• Sonuç bulunamadı

2.5 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)

2.5.2 AİHS Çerçevesinde Din Ve Vicdan Özgürlüğü

2.5.2.2 İçsel Alan

Din ve inanç özgürlüğünün içsel alanı olan forum internum, inanç özgürlüğünün kamu düzeni gerekçesiyle dokunulamayan başka bir deyişle sınırlanamayan kısmıdır.463 Bu nedenle kısıtlama halini düzenleyen ikinci fıkra hükmünden tamamen bağımsızdır. Devletler bu hakka mutlak olarak saygı göstermek durumundadırlar. Maddenin ikinci fıkrasındaki meşru kısıtlama gerekçesi olabilecek durumlar, maddenin birinci fıkrasının tümü için değil sadece “din ve inançlarını açıklama” hakkı kısmı için geçerlidir.

Komisyon pek çok kararında forum internumun mutlaklığını ifade etmiştir: “9. madde esas olarak kişisel inançlar ve dini iman esasları alanını, başka bir ifadeyle bazen forum internum olarak adlandırılan alanı korumaktadır. Buna ek olarak, Madde bu alanla yakından bağlantılı olan, genel olarak kabul edilen şekliyle bir din veya inancın uygulama boyutları olan ibadet ve bağlılık gibi faaliyetleri de korumaktadır.”464.

Metinde sınırlanamayacak içsel görünümlerin ne olduğu konusu açık bir biçimde tanımlanmamıştır. Bu nedenle insanların vicdan, düşünce ve din özgürlüklerine, iç dünyalarına istenilse bile müdahale edilemeyeceği varsayımı, içsel alanının 9. madde ile korunmasının pratikte bir değeri olup olmadığı sorusunun doğmasına yol açmıştır. 465

Tıpkı Sözleşmenin 10. maddesinde korunan düşünce özgürlüğü gibi, 9. madde açısından da içsel alanın müdahale edilemezliği büyük ölçüde doğrudur. Bununla birlikte 9. maddedeki koruma, kişinin, din inanç ve düşüncelerini açıklamaya ve değiştirmeye zorlanmaması, bunlardan dolayı kınanmaması ve baskı altında tutulmamasını da kapsamaktadır.466 Bu şekilde bireyler istediklere inanca sahip olabilecek ve bunu açıklamaya zorlanamayacak, inançlarından vazgeçirilemeyecek veya bireylere serbest iradeyi etkileyecek yollarla bir inanç kabul ettirilemeyecektir.

Nitekim 9. maddenin ilk paragrafının ikinci cümlesi, din ve kanaat değiştirme özgürlüğünü de din özgürlüğünün gerekleri arasında saymaktadır. Kokkinakis/Yunanistan

463 TEZCAN, D. –ERDEM, M. R.-SANCAKDAR, Ö., AİHS Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu, Seçkin Yay., Ankara 2002, s.297.

464 Van den Dungen/Hollanda,BN.22838/93 465 ARSLAN, Anayasa, s.34

kararında Mahkeme, devlet dini ya da hakim bir din anlayışının mevcut olduğu ülkelerde görülen bazı uygulamalar karşısında, din değiştirme özgürlüğünün sınırlanamayacak nitelikte olduğunu vurgulamaktadır. Mahkemeye göre: “9. maddenin 1. fıkrasının güvence altına aldığı hakların temel niteliği, sınırlamalarına ilişkin hükmün kaleme alınış biçiminde de belirmektedir: İlk paragraflarında sayılan hakların bütününü içeren 8, 10 ve 11. maddelerin ikinci paragraflarının aksine, 9. maddenin ilk paragrafı sadece ‘dinini ya da kanaatlerini izhar etme özgürlüğü’ne yöneliktir.” 467

Karardan anlaşıldığı kadarıyla ikinci paragrafta yer alan sınırlama sebepleri 8, 10 ve 11. maddelerden farklı olarak, 9. maddenin ilk paragrafında yer alan hakların tamamına uygulanamayacaktır. Sınırlama sadece din ve inancı açığa vurma / izhar etme özgürlüğü konusu ile sınırlıdır.

Yine mahkeme başka bir kararında İnanç özgürlüğünün “içsel alan” boyutunun, kişinin inancına dışarıdan gelecek taciz ve hareketlere karşı korunmasını da gerektirdiğine işaret etmiştir. Mahkemeye göre farklı düşüncelerin özgürce tartışılması üzerine kurulu demokratik bir toplumda din özgürlüğü belli bir dini inanç veya mezhebe eleştirilerden korunması için bir hak vermemektedir. Ancak belli bir dine yönelik olarak eleştiri ve tacizler din özgürlüğünü tehlikeye sokacak seviyeye ulaşırsa, kamu güçleri buna kayıtsız kalmamalıdır. Aksi takdirde devlet sorumlu tutulacaktır.468

İçsel alanına yapılacak bir diğer müdahale devletlerin bireylere eğitim-öğretim vb. yollarla “sistematik dini telkin” (endoctrinement) uygulaması olabilir. Mahkeme, “Devletin, ebeveynin dini ve felsefi inançlarına saygısızlık sayılabilecek bir biçimde sistematik dini telkin gütmesi(nin) yasak”469 olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte inançsız bir anne ve kızının okuldaki din eğitiminden şikayetçi oldukları davada, dini eğitimin olduğu yerde bu eğitimden muaf tutulma hakkının da olması gerektiğini ilke olarak belirttikten sonra, olayda din eğitiminin öğrencilere belli bir ibadet biçimi aşılamayı değil bilgi sunmayı hedeflediğine ve derslerin Hıristiyanlık bilgileri üzerinde yoğunlaşmasının gençler için dini telkin olarak yorumlanamayacağına karar vermiştir.470

Valsamis / Yunanistan kararında ise pasifist görüşleri nedeniyle milli bir bayramda öğrenci tören alayına katılmamak nedeniyle disiplin cezası alan Yehova Şahidi inancına mensup, pasifist görüşlü bir öğrenci ile ilgili olarak, öğrencilerin inançlarına ters düşse bile, askeri nitelik taşımayan yürüyüşe zorunlu katılımın dini telkin sayılamayacağına

467 Kokkinakis/Yunanistan, BN.3/1992/348421 468 X ve Scientology Kilisesi / İsveç, BN: 7805/77 469 Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen / Danimarka 470 Angelini / İsveç

hükmetmiştir.471

İçsel alan boyutu kişiyi üyesi olmadığı bir dinin faaliyetlerine iradesine rağmen doğrudan katılma mecburiyetine karşı korumaktadır.472 İçsel alanının bu geniş bir yorumunu Mahkemenin Darby / İsveç kararında bulmak mümkündür: “başvuru sahibinin, kanuni yüküm gereği dini bir vergi ödemesi, dininin tezahürü sayılamaz. Burada söz konusu olan, 9. maddenin 1. fıkrasının ilk kısmının hedeflediği, başvuru sahibinin genel din özgürlüğüdür. …. bu hak, her kişiyi, mensubu bulunmadığı bir dini grubun yürüttüğü dini etkinliklere rızası hilafına doğrudan katılmaya mecbur tutulmaktan korur.”473

Sonuç olarak Reisoğlu’nun görüşleri de dikkate alındığında 9. madde ilk fıkranın tamamen pratik değerden yoksun olduğu düşüncesinin yanlışlığı ortaya çıkmaktadır:

“Avrupa Konseyine üye devletler, dini inanç ve ibadet özgürlüğüne ilişkin tutum ve yükümlülüklerini belirlerken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda değindiğimiz 9. maddesini göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Böylece:

a) Devletler, bireylerin “düşünce ve dini inanç özgürlüğünü” sağlayacak önlemleri almakla yükümlüdürler.

b) Devletler, bireyleri, belli bir dini inanca yöneltmeye, belli bir dini faaliyete katılmaya, belli bir dini inançtan veya faaliyetten uzaklaştırmaya yönelik etkinliklerden (örneğin belli dini inanç sahiplerine yarar sağlayan diğerlerine güçlük çıkaran tutumlardan ) kaçınmalıdırlar.

c)Devletler, bireyleri, ilke olarak, dini inançları ile bağdaşmayan işler yapmaya zorlamamalıdırlar. Böyle bir zorlama sözleşmenin 9. Maddesine aykırı olacaktır”.474