• Sonuç bulunamadı

Anayasalarında Resmi Din İbaresi Olmayan Devletler

1.7 Çağdaş Anayasalarda Din ve Laiklik

1.7.2 Anayasalarında Resmi Din İbaresi Olmayan Devletler

1.7.2.1 Fransa

Fransa laikliğin en katı uygulandığı ülkelerden biridir. 1791 tarihli ilk Fransız Anayasası, anayasanın teminat altına aldığı “tabii haklar ve vatandaşlık hakları” başlığı altında “her insanın mensup olduğu dinin ibadetini yapma özgürlüğünü tanımaktadır”. 1793 tarihli Jakoben Anayasanın 7. Maddesi dinlerin yasaklanmasına izin vermeyerek serbestçe yaşanmasını teminat altına almaktadır

Kilise ve devlet 1905 yılında 3. Cumhuriyet döneminde kesinlikle birbirinden ayrılmıştır. 1958 Anayasasının 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında laiklik ikinci sırada sayılırken, yine aynı maddede tüm yurttaşların yasa önünde eşit oldukları ve Cumhuriyetin tüm inançlara saygı gösterdiği belirtilmektedir.237 Devlet, dini inançlarının gereklerini özgürce yerine getirmeleri bakımından vatandaşların dinlerine saygı göstermekte, fakat dinleri resmen kabul etmemektedir.

İstisna olarak Elsas ve Mosel’de 1802’de Vatikan ile yapılan ve halen yürürlükte olan anlaşma gereği mevcut olan dört mezhebi (Latin-katolik, Lutheryen, reformcu ve Yahudi mezhebi) tanıyan yerel bir yasa vardır.

Fransız Anayasası din ve vicdan özgürlüğünü tam olarak tanımakla kalmaz, her birey için, mensup olduğu dine inanmama hakkını da garanti altına alır. Kamu eğitimi tamamen bağımsızlaştırılmış, kamu eğitiminde hiçbir mezhebe yer tanınmamıştır.238

Fransa’da dini cemaatlerin cemaat olarak özel bir statüleri yoktur. Ancak 1924’ten beri “associations diocésaines” denilen kamu yararına çalışan derneklerle eş değer tutulan cemiyetler oluşmuştur. Bu cemiyetlere yapılan maddi yardımlar, daha çok vergi indirimi şeklinde olmaktadır. Anayasa Konseyi 1962 tarihinde bu vergi muafiyetinin laikliğe aykırı olmadığını açıklamıştır.

Ayrıca devletin Alsace ve Moselle illerinde, kiliselerin yönettiği okulları doğrudan sübvanse ederek, inşaat ve bakım masraflarını hatta kiliselerin ve kiliselerin emrine verilen diğer kamu binalarının kiralarını ve kalorifer masraflarını karşıladığı böylece dini cemaatlere

237 GÜRBÜZ, Y., Anayasalar, Filiz Kitabevi, İstanbul 1981, s.106. 238 BAUBEROT, s. 105.

özellikle de Katolik kilisesine ekonomik destek verdiği görülmektedir.239

1.7.2.2 Almanya

Almanya’da devletin resmi bir dini yoktur. 1919 Weimar Anayasasının din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 136. maddesi, 1949 tarihli Temel Yasanın 140. maddesi uyarınca halen geçerliliğini korumaktadır.240 Din özgürlüğü Glaubensfreiheit temel yaklaşımdır ve her türlü siyasi baskı dışlanmıştır. Anayasa vicdana uygun davranma ve yaşama özgürlüğünü tanımış; inanç özgürlüğüne, vicdan felsefi ve dini inanç özgürlüğüne dokunulamayacağını; dinin serbestçe icra edilmesinin sağlanacağını hükme bağlamıştır.

Almanya’da da İtalya’da olduğu gibi devlet ile kilise veya devlet ile cemaat arasındaki bütün ilişkileri sürekli şekilde düzenlemeyi amaçlayan statü anlaşmaları yapılmaktadır. Bu Anlaşmalarla daha çok devlet kilise işbirliği, devlet kilise arasındaki gelenekselleşmiş hizmet ilişkileri ve bu ilişkilerin ortadan kaldırılması gibi uygulamalar düzenlenmekte; anlaşmaların içeriğini din hürriyetinden doğan kolektif hakların anayasal düzenlemesi, res mixtae yani devlet okullarında din dersi, ilahiyat fakülteleri, hastane ve askeriyede din hizmetleri, radyo ve televizyon yayınlarında dini içerik, mezarlık hakkı, okulların ve öğretmen yetiştiren kurumların müfredatı, kilise vergisi yasası, kültür eserlerini koruma gibi konular oluşturmaktadır.

İki Almanya’nın birleşmesinden önce Federal devlet veya eyaletlerle yapılan 169 önemli konkordato ve kilise anlaşması bulunmakta, bunlardan 82 tanesi Katolik kilisesiyle, 77 tanesinin Protestan kilisesiyle, 10 tanesinin Yahudi cemaatleri, eski Katolikler, Rus Ortodoks, Yunan Ortodoks, Protestan-metodist kiliseler ve ülkedeki serbest dini cemaatlerle ilişkileri düzenlemektedir.241

Almanya’da kiliselere Weimar Anayasası 137/3 maddesinde geçen “Her kilise veya din, kendi işlerini bağımsız olarak düzenler ve yönetir” cümlesi ile otonomi verilmiştir. Kiliseler istedikleri gibi örgütlenebilir ve birleşebilir, kendi işlerini bağımsız biçimde düzenleyebilir ve yönetebilirler. Ayrıca Weimar Anayasası’nın 137/6 maddesi nedeniyle vergi toplama hakkına sahiptirler.242 Belli bir mezhebe mensup vatandaşlardan mensup oldukları ilgili kiliseye aktarmak üzere vergi yasalarının zorlayıcılığını kullanarak alınan kilise vergisi

239 ÜSTEL, s. 95.

240 GÜRBÜZ, s.103.

241 MONSMA.- SOPER, s.182-197. 242 BAUBEROT, s. 21.

devlet yardımlarının esas kaynağını oluşturmaktadır.243

Din eğitimi devletin denetim hakkı saklı kalmak kaydıyla, farklı dinlerin kendi prensiplerine uygun olarak verilir ve devlet okullarında devamlı ders niteliğindedir.244 Dini eğitim verme hakkına, kabul edilmiş olan dinler sahiptirler ve gelir vergisinden, Kirchensteuer denilen bir pay alırlar.

1.7.2.3 ABD

Anayasasında resmi din ibaresi olmayan devletler arasında seçtiğimiz son örnek, Amerika Birleşik Devletleri’nde kilise ve devletin katı bir şekilde birbiriden ayrıldığı bir model benimsemiştir.

Vicdan özgürlüğü ilk kez ABD’nin kuruluşunda yayımlanan 12 Haziran 1776 tarihli Virginia Haklar Bildirgesinin 16. maddesinde herkesin “dininin gereklerini vicdanının emrine göre yerine getirmek hakkına sahip olduğu” ilan edilerek yankısını bulmuştur.

“Kurucu Atalar”ın, dini yurttaşların özgür iradelerinin ve tümüyle özel alanın konusu saymalarının245 kökeninde; aydınlanma düşünürlerinin devletin dinden bağımsızlaşmasına dair düşünceleri246 ve Avrupa’da gelişen laikleşme hareketinin kilise ile devlet arasında nasıl bir gerilime sebep olduğunu görmeleri yatmaktadır.

Birleşik Devletler Anayasasında devletin dini olmadığına dair net bir ibare yer almıyorsa da 17 Eylül 1787 Tarihli ABD Anayasasının eki olan ve 15 Aralık 1791 tarihinde onaylanan (Bill of Rights) Haklar Bildirgesinin 1. maddesinde kongrenin bir din kuran veya dinin gereklerinin serbestçe yerine getirilmesini yasaklayan hiçbir hüküm çıkaramayacağı ilan edilmiştir. Maddede “kuruluş hükmü” (establishment clause) ve “ibadet özgürlüğü” (free exercise clause) olarak bilinen iki temel düzenlemenin söz konusu olduğu görülmektedir. Bu ilkeye göre devlet herhangi bir dini “resmi din” olarak tanıyamamaktadır. Arslan’ın aktardığına göre Yüksek Mahkeme 1947 tarihli Wverson v. Board of Education kararında “kuruluş hükmü”nün anlamını şu şekilde tespit etmiştir: “.. ‘din tesisi’ hükmü en azından şu anlama gelir: Ne bir eyalet ne de federal hükümet bir kilise kurabilir. Ne de her ikisi bir dine ya da bütün dinlere yardımı öngören veya bir dini diğerine tercih eden yasalar çıkarabilir.”247 Görülüyor ki hiçbir dinin devlet tarafından düzenlenemeyeceği ile din devlet ayrılığı; dinin

243 MONSMA.- SOPER, s.184.

244 BAUBEROT, s. 22. 245 ÜSTEL, s. 96.

246 MONSMA.- SOPER, s.52.

gereklerinin serbestçe uygulanması ile din vicdan özgürlüğü ifade edilmekte, devlet ile din arasına kesin bir sınır (Jefferson Duvarı) çekilmektedir.248

ABD’de din özel alanın konusu sayılmakta ve hiçbir din yardım alamamaktadır. Özel hayır kurumları dini karakterleri baskın değilse seküler amaçlar için kullanmak üzere desteklenirken, din eğitimi için kamu fonlarından herhangi bir ödenek ayrılmamaktadır. Kiliseler de diğer dernekler ve vakıflar gibi gelir vergisinden muaf tutulmuşlardır.249 Böylece ABD’de devlet, din karşısında bekçi/koruyucu konumuna geçmiş, din ve vicdan özgürlüğünü zedeleyen bir durum baş göstermedikçe kayıtsız kalmıştır.

Ancak bu kayıtsızlık devletin dine yardımını “kategorik” olarak yasaklanmaktadır. dinsel kuruluşların bazı kamusal kuruluşlardan yararlanması, dinsel kuruluşlara yapılan yardımlara getirilen vergi muafiyeti, paranın üzerinde yazan “Tanrıya güveniyoruz” (In God We Trust) cümlesi gibi devletin “kaçınılmaz” olarak dine yardım ettiği durumlar da söz konusu olabilmektedir. Ne tür yardımların “kuruluş hükmünü” çiğneyecek denli izin verilmez olduğunun kararı Yüksek Mahkeme’ye bırakılmaktadır.250

Yine Arslan’ın aktardığına göre Yüksek Mahkeme 1940 tarihli Cantwell v. Jeanette Kararında “İbadet Özgürlüğü”nün de sınırsız olmadığına ve biri mutlak diğeri sınırlı olmak üzere iki boyutu olduğuna dikkat çekmektedir. “.. iki kavramı kapsamaktadır, -inanma ve ibadet özgürlüğü. Birincisi mutlaktır, ancak doğası gereği ikincisi sınırsız olamaz. İbadet, toplumu korumak için düzenlemeye tabidir.”251

248 ÜSTEL, s. 96.

249 MONSMA.- SOPER, s.45. 250 ARSLAN, Anayasa, s.194-195. 251 Age, s.196.

2 Din Ve Vicdan Özgürlüğü