından, MGK Bakanlar Kurulu’na danışma hizmeti vermekle görevli, merkezi idare içindeki yardımcı kuruluşlardan biridir. Dolayısıyla kuruluşun “bildiri” şeklindeki irade açıklamalarının tek başına hukuki bir sonuç doğurduğu söylenemez. Bu nedenle MGK’yı veya görevlendirdiği personeli, bakanlar dahil tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetlemeye yetkili kılan genelge açıkça Anayasa’ya aykırıdır553.

Erdoğan’a göre 28 Şubat süreci ile Silahlı Kuvvetler MGK platformunu kullanarak siyasi sistemde bütün inisiyatifi ele geçirmiş, Türkiye’deki rejimi otorite yönüne kaydırarak yeniden tanımlamıştır.554 “Post modern darbe” veya “dayatma” olarak nitelenen bu bildiri555, konumuza ilişkin şu ifadeye yer vermektedir: “Kıyafet Kanunu'na aykırı olarak ortaya çıkan uygulamalara kesinlikle mani olunmalı.”

Sonuç olarak günümüzde, Üniversitelerde uygulanan türban yasağı, her yıl binlerce kız öğrencinin556 yüksek Öğrenim kurumlarının dışında kalmasına yol açmaktadır. Sorunun

551 AMK., E. 1989/1, K. 1989/12. k.t. 07.03.1989. 552 KUZU, Din-Vicdan, s.113-114.

553 ERDOĞAN, M., Dersimiz Özgürlük, Pınar yay., İstanbul 2001, s.226-227. 554 ERDOĞAN, Dersimiz, s.195-196.

555 KUZU, Din-Vicdan, s.113.

556 Yükseköğrenimde Akademik Özgürlük ve Başörtülü Öğrencilerin Yükseköğrenime Kabul Edilmesi

Konularında Türk hükümetine Görüş Bildirgesi, İnsan Hakları İzleme Komitesi (Human Rights Watch), 2004,

Üniversite sınırlarını aşarak tüm kamuoyunda tartışılmaya başladığının göstergesi konuyla ilgili yapılan anket çalışmalarıdır:

Mazlumder din özgürlüğü ihlalleri ile ilgili kendisine yapılan şahsi başvuru sayısını toplam 26.669 olarak açıklamıştır. Raporda görevden alınan, atılan, sürgün edilen memur sayısı 1.052, soruşturma geçiren memur sayısı 7.126, başörtülü öğrenci sayısı 4.236, okula alınmayan ve yok yazılan öğrenci sayısı 8.238, çeşitli cezalar alan öğrenci sayısı 1.573 olarak belirlenmiştir.557

İnsan Hakları Derneği’nin, derneğe yapılan müracaatlara göre her sene yayımladığı “İnsan Hakları İhlalleri Raporunda ise, 2001 yılı, “inançları nedeniyle görevine son verilen- eğitimi, engellenen kişi sayısının 134 olup, 2002 yılı, “inançları nedeniyle görevine son verilen eğitimi engellenen” kişi sayısını 368 olarak açıklamıştır..558

Şubat 1999 tarihinde Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (Tesev)’in yaptığı “Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset” konulu anket sonucu; Türbanlı öğrencilerin okula alınmamasının doğru olmadığı fikrine katılanların oranı % 76 olup, karşı fikirde olanlar %16’dır.

Liberal Düşünce Topluluğu’nun (LTD) “Türkiye’de İnsan Hakları Ve İfade Özgürlüğüne İlişkin Çalışma”sına göre; ankete katılanların % 70’i üniversite öğrencilerinin türban takmalarının serbest olması gerektiği görüşündedir.559

AKART, Akademik Araştırmalar Merkezi’nin 2002 tarihinde 16 ilde 3 bin 224 kişi üzerinde gerçekleştirdiği Avrupa Birliği, işsizlik, ekonomik kriz, deprem, Internet, dış göç, gündem konulu, “Türkiye Araştırması” sonucu: ankete katılanların %66,7’si türbanın ayrım yapılmaksızın her yerde serbest olması, %12,7’si ayrım olmaksızın bütün okullarda ve işyerlerinde yasak olması gerektiği cevabını vermişlerdir.

İstanbul Mülkiyeliler Vakfı Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (İMV-SAM) anketinde “Bazı kız öğrencilerin üniversiteye başları örtülü girmek istemesini doğru mu yanlış mı buluyorsunuz?” şeklinde formüle edilen soruya seçmenlerin % 63’ü “doğru buluyorum” cevabını vermiştir.

Milliyet Gazetesinin “Türban Dosyası” Başlıklı Yazı Dizisine göre: üniversitelerde turban yasağı olmamalıdır” diyenlerin oranı %75.5’dir. Örtüsü için türban diyenlerin yüzde 81.8'i “Türban simge değildir” derken , yüzde 78'i türbanı “laiklik karşıtlığının simgesi”

557 Türkiye İnsan Hakları İhlalleri Raporu, Mazlumder, 1998.

558 Bu raporlar İHD Genel Merkezi Basın-Yayın Dokümantasyon Birimi'nce, derneğe yapılan yazılı ve sözlü başvurudan yararlanılarak hazırlanmaktadır.

olarak görmemektedir.560

Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) tarafından 2004’de yapılan “Türkiye'de Siyasi Parti Yandaş ve Seçmenlerinin Etnik / Dinsel Kimlikleri ve Siyasal Yönelişleri Araştırması” sonucu, katılımcıların yüzde 71'i öğrencilerin üniversitede türban takmasına olumlu bakmaktadır.

2004 yılında CHP’nin yaptırdığı “Kadın” anketinde üniversitelerde yasağın bitmesini isteyenlerin oranı %82,5 iken, Hürriyet Gazetesinin mayıs 2005 de Internet yoluyla yaptığı ankette ise “kıyafet tamamen serbest olsun, kıyafete kimse karışmasın” seçeneğine verilen olumlu yanıt % 92.1 iken türban bir siyasi semboldür, karşıyım seçeneğine verilen olumlu yanıt %5.4dir.