• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’NİN DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM ÇEKMEDEKİ

Bir ülkenin doğrudan yabancı yatırım çekmede ne ölçüde başarılı ya da başarısız olduğunu görebilmek için çeşitli göstergelere/endekslere başvurmak ve bu endeksler kıstas alınarak ilgili ülke ile rakiplerini karşılaştırmak gerekmektedir. Bu göstergeler/endeksler; Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü’nün (IMD) Dünya Rekabet Gücü Endeksi, A.T. Kearney Uluslararası Doğrudan Yatırım Güven Endeksi ve UNCTAD tarafından geliştirilen Doğrudan Yabancı Yatırım Performans ve Potansiyel Endeksleri’dir.

1989 yılından beri yayınlanan Dünya Rekabet Gücü Yıllığı’nda “Ekonomik Performans”, “Hükümet Etkinliği”, “İş Etkinliği” ve “Altyapı” gibi başlıklarda özetlenen faktörler, rekabet gücünü belirleyen dört temel faktör olarak kabul edilmektedir. Bu faktörlerin her biri de beşer alt faktöre dayandırılmıştır. Ülke sıralamasında kullanılan 300 rekabet gücü kriteri bulunmaktadır. Endeksin oluşturulmasında hem ülkelerin çeşitli konulardaki göstergeleri hem de anketler kullanılmakta olup, göstergelerin ülke sıralamasına olan etkisinin ağırlığı 2/3’tür. Sıralama en yüksek rekabet gücünden en düşüğe doğru yapılmakta ve endekste ayrıca ülkelerin skoruna da yer verilmektedir.

Dünya rekabet gücü sıralamasında Türkiye 2001 yılında genel sıralamada 48. sırada iken, 2003 yılında 56. sıraya kadar düşmüştür. 2004 yılında 55. sırada yer alan Türkiye 2005 yılında tekrar 48. sıraya yükselse de 2006 yılında 51. sıraya gerilemiştir. Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım çekmede en önemli rakipleri Orta ve Doğu Avrupa ülkeleridir. Bu ülkeler içerisinde de aynı coğrafi bölgeyi paylaşan, benzer gelişmişlik düzeyine sahip Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ilk üç sırayı almaktadır.277 Bu bağlamda 2006 yılı sıralamasına göre Türkiye doğrudan yabancı yatırım çekmek konusunda, rekabet içinde olduğu bu üç ülke içinde Çek Cumhuriyeti (31. sırada) ve Macaristan’ın (41. sırada) gerisinde kalmıştır.

Türkiye’nin Dünya Rekabet Gücü sıralamasında yükselmesinin nedeni, 2001 yılı sonrasında devreye giren makro ekonomik politikalar ve kamu maliyesi reformlarının taviz verilmeden uygulanmış olmasıdır. Bu sayede, kamu borcunun GSYİH’ya oranı ve enflasyon oranı hızla düşmüş ve yüksek büyüme hızları yakalanmıştır. Ancak Türkiye’nin rakipleri olarak görülen Polonya ve özellikle Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nin gerisinde kalması;

277 Henry Loewendahl, Ebru Ertugal-Loewendahl, “Turkey’s Performance in Attracting Foreign Direct

Investment: Implications of EU Enlargement”, European Network of Economic Policy Research Institutes

eğitim, teknoloji ve Ar-Ge yatırımları konusundaki eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin alt yapı bağlantılı bu alanlara yönelik ciddi yatırımlar yapmasını gerektirmektedir.278

Uluslararası Doğrudan Yatırım Güven Endeksi; A.T. Kearney Danışmanlık Şirketi tarafından 33 ülkeden ve 16 sektörden 1.000 büyük şirketin genel müdürleri, finans yöneticileri, yönetim kurulu üyeleri ile yapılan görüşmeler sonucunda oluşturulan birincil verilerle, uluslararası kuruluşlardan sağlanan ikincil verilerin değerlendirilmesiyle oluşturulur. Bu endeks, gelecek bir ile üç yıllık dönemde belirli pazarların doğrudan yabancı yatırımların küresel dağılımından alacağı payların tahmin edilmesinde kullanılmaktadır. Endeks, yıllık olarak doğrudan yabancı yatırımlar açısından cazibesi en yüksek olan ilk 25 ülkeyi sıralamaktadır.

2005 yılı endeksinde, doğrudan yabancı yatırımlarla ilgili olarak, gelişmekte olan ülkelerin, yatırımcılar tarafından en cazip yatırım yeri olarak nasıl değerlendirildikleri yer almaktadır. Gelişmekte olan ülkeler içinde de sırasıyla Çin ve Hindistan yatırımcı güveninin en yüksek olduğu ülkelerdir.279 İlk on ülke içinde ABD, İngiltere ve Almanya dışında Batı Avrupa ülkesi bulunmamaktadır. Avrupa Birliği üyeliğinin ve müzakere sürecinin başlamasıyla birlikte, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Doğu Avrupa ülkeleri (Polonya, Rusya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Romanya), doğrudan yabancı yatırım alanında en cazip ülkeler haline gelmişlerdir.

Türkiye; 2003 yılında genel sıralamada 24. sırada yer alırken, 2004 yılında doğrudan yabancı yatırım açısından cazip ilk 25 ülke arasına girememiştir.

278 Kamil Yılmaz, Türkiye İçin Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisine Doğru, YASED Yayınları, No:12/54,

İstanbul, 2006, s. 13

Tablo 3.23. A.T. Kearney Uluslararası Doğrudan Yatırım Güven Endeksine Göre Ülke Sıralamaları (2005 Yılı)

SIRALAMA ÜLKE ÜLKE SKORU∗∗∗

1 Çin 2,197 2 Hindistan 1,951 3 ABD 1,420 4 İngiltere 1,398 5 Polonya 1,363 6 Rusya 1,341 7 Brezilya 1,336 8 Avustralya 1,276 9 Almanya 1,267 10 Hong Kong 1,208 11 Macaristan 1,157 12 Çek Cumhuriyeti 1,136 13 Türkiye 1,133

Kaynak: A.T.Kearney, FDI Confidence Index 2005, Global Business Policy Council, Vol:8, U.S.A., 2005, s. 2

Ülke skorları 0-3 değerlendirme aralığında belirlenmektedir. Skor “3”e yakınlığı, yatırımcıların ülkeyle ilgili “yüksek güven”ini ifade etmektedir.

Tablo 3.23’ten de görüldüğü gibi, 2005 yılı endeksinde Türkiye, doğrudan yabancı yatırımlar açısından cazibesi en yüksek olan ilk 25 ülke içinde 13. sırada yer almıştır. Ayrıca Avrupalı yatırımcılar, Türkiye hakkında en iyimser düşüncelere sahip yatırımcı grubunu oluşturmaktadırlar. Bu grup Türkiye’yi doğrudan yabancı yatırım yeri olarak en cazip 21. ülke konumundan 7. sıraya yükseltmişlerdir. Hatta İtalyan yatırımcılar Türkiye’yi Çin ve Hindistan’ın önünde en cazip 1. ülke konumunda görmektedirler. Türkiye bankacılık sektöründe de özelleştirme uygulamalarının katkısıyla 20. sıradan 11. sıraya yükselmiştir. 280

Bu olumlu sonuçların meydana gelmesinde etkili olan faktörler; Avrupa Birliği’ne üyelik perspektifi, ekonomik programın kararlılıkla uygulanması, enflasyonun düşürülmesinde başarı sağlanması ve siyasi istikrar başlıkları altında toplanabilir.281

Yukarıda ifade edilen tüm olumlu gelişmelere karşın, Dünya Rekabet Gücü sıralamasında olduğu gibi A.T. Kearney Uluslararası Doğrudan Yatırım Güven Endeksi’nde de Türkiye, rakibi olan Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nin gerisinde kalmıştır.

UNCTAD ise ülkelerin doğrudan yabancı yatırım performanslarını değerlendirmede iki endeks geliştirmiştir. Bunlar, doğrudan yabancı yatırım performans endeksi ve doğrudan yabancı yatırım potansiyel endeksidir. Performans endeksi, bir ülkenin dünya GSYİH’sı içindeki payının, ülkenin küresel doğrudan yabancı yatırımdan aldığı paya oranlanması ile hesaplanmaktadır. Bu endeks hesaplamasında dikkate alınan diğer faktörler ise; iş iklimi,

280 Kearney, a.g.e., s. 23

281 T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2005 Yılı Raporu, Yabancı

ekonomik ve politik istikrar, doğal kaynaklar, altyapı, uzman iş gücü, teknoloji, özelleştirme ve yatırım teşvikleridir. Potansiyel endeks ise, reel GSYİH büyüme oranı, kişi başına GSYİH, telefon hattı, ihracat, ithalat, ar-ge harcamaları, ülke riski gibi yapısal değişkenler temel alınarak hesaplanmaktadır.

Tablo 3.24. UNCTAD'ın Doğrudan Yabancı Yatırım Performans ve Potansiyel Endeksleri Açısından Türkiye ile Rakibi Olan Ülkelerin Sıralamaları

PERFORMANS ENDEKSİ POTANSİYEL ENDEKSİ

ÜLKELER 19 90 19 95 20 00 20 02 20 03 20 04 20 05 19 90 19 95 20 00 20 02 20 03 20 04 20 05 Çek Cumhuriyeti 91 31 17 13 19 29 32 - 38 38 38 38 39 - Polonya 103 45 49 59 76 61 57 53 56 41 43 42 43 - Macaristan 51 3 26 28 39 43 40 50 54 42 36 37 37 - Türkiye 71 102 124 109 104 115 95 63 74 72 71 71 68 -

Kaynak: UNCTAD, World Investment Report 2006, FDI From Developing and Transition Economies: Implications for Development, United Nations, Newyork and Geneva, 2006, s. 277–278

Tablo 3.24 incelendiğinde Türkiye 1990 yılında performans endeksi açısından 71. sırada yer alırken, daha sonraki yıllarda sürekli gerileme göstermiştir. 2005 yılında ise 141 ülke arasında 95. sırada yer alarak rakiplerine kıyasla çok kötü doğrudan yabancı yatırım çekme performansına sahip olmuştur. Türkiye UNCTAD’ın potansiyel endeksinde de 141 ülke arasında 68. sırada yer almaktadır. Yani Türkiye doğrudan yabancı yatırım çekme potansiyeli bakımından söz konusu rakip ülkelerinden (Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan) 2004 yılı için ortalama 28 sıra geride iken, doğrudan yabancı yatırım çekme performansı söz konusu olunca ortalama 70 sıra geriye düşmektedir.

Bu iki endeks dikkate alındığında, Türkiye’nin potansiyelinin çok altında doğrudan yabancı yatırım çektiğini söyleyebiliriz. Bu durum UNCTAD’ın bu iki endeksi kullanarak oluşturduğu ve ülkeleri dört gruba böldüğü matristen de görülebilir. UNCTAD doğrudan yabancı yatırım performans ve potansiyel endeks matrisi ülkeleri dört gruba ayırmaktadır.282 Bunlar;

• Önde Gidenler: Yüksek doğrudan yabancı yatırım potansiyeli ve performansına sahip olan ülkeler,

• Yüksek Potansiyele Sahip Ekonomiler: Düşük doğrudan yabancı yatırım potansiyeline sahip fakat güçlü doğrudan yabancı yatırım performansına sahip olan ülkeler,

• Düşük Potansiyele Sahip Ekonomiler: Yüksek doğrudan yabancı yatırım potansiyeline sahip fakat düşük doğrudan yabancı yatırım performansına sahip ülkeler,

• Performans-Altı Ekonomiler: Hem düşük doğrudan yabancı yatırım potansiyeline hem de düşük doğrudan yabancı yatırım performansına sahip ülkelerdir.

Türkiye, UNCTAD’ın oluşturduğu bu matriste, 1988–2003 yılları arasında performans altı ekonomiler kısmında yer almıştır.283 2004 yılında ise Türkiye düşük potansiyele sahip ekonomiler kısmında yer almıştır.284 Başka bir ifadeyle 2004 yılında Türkiye, yüksek doğrudan yabancı yatırım potansiyeline sahip fakat düşük doğrudan yabancı yatırım performansı gösteren bir ülke konumuna yükselmiştir.

Türkiye sahip olduğu doğal ve beşeri potansiyele, ekonomik büyüklüğüne ve uygun coğrafi konumuna karşın, yukarıda incelenen uluslararası endeksler de dikkate alındığında rakip ülkelere göre olması gereken düzeyin çok altında doğrudan yabancı yatırım çekebilmiştir. Doğrudan yabancı yatırım çekmede Türkiye’nin başarısızlığının nedenleri hakkında çeşitli araştırma ve açıklamalar yapılmıştır.

Devlet Planlama Teşkilatı’nın hazırladığı raporda; Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım hedeflerine ulaşamamasının nedenleri arasında ülkede yaşanan siyasal ve ekonomik istikrarsızlık ilk sırayı almıştır. Diğer nedenler ise şöyle sıralanmaktadır: 285

• Alınan ekonomik kararların tam olarak uygulanmaması, sık sık değişikliğe uğraması, yabancı yatırımcının önünü görmesine ve uzun vadeli plan yapmasına engel olması,

• Hukuk sisteminin ve adalet mekanizmasındaki aksaklıklar ve sorunlar,

• Özelleştirme uygulamalarındaki yetersizlikler ve yap-işlet-devret ve/veya yap-işlet modellerinin uygulamaya konulmasındaki gecikme,

• Fikri haklar konusunda mevzuat bazında yaşanılan olumlu gelişmelere rağmen, Türkiye’nin bu konuda uluslararası standartların oldukça gerisinde bulunması,

283 UNCTAD, World Investment Report 2004, a.g.e., s. 17 ve UNCTAD, World Investment Report 2005, Transnational Corporations and the Internationalization of R&D the Shift Towards Services, United

Nations, New York and Geneva, 2005, s. 25

284 UNCTAD, World Investment Report 2006, a.g.e., s. 24 285 DPT, a.g.e., s. 11–12

• Yabancı yatırımcıların uygulamada karşı karşıya kaldıkları ve günden güne artma eğilimi gösteren bürokratik işlemler.

YASED’in yaptığı çalışmada ise; yabancı yatırımcılar gözüyle Türkiye’nin yatırım ortamında var olan olumsuzluklar ve doğrudan yabancı yatırım çekmede Türkiye’nin başarısızlığının nedenleri şöyle sıralanmaktadır:286

• Ekonomik istikrarsızlık, • Politik istikrarsızlık, • Bürokrasi ve kırtasiyecilik,

• Hukuk ve adalet sistemindeki aksaklıkların ve yasaların etkin bir biçimde uygulanmamasının yarattığı sorunlar,

• Kayıt dışı ekonomiden kaynaklanan rekabet ihlalleri, • Vergi sistemindeki aksaklıkların yarattığı sorunlar, • Yozlaşma,

• Yüksek enflasyon,

• Gümrük dışı engeller ve Türk Standartları Enstitüsü’nün uygulamaları,

• Fikri ve sınaî mülkiyet haklarının yeterince korunmaması ve taklit ürün üreticileri ile etkin bir biçimde mücadele edilememesi,

• Enerji dar boğazı,

• Özelleştirme uygulamaları etrafında yapılan yabancı aleyhtarı tartışmalar, • Avrupa Birliği mevzuatı ile uyum çabalarının yavaş ilerlemesi,

• Hazine Müsteşarlığı ile Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü’nün “Tek Yetkili Merci” olarak hareket edememesinin yarattığı sıkıntılar.

Dünya Bankası bünyesinde faaliyet gösteren Yabancı Yatırım Danışmanlık Kurumu (FIAS) ile T.C. Hazine Müsteşarlığı'nın ortaklaşa hazırladıkları “Türkiye’de Yatırım Önündeki İdari Engeller” raporu Türk yatırımcıların karşılaştıkları zorlukları ve yabancı yatırımcıların niçin Türkiye'de yatırım yapmak istemediklerini ortaya koymaktadır. FIAS yetkilisi Frank Sodar tarafından sunulan rapora göre Türkiye'de yerli ve yabancı yatırımcıların önündeki engeller şunlardır:287

286 YASED, YASED Faaliyet Raporu 2000, YASED, İstanbul, 2001, s. 4,

www.yased.org.tr/genel/turk/YASED_FR_2000_TR.pdf

• Türkiye, karmaşık ve dolambaçlı bir bürokrasi ile tanınmaktadır. Hâkim olan mantık yardımcı olma ve kolaylaştırma değil, kontrol etme ve güvensizliktir, • Ülkede hangi kurumun, neden sorumlu olduğu net değildir. Bakanlıklar arasında,

merkezi idare ile yerel yönetimler arasında eşgüdüm ya yok veya çok zayıftır, • Türkiye'de başta kanunlar olmak üzere yönetmelikler, genelgeler, tüzükler özetle

hukukî prosedür sık sık değişmektedir. Uygulamadakiler ise şeffaf değildir. Prosedürün sade ve açık olmaması, bir yığın işlem gerektirmesi bıkkınlığa yol açmaktadır,

• 1990 yılından itibaren küreselleşme sayesinde dünya çapında yabancı sermaye yatırımları 12 kat artarken Türkiye'deki yabancı sermaye yatırımları 1980'lerdeki seviyesinde kalmıştır. 57. Hükümet döneminde üst üste gelen ekonomik krizler bırakın dış sermaye girişini, ülkeden yerli sermayenin yurt dışına kaçışını hızlandırmıştır. Bulgaristan ve Romanya gibi ülkeler, dışarıdan gelen yatırımcıları daha gümrükten girerken adeta milli kahramanlar gibi karşılamakta ve bütün işlemlerini bizzat kendileri takip edip sonuçlandırmaktadırlar. 2000 yılında dışarıya kaçan Türk sermayesi 1 milyar dolardır. Yerli sermayenin yurt dışına kaçışı Türkiye'nin yatırımlar için elverişsiz olduğu imajını pekiştirmektedir,

• Türkiye'deki bürokratik yapı da tıpkı hukuki prosedür gibi çok teferruatlı ve karmaşıktır. Onun için Türkiye'de bir ürünün patentini almak için Avrupa'dakinden en az üç kat daha fazla süreye ihtiyaç duyulmaktadır,

• Türk vergi mevzuatı çok ama çok karmaşıktır, • Vergi oranları Türkiye'de çok yüksektir,

• Vergi ve Gümrük bürokrasisi etkin ve verimli değildir,

• Türkiye'de serbest bölgeler, ihracata yönelik firmalara hizmet vermekten ziyade yerli tüketime yönelik malları ucuza depolamak amacıyla kullanılmaktadır,

• Türkiye'de, hiçbir aksama olmasa bile bir şirketin kuruluşu 2,5 aylık bir süre almaktadır. Bir şirket kurmak için 19 değişik idari aşama, bir yığın imza ve paraf gerekmektedir ve bunların çoğu lüzumsuzdur. Bir yapı ruhsatı almak için bile 20'den fazla mükerrer işlem yapılmaktadır.

Yukarıdaki raporlarda değinilen sorunlara ek olarak istikrarsız büyüme oranları, kapatılamayan bütçe açıkları, düzeltilemeyen ödemeler dengesi, oluşturulamayan vergi reformu gibi sorunlar ile vergi ve ticaret mevzuatının yabancı sermaye girişini teşvik eden oldukça liberal bazda hazırlanmış yabancı sermaye mevzuatına ayak uyduramamasından

kaynaklanan sorunlar Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım çekmedeki başarısızlığının nedenleri olarak gösterilebilir.288

3.4. AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDE TÜRKİYE’DE DOĞRUDAN YABANCI